KOÇ POSTUNA BÜRÜNMÜŞ AÇ KURT

  • 25.6.2013

Ben bugün yaşanan olayları Erdoğan’ın 28 Şubat’ı olarak görüyorum.
Görmekten öte bu konuda kesin delillerim var.
O süreçten sonra yazılanları çok yakından takip ettim.
Yüzlerce yazı okudum. Bir o kadar da değerlendirme dinledim.
İnanın müthiş şaşkın bir haldeyim.
Kimse 28 Şubat’ı gerçek haliyle kaleme almadı.
Bilerek veya bilmeyerek sürekli hedef şaşırttılar.
Hal böyle olunca benim bir 28 Şubat yazısı yazmam vacip oldu.
Benim anlatacağım 28 Şubat, bugünün olaylarına da ciddi anlamda ışık tutacaktır.
Ben 28 Şubat’ı hiçbir zaman bir darbe girişimi olarak görmedim.
Benim gözümde 28 Şubat, Cumhuriyet tarihinin en büyük soygun ve vurgun operasyonudur.
Her operasyonda olduğu gibi bu operasyonda da bir takım birimler görev almıştır.
Darbeci cunta, bunlardan sadece birisidir.
Bu operasyonda; bir kısım siyasetçiler, medya, yargı, üniversiteler, KESK ve DİSK gibi sendikalar ile sivil toplum örgütleri yer almıştır.
28 Şubat operasyonu ekonomik çıkar grupları tarafından planlanmış, Cumhurbaşkanı tarafından eyleme dönüştürülmüştür.
28 Şubat operasyonunun tek amacı; iktidarı düşürmek ve yerine yeni bir iktidar getirmektir.
Kurdurdukları hükümet eliyle de devleti talan etmektir.
Ekonomik çıkar grupları işbaşındaki REFAH-YOL hükümetini niçin düşürmek istedi?
İşte olaylar, bu sorunun cevabında saklı.
O günlere tekrar dönelim.
REFAH-YOL ile birlikte ekonomide ciddi bir düzelme başlamıştı.
O düzelme nedeniyle Başbakan Erbakan, memurlara yüzde 60 gibi müthiş bir maaş artışı vermişti.
İşte o günlerde hükümet tarihi bir karar aldı.
Devletin bütün gelir ve giderleri tek bir havuzda toplandı.
İşte 28 Şubat’ı başlatan işte bu havuz kararıdır.
O güne kadar hortumlarını devlete takan çıkar grupları, buradan besleniyordu.
İşbaşındaki iktidarların başını ayarlamasalar bile, kendilerine yakın bakanlar aracılığıyla devletin bütün işlerini alıyorlardı.
Bu sayede inanılmaz kar ettiler.
İşte o havuz kararıyla birlikte bakanlar üzerinden tatlı para kazanma dönemi kapandı.
Devletten iş almak için Başbakan Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Çiller’e ihtiyaçları vardı.
Her ikisi de devletin hortumlanmasına kesinlikle karşı çıkıyorlardı.
REFAH-YOL’un havuz kararına karşı elleri altındaki medyadan müthiş bir karalama kampanyası başlattılar.
Maaşlı elemanları olan bazı yazarlar günlerce hükümete yüklendi.
Ancak hükümet geri adım atmadı.
İşte o günlerdi.
Hükümet ekonomik programını anlattığı bir toplantı yaptı.
İşadamlarının ve patronların tamamına yakını o toplantıdaydı.
Ben de gazeteci olarak resepsiyondan haber çıkarmaya çalışıyordum.
Başbakanlık muhabirim büyük bir heyecanla yanıma geldi :
-Abi büyük bombayı patlatıyorum.
Hayrola” dedim.
O arkadaş, “Abi az önce ünlü işadamı ile ünlü medya patrona konuşuyorlardı. Ben tam arkalarındaydım, medya patronu, ‘Bu iş böyle gitmez. Eğer havuz devam ederse 3 aya kadar batarım’ dedi. İşadamı da, ‘İstanbul’da bir toplantı yapalım’ şeklinde cevap verdi” dedi.
Elinde kaset var mı?” diye sordum.
O tarihte kameraların telsiz mikrofon sistemi olmadığı için bu konuşmayı kayda alamadık.
Ama o konuşma tam olarak böyle geçti.
Ertesi gün Başbakan Erbakan’ı aradım.
Kendisi ile başbakanlık da görüştük.
O konuşmayı aktardım ama Erbakan’da bir bilgi yoktu.
Sadece bu havuz kararıyla ilgili içeriden ve dışarıdan büyük baskı altında olduklarını söyledi.
Ama isim vermedi.
Bu olaydan hemen sonra ‘irtica bombası’ patladı.
3 ay sonra batarız” diyen ünlü medya patronunun medyasının önderliğinde bir irtica furyası başladı.
