FİRAVUN’UN BÜYÜK SIRRI

  • 20.12.2013

 

FİRAVUN’UN BÜYÜK SIRRI
METİN ÖZER/ HABERVİTRİNİ


Bir okuyucum sitem etmiş.
Rüşvet pisliğine bizi bulaştırmayın” diyor.
Kusura bakmayın ama siz bu pisliğe boğazınıza kadar batmış durumdasınız.
Batmak bir yana, bu pisliği memlekete taşıyan sizsiniz.
Ana konuya gelmeden önce hemen şuna da bir açıklık getireyim.
Rüşvet ve yolsuzluğu kim yaparsa yapsın Allah belasını versin.
CHP’liler yolsuzluk yapınca sövecek, AK Parti'liler yapınca övecek değilim.
Yolsuzluk ve rüşvet en büyük kul hakkıdır.
Bu işleri yapanlar 75 milyonun kul hakkını alır.
Bunun da cezasını; hem bu dünyada, hem ahirette fazlasıyla görür.
Günlerdir rüşvet olayı ile yatıp kalkıyoruz.
Bu olay sıradan, bildiğimiz türden bir yolsuzluk olayı değil.
Pek çok farklı yönü var.
Operasyonun yapılma şekli, zamanlaması ve geçmişi dikkat çekici.
Bu üç olgu birbiriyle bağlantılı.
Önce geçmişine gidelim.
Böylece bana sitem eden okuyucuma da cevabımı vermiş olurum.
Tarih : 12 Ağustos 2013
Yani bundan tam 5 ay önce.
Cemaatin tetikçisi durumundaki bir gazeteci kendine ait olan Twitter sayfasından şunu yazmış :
-Bakan çocuklarının adları yolsuzluklara karışmışsa Kim Güler kim ağlar.
Hepiniz bilirsiniz gazeteciler imla kurallarına tam uyar.
O yüzden buradaki, “Kim Güler, kim ağlar” cümlesine özellikle dikkatinizi çekerim.
Bu cümledeki Güler kelimesinin baş harfi büyük yazılmış.
Yani bir özel isim kastediliyor.
Daha doğrusu İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler kastedilmiş.
Gelelim başka bir tarihe.
Yine cemaatin taşeronu durumundaki başka bir gazeteci.
Tarih : 16 Nisan 2013
Yani bundan tam 9 ay önce.
Kendine ait Twitter sayfasından şunları yazmış :
- İran'dan para nasıl çıkar? Bir sanatçının eşi Rize'ye altınları gönderir. Kapalıçarşı'ya girer. Para, Dubai, İsveç'e dağıtılır. Sonra...

İşte “pisliğe batmışsınız” derken bunu kastettim.
Cemaat bu olayın dışında değil, bizzat göbeğinde.
Bugün bizleri şoka sokan rezaletleri sizler bundan en az 9 ay önce biliyordunuz.
Hal böyle olunca da bu operasyonun altında bir bit yeniği aramamız kaçınılmaz oluyor.
Öncelikle şunu sormak gerekiyor.
1- Bu belgeleri savcılığa siz mi verdiniz?
2- Adı açıklanmayan ihbarcı, cemaat mi ?
3- Madem olaydan haberdardınız, elinizdeki bilgileri savcılığa neden o tarihte vermek yerine seçimlere 3 ay kala verdiniz?
4- Hollwood’un James Bond filmlerini andıran bu takip ve görüntülemeleri bizzat siz mi yaptınız?
5- Siz din için çalışan bir cemaat misiniz? Yoksa bir istihbarat örgütü müsünüz?
6- Elinizdeki görüntüleri 9 ay boyunca tutarak bu süre içerisinde hükümete şantaj yaptınız mı ?
Bu sorulara elbette cevap veremezler.
Ben buradan yolsuzluk operasyonunu soruşturan savcılara çağrıda bulunuyorum.
Adı geçen gazetecileri derhal sorgulayın.
Yukarıdaki soruları kendilerine bizzat yöneltin.
Benim bildiğim kadarıyla bir suçla ilgili delilleri bilip saklamak da suç.
Şimdi hepinizin kafasında oluşan soruya ve sorunun cevabına geleyim!..
Cemaat, Tayyip Erdoğan’ı niçin devirmek istiyor?
Bu sorunun cevabı için biraz geriye gitmem gerekiyor.
Her şey 31 Mayıs 2010'da başladı.
İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisinde 9 vatandaşımızı şehit ettiği o baskın bir milat oldu.
Fethullah Gülen’in hafızalara kazınan, “İsrail’den izin alsalardı”sözünü kastediyorum.
Mavi Marmara olayı, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini koparttığı gibi, cemaatin AK Parti ile ilişkilerini de koparttı.
Cemaat, İsrail’e savaş açan Başbakan Erdoğan’a adeta savaş açtı.

