MÜRŞİD

  • 29.12.2016

Geçen haftaydı.
Pek çok arkadaştan telefon ve mail aldım.
Hemen hepsi, 'Dinimiz İslam’da yayınlanan bir fetvadan bahs ediyorlardı.
Merak edip baktım.
Hay bakmaz olaydım.
Mürşid ile alakalı bu fetva baştan sona hatalarla doluydu.
Önce, 'Dinimiz İslam' ekibinin hatasından vazgeçmesini bekledim.
Dönmediler.
Sonra, bizim ak saçlılar dediğim hocaların tepki göstermesini bekledim.
Göstermediler.
Hal böyle olunca haddim olmayarak iş başa düştü.
Nedenini yazının sonunda açıklayacağım.
Bilenler biliyor da bilmeyenler için yayınlanan fetva şöyle;
Sual: (Mürşid, dine uygun yaşamıyorsa ona itaat edilmez) demek doğru mudur?
CEVAP
Doğru değildir
Emîr ile mürşid-i kâmil farklıdır. Emîrin bile, günah olmayan her emrine uyulur. Devlet başkanı veya âmir, günahı emrederse ona uyulmaz. Mürşid-i kâmil ise öyle değildir. Bir kimse, tâbi olduğu büyüklerin yaptığının yanlış veya doğru olduğunu ayırabiliyorsa, zaten ona tâbi olmasına lüzum kalmaz. Tâbi olmuşsa ona uyması lazım. Zâhire göre hüküm vermek yanlış olur.
Fetva böyle.
Pes yani..
Şu 4 satırda 4 büyük hata var.
Kötü veya art niyetli birisi “Dinimiz İslam” ekibine bu suali yolluyor.
Sual zaten faul.
Dikkatinizi bir şeye çekeyim.
Dine uygun yaşamamak” ne demek?
Tersten bakarsak, dine aykırı yaşamak demektir. Bunun en hafifi mekruh, en ağırı haramdır.
Dolayısıyla soru aslında şu; ” Mürşid günah işliyorsa ona uyulur mu?
Mürşid ve günah, Mürşid ve mekruh; asla ama asla yan yana gelmemesi gereken farklı kavramlardır.
Dinimiz İslam
 ekibi bu soruyu gördüğünde; “Hadi oradan. Böyle soru mu olur? Hiç mürşid günah işler mi? Senin derdin sual değil fitne çıkarmak” demesi lazım iken, oturmuş  bu adama cevap yazmışlar.
Hem de fitneye neden olacak bir cevap vermişler.
Ne demişler;
-Mürşid dine uygun yaşamıyorsa da (Yani günah işliyorsa da) onu uyulur.
Hoppala..
Bu cevap; hem Fethullahçıları hem de sapık ve sapkın bütün grupları temize çıkartır.
Eğer biz bu cevabı doğru kabul edersek, Fethullah Gülen’den özür dilememiz lazımdır.
Neden?
Onlar da Fethullah Gülen’i mürşid, hatta ilah kabul ediyor.
Bu cevaba göre Fethullah Gülen’in; “Başınızı açın, gerektiğinde içki için, namazı bırakın, oruç tutmayın, takiye icabı zina yapabilirsiniz. Soruları çalıp kul hakkı yiyebilirsiniz ve darbe yapıp insanları öldürebilirsiniz” şeklindeki emirlerine uymalarını haklı çıkartır.
Emin olun böyle bir fetva vermeye Fethullahçılar bile cüret ve cesaret edemezdi.
Maalesef bizimkiler etmişler.
Yav kardeşim; Mürşid günah işlemez, günah işleyen de mürşid olmaz.
Kendi cevaplarında kendi içinde çelişiyor zaten.
Diyorlar ki; “Emirin günah olan emirlerine uyulmaz, mürşidin günah olan emirlerine uyulur
Hayda..
Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya.
Hocamız, Kıyamet ve Ahiret kitabının 300. Sayfasında şöyle buyuruyor:
-“İnsan veyâ Dehr sûresinin yirmi dördüncü âyet-i kerîmesinde meâlen, (Günâh işliyene veyâ kâfir olana itâ’at etme!) buyuruldu. Allahü teâlâ, bu âyet-i kerîmede, önce günâh işliyene itâ’at etme buyurdu. Ondan sonra, kâfire itâ’at etme buyurdu. Çünki, müslimânın kâfirle buluşması az olur. Günâh işliyenden emr alması dahâ çok olur. Bundan başka, günâh işliyen ile birlikde bulunmanın, kâfirle berâber bulunmakdan dahâ çok zararlı olduğunu göstermek dedir.
Dolayısıyla bu fetva; İnsan veyâ Dehr sûresinin yirmi dördüncü âyet-i kerîmesine aykırıdır.
Kimse kusuruma bakmasın.
