Gündem
  • 25.9.2002 01:16

BAYKAL'DAN MÜTHİŞ AÇIKLAMALAR : " TÜRBANI SORUN OLMAKTAN ÇIKARACAĞIM "

KAYNAK : Haber Vitrini CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, dün Hürriyet yönetici ve yazarlarının sorularını yanıtladı. Baykal, siyasi sorunlar, dış politika ve parti içi gelişmelere kadar her konudaki fikirlerini açıkça anlattı. Çölaşan: Türban konusundaki tutumunuz nedir? Bu yasak sürmeli mi, kalkmalı mı? Türkiye'de asıl sorun türban sorunu değildir. Sorun Anayasa'nın temel ilkeleri üzerinde yaygın bir mutabakatın hálá sağlanamamış olmasındadır. Bu temel sorunun yansıması bazen türban şeklinde, bazen siyasi partilerin kapatılması olarak, bazen de milletvekili adaylığının engellenmesi şeklinde oluyor. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi gelişmiş ülkelerde devletin temel nitelikleri konusunda bu kadar yaygın bir tartışma yaşanmıyor. Öyle olunca da büyük sorunlar yaşanmıyor. Türkiye'de gerçek istikrar hangi hükümet ya da başbakanın ne kadar görev yaptığıyla değil, bu temel mutabakatın sağlanmasıyla kurulur. Bu mutabakat sağlandığında hükümetler gelir gider, sorun olmaz. Fransa'da hálá monarşist bir parti var, yüzde 1 oy alıyor ve kimse de bir endişe duymuyor. Ama yüzde 25 oy alsa kıyamet kopar Fransa'da ve parti belki de kapatılır. Ülkenin ana siyasi partileri, ülkenin temel nitelikleri üzerinde mutabakat içinde olmalıdır. ORTAK MUTABAKAT SAĞLANMALI Çölaşan: Ama Türkiye'de önemli bir kesim, bazı partiler bu mutabakatın dışındalar... Zaten böyle olmadığı için 2 parti Anayasa Mahkemesi tarafından hukuka uygun şekilde kapatıldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu kararları onayladı. Demek ki, Türkiye'de siyasetle hukuk çatışmış. Temel mutabakat sağlanırsa, her açıdan rahatlarız. Biz buna katkı yapıyoruz. Umarım başkaları da kendi bakış açılarından aynı katkıyı yaparlar. O zaman sorun çözülür. Ben buna katkı yapmak için türbanlılardan da oy istiyorum diyorum. Benim bunu söylemem, ‘Kimseyi düşman görmüyorum, herkesi eşit sayıyorum’ demektir. TÜRBANI KONUŞMADAN ÇÖZMELİYİZ Çölaşan: Siz iktidar olunca türbanlılar üniversitelere girebilecek mi? Biz böyle yaklaşmıyoruz olaya. Bu konuyu gündemde tutmamak gerekir. O kesimin siyasetçiler bu konuda konuşmamaya, tırmandırmamaya özen gösteriyor. Sizler de bunu gündemde tutmayın. Bunu sorun olmaktan çıkarmak gerekir, geri plana itme, konuşmama da bir çözümdür. Bunu karşılıklı bir istismar aracı yapmamak gerekir. Bakın o partilerden biri bir araştırma yaptırmış ve seçmenlerinin kendilerinden beklediği ilk 12 çözüm ekonomi konularında olmuş. Yani ilk 12 beklenti içinde türban olayı yok. Bu çok güzel bir gelişme. Erdoğan ilelebet yasaklanmamalı Özkök: Tayyip Erdoğan'ın yasağını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben bir kişinin siyasi suç işledi diye, ebediyyen siyasi hak mahrumiyeti içine sokulmasını içime sindiremiyorum. Sağdan ya da soldan olması fark etmez. Herkesin kendisini yeniden tanımlama hakkına saygı gösterilmelidir. Belli bir deneme ve