Medya
  • 29.10.2008 01:20

BAYÜLGEN: 'BEN SALAK DEĞİLİM!..'

Yapımcı Fatih Aksoy ve oyuncu Hatice Aslan’ın konuk olduğu programa, Türkiye Sinema Emekçileri Sendikası (SİNE-SEN) Genel Sekreteri Ahmet Keskin de telefonla bağlandı.
Ünlü yapımcı Fatih Aksoy, son dönemde yaşanan kriz nedeniyle dizilerin bir çoğunun yüksek maliyetleri nedeniyle yayından kaldırılacağını söyleyerek "Televizyonculuk değişecek. Dizilerden indirim yapılarak olmaz bu" diyerek krizin ilk dizileri vurmasına değindi. Aksoy, dizilerin yerini maliyetleri daha az olan programların alacağının altını çizerek bu sene tam olarak anlaşılmasa da 2009 ’da krizin daha hissedilir boyutlarda olacağını ve bunun dizi ve sinema sektörünü de vuracağı görüşünü savundu.
Keskin: Başrolden değil set emekçisinden indirim isteniyor
SİNE-SEN Gen. Sek. Ahmet Keskin ise reklam pastasından alınan payların yüzde 30 oranında azaltılması nedeniyle dizi maliyetlerinin düştüğünü belirterek bu düşüşün set emekçilerinden çıkarılmaya çalışıldığını öne sürdü. Keskin, şöyle konuştu:
"Reklam piyasasında varolan ve dizilere yansıyan yaklaşık 600 milyonluk bir pastadan bahsediyoruz. Bu pastanın dizi yapımcılarına yansıyan yüzde 50’sini sektörde oyunculuk yapan arkadaşlar kazanır. Geri kalan yüzde 50’nin yüzde 20’si, o yapımı üreten kamera arkası gruba dağıtılır. yüzde 30 da yapımcı firma kazanır. Dizi sektöründe yapılan işler sıradan Brezilya dizilerinin altındaki yapımlardır. Çünkü yapımcı ile çalışan arasında iletişim yolu kurulmamaktadır. Bunun nedeni de örgütsel yapının olmamasıdır. Krizle bazı yapımcılar -reyting anlamıyla birinci sıradaki yapımcılar, istisnaları dışarıda tutuyorum- setlere giderek kanallardan aldıkları öneri çerçevesinde alınan ücretlerden yüzde 30 indirim yapılmasını istiyorlar."
Oyuncular reytingden pay alıyor ama emekçilerden para kesiliyor!
Keskin’in bu sözleri üzerine Okan Bayülgen, başrol oyuncularının reyting anlaşması yaptıklarını ve reytingin belli seviyelerin üzerine çıkmasıyla daha fazla pay aldıklarını hatırlatarak "Ama bunun yansıması sadece başrollerde olanlara. Para kazandığında yapımcı, ışıkçı, kameramana yansıtmıyor sonuçta değil mi?" diyerek Fatih Aksoy’a sordu. Aksoy da "Hayır, hiç bir şekilde yansıtılmıyor" diyerek set emekçilerine bu anlamda yapılan haksızlıkları da bir nevi kabullenmiş oldu.
Aksoy: Yüzde 51’i örgütlenirse ben de imza atarım
Ahmet Keskin, bir dönem yürüttükleri çalışma neticesinde Fatih Aksoy’un da bulunduğu bir çok yapımcı ile görüşerek, sektörde örgütlenmeye gitmek istediklerini anlattı ve "Fatih Aksoy’a ’Mutlak örgütlenme olması gerekiyor’ dediğimizde bize, ’Sektörün yüzde 51’ini örgütlerseniz oturur konuşuruz’ dedi" açıklamasını yaptı. Keskin, Aksoy’un sektördeki yapımcılar arasında örgütlenmeyi en çok destekleyen yapımcılardan olduğunun da altını çizdi.
Fatih Aksoy, SİNE-SEN Gen. Sek. Ahmet Keskin’in sözlerini doğrulayarak "Yüzde 51 uluslararası standarttır. Bir dalda bir anlaşma yapabilmek için yüzde 51’i örgütlemek gerekir. Ben sektörün örgütlenmesi gerektiğini söylüyorum. Benim standardım değil. Temsilci olmadan yaparsanız tuhaf bir durum olur. Ben bu sektörün örgütlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Başka bir çaresi yok" diye konuştu.
Ahmet Keskin ise Aksoy’un yüzde 51 şartı için, "Bu sektörde yaklaşık 6 bin çalışan var. Stüdyosundan sinemasına, setlerine, reklam piyasasına. Bu 6 binin yüzde 51’i 3001 eder. Şu an Türkiye Sinema Emekçileri sendikasının üye potansiyeli 2700 kişidir" açıklamasını yaptı.
Keskin: Yapımcılar parayı faize yatırıp çalışanlara vermiyor
Ahmet Keskin, bazı yapımcıların kanallardan aldıkları paraları çalışanlara ödemeyerek faize yatırıp faizle ödeme yaptıklarını ileri sürdü. Keskin, şöyle konuştu:
