Medya
  • 8.9.2002 11:30

AYDIN DOĞAN, KARAMEHMET VE DİNÇ BİLGİN İÇİN AĞZINI BOZDU : " NE KARTELİ ULAN ? "

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Bazı gazete sahiplerinin kendisine bağlı isimli dağıtım kuruluşundan ayrılmasına bozulan Aydın Doğan,öfke saçtı.Kendisinin kurdurduğu Vatan Gazetesi'ni bu amaçla ' Tetikçi ' olarak kullanan Aydın Doğan, Zaman'dan Nuriye Akman'a yaptığı açıklamalarda Vatan Gazetesi'nin gizli patronu olduğunu şu sözlerle itiraf etti : "Vatan’da ekonomik faydam var.Gazetelerini ücretsiz basıyorum, dağıtıyorum.Kağıt ve baskı parası almıyorum.Birazda avans verdim".Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Sabah'ın sahibi Dinç Bilgin için çok ağır sözler sarfeden Aydın Doğan, "Sabah Gazetesi’nin 1,1 milyar dolar borcu var devlete. Ben hortumladı demiyorum. Ama bu borca niye girdi? Aşırı lüks yaşantı, haksız rekabeti bu boyuta getirdi. Sabah Gazetesi bugün yine vergi ödemiyor, borç ödemiyor " dedi.M.Emin Karamehmet'e de ağır sözler söyleyen Doğan,"Nasıl ahlaktan bahsedebilir? Vergi yüzsüzü ilan edilmiş. Mehmet Emin nasıl bahsedebilir? Devlete olan borçlarını ödemiyorlar. Halen de o kurumların menfaatlerini kullanıyorlar. Yani ne hakkı var, Pamukbank grubunun gelip birkaç milyon dolar verip, benim gazetecilerin etik değerlerini sarsmaya, müessesemi altüst etmeye?" şeklinde konuştu. İŞTE NURİYE AKMAN'IN ZAMAN GAZETESİ'NDEKİ RÖPORTAJI Medyada yeni bir döneme girildi. Safların yeniden belirleneceği, borçların–alacakların dile getirileceği, eteklerdeki taşların döküleceği “gerçeğe ihanet edişin” bedel isteyeceği belliydi. Hareketlilik son zamanlarda daha da arttı. Sabah’tan ayrılanlar Vatan'da buluştu. Vatan’ın perde arkasında Aydın Doğan’ın olduğu söylendi. Mehmet Emin Karamehmet’in sahibi olduğu Akşam Grubu, Pamukbank’a el konulunca zor duruma girdi. Sabah’ta Dinç Bilgin’den ziyade Turgay Ciner’in ağırlığı konuşulmaya başlandı. Star Grubu kavganın eskiden beri içinde yer aldı. Tüm bu hareketliliğin içinde gözlerin üzerinde odaklandığı bir isim vardı. Doğan Grubu’nun patronu Aydın Doğan. "İmparator" hakkındaki iddiaların tümüne net ve dobra cevaplar verdi. Dinç Bilgin’in kendisi için söylediği “Steril, mikroptan arındırılmış bir rekabet istiyor” ifadesi için “Doğru söylemiş. Mikropsuz bir medya istiyorum.” dedi. Gündem oluşturacak açıklamalarda bulundu Aydın Doğan. “Dinç Bilgin beni kandırdı.” dedi. Benim 60 metre teknem yok deyip bazı dokundurmalarda bulundu. Tek kaldığı için hedef olduğunu belirtti. AKMAN : Dinç Bilgin, Leyla Tavşanoğlu’na Vatan’ı çıkaran eski Sabah’çıların arkasında sizin olduğunuzu söylüyor. “Benim 10 arkadaşımın ekonomik kriz sonrası birikimleri ile bunu başarmış olduklarını düşünmek saflık olur, bu muazzam bir operasyon.” diyor. Haklı olabilir mi Dinç Bey? DOĞAN:Dinç burada haksız. Vatan Gazetesi’nin sahibi olsam, onu gizlememi gerektiren, ne yasal, ne ahlaki bir sebep var. 24 yıldır medyadayım. Radikal, Posta gibi bir de Vatan Gazetesi çıkardım derdim. Bu gazeteci arkadaşlar bana gelmişlerdir, “Biz bağımsız gazetecilik yapmak istiyoruz, bize yardım edin.” demişlerdir. Ne yardım istiyorsunuz? “Gazetemizi basın, dağıtın, kağıt parası, baskı parası almayın, hatta biraz da bize avans verin.” AKMAN:Tamam işte