Gündem
  • 27.5.2004 01:35

ÇATLI'NIN YAŞAR NURİ ÖZTÜRK'ÜN KİRACISI OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI

Abdullah Çatlı ve arkadaşlarının, kısa bir süre önce CHP’den istifa eden Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün kiracısı olduğu ortaya çıktı.

Öztürk’ün İstanbul Bahçelievler’deki evi, Çatlı ve arkadaşlarınca 12 Eylül’den önce askerî merkez olarak kullanılmış. Prof. Öztürk, evi satın aldığı sırada birkaç gencin kaldığını doğruladı. Ülkücülerin boşalttığı eve taşınan Öztürk, dört sene oturduktan sonra burayı satmış.

12 Eylül sonrasında MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’ndan yargılanıp yaklaşık 10 yıl cezaevinde yatan Yusuf Ziya Arpacık, hatıralarını “Başeğmediler” adıyla kitaplaştırdı. Kitapta, Öztürk’le ilgili bir iddia da yer aldı. Zaman’a konuşan Arpacık, ihtilal günlerinin yaklaştığı 1980’lerin başında İstanbul’da bir ev aradıklarını; buldukları evin ise sonraki yıllarda kamuoyunun yakından tanıyacağı Yaşar Nuri Öztürk’e ait olduğunu kaydetti.

O tarihlerde İstanbul’da hareketli günler yaşadıklarını söyleyen Yusuf Ziya Arpacık, şöyle konuştu: “Bahçelievler bölgesinde bir eve yerleştik. Beş kaçak aynı evde kalıyoruz. Burayı kiralayanlar ülkücü hareketin en faal mensuplarından Abdülsamet Karakuş ve Ahmet Kovar. Ev sahibimiz Yaşar Nuri Öztürk, bilmeyerek yaptığı hizmetinin, bu evi bize kiralamak olduğunu belki bu satırları okuduğunda öğrenecektir. Yuvam Apartmanı’ndaki bu şirin daire askerî bir merkez gibi çalışıyordu. Abdullah Çatlı ve arkadaşlarının gelmesi ile birlikte muhitimiz iyice hareketlendi.”

Arpacık, evin Son Havadis olarak bilinen bölgede bulunduğunu da ifade ederek, “Çatlı başka bir evde kalırdı. Ama bizim oraya da gelirdi.” diyor. Öztürk’ün evinde savunma amaçlı askerî çalışmalar yaptıklarını anlatan Arpacık, şunları kaydediyor: “İlçe başkanlarımız peş peşe öldürülüyordu. İl başkanımız vuruldu. Bizler de bu birimleri ve arkadaşlarımızı korumak için güvenlik çemberi oluşturacak çalışmalar yapıyorduk.” Arpacık, ‘Çatlı, Öztürk ile hiç karşılaştı mı?’ şeklindeki soruya “Zannetmiyorum. Abdülsamet Karakuş kirayı elden götürürdü.” diye cevap veriyor. Gizlilik gerektirdiğinden bu tip evlerde çok fazla kişinin kalmadığını anlatan Arpacık, evi Fındıkzade semtinde kağıt işleri yapan biri vasıtasıyla kiraladıklarını dile getiriyor. Prof. Dr. Öztürk’ü sadece kitaplarından tanıdığını, ‘Kuşadalı’ kitabının hapishane yıllarında en çok okudukları eserlerinden biri olduğunu kaydeden Arpacık, kendisiyle yüz yüze hiç görüşmediklerini vurguluyor. Arpacık’ın evi kiralayan isimler arasında saydığı Abdülsamet Karakuş ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Kemal Türkler’in, 22 Temmuz 1980’de öldürülmesi olayı nedeniyle yargılanmış ve ceza almıştı.

Prof. Dr. Öztürk’ün kitap olarak da yayınlanan ‘Kuşadalı İbrahim Halvetî’ isimli doktora tezi bulunuyor. Söz konusu kitapta tasavvufi konular ele alınıyor. MHP davasından yargılanan ve 12 Eylül sonrasında cezaevine giren ülkücülerin tasavvufa yöneldikleri belirtiliyordu.

Öztürk: Evi satın aldığımda onlar kiracıydı

Prof. Dr. Öztürk, Yusuf Ziya Arpacık’ın iddiasını doğruladı. Ancak evi satın aldığı zaman evde kiracıların bulunduğunu savundu. Prof. Dr. Öztürk şunları söyledi: “O sırada ben de başka bir yerde kiradaydım. Bir ev almak istiyordum. Fatih Matbaası’ndan Nazmi Bey aracılığıyla o evi bulmuştum. Baktıktan sonra evi satın aldım. Eve gittiğimde iki gencin oturduğunu gördüm. Kira mukaveleleri bitince onlar gitti sonra ben taşındım. Dört yıl o evde oturdum. Ama küçük odalı olduğu için evi satıp daha büyük bir yere taşındım.”

'Ebu Ğıreyb bizim gördüğümüz

işkencelerin yanında hikâye kalır'

İlteriş Yayınları’ında çıkan "Başeğmediler" isimli kitapta Arpacık'ın ilginç hatıraları yer alıyor. 12 Eylül darbesini dışarıda karşılayan Arpacık, eylül sonlarına doğru yakalanışını şöyle anlatıyor: "Osmanbey'de kamufle olduğumuz bir işyerimiz vardı. O gün, hapishaneden tanıdığım ve asker olan Mehmet Koçak gelmişti. Üzerinde resmî üniforma vardı. Oturduk konuştuk. Ayrılma vakti gelince onu yola vurmak için Taksim'e doğru gitmeye başladık. Notre Dame de Sion okulunun oraya geldimizde askerler etrafımızı çevirdi. Aslında askerlerin izinleri kaldırıldığı için çevirmişler. Tamamen tesadüf. Meğer İstanbul'da yakalanan ülkücüler Harbiye Orduevi'nin altında bulunan ve şimdi müze olarak kullanılan sarı binada sorgulanıyormuş. O tarihte ülkücülerin gözaltına alındığını biliyoruz. Ama nereye götürüldüklerini öğrenemiyorduk. Ben oradaki ülkücüleri kurtarmak için baskın planı yapmakla suçlandım. Ama biz orada ülkücülerin bulunduğunu dahi sonradan öğrendik."

Harbiye Orduevi'nin yanındaki sorgu odalarında üç aya yakın işkence gördüğünü anlatan Yusuf Ziya Arpacık, o günkü tezat ruh halini ise şu sözlerle ifade ediyor: "Üstte mehter çalar, aşağıda bize işkence yaparlardı. Otuz sene geçmesine rağmen ayaklarımda hâlâ izi var. Üstte mehter vurdururlardı ki bizim bağırmalarımız duyulmasın. Bizler ki o mehter için yaşamışız, can vermişiz. Üç ay damarlarımızı söktüler, üç gün beş gün değil. Ebu Ğıreyb Cezaevi hikaye kalır. Dünya işkence tarihine geçecek zulümler yapıldı arkadaşlarımıza

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:17

İLGİLİ HABERLER