Gündem
  • 8.10.2008 07:35

"BÜYÜKANIT ÇOK FAZLA KADIN PROGRAMI SEYRETMİŞ!"

Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu, Habertürk'te Söz Sende programında Balçiçek Pamir'in sorularını cevapladı.
B.P : Paşa sıfatıyla hitap edilmesini neden istemiyorsunuz?
O.P : Devlete ait bir ünvan. Bu sıfat sorumluluk ve yetkinlik belirliyor. O sorumluluğu taşımıyorsam ve o yetkiyi deruhte etmiyorsam devlete ait genel bir sıfatın ismimin önünde bulunmasının hiçbir anlamı yok. Bana göre insanların isimleri ve soyadları esastır. Sonradan ilave edilen sıfatlar ve ünvanlar değil.
B.P : Asker olma ruhu, o hep asker derken doğru mu söyledik?
O.P : Asker de genel bir şey. Bunun tam keskin ifadesi var, savaşçı. Savaşçı olmak için birçok akademi ve harp okulu bitirmekte gerekmez. Savaşçılık bir ruh halidir.
B.P : Doğulur mu öyle?
O.P : Bana göre; evet. Kesin doğuştan ve çocukluğunda yaşadığı koşullarda bunu besler.
B.P : Siz de savaşçısınız?
O.P : Ben aslında savaşı sevmiyorum. 5000 yıllık insanlığın yazılı tarihinde sadece 336 yıl insanlar barış içerisinde yaşamışlar. Savaş, insanın ahmaklığı, bencilliği ve ikiyüzlülüğünden kaynaklanıyor. Yeryüzünde başka bir tür de daha yok. Gençlerini yetiştirip, silahla donatıp sonra birbirlerinin üzerine salmak, böyle birşey yok. Bir aslan karnını doyurduktan sonra önünden kuzular resmi geçit yapsın başını çevirip bakmaz. bu insana özgü birşey, doğası9nda var. Ama zorda kalırsanız, birileri özgürlüğünüze kastederse, sizi topraklarınızdan atmak isterse, bileğinizi bükeceğim derse o zaman meydan açık biz hazırız.
B.P : Siz liderlik konferanslarınızda 'Hayatta her zaman avcı olacaksın' diyordunuz. Niye?
O.P : İnsanın 3 durumu vardır. Ya avlar ya avlanır veya avını kaçırır. Sosyal, kültürel alan, bütün mücadele alanları ve savaş dahildir buna.
B.P : Nasıl bir ruh hali vardır 16 ay oralarda kalmış bir generalin?
O.P : Birileri sizi bu topraklardan atacağız diyor. Bangır bangır bağırıyor. Telsizlerden çatışmada emperyalist Türk ordusu Kürdistan'ı terk et derler. Klasiği budur. O zaman gel at diyoruz bizde. Öfke, öfke, öfke, ruhunuz bileniyor. Olay olmayan gece yoktur. 92-94 arası korkunçtu. Korkunç derken biz hepimiz içindeydik. Biz korkmuyorduk ama kanın gövdeyi götürdüğü dönemdi. O dönemde sadece ayaklarımızı bastığımız yer sağlamdı. İşler sarpa sarmıştı, onlar da işi bitirme gözüyle saldırıyordu.
B.P : Aktütün saldırısından sonra biz imkansızlıktan dolayı o 5 karakolu daha yüksek yerlere taşıyamadık açıklaması geldi Genelkurmay'dan. Nasıl buldunuz bu açıklamayı mesela?
O.P : Karakolun bir yerden bir yere taşınmasının hiçbir amacı yok. Bunu 93'ten beri söylüyorum. Dönemin Jandarma Genel Komutanı'na da açıkladım. Karakol bu iş için uygun değildir. Büyük ana kışlalar dışında birlikleri ne kadar çoğaltırsanız çoğaltın onları dağlara tepelere dağıtırsanız baskına uğrama ihtimalleri çoğalır. Bir zaaf anı, bir dalgınlık, alışkanlık, aynı yeri uzun süre kullanma sonucunda kesinlikle baskına uğrayacaklardır. Biz karakolları kaçakçılık için kurmuşuz.
