Gündem
  • 23.7.2009 14:37

BAYKAL: 'DAHA GELMEDİK Kİ GİDELİM'

OLAYIN AYDINLATILMASI İHTİYACI DEVAM EDİYOR

Baykal: " Devletin istihbarat birimleri bu konuda hangi birimleri görevlendirmiştir. Genelkurmay dediki bu bir komplo olarak yapıldıysa bütün Türkiye bizim bunun ortaya çıkması için neler yapacağımızı görecek dedi ve gördük. Bu olay neyi ortaya koydu? Yaşamamış gibiyiz rüyada gibiyiz. Geldi geçti. Geldi geçti ama yıktı da geçti. Saygınlıklar perişan oldu. Amaç mı buydu? Sesinizi çıkartmayın sukünetle yaşayın. Açtık ve kapattık. Bu olayın aydınlığa kavuşması devam ediyor. Türkiye'de TSK'yı yıldırma TSK'yı yıpratma, etkisizleştirme konusunda sistematik bir çabanın götürülmekte olduğunu görmemezlik mümkün değildir. Böyle bir çaba kimler tarafından desteklenmektedir bunun aydınlığa çıkması bir ihtiyaç olmuştur.

HERŞEY KONUŞULMALI DOĞRU BİR YOL BULUNMALIDIR

Anayasa Mahkemesi bir karar verecek. Dikkatle izliyoruz. Bunları boşlutka bırakmak doğru değildir. TSK Türkiye'nin önemli bir kurumudur. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, siyasetin bağımsız bir şekilde çalışması bir temel anlayıştır. Bu konuların tesadüfe bırakılarak kendi haline terkedilerek nasıl gelişeceğini bilemediğimiz bir sürece memleketimizin kaderini bırakmak doğru değildir. Bu konularda doğru bir yaklaşım tarzı gerçekleştirilmelidir. Özellikle hükümet ve TSK kendi aralarındaki ilişkiyi sağlam bir temel üzerinde kurup geliştirmelidir buna ihtiyaç olduğu açıktır.

Türkiye'de TSK'nın AB'ye girmeyi amaçlayan demokratik reformları gerçekleştirmek isteyen bir ülke olarak kendi konumunu kendi yerini eskisinden daha farklı daha demokratik daha denetlenebilir bir çerçeveye oturtturmayı içine sindirdiği izlenimini biz dışardan izleyince alıyoruz. TSK'da kendi yerinin yeni anlayışa göre şekillendirilmesine hak veren buna yardımcı olan bir tercih içine girmiştir. Bunu da görüyoruz.Bu dönüşümler TSK'nında anlayışıyla gerçekleşiyor bu çok güzel birşey. Problem bu haklı meşru makul ve herkesin TSK'nın da içine sindirdiği doğal dönüşümü bir intikam almanın, hesaplaşmanın, özel kavganın dayanağı haline dönüştürme tehlikesidir. Kaçınılması gereken nokta işte budur ve malesef bugün Türkiye'de biz bir demokratik evrimimi yaşıyoruz yoksa TSK'ya yönelik bir husumetin bir intikam alma gayretinin sergilenmesine mi tanık oluyoruz? Bukonuları çok açıkça konuşmamız lazımdır.

Silahlı kuvvetler anayasamızın hukukumuzun koyduğu çerçeve içinde kendi kurallarıyla işleyen bir kurumdur. Sanıyorum asker sivil ilişkilerinde yeni bir dönemden geçiyoruz. Hala aydınlatılmamış bir Dolmabahçe söz konusu. Bu yeni bir mutabakatı taşıyan bir anlam taşıyor muydu? Eğer öyleyse bu herkes açısından büyük bir önem taşıyor. Başbakan'a diyorum ki elini silahlı kuvvetlerden çek.