aşamalardan sonra teröre bulaşmamış, kan akıtmamış, yolsuzluk yapmamış, ırza geçmemiş kimselere siyaset hakkı verilmelidir. Geçmişte TKP'li olmuş kimseler içinde geçerli bu. Örneğin geçmişte TKP'li olduğu için 76. madde kapsamındaki yasaklamaya giren bir ceza almış bir kişi de affedilse bile aday olamayacak. Ama şimdi yasalar değişti ve TKP'nin kendisi bu seçimlere girebilecek. Burada bir çelişki yok mu? TKP'nin seçime girmesi güzel birşey. Yani eski TKP'li bir kişi seçime giremeyecek ama TKP'nin kendisi seçime girecek. Böyle şey olur mu? Oya Ünlü ile iyi anlaştık Özkök: Oya Ünlü şimdi sizin danışmanınız mı? Hayır değil ama birlikte çalışıyoruz. Avusturya'da çok verimli çalıştık. Kendisini çok başarılı buldum. Onun sayesinde bir sürü randevu ve program gerçekleştirdik. Çok başarılı bir arkadaşımız. Ergin: İnanmış bir CHP'li mi? Evet, inanmış bir CHP'li. Zaten CHP'li bir aileden geliyor. Mallarımızı ve paramızı kayyuma devredeceğiz Özkök: Hükümete gelirseniz ne gibi yeni uygulamalar getireceksiniz? Şimdi biz başbakan ve bakanların mallarını kayyuma devretmesini öngörüyoruz. Bunun için bir yasa çıkaracağız. Milletvekilleri değil de başbakan ve bakanlar tüm mallarını, menkul gelirlerini, akçalı yatırımlarını kayyuma devredecek ve bunları kayyum yönetecek. Örneğin, Başbakan veya bakanın satılacak ya da kiralanacak bir evi varsa satma kararını sahibi olan başbakan veya bakan verecek, ama satış işlemini görevli kayyum gerçekleştirecek. Kiralık bir konut ya da işyeri varsa bunları kayyum yapacak. Gelirleri kayyuma gidecek ve o yönetecek. Yani başbakan ya da bakanların hiçbirisi, kendi paralarıyla veya mülk alıp satmakla uğraşamayacak. (Kayyum nedir? ARAPÇA Kayyim'den geliyor. Bir hukuk terimi olarak, ‘Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse’ olarak kullanılıyor.) Irak'ta sıcak çatısma çıkarlarımıza değil Ergin: 4 Kasım sabahı iktidara geldiğinizi varsayalım. Başbakan oldunuz ve ABD Başkanı Bush hemen sizi arayıp ‘Irak’a giriyoruz, üsleri açın' dedi. Ne yaparsınız? Dış politikada varsayımlar üzerine konuşmayı doğru bulmam. Ancak Irak'ta bir çatışma çıkmaması bizim birinci tercihimizdir. Irak'ta sıcak çatışma çıkmaması Türkiye'nin çıkarınadır. Hükümetin de özen gösterdiği bu durum umarım mümkün olur. Ama bir askeri müdahale olursa, Türkiye'nin ulusal çıkarları, bölgedeki istikrar ve müttefiklerimizle ilişkilerimizi değerlendirerek davranırız. IRAK'TA HER ŞEYİ BİZ YÖNLENDİREMEYİZ Ekşi: Almanya ‘BM kararı olmadan yapılacak müdahalede yer almayız’ dedi. Bu açıdan Türkiye'nin de uluslararası hukuka uygunluk araması gerekmez mi? Kuşkusuz uluslararası hukuk çok önemli. Ama malesef uluslararası ilişkiler her zaman uluslararası hukuk içinde kalamıyor. İlişkileri yönlendiren başka unsurlar da oluyor. Bizim konumumuzdaki ülkeler tek başlarına bazı olayları yönlendirme imkanına sahip değil. Kendi tercih ve bekleyişlerimizin dışında gelişen durumlar için de hazırlıklı olmalıyız. MASA BAŞINDA HARİTA ÇİZİLEMEZ Özkök: Türkiye'nin milli güvenlik belgelerindeki Kuzey