Gündem
  • 28.3.2020 16:41

AYM Erdoğan'a hakareti "ifade özgürlüğü" saydı

Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’ye ağır hakaret içeren pankartı ifade özgürlüğü saydı. Haklarında kamu davası açılan ÖDP’liler, ifade özgürlüklerinin kısıtlandığı gerekçesiyle 15’er bin lira manevi tazminatla ödüllendirildi.

Anayasa Mahkemesi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'ye ağır hakaret içeren pankartı ve sloganları, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirerek skandal bir karara imza attı.

Edirne'de 13 Mart 2014 tarihinde AK Parti mitingi öncesinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) teşkilatının bulunduğu binanın camından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve AK Parti'ye yönelik ağır hakaretler içeren ifadelerin yer aldığı pankart sarkıtılıp slogan atılmıştı. Pankartın savcılık kararıyla indirilmişti. Olayın ardından haklarında kamu davası açılan 14 ÖDP'li, ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvurdu.

Hakareti düşünce özgürlüğü olarak değerlendirdiler

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) yöneticileri; düşünce ve ifade özgürlüğünün engellediği, kötü muamelede bulunulduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan ve 9 üyesi; "Katil, hırsız AKP" pankartı için "Çok sert bile olsa kullanılan ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğu" yönünde karar verdi. Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilleri Hasan Tahsin Gökcan ve Recep Kömürcü de, hakareti düşünce özgürlüğü sayan karara oy vermesi dikkat çekti.

Anayasa Mahkemesi'nin 6 üyesi de; söz konusu karara muhalefet etti ve pankartın 'katil', 'hırsız' şeklindeki yazı ve sloganların 'soyut' birer değer yargısı olmayıp, somutlaştırılıp siyasi bir kişilik ve partiyi hedef alması karşısında açıkça tahkir ve tezyif içeren bir mahiyet gösterdiğine dikkat çekti.

"Onur kırıcı, hakaret teşkil eden söz ve fiiller ifade özgürlüğü kapsamında değil"

Anayasa Mahkemesi üyeleri Serdal Özgüldür, Burhan Üstün, Muammer Topal ve Rıdvan Güleç; pankart ve sloganlarda yer alan ifadelerin hakaret kapsamında değerlendirdi, onur kırıcı, hakaret teşkil eden söz veya fiillerin ifade özgürlüğü koruması altında olmadığı, 'hırsız' ve 'katil' sözlerinin katlanılması gereken ağır bir siyasi eleştiri olduğu şeklindeki bir görüşün kabulüne imkan bulunmadığına karar verdi.

Serdal Özgüldür, Burhan Üstün, Muammer Topal ve Rıdvan Güleç'in; karşı oy gerekçesinde; bir siyasi partinin yapılacak olan yerel seçimler münasebetiyle ilde düzenleyeceği açık hava toplantısının yapılacağı gün başvurucuların bir başka siyasi partinin il başkanlığı binasında toplandıkları, binanın camından bir siyasi partiyi hedef alan pankartın asıldığına dikkat çekilerek, şöyle denildi:

"Tertiplenecek mitinge il dışından pek çok kişinin gelmesi ve muhtemel toplumsal olayların önlenebilmesi bakımından Cumhuriyet savcısının kararıyla afiş açılan parti binasının aranması ve anılan pankarta el konulması talimatının verildiği, güvenlik kuvvetlerince bu konuda düzenlenen tutanağa göre binada bulunanlar tarafından ayrıca anılan siyasi parti ve Genel Başkanı'nı hedef alan sloganların da atılmakta olduğu, kamu düzeninin tehlikeye düşmesi ihtimalinin çok yüksek oluşu karşısında güvenlik kuvvetlerince anılan pankartın indirilmesi ve atılan söz konusu sloganlara son verilmesi faaliyetinin meşru bir temeli bulunduğundan, başvurucuların ifade hürriyetlerinin ihlal edildiğinin söylenemeyeceği, her ne kadar başvurucular hakkında pankart asma ve slogan atma suretiyle Başbakana hakaret suçlarından açılan dava derece mahkemesince beraat kararı ile sonuçlanmışsa da, görevlilerce tutulan tutanak içeriği ve Savcılıkça dinlenen tanık beyanlarıyla ortaya konulan olgunun anılan derece mahkemesince herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmadığı ve bu konunun meskut geçildiği…"