B.P : Sabit olmasın diyorsunuz oradaki mücadele...
O.P : Bu mücadele de hiç durmayacaksınız. Hareketsizlik ve durağanlık kesin ölüm getirir.
B.P : Bunu siz biliyorsunuz, herhalde ordudaki diğer subaylar da bilir...
O.P : Aslında bu karakol baskınlarını önleyen Aktütün değildir Üzümlü'dür. 5-6 kere basılmıştı.
B.P : Niye bile bile lades oluyor?
O.P : 23 Aralık 1993'ten itibaren Üzümlü lafını bir kere bile hiç kimse duymamıştır. O zamana kadar 6 kere basılmıştı. 80 kişi Kuzey Irak'tan geliyor ateş ettiğinde köylülerde beraberdiler. Yani 80 kişi Kuzey Irak geliyor 40 kişi de köyden ateş ediyor. Köydeki adamları bulduk. Burayı tehdit eden Kuzey Irak'taki kampları üst üste vurduk. Böyle engelledik.
B.P : Aktütün'deki baskının gün ortasında olması?
O.P : 25 yıldır ilk defa böyle birşeyle karşılaşıyoruz. Bu tam anlamıyla devlete kabadayılık.
B.P : Meydan okuma...
O.P : Tabii. Devlete meydan okuma.
B.P : Yakın zamanda Genelkurmay'ın açıklaması değil miydi, o kamplar bizim için BBG evleri diye?
O.P : Fazla bayan programı izlemişler. Komik ve düzey olarakta uygun değil. Bunu söyleyen için benim söyleyeceğim birşey yok. Bu, bu mücadelenin ne olup ne olmadığını bilmemeye eşdeğerdir. Hiçbir şeyden ders almamaktır.
B.P : Bölgeyi bilmemek mi?
O.P : Hiçbir şey bilmemek anlamına gelir. Beli kırıldı falan diyorlar. Hiçbir zaman olmadı. Şunun bir farkında değiller; Bugün PKK profesyonel bir örgüttür. Ortadoğu'da kullanıyorlar. Suriye kullandı, Saddam faydalandı, Farslar kullandı, bugün de Amerika kullanıyor İsrail ile beraber.
B.P : Siz zamanında dönemin Cumhurbaşkanı ile bir problem yaşamıştınız. 358 PKK'lıyı ele geçirmeniz söz konusuyken MGK kararıyla size geri çekilin dendi.
O.P : Aslında biz girmiştik. Bunlar Ankara'da bizim eylemimizin ötesinde birşey yaptılarda bize ses çıkartmayın mı diyorlar. Böyle anlarsınız.
B.P : Basın mensupları o zamanlar da siz albaydınız, öldüren PKK'lıların toplanmasını istemişlerdi fotoğraf için. Siz de ben askerime leş toplatmam çıkışı yapmıştınız. Sonra da dönemin paşalarından Hurşit Tolon sizi arayıp keşke böyle sert çıkmasaydın demiş.
O.P : Böyle denmez diyor. Kibar konuşalım diyor. PKK ölülerine leş demiyelim diyor. İnsani vecibeler falan filan... Siz karargah generali olarak bana nasıl söylersiniz dedim. Siz karargah generalisiniz, ben komutanım. Siz nasıl orada oturduğunuz yerden bana böyle birşey söylersiniz? Subay, astsubay ve askerlerime moral olması için de onu söylerim. Muharebedeki bir komutan bunu söyler. Karargahtaki yapamaz.
B.P : Niye emekli ettiler sizi? Demirel'le kavgadan mı?
O.P : İsmimiz çok öne çıktı. Her gün operasyon...
B.P : Ama iş yapıyorsunuz?
O.P : Onu onlara anlatacaksınız. Bu insanlar çok değişik.
B.P : Bu insanlar derken?
O.P : Bütün yönetimler. Siz çok şey yaparsanız, çok yükselirseniz de olmaz.
B.P : Ordu da mı böyledir?