Meselenin adını da düzgün koyalım.
Ayet-i Kerime’nin aksine olan her söz, yazı ve fetva küfürdür.
Etti mi sana ikinci hata..
Deniliyor ki; “Bir kimse, tâbi olduğu büyüklerin yaptığının yanlış veya doğru olduğunu ayırabiliyorsa, zaten ona tâbi olmasına lüzum kalmaz.
Peki Allahü teala ne buyuruyor?
-Günah işliyorsa itaat etme.
Demek ki talebe; kendisinden istenilene  günah mı değil mi diye bakması lazımdır.
Bu istek Allahü teala’nın emridir.
Bu söz de bu Ayet-i Kerime’ye aykırıdır.
Süfyan-ı Sevri hazretlerinin 3 büyük hocası imansız gitti.
Neden?
Çünkü günah işlediler.
Neydi günahları?
Süfyan-ı Sevri gibi bir alim yetiştirdik” dediler.
Yani kibirlendiler.
O kibirlenme o alimleri imandan etti.
Talebe demek; talep eden demektir.
Talebe demek; Fethullahçı ahmaklar gibi beyni alınmış robot demek değildir.
Bu yanlış fetvaya göre; Fethullahçıların yukarıda anlattığım haram emirleri yerine getirmesi uygundur.
Al sana üçüncü hata..
Aynı fetvada; “Zahire göre hüküm vermek yanlış olur” deniliyor.
Pes yani!..
Dinimiz İslam’ın, “Suizan hüsnü zan” adlı başlığı altındaki bölümde  bakın ne deniliyor:
Dinimiz zahire göre hüküm verir.
İçki içene hüsnü zan edilmez. Dinimiz zahire göre hüküm verir. Bir kâfir Müslüman olsa, Müslüman olduğunu kimseye söylemese, iman ile ölse, bizim ona kâfir dememizde hiç mahzur yoktur. Çünkü biz onun Müslüman olduğunu bilemeyiz. Tersine, bir Müslüman da kâfir olsa, fakat küfrünü gizlese, camiye gelse, ona Müslüman nazarı ile bakarız, ölürse namazını kılar, ona dua ederiz. Bundan mesul olmayız. 
Hallacı Mansur hazretleri (Enel Hak) dedi. Devrin müftüsü küfrüne fetva verdi. Çünkü din zahire göre hüküm verir. Ama o tasavvuf sarhoşluğu ile öyle söyledi, o sözünde mazur idi, ama o müftünün nazarında kendini ilah sayan biriydi. Onun için müftü fetvasından mesul değildir. Öteki de mazurdur.İçki içene belki evliyadır diye hüsnü zan etmek yanlış olur. 
Diyecek bir şey bulamıyorum.
Kendi sitesindeki kendi fetvasına bile aykırı bir fetva bu.
Bu arada şunu da arzedeyim:
Büyüklerimden öğrenmiştim.
Fetvanın iki şartı sağlaması lazımdır.
1. Fetva, bir hususun dine uygun olup olmadığını, hangi fıkıh kitabının neresinden alındığını bildiren hüküm demektir. Mehazını (Kaynağını) göstermeden caiz veya caiz değil demek fetva olmaz.
Peki burada bir kaynak var mı?
Yok.
2. Fetva veren Müftinin müctehid olması gerekir. Müctehid olmayan kimse müfti yapılırsa, bunun müctehidlerin bildirdiklerini okuyup, öğrenerek bunları söylemesi gerekir. (İbni Hümam)
Peki bu fetvada bir isim var mı?
Yok.
Sadece altında ‘Dinimiz İslam” deniliyor.
Yani sitenin adı.
Cansız bir şey müctehid olamayacağına göre; bu verilen cevap iki nedenden bir fetva değildir.
Kaynağı olmayan böyle bir cevaba uymak ve bunu doğru saymak kesinlikle caiz değildir.
Aynı ekip her satırı hata olan fetvaları için Silsile-i Aliyye büyüklerinden örnekler vermişler.
Örneklerin tamamı büyüklere teslim olmak üstüne.
Örnek verdiklerinin arasında bir tek günah işleyen zat yok. Emir ettikleri şeyler arasında da zaten haram olan emir yok. Zaten de olamaz.
Buna rağmen insanların kafasını karıştırmak için verdikleri yanlış fetvaya bu zatları bulaştırmak suretiyle, çok büyük bir vebal altına girmişler.
Örnek gösterdikleri o mübarek zatların hepsinin bu fetva sahipleri üzerinde hakkı doğmuştur.
Din konusunda ahkam kesmek, fetva vermek ve görüş bildirmek çok tehlikeli bir iştir.