"Katil ve hırsız şeklindeki yazı ve sloganlar tahkir ve tezyif içeriyor"

"Oysa iddianame ile saptanan filler konusunda derece mahkemesince müspet yada menfi bir karar verilmesi gerekirken bu lazımeye riayet edilmediği, dolayısıyla bu açık takdir zaafı karşısında anılan mahkeme kararındaki gerekçenin ifade özgürlüğü yönünden değerlendirmeye esas alınmasına imkan bulunmadığı…"

"Keza anılan mahkeme kararındaki, açılan pankart nedeniyle düzenlenecek siyasi parti açık hava toplantısının huzur ve sükununu bozmaya yeterli bir vasıta ve eylem olmadığı, herhangi bir kişi ya da partiyi küçük düşürücü, aşağılayıcı bir mahiyetinin bulunmadığı şeklindeki değerlendirmenin de isabetli bulunmadığı, 'katil', 'hırsız' şeklindeki yazı ve sloganların 'soyut' birer değer yargısı olmayıp, somutlaştırılıp siyasi bir kişilik ve partiyi hedef alması karşısında açıkça tahkir ve tezyif içeren bir mahiyet gösterdiği…"

"Eleştiri sınırını aşan açıkça hakaret eden söz ve ifadeler..."

"Siyasetçilerin ve siyasi tüzel kişiliklerin bulunduğu statü ve ifa ettikleri siyasi görevlileri dikkate alınarak belli ölçüde eleştiriye katlanmaları makul görülebilirse de, eleştiri sınırını aşan, açıkça hakaret teşkil eden söz ve ifadelerin onların şeref ve itibar haklarını zedeleyeceğinden bir gerçek olduğu…"

"Siyasilerin şeref ve itibarları korunmalı"

"Diğer bir deyişle siyasetçiler ve siyasi partilerin de şeref ve itibarlarının korunması gerektiği, onların bu manevi değerlerini yok edecek ve anlamsız kılacak söz veya davranışların, adil denge kurulurken ifade özgürlüğü bağlamında daha fazla korunmayı hak edeceği; onur kırıcı, hakaret teşkil eden söz veya fiillerin ifade özgürlüğü koruması altında olmadığı, 'hırsız' ve 'katil' sözlerinin katlanılması gereken ağır bir siyasi eleştiri olduğu şeklindeki bir görüşün kabulüne imkan bulunmadığı…".

"Başvurucuların ifade özgürlüklerine yapılan müdahalenin, kamu düzeninin sağlanması amacına dayalı olması nedeniyle Anayasa'nın ifade özgürlüğünü güvence altına alan 26. maddesinin ikinci fıkrası anlamında meşru bir amaç taşıdığı ve açıklanan nedenlerle başvurunun somutunda başvurucuların ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği sonuç ve kanaatine varmadığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki karara katılmadık."

"Pankarttaki ifadeler düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti değil"

Anayasa Mahkemesi üyeleri Recai Akyel ve Selahaddin Menteş de; Anayasa Mahkemesi'nin çoğunluk kararına katılmadı ve "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk kararına katılmamız mümkün olmamıştır" ifadelerini kullandı.

Recai Akyel ve Selahaddin Menteş'in karşı oy gerekçelerinde şu ifadeler yer aldı:

"Yerel seçimler dolayısıyla Başbakanın katılımıyla yapılacak bir açık hava toplantısı öncesinde alınan tedbirler kapsamında, bir siyasi partinin il başkanlığı binasına asılan pankartın kolluk kuvvetlerince indirilmesi nedeniyle düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk kararına şu gerekçeler ile katılmamız mümkün değildir.