sahibisiniz, daha ne olsun. DOĞAN:Öyle değil işte. Ben aynı şartlarda Akşam Gazetesi’ni de çıkardım. Ya 94 ya 95, Mehmet Ali Ilıcak da benden yardım istedi. “Ya yapma baban bu işten para kaybetti, sen de kaybedersin.” dedim. “Yapacağım. Beni bas, dağıt, parayı da benden kredili al.” dedi. Akşam’ı bir buçuk yıl bastım, dağıttım. Parasını da aldım. Sonra, Babıali’deki ayak oyunları orada da oynandı. Dinç onu ayarttı, “Sen büyük adamsın.” dedi. Bizim gazetedeki yazarlar çizerler çocuğun aleyhinde değil de, bazı olayları ortaya koyduğu için beni bıraktı gitti. AKMAN:Peki siz hiç ayak oyunları yaptınız mı? DOĞAN:Hayır, yapmadım. Dinç Bilgin, Sabah Gazetesi’ni kurarken, Gameda şirketinden ona da avans verdik. Yani Akşam’a verdiğimden çok daha fazla değil desteğim. Şimdi Dinç Bilgin, Vatan’ın sahibini arıyor. Asıl Sabah’ın, ATV’nin sahibini arayalım. Benim bildiğim olayları bana yutturmaya çalışıyor, ‘eşit ortağız’ diyor; ama sahibi Turgay Ciner’dir. Neden gizliyorlar? Ben babamın hatırına Vatan’a destek veriyor değilim. Bende boş baskı kapasitesi var, basıyorum. Bu bir gelir de olacaktır. İşin ucunda etik kurallar da var. Tabii Vatan batarsa, benim bunlara yaptığım krediler batabilir. Onun da çok rahatsız edici paralar olduğunu zannetmiyorum. AKMAN:Sabah’a babanızın hayrına mı yardım ettiniz peki? DOĞAN :Dinç Bey hapse girmeden önce bana haber gönderdi. “Gazetelerimin başına geçmeni istiyorum. Seninle uzun süre rekabet ettim; ama sen kazandın.” dedi. Bunda, yıllarca rakibin olmuş bir adamı, kurtarma duygusu da var. Ne destek istiyorsun? “İşte, biraz finansman, biraz da manevi destek.” dedi. Ona 26 milyon dolar kredi verdim. 9 buçuk milyon dolar kalıncaya kadar geri aldım. Şu “bağımsız yayıncılık” laflarının arkasında o 9 buçuk milyon dolarımı vermemek için kaçma vardır. AKMAN:Ooo! DOĞAN:Tabii. “Kartel dağıldı, ben bağımsızım!” Yalan. Ne bağımsızı ya. Kurdukları bir şirket yok ki. Onların kurduğu Birleşik Dağıtım Şirketi zaten vardı. Parayı zaten onlar topluyordu. Fakat bize temlikliydi o paralar. Bana o parayı vermesin diye bir kılıf uydurdular. Büyük olduğum, tek kaldığım için, sektör artık bana karşı. Özellikle bizden ayrılan arkadaşlarımızda, “Aydın Doğan’a bindirelim de nasıl bindirirsek bindirelim” diye bir psikoloji var. AKMAN:Dinç Bilgin ise sizin için “Steril, mikroptan arındırılmış bir rekabet istiyor, eski kırıcı rekabet ortamını istemiyor.” diyor. DOĞAN :Tabii doğru bir laf söylemiş. Mikropsuz bir medya istiyorum, hiçbir pisliği olmayan, şeffaf, açık, steril, tertemiz, içilebilen, görülebilen, karakolun duvarları camdan olsun denilebilen bir medya istiyorum. AKMAN :Dinç Bilgin’in de ‘mikroplu’ olduğunu mu ima ediyorsunuz? DOĞAN :Ben medya sahiplerinin beyaz kağıt gibi olmasını istiyorum. Yurtdışına çıkışları yasaklanmış, hapse girip çıkmışlar, bilmem şu bankayı şey yapmışlar. Bu, mesleğimize zuldür. Ben manasız ve mantıksız rekabet ortamının ortadan kalkmasını istiyorum. Çünkü, alınları terlemeden para kazananlar, rekabeti para serpmek olarak görüyorlar. Dinç Bilgin’in batma nedenlerinden birisi çılgın rekabettir. Elinde makineler varken, yeni tesisler kurdu. AKMAN :Biraz da o çılgın rekabet ortamını sizin büyüklüğünüz yaratmadı mı? DOĞAN :Hayır kardeşim, benim 60 metre