Birisi bir şey sorduğunda en iyisi, “Ben bilmem, hocam bilir” demelidir.
Yine dinimiz İslam’ın ‘Yanlış Fetva’ kısmında bakın ne yazıyor?
Yanlış fetva vermek
Sual: Dinî suallere yanlış cevap vermenin vebali nedir?
CEVAP
Bunun vebali çok büyüktür. Harama helal veya helale haram diyen küfre girer. Müctehid olmayanın, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden anladığına göre fetva vermesi caiz değildir. Bilmeden, kitaba bakmadan, caizdir veya caiz değildir demekten çok sakınmalı! Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Fetva vermeye en cüretli olanınız, ateşe girmeye en cüretli olanınızdır.) [Darimi]
Verdikleri fetvanın başı bozuk, sonu ondan da bozuk.
Çirkin fetvalarının sonunu şöyle bağlamışlar; 
- Büyükleri kabul etmeyip, (Bizim mürşidimiz büyüklerin kitaplarıdırdemek de yanlıştır. Bu söz, (Bize Kur’an yeter) deyip Resulullah efendimizi kabul etmeyen mezhepsizlerin sözüne benzemektedir. Halbuki bu dinsizliktir. Büyüklerin kitapları elbette bütün dünyadaki Müslümanların mürşididir, her müslümanın onlara uyması şarttır.
Yani ben bu cümlenin neyini ele alayım.
Fetvalarının tek doğrusu; “Büyüklerin kitapları" diye başlayan son cümledir. Fetvaya göre; Bütün dünyadaki Müslümanların mürşidi olan bu kitaplar, ne hikmetse sadece Türkiye’de mürşid olmuyor.
Son bölümde; 
1. Mürşid varken kitapları geçersiz saymışlar.
Bu affedilmez bir hatadır.
Enver Abi daima, “Bizim ölçümüz hocamızın kitaplarıdır” buyurmuştur.
2. Seadeti Ebediyye’yi Kuran-ı Kerim ile kıyaslamak gibi bir densizlik yapılmıştır.
Bu kıyas hocamızı kırar ve üzer.
3. “Kitaplar bize yeter” diyenler, ‘Dinsiz’ yani kafir ilan edilmiştir.
Kitaplar bize yeter” sözünü ben dahil, hepimiz söylemişizdir.
Elhamdülillah hepimiz de Müslümanız.
Müslümana “dinsiz” demek, adamı dinden eder.
Ben bu sözü Enver Abi’den işittiğim için söylüyordum.
Yani söyledikleri sözün ucu haşa Enver Abi’yi kadar gidiyor.