O gün irticaya sarılanlarla bugün ağaca sarılanlar aynı.
Sadece o tarihte Dinç Bilgin’in sahibi olduğu Sabah Gazetesi ve ATV bugün el değiştirdiği için karşıtarafta.
Bugün ağacı yazanların tamamı, o günlerde irticayı yazdı.
Medya ile başlatılan psikolojik savaşa ardından cuntacı askerler de katıldı.
İrtica hikayesine inanan; Atatürkçü, laik, alevi, solcu, devrimci ve aydın kesim sokaklara indi.
O gün kullanıldıklarını göremeyen bu kesimler, bugün aynı tuzağa düştü.
Medyanın yazarak, askerin korkutarak yürüttüğü operasyon iktidarı salladı.
Arkasından operasyonun son dalgası geldi.
İstanbul’da holding merkezlerinden Ankara’ya taşınan valizler dolusu para, Sheraton ve Hilton otellerinde bazı DYP’li vekillere dağıtıldı.
Para almayı onurlarına yediremeyen vekillere askerlerden tehditler geldi.
Sonuçta DYP’den bir grup ayrıldı ve iktidar düştü.
Operasyon başarıya ulaştı.
Demirel
tarafından hükümet kurma görevi verilen Mesut Yılmaz, Köşk’ten çıkıp soluğu Aydın Doğan’ın yalısında aldı.
O gece o yalıda; yeni kurulacak hükümetin bakanları belirlendi.
28 Şubat sonrası kurdurulan ANASOL-D ve ANASOL-M iktidarları kendini oraya oturtan çıkar gruplarının sözünden çıkmadı.
Bunlar iktidara geldiği gün ‘irtica tehdidi’ bir gecede bitti.
Tıpkı 12 Eylül Darbesi’nde akan kanın bir gecede durduğu gibi.
28 Şubat hükümetleri döneminde devlet muz gibi soyuldu.
Vurgunun boyutu 300 milyar dolardır.
Bu 300 milyar dolar, o günlerde sokaklarda REFAH-YOL’un gitmesi için gösteri yapanların da parasıydı.
Kısaca 75 milyon Türk insanının kasası boşaltıldı.
Devlet resmen talan edildi.
Talan o derece büyüktü ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel taşları durumunda olan, Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıflar Bankası batma noktasına geldi.
REFAH-YOL’u indiren ekonomik çıkar grupları, bu 3 bankadan bedavaya paralar alıp, bunların üstüne yattı.
Ödemediği kredilere hükümetten af çıkarttılar.
Soygun o denli pervasızca yapıldı ki, banka patronları kendi bankalarını bile hortumlayamaya başladı.
Sahipleri tarafından içi boşaltılan 22 banka battı.
Devletin sadece bu bankaların içinin boşaltılması nedeniyle kaybı 30 milyar 138 milyon dolardır.
Bu para AK Parti iktidarı tarafından karşılanmıştır.
Soyup soğana çevirdikleri devletten alacak bir şey kalmayınca ellerini çektiler.
Ardından seçim kararı alındı.
Yapılan seçimde AK Parti iktidara geldi.
AK Parti iktidara geldiğinde ekonomi tamamen bitmişti.
Şimdi gelelim bugüne!..
10 yıl aradan sonra 28 Şubat benzeri bir oyun, ismi farklı aktörleri aynı bir şekilde sahneye konuldu.
AK Parti iktidarının devletin kasasını parayla doldurmasına ağzı sulanan aynı çıkar grupları, yeniden harekete geçti.
28 Şubat’ın irticası şimdi ağaç oldu.
28 Şubat’ta soyulduklarını bile anlamayan belli çevreler, şimdi de aynı şekilde yollara döküldü.
Bu koyun sürüsünün başında da KOÇ postuna bürünmüş bir kurt var.
Yanına birkaç genç kurdu alan yaşlı kurt, sürünün içerisine girdi.
Bu kurt, sürünün çobanını devirmek istiyor.
Çoban giderse önüne düştüğü bütün koyunları boğazlayıp bir kenara atacak.
KOÇ görünümlü kurt, koyunları şimdi ekmek ve makarnayla besliyor.
KOÇ’un beslemesi koyunlar, çobana toslamak derdinde.
Çobanın başına bir şey gelirse, vay geldi hallerine.
Kurdun ilk parçalayacağı o koyunlar olacak.
28 Şubat’tan ders alan çoban şimdi daha temkinli.
İki elinde iki bıçak kurdu gözlüyor.
Kurban Bayramı yaklaşırken o kurbanlığı çoktan seçmiş durumda.
Bu bayramda semiz bir KOÇ görünümlü kurdun boğazlanışını görebiliriz.
Vatana millete hayırlı olsun.

METİN ÖZER/ HABERVİTRİNİ