"Fatih bey ve onun gibi yapımcıları tenzih ediyorum, bazı yapımcılar, kanallardan diziler için bölüm başına alınan paraları bankalarda çalıştırıyor. İnsanlar 5-6-7 bölüm içerde çalıştırılıyor. Sette çalışan insanların aldıları paraları, bankadan alınan faizle karşılıyorlar. Bu para kullanış biçimi. Para blokede ceplerinden bir lira çıkmıyor. Reklam piyasasından doğru gelen bir çark bu."
Bu iddiaya karşı çıkan Fatih Aksoy ise, "90 gündür reklam verenin para ödeme olayı. Yani parayı 90 gün sonra alır. O ay parayı ödeyemez çünkü insanlar öncelikli olarak kiralarını öder. En iyisi 60 en kötüsü 120 gün sonra para öder. 5 bölüm sonra gelen, 5x7 eşittir 35. Yani televizyondan gelen paradan çok daha önce ödüyor" açıklamasını yaptı.
Kriz sinemaya mı yarayacak?
Sektörde işsizliğin başlayacağını vurgulayan Fatih Aksoy, Bayülgen’in "Televizyonlar dağıldı ama Türk sinemasından bir ümit var. Sonuçta sinema yapılacak. Sinema gişe yapıyor. Sinemaya bir kayma olursa bu bir ümit midir?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Sinemanın yapılamaması diye bir şey sözkonusu değil. Dünyanın her tarafında krizler yaşanmıştır. Sinema mutlaka varolduğunu kanıtlamak zorundadır ve bu gerçekleşiyor. Televizyonda dizi furyaları gündeme geldiğinde 10 tane film çekilirken şimdi izleyici sinemaya kaymaya başladı. Bu da şunu getiriyor. Doğru iş yapıldığında sinemanın izleyicisi hep vardır."
Aksoy, yaklaşan ekonomik krizi insanların tam olarak henüz hissedemediğini ancak 2009 yılında çok daha net hissedileceği görüşünü savunarak "Hayata karşı olumsuz tablo benim işim değil ama gerçekçi olmak gerekirse, geçen sene 27 milyon bu yıl 25-26 milyon bilet satıldı. Bunların yüzde 50’si Türk filmlerine gitti. Bu krizle bu rakamların altına gelecek maalesef. Çünkü bu kriz büyük bir kriz. Şimdi zenginleri vuruyor. Çalışanlara henüz bir zararı olmadı ama önümüzdeki yıl bundan daha kötü olacak. 2009 pek parlak geçmeyecek ama nihayetinde hayat devam ediyor. Elbette televizyonlar ekran karartmayacak. Dizi tekrarları da olabilir ama çok çalışmayacak bence. Ancak daha çok program yapılacak" ifadesini kullandı.
Bayülgen: Ata, Cem, Yılmaz, ben de 94 krizinden çıktık
Bu tür krizlerin televizyona yansımalarının bazı olumlu sonuçları olacağına da değinen Okan Bayülgen, "Mesela benim, Beyazıt Öztürk’ün başlangıcı, Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz ve Ata Demirer’in çıkışı 94 kriziyle olmuştur. Bu isimler Türkiye’nin ondan sonraki sürecine hakim olan isimler olmuştur" hatırlatmasını yaparak televizyon programlarının çoğalmasının yeni isimlere de fırsat vereceğinin altını çizdi.
Yapımcı, Fatih Aksoy da Bayülgen’i destekleyerek "Kesinlikle öyle. O zaman o dizileri kaldıramıyorduk. Şimdi seyirci alıştı. Önümüzdeki yıl biraz hazırlıklı olmalıyız, o kadar parlak geçmeyecek. Daha fazla ortalama insanı etkileyecek. Televizyonlar bizim beklediğimiz ve ümit ettiğimiz gibi olmayacak. Çeşitli dönemlerde de bu diziler kaldırıldı şimdi de öyle olacak" dedi.
Aslan: Dizi yoksa tiyatro var
Programın diğer konuğu oyuncu Hatice Aslan ise krizin öncelikli olarak dizileri vurmasını bir oyuncu olarak değerlendirdi ve "Ne olacak bilmiyoruz ama benim bir şansım var. Devlet Tiyatrosu oyuncusuyum. Dizilerin azalması tiyatroya da yarıyor. Dizi olmayınca tiyatroya daha çok gelecekler. Öyle bir güzellik de var" şeklinde konuştu.
Bayülgen: Ben de salak değilim
Televizyon dünyasındaki bazı isimlerin çok büyük paralar almaları ve diğer kadrolardaki insanların çok düşük paralara çalışmalarına kişisel olarak kendisinin de tepki verdiğini söyleyen Okan Bayülgen, "Ben de ’Bize çok para veriyorsunuz’ dedim. ’O zaman sizden başlayalım’ dediler. Ben de salak değilim. Dizilerde oynamak, televizyonda iş yapmak saygı gören birşey. Dolayısıyla o televizyoncuya saygı göstermek gerek. Ama o kişi bir yılda değil de 2 yılda bir ev alsın. En azından böyle bir istikrar sağlanabilir" ifadesini kullandı.
Televizyon Gazetesi / Engin Medya

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 04:53

İLGİLİ HABERLER