Bu vesayeti yargıya taşıma konusunda sistematik bir çaba yürütülmektedir. Bu bir yandan da bu Ergenekon davası etrafında kendisini net olarak göstermiştir. Ergenekon davası açılmadan daha Başbakan Savcı arıyorum demişti. sonra sanıyorum savcıyı buldu yetinmedi kendisi savcılık yaptı ve bürokratik engelleri aştık şimdi güvenlik güçleriyle tam bir işbirliği içerisindeyiz dedi ve arkasından durun bekleyin daha neler gelecek dedi. Geçenlerde Başbakan Yardımcısı çıktı Ergenekon'u ezdik dedi. Başbakan çıktı, 'Terör örgütü' dedi. Mahkeme bunu yasakladı ve bu yasaklanmasına rağmen Başbakan tekrar 'Terör örgütü' dedi. Başbakan hakim olup karar verdi. Böyle bir tabloda böyle bir davanın götürüldüğü o davada haklı haksız yüzlerce insanın mağdur edildiği gece yarısı baskınlarıyla ifadelerinin alındığı evlerinden apar topar çıkartıldığı alınanların bir kısmının cezaevlerinde hastalandığı öldüğü bir durum. Başbakan Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı listeyi uygulayın diyor.

Başbakan'a hukuku mu anlatacağız, demokrasiyi mi anlatacağız? AYM mayınlı arazilerle iptalle ilgili yapılan başvuruyu iptal etti. Durum çok açık ve çok net. 49 Yıllığına bunu yapan firmaya vermek bu yanlış. Bak yanlış AYM'den döndü. Bu hukukun gereği değil aklın mantığın gereği. Hukuk bunun için var. Öbür yasayı da esasen görüşmeye karar vermiş.

HAKİMİN DAVASI, SAVCININ DAVASI OLMAZ

Hukuk gayri şahsidir. Falan hakimin davası olmaz. Dosya içeriğine göre bazen bir savcı bazen başka bir savcı dosyanın içeriğine göre gerekeni alır. Dava vardır 30 yıl sürer. Kaç defa hakim değişir, savcı değişir. Ergenekon'da böyle bir dava olacak. Bir davanın hukukiliği belli bir savcının ve hakimin elinde gerçekleştirilmesiyle ölçülmez. Bir davanın hukukiliği kim gelirse gelsin savcı kim olursa olsun hukuku yerine getirmesi suretiyle hukukun işlemesiyle hukukun yerine getirilip getirilmediğine karar verir.

DAHA DAVA BİLE AÇILMADI DENİZ FENERİ NE OLDU?

Hakim seçmeyeceksin savcı seçmeyeceksin. Şimdi değerli arkadaşlarım yargı sürecini işletmiyorsunuz. Zahit Akman'la ilgili işletmiyorsunuz, izin vermiyorsunuz. Neden izin vermiyorsunuz? Hangi demokrasi hangi hukuk yararı? Zahit Akman neden yargılanmıyor? Neden izin verilmiyor çünkü. Ben şimdi hukukun şerefini sana mı emanet edeceğim? Bir sürü son zamanlarda önümüze gelen örnek. 'Okkır'ın ölümüyle ilgili açılan davalar. Açılamıyor gerek yok deniyor. En saygın hukukçular Ergenekon Savcıları hakkında soruşturma istiyor sen izin vermiyorsun. Hakkında soruşturma olmadıığı için bu burada dursun diyorsun. Bunu alınsın diye söylemiyorum olayın nasıl siyasallaştırıldığına dikkat çekmek istiyorum. Bu ödenmesi gereken bir bedel demek o kadar kolay mı? Dünya medeniyeti tersine dönmeyecekse hukukun geldiği aşama inkar edilmeyecekse elbette o ezdik dedikleri insanları ezmiş olacaklar.

