BAHÇELİ’NİN ALARM ZİLLERİ ÇALIYOR

  • 31.8.2018

Tehlike çanları o kadar şiddetli çalıyor ki, neredeyse kulaklarım sağır olacak.
Hükümet cephesine bakıyorum, ala dağdan serin haldeler.
Hiç umurlarında değil.
Hayret verici bir rahatlıkları var.
Hayır, hayır.. 
Ekonomik krizden bahsetmiyorum.
MHP cephesinden gelen büyük depremin ayak seslerinden bahsediyorum.
24 Haziran seçimlerinde millet Tayyip Bey’i başkan seçti ama AK Parti’yi tek başına iktidara getirmedi.

Meclis’te çoğunluğu sağlamak için 301 milletvekili gerekiyordu. 
AK Parti 295 milletvekili çıkardı, üstünü de MHP tamamladı.
Tamamladılar tamamlamasına ama AK Parti hala kendini tek başına iktidara gelmiş sanıyor.
Bütün icraatlarını tek başına gerçekleştiriyor.
Atamalar da AK Partililer arasında yapılıyor.
MHP adeta yok sayılıyor...
İşte bu çok tehlikeli..
Gidişattan hoşnut olmayan Bahçeli alarm vermeye başladı.
Anlaşılan Tayyip Bey de AK Parti de Bahçeli’yi henüz tam olarak tanıyamamış.

Şimdi biraz geriye gidelim.
18 Nisan 1999'da yapılan genel seçimlerde MHP;  DSP’nin hemen ardından ikinci olarak çıkmıştı.
Bahçeli’nin ilk seçimiydi.
Herkes; MHP, DYP ve Fazilet Partisinin koalisyon hükümeti kurmasını beklerken Bahçeli, “ Çiller ve Kutan dinlensin” dedi.
Seçim gecesi acemice elini gösteren Devlet Bey, Ecevit ve Mesut Yılmaz’a mahkum oldu.
DSP-MHP-ANAP ortaklığında kurulan 57. Hükümet, Devlet Bey’in hayal ettiği gibi gitmedi.
ANASOL-M iktidarı döneminde Mesut Yılmaz ile Bülent Ecevit baş başa verip kararlar alıyor, el ele yasaları değiştiriyorlardı.
Koalisyonun güçlü ortağı MHP, adeta üvey evlat durumuna düşürülmüştü.
Ecevit ve Yılmaz iş çeviriyor, Bahçeli çevrilen işleri sıradan vatandaş gibi gazetelerden öğreniyordu.
Bahçeli’ye tek kelime bilgi verme gereği bile duymuyorlardı.
Ecevit- Yılmaz ikilisine bir de Amerika’nın Türkiye’yi yönetmesi için yolladığı Kemal Derviş eklenince, olanlar oldu.
İkili çete üçlü oldu, Bahçeli masadan temelli düştü.
Devlet Bey
 o günlerde rahatsızlığını bir kaç demeçle duyurmaya çalıştı ama duyan olmadı.
Ecevit, Yılmaz ve Derviş o kadar halvet olmuşlardı ki, Bahçeli’nin bağırtısını bile işitmediler.
2002 yılının Temmuz
 başında Bursa’da dağa çıkan Bahçeli, “Buyurun seçime” dedi.
O güne kadar Bahçeli’yi hesaba katmayan 3 kafadar, adeta tutuştu.
Üçü birden Bahçeli’nin kapısına dayanıp, yalvardı; 
- Ne olur vazgeç, Biz ettik sen etme.
Baktılar olmuyor Bahçeli’nin ilk okul arkadaşlarını bile ricaya gönderdiler.
İnadıyla ünlü Bahçeli, seçim kararından vazgeçmedi.
Bahçeli’nin dağda aldığı karar, ovada iş çeviren siyaset hokkabazlarının sonu oldu. 
Millet 2002 seçimlerinde Ecevit ve Yılmaz’ı bir daha dönemeyecek şekilde siyaset sahnesinden indirdi.
Bunları niye anlattım?
Bahçeli seçim kararı aldığında, “Yarın ne olacağı belli olmaz” demişti.
Aynı cümleyi dün de kurunca, işin doğrusu işkillendim.
Bahçeli bir müddettir tehlike sinyalleri veriyor.
Muhatapları, tıpkı Ecevit ve Yılmaz gibi bu sinyalleri duymazdan geliyor.
Bahçeli ilk sinyali 24 Haziran seçimlerinden sonra verdi;
MHP olarak hükümette yer almayacağız, ancak dünya görüşümüze uygun bazı arkadaşlara kabinede yer verilirse de memnun oluruz.
Bahçeli kısaca demek istedi ki;
 - Kabineye ülkücü kökenli bir kaç isim alın.
Devlet Bey’in bu ricası dikkate alınmadı.
MHP ve ülkücü kesimden tek bir isim bile bakan yapılmadı.
Sonra bakan yardımcılıkları çıktı.
Her bakana 3 bakan yardımcısı atandı.
Atanan 40-50 civarındaki bakan yardımcısı arasında ülkücü kökenli kimse yer almadı.
Bürokrasideki atamalarda da aynı durumun olduğunu sanıyorum.
Sonuçta MHP de bir siyasi parti. Partinin teşkilatları ve kadroları var. Bu kadroların da haklı olarak beklentileri var.
Hele hele bir de İYİ Parti sıkıntısı varken.
Bu işin bir yönü.
Bir de başka yönü var.
AK Parti'nin tek başına hükümet kurma çoğunluğunu sağlayamaması, AK Partili bir kesimi çok sevindirmişti.
Bu kesim; AK Parti’deki en büyük problemin ‘İstişare eksikliği’ olduğunu savunuyordu.
Seçim sonuçlarına bakarak; “Artık istişare dönemi başladı. Bundan sonra AK Parti alacağı her kararda MHP ile istişare etmek zorunda. Bu hal memleket için çok hayırlı oldu” diye sevindiler.
Gelin görün ki, şu ana kadar işler sevindikleri gibi gitmedi.
AK Parti sanki tek başına iktidar olmuş gibi davranmaya devam etti.
Ne aldıkları kararlarda ne de çıkardıkları yasalarda MHP ile istişare etmediler.
Bir iki göstermelik bilgi verdiler, o kadar.
Gidişat Bahçeli’yi çok rahatsız etmiş olmalı ki, Bu kez adeta bağırdı;
- Yerel seçimde ittifak falan yok. Ortak aday da çıkarmayacağız. MHP seçimlere tek başına girecek.
Gördünüz mü iş nereye geldi?
Bundan sonra yapılacak seçimlerde de AK Parti – MHP ittifakı sürer.” derken, ititfak 3-5 ayda çatırdamaya başladı.
Bu çatırtıyı kulağı hassas olanlar duydu.
AK Partinin duyduğunu sanmıyorum, tabi sağır numarası yapmıyorlarsa..

