TAYYİP ERDOĞAN’A ZARRAB TUZAĞI

  • 25.3.2016

Olayı hepiniz biliyorsunuz.
Reza Zarrab durduk yere Amerika’ya gezmeyle gidiyor.
Vizesini alıp uçağa biniyor, uçaktan iner inmez de tutuklanıp cezaevine yollanıyor.
Gayet makul ve mantıklı bir durum.
Zarrab karanlık bir adam. Uluslararası bir yanlışlık yaptı, belasını buldu” dedirten bir hikaye...
Ama biraz eşeleyince iş değişiyor.
Emin olun bu işten burnuma çok kötü kokular geliyor.
Ben boş zamanlarda, yurtdışına kaçan Fethullahçıların twitter sayfalarına girer, neler yazdıklarına bir göz atarım.
Fethullahçılar son zamanlarda birbirlerine moral tweetleri atıyorlardı.
Bunu sürekli yaptıkları için çok da üstünde durmamıştım.
Son tweetlerinde;  “Sona geldik”, “Az kaldı Firavunun defterinin dürülmesine”, “Bu sefer sıyıramaz” gibi karşılıklı mesajlar dikkatimi çekiyordu.
İşte o günlerde Reza Zarrab tutuklanınca, ben bu işten hakikaten huylandım.
Ardından Rezzab’ın savcısı Preet Bharara’ya Fethullahçılardan dosya ve belge yağdığını öğrendim.
Amerika’da çok güçlü olan ve Yahudi lobileriyle çalışan Fethullahçılar, Savcı Preet Bharara ile çoktan temasa geçmiş bile.
Fethullahçılar Savcı’yı, Zarrab’ı Erdoğan’ın koruyup kolladığına ikna etmiş durumdalar.
Bunu nereden anlıyoruz.
Başsavcısı Preet Bharara’da, Zarrab olayından sonra bir Erdoğan merakı başladı.
Savcının Twetter’deki sayfasında yakından takip ettiği tek politikacı bilin bakalım kim?
Bildiniz değil mi ?
Tayyip Erdoğan.
Amerika’nın en güçlü savcısı Preet Bharara’nın Tayyip Erdoğan’a olan merakı nereden geliyor?

Aralarında hiçbir tanışıklık ve bağ yok.
Bir Türk gazeteci bunu farkedince hemen o savcıyı arıyor.
Sayfanızda Tayyip Erdoğan’ı takip ediyorsunuz. Bunun nedeni ne?” diye soruyor.
O gazetecinin telefonuna Bharara çıkmıyor ama adamları durumu kendine ileteceklerini söylüyorlar.
Aradan daha bir kaç saat geçmeden savcı Bharara, kişisel Twetter sayfasında takip ettikleri listesinden Erdoğan’ı çıkartıyor.
Tam bir yakalanmışlık paniği aslında.
Gel de huylanma şimdi..
Neyse devam edeyim..
Zarrab dosyasını eşeleyince başka gariplikler ortaya saçılıyor.
Şimdi sıkı durun.
Meğer Zarrab dosyası 15 Aralık 2015’de tamamlanmış ve dava açılması için o gün hakime yollanmış.
Tarih belki dikkatinizi çekmedi.
17 Aralık Fethullahçı darbesinin yıl dönümünden iki gün önce yani.
Hemen, “Hayda” demeyin durun. Daha çok şey var.
Savcı Preet Bharara dosyayı hakime yolluyor ama iddianamesini mühürlü tutuyor.
Sebep?

Emin olun bunu da kimse bilmiyor.
Nitekim iddianamedeki bu mühür, Zarrab’ın tutuklanması kararını veren hakim tarafından 21 Mart günü kırılıyor.
İşin ilginç yanı iddianame de tam 21 sayfa.
Artık ortada açılmış ve kabul edilmiş bir dava var.
Bu dava bundan tam 3 ay önce açılmış, fakat ne hikmetse açılan dava uykuya yatırılmış.
Sanki böyle bir şey hiç yok gibi.
Bu üç ay içerisinde gözle görünür bir çalışma yürütülmediği gibi bir açıklamada yapılmamış.
Hatta Türkiye Cumhuriyeti böyle bir davadan haberdar edilmemiş.
Türkiye haberdar edilmediği gibi, Zarrab hakkında ne arama, ne gözaltı, ne de kırmızı bülten çıkartılmamış.
Ne ilginç değil mi?
Normalda Amerikan Maliye Bakanlığı’nın savcının mahkemeye başvurusuyla birlikte Zarrab’ı kara listeye alması gerekiyordu.
Bu konuda çok titiz olan Maliye Bakanlığı nereden geldiği bilinmeyen bir emirle Zarrab’ı kara listeye almıyor.
15 Aralık’ta uluslararası pek çok suç nedeniyle hakkında dava açılan Zarrab ile ilgili gariplikler bununla da sınırlı değil.
Bütün bu olanlardan bihaber rolündeki Zarrab’ın durduk yere Amerika’ya gidesi geliyor.
Abdala malum olur misali, Amerika Zarrab’ı adeta kendine çekiyor.

