Gündem
  • 2.9.2014 16:09

25 Aralık'a takipsizliğe iki itiraz

CHP'Lİ HAMZAÇEBİ: ANAYASA MAHKEMESİ BU DAVAYI SÜRATLE GÖRMESİ GEREK

Savcıların 25 Aralık soruşturması hakkında verdiği kararın son derece önemli olduğuna işaret eden Hamzaçebi, "Yasaya göre bu takipsizlik kararına karşı Sulh Ceza Hakimleri itiraz edebiliyor. 18 Haziran 2014 tarihinde TBMM'nin kabul ettiği yasaya göre Cumhuriyet Savcılarının takipsizlik kararına karşı Sulh Ceza Hakimleri itiraz edebilir. Bu değişiklik öncesinde itirazı Ağır Ceza Mahkemeleri yapabiliyordu. Yani hükümetin İstanbul'da tayin ettiği, ettirdiği Sulh Ceza Hakimleri bu konuda görevli. Mahkemeden hakime aktarılmış bir görev söz konusu. Kurulmuş olan Sulh Ceza Hakimliklerinin Anayasa'nın öngördüğü tabii hakim ilkesine aykırı olduğu, CHP'nin görüşüdür. Biz bu görüşten hakimle anılan yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi'nde dava açtık. Kamuoyunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davayı ilgilendiren bir konu olması nedeniyle ben, Anayasa Mahkemesi'nin bu davayı çok süratle görmesi gerektiğini düşünüyorum" dedi.

"TASFİYE DİYE BİR ŞEY OLMAZ"
CHP'li Akif Hamzaçebi, Kılıçdaroğlu'nun 'Kurultaydan sonra, partinin yetkili organlarının aldığı kararların aleyhine açıklamalar yapanlara acımayacağım, CHP'yle yollarını ayıracağız' açıklamasını değerlendirerek; "Tasfiye diye bir şey olmaz. Kurultay birleşme ve bütünleşme kurultayıdır. Genel Başkanın kast ettiği budur" dedi.

"YOLSUZLUK DOSYALARININ ÜZERİNİ KAPATMASI İÇİN BAŞBAKAN YAPTI"
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun hükümet programında yolsuzlukla mücadele konusunda TBMM'de konuşurken, İstanbul'daki savcılar yolsuzluk konusunda takipsizlik kararı verdiğini belirtti. CHP'li Hamzaçebi, TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu'nun temel misyonunun yolsuzluk soruşturmalarının üzerini kapatmak olduğu açık bir şekilde ortaya çıktığını öne süren Hamzaçebi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Davutoğlu'nu yolsuzluk dosyalarının üzerini kapatması için Başbakan yaptığını öne sürdü.

"ANAYASA MAHKEMESİ'NDE DAVA"
Savcıların 25 Aralık soruşturması hakkında verdiği kararın son derece önemli olduğuna işaret eden Hamzaçebi, şöyle devam etti: "Yasaya göre bu takipsizlik kararına karşı Sulh Ceza Hakimleri itiraz edebiliyor. 18 Haziran 2014 tarihinde TBMM'nin kabul ettiği yasaya göre Cumhuriyet Savcılarının takipsizlik kararına karşı Sulh Ceza Hakimleri itiraz edebilir. Bu değişiklik öncesinde itirazı Ağır Ceza Mahkemeleri yapabiliyordu. Yani hükümetin İstanbul'da tayin ettiği, ettirdiği Sulh Ceza Hakimleri bu konuda görevli. Mahkemeden hakime aktarılmış bir görev söz konusu. Kurulmuş olan Sulh Ceza Hakimliklerinin Anayasa'nın öngördüğü tabii hakim ilkesine aykırı olduğu, CHP'nin görüşüdür. Biz bu görüşten hakimle anılan yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi'nde dava açtık. Kamuoyunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davayı ilgilendiren bir konu olması nedeniyle ben, Anayasa Mahkemesi'nin bu davayı çok süratle görmesi gerektiğini düşünüyorum."