EĞİTİM DERSHANELERE VE ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINA EMANET EDİLMİŞTİR

Deniz Feneri ne oldu? Yer gök Ergenekon oldu. Değerli arkadaşlar bu iyi bir tablo değildir. Anayasa çok açıktır. Hakim atamalarını HSYK yapar. Adalet Bakanlığının açtığı listeyi onaylar Başbakan'ın tercihidir, demokrasi zihniyetidir ama hukuk değildir. Türkiye'de eğitim sürekli gündemde ama çocuklarımızın daha iyi eğitilmesi için alınması gereken önlemler açısından değil eğitim ideolojik siyasi açılardan iktidarın kendi hesapları açısından kadrolaşma açısından bu dönemde kamunun eğitime yönelik yatırımları dramatik şekilde azalmıştır. Türkiye'de yeterli eğitim almış olan kişiler belli özel kuruluşlardan eğitim alan kişilerdir. Devlet eğitiminin kendi kaderine terkedilmesidir. Okul sayısı azaltılmıştır, taşımalı eğitim diyerek daha az para harcanmıştır böylece olayı ticarileştiren bir gruplara Türkiye'deki okullar teslim edilmiştir.

GİZLİ GİZLİ AYRIŞTIRMAYA YÖNELİK ÖNLEMLER DOĞRU DEĞİLDİR

Türkiye'de meslek eğitimi ve eğitim birliği ilkesi tahrip edilmiştir. Bunun ağır ve olumsuz sonuçları yaşanacaktır. Gençlerimizin tümüne eşit fırsatlar verilmesi gerektiğine inanıyorum. Meslek eğitimi konusunda bir büyük sıkıntı ile karşı karşıyayız. Türkiye kalkınması için Meslek eğitimi almış kişilere ihtiyaç duyuyor. Türkiye'de meslek eğitimi neredeyse iflas etmiştir. Bu ağır bir tahribattır. Biz meslek eğitimi alan öğrencilere iyi meslek eğitimi alsınlar tekniker diye başlasınlar mühendis olsunlar diye değil sen meslek eğitimi için gel sonra bırak mesleğini seni başka yerlerde maaşa kavuşturacak kanalları açalım anlayışında bir eğitim götürülmektedir ve yanlıştır.

Türkiye'de eğitimi ayağa kaldırmaya ihtiyaç var. Bu çerçevede Kürt açılımı diye Başbakan'ın dün de dile getirdiği konuya değinmek istiyorum. Bu konudaki düşüncelerimi kapsamlı bir şekilde dile getiriyorum. Bu çerçevede yapılacak en temel iş Güneydoğu ve Doğu'da yaşayan çocuklarımızın en iyi eğitimi almaları gereken en temel düzenlemeler gereklidir. Orada yaşayan yüzbinlerce insanın çocukları hiçbir olumlu gelecek şansına malesef sahip değiller. Ya terör örgütüne girecekler orada yükselecekler ya dini cemaatlerde yer bulacaklardır yada mafya olacaklardır. Oradaki gençlerin bir an önce en kaliteli eğitim sunulmalıdır. Gerekirse pozitif ayrımcılık yapılmalıdır. Türkiye'nin bir iki kuşağını o bölgeden çıkmış insanların Türkiye'nin yönetiminde görev vermek ve oradaki halkında birşeyler yapabileceğini ispat etmemiz lazım. Herkes kendi dilini konuşacaktır yazacaktır televizyon kullanacaktır çocuklarına öğretecektir. Bu elbette böyle olacak ama olayı bizi ayrıştırıcı, itici dışlayıcı değil birleştirici, bütünleştirici, kaynaştırıcı bir çözüm bulmamız lazım.

'SÖZ OLA KESE BAŞI'

