Medya
  • 7.9.2002 10:40

BAŞBAKAN ECEVİT HÜRRİYET GAZETESİ'NE AMBARGO UYGULUYOR

KAYNAK : Haber Vitrini ANKARA/Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında, Başbakan Ecevit'in son üç aydır hiç bir Hürriyet Gazetesi çalışanının telefonuna çıkmadığını yazdı.Üç ay aradan sonra Ecevit'in telefonla kendisini aradığını yazan Özkök, " Başbakan genellikle ‘‘İyi günler Sayın Özkök’’ diye söze başlardı.Bu defa onu yapmadan, soğuk bir sesle, hemen konuya girdi.Konu, iki günden beri Hürriyet'in manşetindeki örtülü ödenekle ilgili haberlerdi.‘‘Nereden çıkarıyorsunuz bu iddiaların Rahşan Hanım'ın çevresi tarafından yayıldığını?’’"dediğini yazdı. İŞTE ÖZKÖK'ÜN YAZISI Üç ay sonra Ecevit'le ilk sohbet BAŞBAKAN Bülent Ecevit'le Hürriyet'in arası, üç aydan bu yana bozuk. Bunun üç nedeni vardı. Birincisi, Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin'in, Ecevit'in omurgasındaki kırığı ortaya çıkaran haberiydi. ÇÖLAŞAN'IN YAZISI İkincisi, Emin Çölaşan'ın Ecevit'in sağlığıyla ilgili yazdığı yazısıydı. Buna bir de benim yazdığım bir yazı eklendi. Ben yazımda Ecevit'ten Yeltsin gibi davranıp, yerine geçecek genç bir insanı bulmasını istemiştim. Başbakan bu yazılara çok içerledi ve bize küstü. O günden sonra da Hürriyet'ten kimsenin telefonuna çıkmadı. Tabii bir gazete için en önemli haber kaynaklarından biriyle ilişkisinin kesilmesi hoş bir şey değildi. Ama bu süre içinde gördük ki, Hürriyet'in haber potansiyeli azalmadı, tam aksine arttı. Bu da bizim için iyi bir mesleki tecrübe oldu. Başbakan bunca aradan sonra ilk defa önceki gün beni aradı. Ecevit'i öteki liderlerden ayıran çok önemli bir özelliği vardır. Birini aradı mı, ya direkt kendisi çıkar, ya da hiç bekletmeden hemen kendine bağlatır. Başka bazı liderler, insanı telefonda bıktıracak kadar uzun bekletirler. Başbakan bunca kızgınlığına rağmen telefon kültürünü hiç bozmadı. Özel kalemi, ‘‘Sayın Başbakan sizinle görüşmek istiyor’’ dedikten hemen sonra telefon bağlandı. Doğrusu ben biraz tedirgindim. NEREDEN ÇIKTI BU Başbakan genellikle ‘‘İyi günler Sayın Özkök’’ diye söze başlardı. Bu defa onu yapmadan, soğuk bir sesle, hemen konuya girdi. Konu, iki günden beri Hürriyet'in manşetindeki örtülü ödenekle ilgili haberlerdi. Örtülü ödenek tartışmasının başından beri konuşmayan Başbakan Bülent Ecevit, sessizliğini bozuyordu. Ecevit, konuşmasına direkt olarak şu sözle başladı: ‘‘Nereden çıkarıyorsunuz bu iddiaların Rahşan Hanım'ın çevresi tarafından yayıldığını?’’ Aramızdaki konuşma daha sonra şöyle gelişti: ‘‘Sayın Başbakan, bu iddiaları Rahşan Hanım'a yakınlığıyla bilinen bazı milletvekilleri ve bakanlar, gazetelere telefon ederek ortaya attılar.’’ ‘‘Kimlermiş o milletvekili ve bakanlar, bana isimlerini verin. Biz kimse hakkında bir iddiada bulunmuş değiliz.’’ ‘‘Ama bu olayın başından itibaren konuşmadınız. Olayın patlamasının üzerinden üç gün geçti. Ses çıkarmadınız. Oysa en yakınınızdaki insana karşı çok ağır ithamlar söz konusuydu.’’ ‘‘Başbakanlık bir açıklama yaptı.’’ SADECE UYARDIM - O açıklamada sadece ‘‘Bu iddiaların Başbakanlık'la ilgisi yoktur’’ deniyordu. Yani ‘‘Böyle bir durum söz konusu değildir’’ denmiyordu. ‘‘Bizde örtülü ödenekle ilgili bir bilgi yok. Bizim tarafımızdan ortaya atılmış bir iddia da yok. Sayın Şağar'ın arabasıyla ilgili iddia vardı. O da kanuni hakkı.’’ - Ya Hüsamettin Özkan'ın görevden ayrılmasından 24 saat önce örtülü ödenekten 2.7 trilyon lira çekmek istediği ve sizin de buna engel olduğunuz iddiası? ‘‘Sayın Özkan görevden istifa etmişti. Başbakanlık'tan beni uyardılar. Biz de yetkisi yoktur diye bir yazı yazdık. Mesele bundan ibaret.’’ - Yani paranın çekilmesini istemek gibi bir durum söz konusu değil, sadece imza yetkisi olmadığını gösteren bir yazı mıydı demek istiyorsunuz? ‘‘Evet öyle.’’ Başbakan'la üç ay sonra yaptığımız ilk konuşma bu havada sona erdi. Bize kızgınlığının eksilmediğini, tam aksine arttığını tahmin ediyorum. ÖLEN TARAF Ne yazık ki gazetecilerin siyasilerle ilişkileri böyle inişli çıkışlı oluyor. Ama ben bunu normal ve doğru buluyorum. Çünkü bir gazetecinin ilişki çizgisi, yoğun bakım servislerindeki nabız cihazları gibi. Bir yukarı çıkıyor, bir aşağı iniyor. Bu da bir organizmanın yaşadığını gösteriyor. Bu çizgi, tıp diliyle ‘‘flat line’’, yani düz çizgi haline geçmişse iki taraftan biri ölüyor demektir. Genellikle de ölen taraf, bu ilişkiyi ‘‘flat line’’ konumuna getiren taraf oluyor. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:04

İLGİLİ HABERLER