"TASFİYE DİYE BİR ŞEY OLMAZ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'partinin yetkili organlarının aldığı kararların aleyhine açıklamalar yapanlara acımayacağı' yönünde yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine Hamzaçebi, "Tasfiye diye bir şey olmaz. Kurultay birleşme ve bütünleşme kurultayıdır. CHP'nin bir istikameti vardır. CHP bir kitle partisidir, muhtelif görüşler partide yer alabilir ama bu görüşler partinin ana çizgisine karşı olamaz. Genel Başkanın kast ettiği budur. Arkadaşlarımıza daha dikkatli olmaları konusunda tavsiyelerde bulunuyor" dedi.

MHP'Lİ TÜRKKAN: DAVAYLA ALAKALI VERİLEN TAKİPSİZLİK, O KONU KAPATILDI ANLAMINA GELMEZ

MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, 25 Aralık soruşturmasında verilen takipsizlik kararını değerlendirerek; 'Hukuk sisteminde bir davayla alakalı verilen takipsizlik, o konu kapatıldı anlamına gelmez. O 4 bakanın suçluluk duygularını ben Meclis'te yaşıyorum' dedi.

MHP'li Lütfü Türkkan, TBMM'de Kocaeli Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Yaşar Şanlı ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Görevden alınan okul müdürleri nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'yı eleştiren Türkkan, "Kendisi de eğitimci olan Milli Eğitim Bakanı, eğitimcilere soykırım yapmaktadır. Bir gecede 7 bin 500 okul müdürü arkadaşımızı görevden almıştır. Bunların büyük bir bölümü Türk Eğitim-Sen'e bağlı vatansever öğretmenlerdir" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın istifa etmesi gerektiğini savunan Türkkan; "Görüyorum ki, kendisini yönetmek üzere emrine verilen bürokratlar Milli Eğitim ile beraber Nabi Hocayı da yönetmeye başlamışlar. Nabi Hoca'nın bu durumda Milli Eğitim Bakanlığında çok kalması elzem değil, Türkiye için gerekli değil. Biran önce istifa etmesi Türk Milli Eğitimi için önemlidir, geçmişte akademik kariyeri ile temayüz etmiş kişiliğine daha fazla halel gelmemesi için istifasını çok önemli bir konu olarak düşünüyorum" dedi.
"HAYALLERİYLE OYNADILAR"
Cumhurbaşkanı seçimleri öncesi öğretmen adaylarının hayalleriyle oynandığını öne süren Türkkan; "Ağustos bitti, Eylül geldi hala atamaların yapılacağı söyleniyor. 2 haftaya kadar okullar açılacak. Bu yasa ne zaman çıkacak. Kuralar ne zaman çekilecek. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yine öğretmen adaylarının hayalleriyle oynadılar. En iyi bildikleri şeyi yaptılar. 3- 5 oy uğruna insanları kandırdılar. Şimdi hiç birinden bu konuyla ilgili ses çıkmıyor. Hepsi dut yemiş bülbül gibi. Bugünlerde iktidar, İmralı'ya gece yatıya misafir taşımaya hazırlandığı için bu işe vakit ayıramıyor" diye konuştu.

"İMRALIYA GECE MİSAFİRİ İDDİASI"