'Söz ola kese başı' lafına bizi getirmeyin dedi. Buradaki mesele şu. Öyle bir bekleyiş oluşturuyorsunuz ki öyle bir havaya giriyorsunuz ki birileri sizin o konularda birşeyler yapacağınız birşeyler söyleyeceğiniz içerisine giriyor bunu siz oluşturuyorsunuz. Sonra o bekleyiş doğrultusunda birileri harekete geçtiğinde diyor ki 'Söz ola kesebaşı'. Yanlış izlenim veriyorsun ve ortaya çıkan dağılma karşısında tepki gösteriyorsun. Yeni bekleyişler oluşturmaktan önce Başbakan, Cumhurbaşkanı çekinmelidir. Bizimde dışımızda bir takım unsurların harekete geçeceğine ilişkin sözler taahhütler vardır. Bugüne kadar neredeydin? Ne düşünüyorsan söyle ve gereğini yap. Türkiye'nin bundan sonraki ile ilgili temel anlayışı bir herkesin etnik kimliğine mutlak saygı ve mutlak değer verme oradaki insanların toplumun bütününde hak ettiği yeri alabilecek etnik düzenlemeleri yürürlüğe koyma. O insanların bütün Türkiye'yi kucaklamasını sağlamak ve bunu yaparkende elbette ekonomik sosyal talepleri kültürel talepleri demokratik ölçüler çerçevesinde karşılayıp yerine getirme. Terörle ilişkili olanları hiçbir şekilde mazur görmeme, terör karşısında net bir tavır takın ve herkesin tavır takınmasını iste. Bu konuda tutarlı bir çizgi içinde ol ve teröre bulaşmış olanların terörden ayrışması için gerekli gayreti de göster ve terörün kesin net güven verici bir şekilde ortadan kalkacağı görünmeden hiçbir şekilde temasa sakın önem verme.

Biz tazminat almak için mahkemeye gitmiyoruz. Anayasamızın ilkelerini korumak için Türk halkının hakkını aramak için oradayız. İşte geldi yasanın yanlış olduğunu anlattık. Biz bir kere 33 kere gitmedik bu 33 değil hesabını iyi bil bu 32. Evet gittik bizi milletvekili yapan millet git bu hakkını kullan diyor. Anayasa Mahkemesi onun için çalışıyor ve onun için senin vesayetine 'Dur' diyebiliyoruz. Elinden gelse bunu vereceksin. Gelecek bir firma 49 yıllığına ona vereceksin. Sen niye 33 defa Anayasa'yı ihlal ediyorsun. Sen ihlal edersen biz elbette gereğini yapacağız. İyiki gidiyoruz iyiki o imkan var iyi ki sana dur diyoruz.

BİZİM DOYMAYLA İŞİMİZ YOK

Başbakan diyor ki benim hakkımda açılan davalar Belediye Başkanı olduğum dönemlerden olan davalar evet doğru söylüyor. AK Parti hakkında açılan davalar henüz açılmadı. Sen hükümetten in bak bakayım nasıl açılıyor? Bak savcı açtı ve mahkeme uyardı. Daha biz gelmedik ki gidelim. Geleceğiz hizmetimizi yapacağız ondan sonra milletimiz kararını verecek ona göre ya kalacağız ya gideceğiz. Onun amacı doymak herhalde. Biz vatan için hizmet yapıyoruz siyaset yapıyoruz. Biz bunu doymak için görmediğimizden yaşımız ne olursa olsun vatandaşımız için yapıyoruz. Ecevit son anına kadar yaptı, bizim parti yöneticisi olmamıza milletvekili olmamıza da gerek yok siyaset yapmamız için. Afiyet olsun Başbakan'a o anlaşılıyorki 2011'de doyacak.

MÜNEVVER KARABULUT CİNAYETİ

Başbakan sen davulcuyu zurnacıyı bırakta işini yap. Sen bir beceriksizlik içindesin görev ihmalsizliği içinde anayı babayı suçlayarak sıkıntını hafifletmeye çalışıyorsun. Senin işin o sanığı bulup Türkiye'ye getirip yargılamaktır. Herkesin yüreği yanmış zaten neden onlara kızıyorsun. Elbette analar babalar evlatlarına sahip çıkmalıdır sende sorumluluklarına sahip çık ve sanıkları al getir ve yargılanmasını sağla.

Başbakan yalancı çoban gibi. Mesela bir şeyi de hatırlatayım. Bu askerlerin yargılanmasına ilişkin yasa konsunda çıktı dedi ki altında imzaları var. Arkadaşlarımız çıktı dedi getir imzayı ben milletvekilliğimden istifa edeceğim dedi. Hangi CHP'li orada elini kaldırmıştır Başbakan çıksın söylesin. El kaldıranların CD'si burada. Ben bunlardan dolayı demiyorum. Bu yaz dönemi değerlendirmelerimi bilginize sunmuş olmuş oldum.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:08

İLGİLİ HABERLER