"Pankartın indirilmesi kamu güvenliği sağlama faaliyeti"

"Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, özüne dokunulmayan çekirdek haklardan olmayıp, kamu düzeninin temini amacıyla dokunulabilen ve sınırlama yapılabilen haklardandır. Yerel seçimler dolayısıyla Başbakan'ın katılımıyla yapılacak bir açık hava toplantısı öncesinde kamu düzeninin sağlanması amacıyla alınan tedbirler kapsamında, bir siyasi partinin il başkanlığı binasına asılan pankartın kolluk kuvvetlerince indirilmesi, kamu otoritelerinin kamu güvenliğini sağlama faaliyetleri içerisinde kabul edilmeli ve makul karşılanmalıdır."

"Kitleleri tahrik edici pankart asıldı"

"Bir seçim nedeniyle, Başbakan'ın katılımıyla gerçekleşen bir açık hava mitingine, civar illerden katılımlar olmakta ve değişik istikametlerden açık hava mitinginin yapılacağı alana girilmektedir. Bir başka siyasi partinin il başkanlığı binasında kendilerini tahrik eden bir pankartın asılı olmasından haberdar olmaları ve görmeleri kitleyi ve kalabalığı rahatsız edici bir durumdur. Mitingin yapılacağı günde, belli bir amaç için toplanan bireylerin heyecanlı ve duygusal olmaları psikolojik bir veridir. Ayrıca kalabalıkların kitle psikolojisi ile davrandıkları ve yönlendirmelere ve provokasyonlara açık olduğu da bilinen başka bir gerçektir"

"Genel asayiş sağlama konusunda en ufak ihmal olmamalı"

"Seçimlerin, uzun süreli seçim faaliyetlerinin ve açık hava mitinglerinin barış ve huzur içerisinde geçmesini sağlamak, sonraki süreçte ilin genel huzurunun sürdürülmesini temin etmek, il kamu otoritelerinin duyarlı ve özenli olmaları ile ancak mümkün olabilmektedir. Siyasi parti mitinglerinin barış içerisinde geçmesini sağlamak amacıyla, miting öncesinde, esnasında ve sonrasında alınmakta olan faaliyetler bulunmaktadır. Kamu otoritelerinin, kamu güvenliğini ve genel asayişi sağlama hususunda gösterebilecekleri en ufak bir ihmal ve zaafiyet ciddi güvenlik sorunlarına yol açabilecektir."

"Yerel seçimler dolayısıyla Başbakan'ın katılımıyla yapılacak açık hava toplantısı öncesinde, kamu düzeninin sağlaması amacıyla alınan güvenlik tedbirleri kapsamında, bir siyasi partinin il başkanlığı binasına asılan pankartın kolluk kuvvetlerince indirilmesi, miting gününe özgü alınması gereken kamu düzeni, güvenliği tedbirleri çerçevesinde değerlendirilmelidir ve bu nedenle de; düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır..".

"Kamu düzeninin korunması ve kamu güvenliğinin sağlanması üstün yararı göz önüne alındığında, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin çoğunluk kararına katılmamız mümkün olmamıştır.".

AYM Erdoğan'a ve AK Parti'ye hakaret eden 13 ÖDP'liye ayrı ayrı 15 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi

Pankarttaki sözler ve attıkları sloganlardan dolayı kamu davası açılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini savunan ve Anayasa Mahkemesi'nde başvuran 14 kişiden 13'üne tazminat ödenmesine de karar verildi.

Anayasa Mahkemesi; Doğuş Yavuz dışındaki 13 başvurucuya ayrı ayrı net 15 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Anayasa Mahkemesi'nin kararında; ÖDP teşkilatının bulunduğu binanın camından sarkıtılan "Katil, hırsız AKP" yazılı pankartın bulunduğu, ÖDP binasının pencerelerinden "Hırsız Tayyip" ve "Katil AKP" şeklinde sloganlar atıldığına dikkat çekiliyor.

Sabah

Güncellenme Tarihi : 28.3.2020 15:43

İLGİLİ HABERLER