O.P : Ordusu, sivili yok. İnsan, insandır. Ama ben iyiki üniforma giymemişim bugünkü koşullarda. Ülkenin bu koşullarında üniforma giymeye devam edemem. Bu hükümet ve bu koşullarda ben yapamam. Mümkün değil yapamam. Türkiye tasviye ediliyor. Benim üniforma giyerek buna dayanmam mümkün değil.
B.P: "Ben bu koşullarda iyi ki asker değilim bu koşullarda o üniformayı giymek istemizdim." dediniz.
O.P:Evet, yani ettiğiniz yeminler buna imkan vermiyor ben etmem başkasını da bilemem.
B.P:Hangi yeminler bunlar?
O.P:Cumhuriyet, sadakat, şeref,ülkenin bütünlüğü,can verme hepsi var sancak devir tesliminden, askerlik yeminide dahil çocukluğumuzdan beri yaptığımız yeminleri göz ardı etmek. B.P:Sizin bazı eleştirileriniz var orduya yönelik şöyle ki;27 Nisan bildirisi için ordu ciddi bir imaj kaybına uğramıştır demiştiniz.
O.P:Oy getirdi.Ak Partiye oy getirdi. Anadolunun her tarafını dolaşın ama Ankara İstanbul değil. Anadolunun heryerini dolaşın Ak partinin %7 %8 oyunu o 27 Nisan Muhtırası artırmıştır. Bunu bilmiyen yok.
B.P:Bu liderlik derslerinde not almışım diyorsunuz ki; Güney doğuda uçaklar boş kayalara trilyonlar atıyor doğru mu efendim?
O.P:Trilyon atıyor değil de, havadan bölgenin yapısını bildiğim için onların hepsi dağların kayalıkların altında mağaraları bilmek lazım 100 mt, 200 mt. sonsuz birşey. Mağara denilen şeyi herkes zannediyorki büyük yarıklar filan öle değil. Başınızın ve gövdenizin girebileceği kadar bir yer.Hava Kuvvetlerin elindekilerle etkili olmanın mümkün değil.Eğer orda tesisler varsa bildiğimz tesisler ,insan yapısı onu vuru ama öbür yerler olmaz. Mesela yurt içinde sürekli baskın var pusullar karakollara saldırıyorlar.Erzincan, gümüşhane bölgesinden Giresun Ordu bölgesine geldiler.Heryere dağıldılar.Gündüz karakola saldırıyorlar güney ölgesinde bunlara ilk defa rastkanıyor.
B.P:Peki yetersiz mi Türk Ordusu?
O.P:Ordu meselesi şu ; önce siyaset,bir ülkede yapılan yapılmayan herşeyin sorunlusu hükümettir. Halk hesabını ondan sorar. onu oraya getiren halktır. Bir kere hükümet kararlı olucak. Bu mücadele güvenlik ve ayayişle bu tabir ediyorsanız bunun sorumlusuda o hükümetin içindeki İç İşleri Bakanıdır, başbakandan sonra . Siz hiç gördünüz mü bunların içinde bir İç İşleri Bakanı.
B.P:Çok yeni değil mi sınır ötesi operasyon
O.P:Şubat ta yapıldı. Zap kampına yapıldı. Zap kampında ne oldğu bellidir. Eni belli, kaç kişi olduğu belli.
B.P.Açıklama yapıldı bel kemiği kırıldı diye.
O.P:25 senedir öyküdür bu bel kemiği kırılmaz bu bel kemiği, özellidir. Eşi benzeri yoktur. Tanrı bile böyle bi bel kemiği yaratmamştır. Bitti ,biticek dağılıyor. Bu iş artık beylik laflardan geçti, haklı uyutmaktan geçti. Herkes kulağı için konuşmasın, bu artık bir vicdan meselisidir. İnsanlık meselesidr.orda yapılan ilk şey siyasi karar. Dağlarda silahlarla dolaşmayın söylüyor hükümet başı. Bırakın masada konuşalım devlet bunu demez teslim olun der. Ya teslim olursun ya da gereğini yaparım. Sen Kürt desen o Türküm der, yok batının uyduruk şeyleri.
B.P:Demin Sinan Erkan canlı yayındaydı oda aslında sizin tersinize sosyal çözümler getirlmesini gerektiğini söylüyordu.