Enver Abi’nin vefatından önceki yaz ayıydı.
Benimde dünya gözüyle kendisini son görüşümdü.
Bağlum’da sohbet ettiler.
O sohbette yüzlerce arkadaş vardı.
Ben orada söylediklerini unutmamak için not almıştım.
Enver Abi şöyle buyurdu;
-Evliya bize ne için lazımdır? 
Doğruları gösterip yanlış yapmamak için lazımdır.
Başka?
Bilmediğimiz şeyleri sorup öğrenmemiz için lazımdır.
Allahü teala hocamızdan razı olsun. Hepimizin evine birer evliya bıraktı. O mübarek kitaplar sayesinde hepimizin evinde evliya var. Ama siz o kitapları raflarda tutuyorsunuz. Oysa hocamız onlara bir ömür harcadı. Bu kitapların kıymetini bilin. Mürşidi olmayanın mürşidi bu kitaplardır.
Hadi bakalım.
Bu konuda yüzlerce kişiyi şahit olarak gösterebilirim.
Bu fetvayı hazırlayan ekibin, bütün bunları bilmemesi mümkün mü?
Mümkün değil elbette..
Verdikleri fetvada kendileri gibi mürşidi de ateşe attılar.
Akılsız dostum olacağına akıllı düşmanım olsun” örneği olacak bir olay bu.
Gelelim bu olayın benimle alakasına..
Hamdolsun, Enver Abi ile baş başa yüzlerce sohbet nasip oldu.
Bu sohbetlerden çok şey öğrendim.
Öğrendiklerim arasında en önemli olanlardan birisi, büyüklerin suyuna  musluk olabilmekti.
Yani, büyüklerin mübarek kaynaktan gelen temiz suyuna karışmadan, o suyu akıtan bir musluk olabilmek.
İşte benim anladığım talebelik budur.
Yukarıda uzun uzun anlattıklarım da zaten benim değil, bir musluk olarak akıttığım büyüklerin mübarek suyudur.
Bir kimse bu temiz suya karışırsa, o su anında kirlenir.
Din-i İslam’daki bütün sıkıntı; bu musluk ve su örneğinden kaynaklanıyor.
Herkes musluk olma değil, su olma derdinde.
Bu yola girdikten sonra biraz ilerleyince, önümdeki yol çatallaştı.
İkiye ayrılan yolun birisinde; “İlim” diğerinde “Sadakat” yazıyordu.
Hangisine sapmam gerektiğini düşünürken, aklıma Enver Abi’nin bana buyurduğu şu söz geldi:
- Alimi ilmi batırır, cahili sadakati kurtarır.
İlim sahibi zaten hocamdır. Benim sadık olmam lazımdır” deyip, sadakat sapağına girdim.
O günden bu yana, ‘Ehli sünnet’in sadakat yolunda ilerliyorum.
Tercihim bu olunca; dinime, yoluma ve hocama sadık olmaya çalışıyorum.
Bu nedenle; dinim için Fethullahçılara, yolum için bozuk fırkalara ve sevdam için hocama yapılan saldırılara elimden geldiğince karşı koyuyorum.

Enver Abi’den şunu işitmiştim;
- Yaşadığı dönemde gördüğü bir fitneye veya yanlışlığa karşı çıkmayan, mahşerde Allahü teala’nın huzurunda mahçup olur. Hocamızın yazdıklarının aksine gelişen bir fitneye sessiz kalan ahirette hocamıza, “Ben sizin talebenizim” demesin. Çünkü o kimse talebe olarak kabul edilmez. 
En büyük fitne, fitneye karşı sessiz kalmaktır.
Bu hatalı fetvayı görünce, ben de mesul oldum.
Her yanımı bir korku kapladı.
Peki beni ne korkuttu?
Böyle bir şeyi gördükten sonra; mahşerde sorguya ve suale uğrama kaygısı korkuttu.

Yarın hepimiz ahirete gideceğiz.
İmanlı gidersek (İnşallah) hesaba çekileceğiz.
Hesap sırasında herkes yaşadığı dönemde mesul olacak.
Bunu bildiğim için o hesap sırasında Rabbim bana; “Ey kulum, senin zamanında böyle bir fetva verildi. Bunu gördüğün halde niçin müdahale etmedin?” diye sorarsa, “Ben ne derim” diye korktum.
Sonuç olarak; bu meseleye girmemin yeğane nedeni bu korkudur.
Beklerdim ki bu fetvayı yazanlar da aynı korkuyu duysunlar.
Buradan hepinize sesleniyorum.
Benim derdim bağcıyı dövmek, değil üzüm yemektir.
Bu yanlış fetvayı geri çekin.
Google’de, “Günah ve Mürşid” diye arama yaptığınızda, karşınıza bu çirkin fetva çıkıyor.
Bu şu demek;
Yalan yanlış fetvanız her gün binlerce kişiye ulaşıyor ve onların kalbinin ve sonuçta akibetinin bozulmasına neden oluyor.
Aynı şekilde düşmanlarınızın eline koz veriyorsunuz.

Buradaki arkadaşlarımı uyarıyorum.
Kim bu meseleye bitaraf olursa, o bertaraf olur.
Bu yüzden kuldan korkmayın, Allah’tan korkun.
Bu fetvayı gören ve okuyan herkes, artık mahşerde sorulacak sorunun muhatabıdır.
Bu fetvaya bir tepki gösteremiyorsanız bile Facebook’taki bu yazımı beğenin ki, mesuliyetten kurtulun. 
Bunu da yapmazsanız bari buğz edin.
Allahü teala bizleri cevabını veremeyeceğimiz bir soruyla imtihan etmesin inşallah.

METİN ÖZER