Bir İslami grubun, İsrail ile birlikte aynı kişiyi hedef alması tarihte görülmüş bir şey değil.
Olmaz denilen şey oldu.
Gülen grubu, alnı secdeli bir başbakanı hedef almaya başladı.
Arkasından Fethullah Gülen’den Başbakan Erdoğan’a yönelik imalar ve eleştiriler geldi:
-Firavun size saldırıyorsa, doğru yoldasınız demektir.
-Firavun da böyle yapmıştı.
-Bazı müminlerde kafir sıfatı olabilir. Onlar Firavunlaşmıştır. Her kafirde kafir sıfatı olmayabilir.
Ben Fethullah Gülen’in sürekli olarak “Firavun” örneği vermesine kafayı taktım.
Peki şimdi soruyorum!..
Firavun kim?
Firavun; Musa Aleyhisselam’ın en büyük düşmanı.
Musa Aleyhisselam kim?
İsrailoğulları kavminin yani bugünkü Yahudilerin peygamberi.
Yahudiler birine kızdığında, “Firavun”der.
Peki İslami bir şahsiyet, Yahudilerin kullandığı bu sözü niçin tekrarlayıp duruyor?
Hepimiz Müslümanız Elhamdülillah.
Bizim peygamberimiz Allahü Teâlânın yarattığı varlıkların en şereflisi Muhammed Aleyhisselâm'dır.
Her şey O’nun hürmetine yaratıldı. O, Allahü Teâlâ'nın resûlü, son peygamberidir. Allahü Teâlâ bütün peygamberlerine ismiyle hitâb ettiği hâlde, O’na “Habîbim” (sevgilim) diyerek hitâb etmiştir. Nitekim Allahü Teâlâ bir hadîs-i kudsîde: “Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım!” buyurdu.
Böylesine büyük bir peygamberimiz varken, niçin başka bir peygamberden misal veriyor?
Bizim Mübarek Peygamberimizin de düşmanları vardı.
Bunların başı da Ebu Cehil’di.
Bir Müslümanın bir kişiyi kötülerken “Ebu Cehil” gibi demesi lazım değil mi?
Bu kısa ayrıntıdan sonra tekrar konumuza dönelim.
2010 yılında İsrail ile bozulan ilişkiler bir daha nasıl düzelmedi ise o günden bu güne cemaatin baronlarıyla (Cemaatin pırıl pırıl mümin kesimini tenzih ederim. Onlara söyleyeceğim tek bir kötü sözüm bile olamaz) Tayyip Erdoğan arasındaki ilişkiler de bir daha düzelmedi.
Bugün “İsrail destekli Cemaat ölçekli” bir saldırıyla karşı karşıyayız.
Açık olan bir şey var.
Rüşvetin görüntülerini ya cemaatin baronları çekti veya taşeronluğunu yaptığı MOSSAD’dan aldı.
Dostumun düşmanı benim de düşmanımdır”denilip seçim öncesi servis edildi.
Hedefleri ne bu bakanlar ne AK Parti.
Bütün hedefleri Tayyip Erdoğan.

Cemaatin baronlarının elinde başka kaset ve belgeler var.
Seçimler yaklaştıkça bunları servis edecek.
Böylece Türkiye’yi Tayyip Erdoğan’dan kurtarmış olacaklar!..
O baronlara bir teklifim var.
Türkiye’yi Erdoğan’dan kurtarmayı bırakın da..
Gidin hocanızı Siyonistlerin elinden kurtarın.

METİN ÖZER / HABERVİTRİNİ