O.P:Nasıl yapıcak bunu dağları temizlemeden. Dağları temzilemiş mi? Dicle doğusunda dağları temizlemeden İran ve Iraktaki temizleden hiç boşuna konuşmasınlar. PKK dağlarda eşkiyalarla yerellerde belediye başkanlarıyla Dicle'nin doğusunda hakimiyeti var. Bunları göremiyorlar.
B.P:Ama Belediye Başkanları seçimle geliyor. Ona napılırki.
O.P:psikolojik destek o da şehitlerimiz kaldırıyor. Ambulansları gidiyor. Baş sağlığı ziyaretlerine gidiyorlar. Dilleri papuç gibi hepsinin. Gerilla övgüler diyor bütün konuşmalrında . Onların bir uzantısıda mecliste. İstiklal Marşı söylemezler, bayraklar uğraşırlar. Bu iş battı.
B.P:Bu iş derken?
O.P:PKK işi, bu bir zamanlar marksist oldu, imam oldu hepsini deniyor.
B.P:12 Eylül'den sonra Diyarbakırdan sonra,
O.P:Kürtçülük, Kürt Milliyetçiliği lafı eveleyip gevelemesinler Küçük Kürdistan, Büyüyk Küsdistan Zapın doğusu, zapının batısı. OLay şu;şu müttefikler varya bir bunlar ,iki baş müttefik Amerika ile bunlar adam gibi konuşulacak. Onun için parti sloganı şudur; "Başı dik devlet,onurlu millet " gerkeni neyse yaparız.
B.P:Siz de bide idam geri gelcek diyorsunuz.
O.P:Evet gelecek
B.P:Neden idamı geri getirmeyi istiyorsunuz?
O.P:Elebaşları Kimlerse, siz Diyabakır'da o bombaları patlatıp çoluk çocuğu telef ederseniz, siz Göngören'de yolda yürüyen çoluk çocuğu dinlemeden öldürürseniz. Bu devlet sizin hayatınız hakkında karar verir. Siz Amerikadan daha mı özgürsünüz. Amerika bir yana politikalar bir yana.Amerika bugün AVrupadan daha özgürdür. Politikalar ayrı.Dünyada terör artacak, Avrupa Merkezlerini, banyolarını İngiltere dahil idamı geri getirecekler.
B.P:Kişisel olarak ben idama karşı olduğum için.
O.P:Bizim çocuklar öldürürken İstanbulun bir semtinde ,bir mahalesinde maksatınız ne neden bu insanları öldürdünüz. Sen kimsin . Sen bu insanların hakkında karar verirsen , ben senin hakkında devlet olarak veririm.
B.P:Ama garip bir savaş değil mi? Göze göz, dişe diş olayı.
O.P:Hayır o değil. Bu mücadele.
B.P:Bir cümlenizi daha hatırlıyorum. Asteğmenlik 1. Dünya Savaşından kalan bir sistem. Neden?
O.P:Evet. Okuma yazma oranı % 10 larda olursa siz lise mezunun Asteğmen yaparsınız. Subay olmak kolay mı. En azından 30-40 kişiyi veriyorum sana tüm silahlarla bunu savaşçı yap.Senİ nerde eğittim ben. Bunlar eski kurumlar.
B.P : Asteğmenlik 1. Dünya Savaşı'ndan kalma bir sistemdir demişsiniz? Niye olmamalı?
O.P : Doğru. Çünkü okuma yazma oranı yüzde 10'larda olursa siz lise mezununu asteğmen yaparsınız. Yani subay yaparsınız. Subay olmak kolay birşey mi? 30-40 kişiyi vereceğim sana bunları savaşçı yap. Sen kimsin? Bizim programımızda yedek subaylık kaldırılacak. Jandarma da profesyonel olacak.
B.P : Profesyonel derken?
O.P : Jandarma da paralı olacak, polis gibi. 20 yaşındaki çocukların eline silah vererek, hukukla, adliyeyle uğraşacak çocukların işi değildir. Ordu başka o hariç.
B.P : Siz bu ordunun işi değildir diyorsunuz...