Zarrab apar topar vize için başvuruyor.
Aaaaaaa...
Amerika Zarrab’a, “temizdir” diyerek vize veriyor.
Gel de şaşırma..
Şimdi bizden bunlara inanmamızı bekliyorlar.
Eğer bu senaryoyu CIA yazdıysa, hakikaten çok şaşırırım. 
Elinin altında Hollywood olan CIA böylesine acemice bir senaryo yazıyorsa, artık benim gözümden tamamen düşmüştür.
Yav kardeşim; Türk milletini bütün bunlara inanacak kadar enayi mi sanıyorsunuz?
Kusura bakmayın ama, YEMEZLER.
Şimdi diyeceksiniz ki , “Peki ama Metin Bey, olayın aslı astarı ne?
Konu çok ama çok hassas olduğu için uzun anlattım, gerisini o yüzden biraz kestirmeden anlatacağım.
Biliyorsunuz Zarrab’ın ortağı Babek Zencani İran’da idama mahkum edildi.
Bu kararın Zarrab’ı çok telaşlandırdığını düşünüyorum.
Babek Zencani için İran’da açılan davada tam 200 bin sayfalık bir iddianame vardı. 
O dava 2015 yılının Temmuz ayında açılmıştı.
Sanırım Zarrab ortağından sonra sıranın kendine geleceğini düşündü.
İran’ın eline düşüp asılmaktansa, Amerika’nın eline düşüp yaşamayı yeğledi.
Sonuçta bilerek ve isteyerek Amerika’nın yolunu tuttu.
 
Kısaca Zarrab kaçtı.
Peki bu konunun Tayyip Bey ile ilgisi ne ?
İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
Sanıyorum Zarrab şu sırada Amerikan savcılığı ve CIA’ya bildiklerini anlatıyordur.
Tabi Amerika anlaşma yaptı ise; bir de söylemesi istenilenleri ezberliyordur.
Başta söylemiştim, inanın Amerika’daki Fethullahçılar ve Yahudi lobileri Başsavcıya Türkiye ve Erdoğan ile alakalı bilgi ve belge yağdırıyorlar.
Fethullahçı hainler ülkelerinin başına bir çorap örebilmek için tıpkı zehirli bir örümcek gibi çalışıyor.
Savcının durduk yere Erdoğan’a ilgi göstermesinin altındaki neden de bu aslında.

Bu ihanete rağmen yine de içim rahattı
En azından Reza Zarrab’ın şarkıcı karısı Ebru Gündeş Türkiye’deydi ve o burada olduğu müddetçe Zarrab Türkiye’yi satmazdı.
En azından ben böyle düşünüyorum.

Ve derken Ebru Gündeş’ten açıklama geldi;
-Amerika’ya dönüyorum. Rıza beni yanında ister.
Eyvah ki eyvah.
Türkiye elindeki en büyük kozunu, kuş misali elinden kaçırıyor.

Şimdi sıkı durun.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Amerika’ya gidiyor.
Cumhurbaşkanı, 29 Mart-2 Nisan 2016 tarihleri arasında Amerika'ya ziyarette bulunacak.
Erdoğan, ABD'de yapılacak Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılacak. Ayrıca Maryland eyaletinde inşa edilen camiin açılışını yapacak.
İşte bu seyahat aslında beni çok rahatsız etti.
Amerika’da kötü bir sürprizle karşılaşılmasından kaygım var.
Buradaki kritik soru şu:
-Fethullahçılar Türk savcılara yaptıramadıkları şeyi Amerikan savcısı Preet Bharara’ya yaptırabilirler mi?
Habis kalplerinden belki bunu geçiriyorlardır ama en azından uluslararası hukuk buna engel olur.
Bu ihtimal FETÖ’cuların son can simidiydi.
Bu da tutmazsa, kendi pisliklerinde boğuldular demektir.
Kimin ne halt yiyeceğine elbette kimse karışmaz.
Kılavuzu Zarrab olanın da burnu b.. tan çıkmaz