teknem yok ki. Adam 60 metre tekne aldı. Parayı nasıl buldu? Yaşam tarzlarını değiştirdiler. Nasıl yaşayacağını şaşırdı. AKMAN:Siz de Leyla Tavşanoğlu’na, “Bizim işimizi kirletenlerin bu sektörden gitmesini istiyorum.” demiştiniz. Yani şimdi Dinç Bilgin bu sektörden gitsin mi? DOĞAN :(Gülüyor) Nuriye bak şimdi, Erol Simavi’nin Emin Çölaşan’a verdiği röportajda söylediği gibi, “şekerim, sen de beni çok sıkıştırıyorsun ya”, diye bağıracağım. Ben Dinç Bilgin’in, işinin başına geçmesi için gayret verdim. Kalmasını istiyordum; ama o bizi kandırmış. Çünkü gazete ve televizyon kendinin değil. Cumhuriyet Gazetesi de bizden ayrıldı. Söyledikleri her şey yalan. Ben kendi gazetelerimden daha iyi dağıtıyordum onları. Ortaklarından bir tanesi, yüzde 20 ortağı, Gürbüz Çapan, diğer yüzde 20 ortağı da Turgay Ciner, “Ayrılacaksın kardeşim.” dediler, ayrıldılar. AKMAN :Siz de ortaklar arasındaydınız. DOĞAN :Evet. Ben iki yüz bin dolarlık hisse almayı vaat etmiştim. Elli bin dolarını aldım, parasını ödedim, diğerlerini almaktan vazgeçtim. Vazgeçmemin nedeni de, oraya ortak olan birtakım insanlarla, ben aynı yerde bulunmak istemedim. AKMAN:Sabah’ı tamamen mi istiyordunuz yoksa? DOĞAN:Artık bunun gizlisi yok. Sabah Gazetesi, benim sahibi olmamı istedi. Dinç Bey, “Sen patron ol” dedi. Ben “Hayır Dinç, sen benim rakibim olarak bu sektörde kalasın, bu gazetenin sahibi olarak benimle rekabet edesin istiyorum.” dedim. Ama gördüm ki, “Ben tüyeceğim abiciğim.” diyor. AKMAN :Dinç Bilgin’in durumundan duyduğunuz hoşnutsuzluğu anlattınız. Onun bu duruma gelmesinde payı olanlardan birinin de Zafer Mutlu olduğu görüşünde olanlar var. Son yıllarda gazetecilik yapmadı diye. Siz şimdi hem Dinç Bey’e kızıyorsunuz fazla açıldı diye, hem de ayrılan ekibe yardım ediyorsunuz. DOĞAN:Bana göre, bir iş batıyorsa patronu batırır. Yöneticileri de patronu yanlışa itiyorsa iter. Onların içişleri beni o kadar ilgilendirmez. Vatan’da ekonomik faydam var. Etik olarak da bir bağımsız yayın grubu geliyor. AKMAN:Siz her zaman “bağımsızlık ekonomiktir” demez misiniz? Yani size bağlı bir şey nasıl bağımsız olabilir efendim? DOĞAN:Bugün öyle olabilir; ama belli bir süre sonra, bu gazete tutarsa, para kazanır, bağımsız olur. AKMAN:Onlara ne kadar zaman avans veriyorsunuz? DOĞAN:Üç ay, dört ay para alamazsam, pardon derim yani. Bu kadar açık. AKMAN:Dinç Bey diyor ki “Bu projenin olmaması için elimden geleni yapacağım.” DOĞAN:Yapabileceği bir şey yok. Bu sektörden ayrılmak istiyor. Ayrılırken de “Daha az yara alayım, yurtdışında yaşarsam, kimse beni rahatsız etmesin.” diyor. Sabah Gazetesi’nin 1,1 milyar dolar borcu var devlete. Ben hortumladı demiyorum. Ama bu borca niye girdi? Aşırı lüks yaşantı, haksız rekabeti bu boyuta getirdi. Sabah Gazetesi bugün yine vergi ödemiyor, borç ödemiyor. Amortisman düşmüyor. Benim, senin, onun maaşından kesilerek verilen vergiler, haksız rekabet olarak bize dönüyor. Şimdi Turgay Ciner bu işe kaç para koydu? AKMAN :Kehanetleriniz vardı. Herkes gidecek diye. Turgay Ciner’in de yok olacağını öngörüyor musunuz? DOĞAN :Basın sektöründen para kazanmak istemeyenler yok olacak. Bunu ana iş kabul edenler tabii kalırlar; ama yan iş olarak kullananlar gidecekler. Ya devlet “1,1 milyar doları bunlara