Şimdi önümüzde bir af meselesi var.
Bahçeli kısmi af çıkarmak istiyor. Bunda da ısrar ediyor.
AK Parti’den gelen cevap, MHP’yi sinirlendirecek türden.

AK Parti, “Af  hiçbir şekilde gündemimizde yok” deyip, MHP’ye kapıyı kapattı.
AK Parti’nin geri çevirmesine rağman Bahçeli bu konuda ısrarcı olacağını bugünkü açıklaması ile gösterdi;
- Sayın Cumhurbaşkanı 'Bizim gündemimizde yok.' dedi. Olabilir. AK Parti’nin gündeminde böyle bir konu olmayabilir ama ben ayrı bir tüzel kişiliğim. Bir siyasi kimlik taşıyan parti olarak ülkenin sorunlarını dikkate alarak bazı konuları düşünmek ve kamuoyu ile paylaşmak benim görevimdir.
Buyurun bakalım!..
AK Parti ve destekçisi MHP böylesine önemli bir meseleyi kapalı kapılar arkasında konuşması gerekirken medyanın önünde konuşuyor.
Karşılıklı laflar gidip geliyor
Bu durum, ‘İstişare eksikliğinin’ ne halde olduğunu gösteriyor.
İşte mesele bu.
Bence AK Parti ve Tayyip Bey, Bahçeli’den gelen bu sinyalleri çok dikkate almalı.
Hele hele muhtemel bir büyük depremin öncü sarsıntıları böyle artmışken.
Tayyip Bey Bahçeli’yi tanımıyor olabilir. 
Bahçeli’yi  Mesut Yılmaz’a sorarsa,  o kendisine MHP Liderinin nasıl bir ‘yere bakan yürek yakan’ olduğunu anlatır.
Kulağımız keskin olduğundan gelen çatırtı seslerini duyup, bunları Tayyip Bey’e iletiyoruz.
Yarın testi kırılmadan bugünden yol gösteriyoruz.
Danışmanları bu sesleri hala duymamış ve olup bitenleri görmemiş olabilir. Biz bu ittifakın sürmesini istiyoruz.
Mesela; Erdoğan, Devlet Bey’i saraya çağırmak yerine bir de MHP genel merkezinde ziyaret etse. Zihin açan koyu bir çay içip, klasik arabalardan sohbet etseler güzel olmaz mı?
Bu görüşme işlerini bugünlerde sıklıkla yapmaları lazım.
Ya etmezlerse...
Korkarım Bahçeli bir gün “Buyurun seçime” deyip, 1970 model Ford marka klasik otomobiline atlayıp memleket turuna çıkar.
Teybe de bir Ferdi Tayfur kaseti takar;

Ben de bu dağların nesine geldim 
Meleşir kuzular sesine geldim 
Bir garip ölmüş de yasına geldim 
Geldim emmoğlu

Yüce dağ başında yayılır atlar 
Yar mendil işlemiş ikiye katlar 
Mezarın üstünde beş karış otlar 
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz 
Ayrılmaz emmoğlu ayrılmaz