O.P : Biz tarihimizde bir kere daha orduyu eşkiya peşine gönderdik. Balkanlarda, Makedonya'ya jandarma gibi dağlara gönderdik orduyu. Sonra komiteler, darbeler, suikastler, adam öldürmeler. Orduyu bu işlerin içine bulaştırırsanız, ordudan sonra muvazzafı, emeklisi buna benzer işler yapar. Yaptılar oldu.
B.P : En son Ergenekon davası var gündem de olan?
O.P : Mahkemededir. Halkı ve beni rahatsız olan iki şey var; bir isme yazık oldu, iki yargı süreci çok uzadı.
B.P : Devlet yönetimi bürokratlara ve askerlere bırakılamaz diyorsunuz, muhtıra için konuştuğunuzda...
O.P : Parlamenter sisteme inanmışsan ve doğru olduğunu kabul etmişsen, halk kendi temsilcilerini seçer ve onların bir araya geldiği yere meclis denir. Oradan bir hükümet çıkar ve halk onları denetler. Hükümetlerin denetlenemdiği yerde demokrasiden bahsedilemez. Bizde bu yok zaten, böyle bir adette yok, kimsenin alışkanlığı da yok. Padişahım çok yaşa devam ediyor. Cehalet ve açlığı halledemiyorsanız bu ülkede demokrasi olmaz.
B.P : Yeniden OHAL konuşuluyor, tampon bölge konuşuluyor...
O.P : Tampon mu?
B.P : Bunlar çözüm mü?
O.P : Hayır.
B.P : Tek cümleyle çözüm ne?
O.P : Çözüm şu, Dicle'nin doğusunda jandarmaya bağlı, onların tarzında örgütlenme tarzında taktik ve tekniklerl, 15000 kişi 5000'lik gruplar halinde özel yetiştirlecek. Oraya gideceğiz, aynı onlar gibiyiz, üst müst hiçbir şey kullanmayacağız. Bunu da anlayamıyorlar. Bu işleri bilmeniz için siz ya antiteröre ait işlerin içinde olacaksınız ya da bir terör örgütünü siz kurup yöneteceksiniz. Bu ikisinden birine dahil değilseniz bu işin ne olup olmadığını bilemezsiniz. Tampona gelince... Ne olacak sınır bizde askerleri aşağıya sürdük. Orada duracak mısınız? Şimdi olduğu gibi başınıza ne gelirse o gelecek. O sırada başka da gelecek.
B.P : Bir sürü emekli paşa konuşuyor, stratejist konuşuyor. Hatta emekli paşaların konuşmasını da engellemek istiyor hükümet.
O.P : Herkezi engelleyemez. Zarar verenlere bakıyordur. Bu arada kurunun yanında yaşta yanıyor. O sadece hükümetten de gelmez. Askeri kanattan da gelir.
B.P : TSK İç Hizmet Yönetmeliği'nde değişiklik de gündemdeydi. Özellikle emekli generallerin görev yaptığı döneme dair açıklama yapmasına engel getirilmesi gündemdeydi.
O.P : Demokratik bir ülkede böyle şeyler olmaz. Ben sansürden nefret ediyorum. Bu sansürdür. Bunun altında yatan korkudur. Bu Milli Savunma Bakanlığı'ndan çıkartılan bir yönerge. Onda da şantaj vardır. Bunları yaparsanız orduevlerine, gazinolara, kamplara giremezsiniz. Bunun adı şantajdır. Bir bakanlık şantaj yapar mı?
B.P : Emekli Korgeneral Altay Tokat'ın bir açıklaması vardı, birkaç bomba da ben attırdım diye. Emekli Albay Erdal Sarızeybek'te şehrin üzerinde çatışma havası yarattık diye açıklama yapmıştı. Özellikler Doğu için konuşuyorum, bunlar da korku toplumu yaratmak değil mi peki?
O.P : Bunları söyleyenler, söyleyen sahiplerini bağlar. İkisini de, ikisi de benim için ne konuşulacak, ne dile getirilecek, ne de itibar edilecek şeyler değil.
Habertürk

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 05:38

İLGİLİ HABERLER