bağışladım” diyecek, yahut da gitmeye mecburlar. Bize bir ara dediler ki, “Dinç hapisten çıkacak, işte BDDK ile bir anlaşma imzalanacak. Bazı gayrimenkuller, menkuller buraya konacak”. Ben şimdi birçok şeyin, kılıf uydurularak kaçırıldığı kanaatini taşıyorum. Bizim 9 buçuk milyon doları iç etmek için, kamuoyunda özgürlük nutku atıyorlar. Eskiden borçlunun boynu bükük olurdu. Şimdi alacaklıyı dövüyorlar. AKMAN :Yeni medya savaşları mı başlıyor? DOĞAN :Şimdi bu ne savaşı başlatacak? Bence hiçbir savaş başlatmaz. Bunlar, kazanmadan harcadıkları için, bu ayrılıktan dolayı, ayda 7 yüz milyar ekstra nakliye parası verecekler. O nakliyeyi beraber ödüyorduk. Ama adamın umurunda değil; çünkü vergisini ödeyeceği parayı vermiyor. Daha evvel bu adamlar “biz akıllandık” diyorlardı, ben de yardım ediyordum. Ama anladığıma göre, Dinç, bu çocuğa bunları yıkıp tüyecek. AKMAN :Sizi dağıtımda tekelcilikle suçlayanlara “Dinci gazeteleri bile ben dağıtıyorum.” dediniz hep... DOĞAN:Nazlı Ilıcak diyor ki, “O zaten dağıtmak mecburiyetinde. Niye tafra satıyor?” Kardeşim ben istesem dağıtmam. 15 sene evvel Erol Simavi beni davet etti, Etap Oteli’ne. “Dinç Bilgin İstanbul’a geliyor. Bu İzmir’de Hürriyet’i dağıttırmadı. Bu gelirse, başımıza bir felaket açar.” dedi. O günlerde de Dinç Bilgin; Nadir Nadi, ben, Erol Simavi, Haldun Simavi, Kemal Ilıcak’ı karşısına koymuş, İzmir’in efesi olarak karşımıza oturmuş “Geliyorum, hazır olun.” gibi bir espri içinde, bize veryansın ediyordu. Erol Bey, “Ben, abimle konuştum, Hür Dağıtım’da dağıtmayacağım. Sen abimle bir ol, Gameda’da da siz bunu dağıtmayın. Bu adam geldiği yere dönsün.” dedi, Ben, “Erol Bey sen bunu nasıl söylersin? Basın tarihi başkalarının gazetesini dağıtmamak gibi yaralarla doludur. Adam gazetesini kolunda dağıtır, yine dağıtır. Senin baban Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı yaptı. Sen bunu nasıl yaparsın? Ben kesinlikle bunun dağıtılmasından yanayım.” dedim. Erol baktı baktı. “Kardeşim sen de amma etikçi olmuşsun.” dedi. Ben dağıttırdım Sabah’ı. Yıllar sonra Erol Bey bana gazeteyi sattı. İsveç’e gittik. O günlerde de Dinç her gün bana küfür ediyor. Erol Bey, dedi ki, “Ben sana demedim mi?” Dedim ki “Erol Bey hâlâ ben içime sindiremem bir başkasının gazetesini dağıtmayıp da boğmayı”. AKMAN :Ama sonra siz de yapmadınız mı aynısını? DOĞAN:Ben, Akşam Gazetesi’ni basıp dağıtıyordum. Dinç Bilgin, Akşam’ı aldı, götürdü bana küfür ettirdi, sonra kendi boğdu. Benim üstüme attılar. Nazlı Ilıcak, Bülent Ecevit’i araya koydu, Bülent Bey bana “Rica ediyorum, Nazlı Ilıcak seninle görüşmek istiyor.” dedi. “Buyursun” dedim. Emin Şirin’le buraya geldi. Dedi ki, “Oğlumu getirip elini öptürmek istiyorum.” Dedim ki, “Nazlı Hanım benim halet–i ruhiyem senin oğlunun gelip benim elimi öpmesine müsait değil. Oğlunla bir meselem yok. Ayrıca, Dinç dağıtıyor sizi.” Nazlı Ilıcak diyor ki, ‘bir oldular, Bir–Yay’ı kurdular.’ Bende değildi dağıtım. Olsaydı da ben birine kızıp da gazetesini dağıtmıyorum diyemezdim. Uzanlar, Star’ı çıkarmadan önce bana geldiler. Dediler ki, biz Dinç Bey’e şu kadar veriyoruz, sana biraz daha fazla verelim, sen dağıt.” Ben Dinç’i aradım, “Ya böyle diyorlar, daha fazla para alalım, yani madem öyleyse.” dedim. Dinç benden kaçtı, baktım o almış dağıtıyor. Şimdi bunlar gittiler, bizden, dağıtımdan ayrıldılar. Dün 9–10 tane bayi ayırdılar. Bugün de biz ayırdık. Madem siz ayırıyorsunuz biz de. Yarın başlayacaklar bağırmaya. “Kartel bizi boğuyor”. Ne karteli ulan. AKMAN:O bağırınca siz de cevap vereceksiniz. Sen bana, ben sana... DOĞAN:Kızım vermemek istiyorum; ama sonunda mecbur kalıyorum. Susalım mı? Atıyor çamuru, kalıyor üstünde. Bizim sektörümüzde, vergi verenlerin parasını alıp, ondan sonra da alay eder gibi, namustan, bağımsızlıktan, tekelcilikten bahsedenlere taktım ben şimdi. Star grubu, Sabah grubu, 1,1 milyar doları batırdı, şu anda benimle haksız rekabet yapıyor . Nasıl ahlaktan bahsedebilir? Vergi yüzsüzü ilan edilmiş. Mehmet Emin nasıl bahsedebilir? Devlete olan borçlarını ödemiyorlar. Halen de o kurumların menfaatlerini kullanıyorlar. Yani ne hakkı var, Pamukbank grubunun gelip birkaç milyon dolar verip, benim gazetecilerin etik değerlerini sarsmaya, müessesemi altüst etmeye? AKMAN :İsyan ediyorsunuz... DOĞAN :Para kendinin değil, kendinin olsa veremez. Devletin kurumları da seyirci kalıyor. BDDK aleyhine Pamukbank kitabı yayınlıyorlar, kitabı Yapı Kredi’ye finanse ettiriyorlar. Böyle şey olur mu? Senin 5–6 milyar dolar borcun var. Niye demiyorsun ki, hata ettim, anlaşma yapalım, ben küçüleyim. AKMAN :Karamehmet’in yurtdışına çıkışı yasaklandığında ve maaşa bağlandığı açıklandığında siz, “Oh be!” dediniz mi? DOĞAN :Hayır. Yalan. Pamukbank’ı o batırdı diyor. Ben niye batırayım? Benim gücüm nasıl yeter? Pamukbank, legal olmayan işler yapıyor, ben de ondan haber yaptımsa çok iyi yapmışım. Benim görevim. Kamuoyunun avukatıyım ya. AKMAN :Dünyanın 29. zengin insanıyla rekabet ediyorsunuz ve bir bakıyorsunuz bitmiş. İnsan rakibinin bitmesine sevinir yani. DOĞAN :Ben Mehmet Emin ile rakip değildim, Mehmet Emin’e derdim ki, “Yav kol kola girelim de, dünyanın 29 numaralı zengini benim arkadaşım” diye tafra satayım. Ortak işlerimiz de vardı. Akşam’ın dağıtımını yine Dinç Bilgin bozmuştu. Benimle şu anda mukavelesi var, 10 yıl süreyle. 25 milyon dolar ödemesi lazım, ödemedi. İnsanlar ahlaksızlığı, sözünde durmamayı nasıl kabulleniyorlar? Kanal D, son iki buçuk yılda, RTÜK’e 17 trilyon lira ödüyor. Star Televizyonu’nun ödediği ise 3,4 trilyon. Bunu RTÜK dava ediyor. Ceza da yazıyor 40 trilyon. Gidiyorlar hemen bir nöbetçi mahkemede yürütmeyi durdurma kararı. 1995’ten bu yana Uzanlar aleyhine 58 tane suç duyurusunda bulunulmuş. Trilyonlar, katrilyonlarla alacak iddiası peşindeler. 7 senede hiçbiri sonuç vermemiş. Erol Aksoy da öyle. O da başka bir şey içersinde. Bizim mesleğimizin şeffaflaşması lazım. AKMAN :Yalnız Uzanlar’la savaşınızı kamuoyu şahsi bir rekabet davası olarak algılıyor. DOĞAN :Maalesef. Kurumsal iletişimcilerimiz, “Efendim size ne derlerse desinler, onlara cevap vermeyin.” diyorlar. O zaman bunların vurgunlarını kim kamuoyuna duyuracak? Bana karşı bir husumet cephesi oluştuğunu da görüyorum. Artık bunların ıslahı mümkün değil. Beş altı ay evvel Sayın Ecevit’e “Valla biz gidersek Aydın Doğan tek kalır. Onun için bizi koruyun.” dediklerini kesin biliyorum. Ben tek kalmamayım diye siz her haltı yiyin. Böyle şey olur mu? Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:04

İLGİLİ HABERLER