Bir gazetecinin, İmralı konusundaki açıklamanızı açar mısınız? sorusunu Türkkan; "Şimdiye kadar hukuken saklı olan, gizli olan bir çok uygulamaya yer verdi iktidar. Daha önce İmralı ile görüşen şerefsizdir diyenler in önce devlet, sonra bürokrasi, sonra bizzat biz görüştük diye ifadelerine hep beraber tanık olduk. Yalnız İmralı'daki terörist başına bu gündüz görüşmeleri yetmemiş. Talepte bulunmuş 'ben gece yatıya misafir istiyorum' demiş. Şu anda iktidarın hazırladığı bir yönetmeliğe göre İmralı'daki terörist başına gece yatıya misafirler gidecek. Kimler gidecek, hangi maksatla gidecek ben bilmiyorum. Bu kararı çıkartan, çıkartmak için hazırlık yapan kurumun başındaki siyasi kimse ondan bu konuda cevap bekliyorum" diye yanıtladı.
'BAZI BAKANLARIN MECLİS'TE YERE BAKARAK GEZDİKLERİNİ GÖRÜYORUM'
25 Aralık operayonunda verilen takipsizlik kararını değerlendiren Türkkan şunları söyledi; 'Hukuk sisteminde bir davayla alakalı verilen takipsizlik, o konu kapatıldı anlamına gelmez. Gerçekten Sayın Cumhurbaşkanı, oğlu ve ilgili bakanlar, bu konuda kendilerinin suçsuz olduklarına inanıyorlarsa, şu anda bütün paralelleri temizlediklerini iddai ettikleri hukuk sisteminin önüne giderler, yargılanırlar, beraat ederler, Yargıtay da bunu onaylar, eyvallah o zaman temiz. Şu anda talimatla hareket eden bir tane savcının verdiği takipsizlik kararı, bu meselenin üstünü örtmez.
Bu mesele, 10 sene dahi geçse bir şikayet üzerine mutlaka tekrar incelenir. Devletin kayıtları, arşivleri duruyor. Bu kadar tape orada duruyor. Bu konuda bazı çevrelerde yapılan bir değerlendirme var. Diyorlar ki; Bunlar müsade alınmadan yapılan dinlemeler. Kabul ediyorum, aralarında müsade alınmadan dinlemeler olduğu kanaati bende de var. Siz bu dinlemeleri yapanlarla ilgili suç duyurusunda bulunursunuz. Ama bu dinlemelerde adı geçen kişilerin, cereyan eden olayların, dinlemelere takılan akçeli işleri hukukun önüne götürmenize engel değil bu. Yani 'nasıl olsa müsadesiz dinlenilmiş, dolayısıyla her türlü hırsızlık yapılabilir.' Böyle bir kaide yok. Hırsızlığın, yolsuzluğun, rüşvetin mutlaka yargının önüne gitmesi lazım. Merak ediyorum, madem sayın savcım bu konuda takipsizlik kararı verdi, 4 bakan niye istifa ettiler? O 4 bakanın suçluluk duygularını ben Meclis'te yaşıyorum. Aralarında bir iki tane yüzsüz, pişkin olmasına rağmen bazılarının yere bakarak gezdiklerini görüyorum. Soruşturma Komisyonu niye kuruldu? Burada bu pisliğin üstünü örtmek istediğiniz kadar siyasi erk elinizde bulundurun mümkün olmaz. Mutlaka bir yerden kokuları çıkar.'

 

MHP'Lİ BÜYÜKATAMAN: DAVUTOĞLU ISMARLAMA BİR BAŞBAKAN OLDUĞUNU BİLMELİDİR

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, 25 Aralık soruşturmasına takipsizlik kararı verilmesine ilişkin bir açıklama yaptı. Yazılı açıklamasında Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu eleştireren Büyükataman, "Kukla Başbakan'ın bu gelişmeler yaşanırken 62. Hükümetin programında bahsi geçen ifadelere yer vermesi 62'den tavşan yapmak kadar ciddiyetsizdir. 62. hükümet programını okuyan Sayın Davutoğlu 'Ismarlama bir Başbakan' olduğunu bilmelidir.'Ismarlama Başbakan'a ikazımız ayarıyla oynadığın kantar, gün gelir seni de tartar" dedi.

"YOLSUZLUKLARIN MARKA HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜĞÜ BİR TÜRKİYE'DE YAŞAMAKTAYIZ"

Yolsuzluklarla anılan bir Türkiye'de yaşamaktayız, diyen MHP'li Büyükataman, "2002 yılında 3Y 'Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele' vaadiyle milletten yetki talep eden AKP, Türk siyasi tarihinde eşine ender rastlanan mahiyette bir güçle iktidar sorumluluğunu üstlenmiştir. Aradan geçen 12 yıla yakın bir sürede yasaklarla mücadele adına kendi yasaklarını koyan AKP hükümetlerinin, yoksulluk konusundaki icraatları halkı yoksullaştırarak kendi zenginini türetme şeklinde tezahür etmiştir. Yolsuzluklarla ilgili ise bu dönemde ciddi mesafe kat edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde eşine rastlanmayan bir yolsuzluk örneğine AKP hükümetleri döneminde şahit olunmuştur. Vatandaşımız 12 yıldır ne yazık ki her geçen gün bir önceki günü arar hale gelmiştir. AKP sayesinde, yolsuzluklarla anılan, yolsuzlukların adeta marka haline dönüştürüldüğü bir Türkiye'de yaşamaktayız" ifadelerini kullandı.

