Medya
  • 4.5.2004 11:53

AHMET HAKAN COŞKUN, İMAM HATİP LİSESİ'NDE YAŞADIKLARINI YAZDI

Saç kontrolü, ''Hair'' filmi vs. İmam-hatipte okuyordum. Her sabah ''haşin ve gaddar müdür yardımcısı''nın, elindeki makasla yaptığı ''uzun saç'' denetimini kazasız belasız atlatabilmek için dua ediyordum. Denetimden kurtulamadığımda, ''hoyrat bir makasla oyulmuş saçlarımı'' saklayarak ve kendimi alabildiğine aşağılanmış hissederek berberin yolunu tutuyordum. Ve şu ''yaman çelişki''ye bakın ki, o dönemde bir yandan da vizyona yeni giren ve ortalığı kasıp kavuran ''Hair'' adlı müzikal filmin, hani şu bir ismi de ''Bırak Güneş İçeri Girsin'' olan filmin, otorite karşıtı, uzun saçlı kahramanlarına hayran kalıyordum. Bir yandan hafif uzamış saçımı kurtarma gerilimi.. Bir yandan da hayran kalarak izlediğim ''Hair'' müzikali.. İmam-hatip, işte bu nedenle kolay çözümlenecek bir mesele değildir. İmam-hatipliler, öyle katsayı kavgalarına, siyasi ayak oyunlarına kolay yoldan teslim edilecek çocuklar değillerdir. Çünkü onlar, yıllarca tutunmanın, çelişkinin, direnmenin, ''büyümüş de küçülmüşlüğün'' ağır yükünü taşıdılar küçücük omuzlarında.. O yük, istatistiklere, siyasi kavgalara sığmayacak bir yüktür. Bu nedenle açtıkları imam-hatip sayısıyla övünerek ve yarışarak siyaset arenasında var olanlar, o küçücük omuzların neleri taşıdığını asla bilmezler, bilemezler. Sinemaya gitmeleri takip edildi.. Müdür odalarında sinemaya gitmenin hesabını verdiler. ''Kızlarla konuşmak'' adını verebileceğimiz bir suç vardı o okullarda. Açıp kayıtlara bakalım, kaç imam-hatiplinin ''kızlarla konuşmak'' suçu nedeniyle disiplin kurullarında nedamet dolu ifadeler verdiğini saptayalım. Hep bir yarış halinde oldular, çünkü onlardan ''imam-hatip farkı''nı göstermeleri isteniyordu. Bu nedenle düz liselerde okuyanların gündelik kayıtsızlıklarına imrenerek baktı yarışın çocukları. Bırakıp gidemediler okullarını. Çünkü imam-hatipler, onlar için ''taşranın da taşrası''ndan kurtulmanın aracıydı.. Çaresiz katlandılar. Okula gittiler ayrı bir dünya, sokağa çıktılar ayrı bir dünya. Önce iki dünya arasında bocalayıp durdular, sonra da adı ''iki dünya arasında yaşama sanatı'' olan ve Türkiye'nin hiçbir kolejinde öğretilmeyen bir insanlık dersi gördüler.. Başarıyla geçtiler bu dersi.. İki ayrı dünyanın kaba saba zorlamaları karşısında öyle usta, öyle güzel, öyle idareci ve öyle kurnaz çocuklar oldular ki, bir anlasanız, bir tanısanız şaşıp kalırsınız. Şimdi o güzel çocuklar, bunca yıldır yaşadıkları çile yetmezmiş gibi, bu kez anlayışsız bir kavganın figüranı haline geldiler. ''Kuru bir bilgisayar tıkırtısıyla'' anılıyorlar şimdi. Yazı dizilerine mevzu oluyorlar, hissiz demeçlerin arka-planını oluşturuyorlar. Bir taraf ''Kapatalım bu okulları, bunları üniversiteye sokmayalım'' diye bas bas bağırıyor, diğer taraf ise tam tersi bir savaş veriyor. O güzel ve usta çocuklar ise, muzip ve alışkın bir gülümsemeyle seyrediyorlar olup bitenleri.. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:08

İLGİLİ HABERLER