Irak politikasına göre, burada Kürt devleti savaş nedeni. Ayrıca Fener Rum Patrikhanesi'nin ekümenik özelliği yok. Bu konulara nasıl bakıyorsunuz? Milli güvenlik belgeleri üzerinde bizim Meclis dışı bir muhalefet partisi olarak görüş açıklamamız doğru olmaz. Bu devletin ilgili birimleriyle konuşarak yapılacak işlerdir. Bildiğim kadarıyla Kuzey Irak'la ilgili olan belge, sınırların korunmasıyla ilgilidir. Başka ülkelerin kaderleriyle ilgili kolayca mütalaa vermek, masa başında haritalar oluşturmak dönemi artık geride kaldı, bu çağın anlayışı olamaz. Çevremizdeki ülkelerin parçalanmasına göz yummamızın, ulusal yararlarımızla bağdaşacağını sanmıyorum ben. ATATÜRK'ÜN BARIŞ İLKESİNDEN YANAYIZ Ekşi: Musul, Atatürk'ün hazırladığı Misak-ı Milli sınırları içindeydi. Şimdi de öyle mi size göre? Atatürk'ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ anlayışı ile tam bir uyum içindeyiz CHP olarak biz. Bu politika, yayılmacı değildir. Rumların üyeliği felaket olur Özkök: Güney Kıbrıs Rum Kesimi, tüm Kıbrıs'ı temsilen AB'ye alınırsa Türkiye'de KKTC ile entegrasyona gideceğini açıkladı. Siz de buna katılıyor musunuz? Bizce de Türkiye-AB ilişkileri ile Kıbrıs ayrı ayrı konulardır. Denktaş-Klerides'in Kıbrıs'ta barışçı bir çözüme kavuşulması için yaptığı müzakerelerde iyi bir noktaya gelinmiştir. Biz iyimseriz, bu çerçevede çözüm bulunabileceğine inanıyoruz. AB'nin ‘Kıbrıs’ta anlaşma olmazsa biz Rumları Kıbrıs olarak AB'ye alırız'' demesi yapıcı bir yaklaşım değildir. Bu barış sürecini olumsuz etkileyecek bir politikadır. Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerini başlatma konusunda haklı bir bekleyişi var. AB'nin takvim vermemesi büyük haksızlık olur. Şimdi bir yandan Türkiye'ye müzakere takvimi vermeyeceksin, bir yandan Rumları üye alacaksın... Bu arada Irak'ta çıkacak çatışmada da ‘Türkiye, Batı ile bir olsun’ diyeceksin. Bu birbiriyle uyumu olmayan bir tablodur. Bu tablo katastrof (felaket) olur. Kadın adaylara daha adil olmalıyız Ergin: Neden kadın adaylara az yer verdiniz? Biz CHP olarak en çok kadın aday gösteren partiyiz, ama yeterli değil tabii. Ergin: Ama gösterdiğiniz adayların çoğu ya kritik ya da seçilmesi imkansız sıralarda... O tabii şahsi bir şey değil, o listelerin gerekleri var. Kadınlara daha adil davranmamız gerektiğini görüyorum. O konuda en iyi sonucu aldığımızı söyleyemeyiz. Çok daha fazlasını yapmamız gerek. Doğmamış çocuğa don biçilmez Özkök: Başbakan olursanız Ecevit gibi siz de kendi evinizde mi oturursunuz yoksa Başbakanlık Konutu'na mı taşınırsınız? Olcay Hanım ve siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz? Süleyman Bey'in böyle durumlar için güzel bir lafı vardır. Doğmamış çocuğa don biçilmez diye. Hele o günler bir gelsin o zaman bakarız. 4 Kasım Meclisi Meclis'te en az yüzde 50'nin üzerinde temsil gerekir. 3 Kasım seçiminde oyların yüzde 50'sinden fazlası Meclis'e giremezse meşruiyet sorunu çıkar. O nedenle bu sınırı geçmeliyiz Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:12

İLGİLİ HABERLER