"AYARLARIYLA OYNADIĞIN KANTAR GÜN GELİR SENİ DE TARTAR"

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu eleştiren İsmet Büyükataman, "62. Hükümetin programında ekonomi hedefleri anlatılırken, 'Yeni Türkiye'nin Güçlü Ekonomisi' alt başlığı kullanılan bölümde, 'Yolsuzlukla mücadelede güçlü bir irade gösterdik. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi, her türlü iddianın hassasiyetle incelenmesi, bu konulardaki yargı süreçlerinin sağlıklı olarak çalışabilmesi için yoğun bir gayret ortaya koyduk' değerlendirmesi yapılmıştır. Bu değerlendirmenin hemen ardından ise 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında takipsizlik kararı verilmiştir. Kukla Başbakan'ın bu gelişmeler yaşanırken 62. Hükümetin programında bahsi geçen ifadelere yer vermesi 62'den tavşan yapmak kadar ciddiyetsizdir. Hükümet milletin aklıyla alay mı etmektedir? Yoksa bahsi geçen bölüm hükümet programına bir latife olsun diye konmuş, bir ironi mi yapılmak istenmiştir? 62. hükümet programını okuyan Sayın Davutoğlu 'Ismarlama bir Başbakan' olduğunu bilmelidir. 'Ismarlama Başbakan'a ikazımız 'Ayarıyla oynadığın kantar, gün gelir seni de tartar.' sözünü aklından çıkarmamasıdır" açıklamasında bulundu.

"TAKİPSİZLİK KARARININ ZAMANLAMASI MANİDARDIR"

Yargı mensuplarının yargının bağımsızlığını koruması gerektiğini savunan Büyükataman, "Yargıtay Başkanının daha dün 'Hâkim ve savcı olmak, bizim için en büyük onur ve şeref kaynağıdır. Hiçbir makama, unvana ve göreve tamah ve tenezzül etmeyiniz.' ikazının ardından verilen takipsizlik kararının moda tabirle 'zamanlaması manidar'dır. Şahsiyet sahibi yargı mensupları, kuşatma altına alınan ve savunmasız bir hale getirilmeye çalışılan Türk yargısının, bağımsızlığını ve onurunu korumayı amaçlamalıdır. Yasama, yürütme ve yargının görev ve sorumlulukları Anayasa'da açıkça belirtilmiştir. Yargının yasama ve yürütmeyi etki ve vesayet altına almaya çalışması ve görevine müdahalesi ne kadar yanlış ve kabul edilmezse, yasama ve yürütmenin de yargının yetkilerini alenen sorgulaması ve bu alana taşacak tutumlar içine girmesi de aynı derecede hatalı ve kabul edilemez bir durumdur. Adalet ve Kalkınma Partisi, ismiyle müsemma şekilde 'dönemin Başbakan'ını kalkındırmıştır, ancak adaletin sadece ismi vardır. Türkiye'nin hak ve hukukunu sahiplenen, milli gurur ve iffeti olan kim varsa tedirgindir, infial halindedir ve endişelidir" dedi.

"MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİLDİR"

MHP'li İsmet Büyükataman, şunları kaydetti: "25 Aralık'a takipsizlik kararı verenler, bir taraftan doğru bir karara imza atarak davaya ilişkin tapelerin muhafaza edilmesine karar vermişlerdir. O tapelerin günü geldiğinde gerekeceğini akıl etmeleri kendileri adına doğru bir davranıştır. Yapılan her hukuksuzluğun, alınan her gayri hukuki kararın hesabı adil ve tarafsız mahkemeler tarafından günü geldiğinde mutlaka sorulacaktır. Bugünün hüküm sahipleri unutmamalıdır ki; 'Mahkeme kadıya mülk değildir.' Son olarak sahte kahramanlara gönül veren ve bugün mührü elinde bulunduranlara şu dörtlüğü gönderiyoruz. Millet parasından verdirme parsa; Edirne'den Van'a, Muğla'dan Kars'a, Nerede sahte bir kahraman varsa, Bir resmine bir de şanına tükür.
Fırat KESKİNKILIÇ/Bahar DEMİREL / ANKARA

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 02:08

İLGİLİ HABERLER