Medya
  • 29.5.2022 17:43

CHP'nin dini!..

CHP’NİN DİNİ
Kılıçdaroğlu şöyle demiş, ”Biz CHP olarak dine karşı değiliz. Biz dinin siyasete alet edilmesine karşıyız
Bu söz zaten Türkiye’deki bütün laiklerin atasözüdür.
Her sıkıştıklarında bu cümleyi kurarlar.
Laflarına baksan CHP’yi dindar bir parti bile sanırsın. Oysa bunların bütün işleri dini yıkmak üstünedir.
Bay Kılıçdaroğlu;
Dindar olduğunuz için mi millete dinini öğreten siyasetten bihaber bunca âlimi astınız?
Dindar olduğunuz için mi Kuran-ı Kerim’leri toplayıp köy meydanlarında yaktınız?
Dindar olduğunuz için mi Arapçayı yasaklayıp Türkçe ezan okuttunuz?
Dindar olduğunuz için mi milletin başından takkeyi sarığı çıkartıp Yahudi şapkası giydirdiniz?
Dindar olduğunuz için mi yolda dudakları oynayan insanları Salavat çekiyor diye hapse tıktınız?
Dindar Olduğunuz için mi Başörtülü kızların başörtülerini çeke çeke okullardan attınız?
CHP’liler ve Laikler dinin olmazsa olmaz emri olan; namazı kılmaz, orucu tutmaz, zekâtı vermez, örtünmez ve hacca gitmez.
Buna karşılık dinen haram kılınan; içkiyi içer, zinayı yapar ve faiz yer.

Kısaca; Allah’ın ‘yap’ dediklerini yapmaz, ‘yapma’ dediklerini eksiksiz yapar.
Kıldıkları tek namaz, bir dostları öldüğünde ayıp olmasın diye katıldıkları cenaze namazıdır.
Onu da yanlış kılar, ninelerinden gördükleri gibi namazda ellerini göğsünde bağlayıp rezil olurlar.

Bir de bu hallerine bakmaz, kendini dindarlardan bile daha Müslüman görür.
Hatta dindarların çoğunun cehenneme, kendinin cennete gideceğine inanır.
Ey CHP’liler ve laikler, kedi köpek sevmekle cennete gidilmez.
Cennete Allah’ı sevmekle gidilir.

Allah’ı seven;  Allah’ın ‘yap’ dediğini yapar, ‘yapma’ dediğini yapmaz.
Bırakın bu yalanı dolanı, dürüst olun mert olun.
Çıkın ortaya; Göğsünüzü gere gere, “Biz dindar da değiliz Müslüman da değiliz.” deyin.
Ey Müslüman görünen laikler;
Dinimiz, Kemalizm
Kıblemiz, Anıtkabir.
Kitabımız, Nutuk.
Marşımız, İzmir marşı.
Kutsal yerimiz, Rakı sofrası.
Bayramımız, Milli bayramlar.
İbadetimiz, eğlence.
Deyin…
Bunları da diyemiyorsanız kestirmeden, “Dinsizim” deyip ferahlayın.
Siz de rahatlayın biz de rahatlayalım.
Nedir bu çileniz arkadaş…
Yıllardır içinizdeki gerçeği haykıramadığınız için; bunalıyorsunuz, ıkınıyorsunuz, sıkılıyorsunuz.
Size de yazık bize de yazık.
Emin olun bunları itiraf ederseniz kimse size kızmaz. Hatta memnun olur…
Bize ne sizin dininizden, dinsizliğinizden?
Biz sizin ne olduğunuza değil, biz sizin bizden olmadığınız halde bizden görünmenize karşıyız.
Bırakın artık tiyatro oynamayı… Ayıp oluyor beyler...
Laiklerin bir kısmı zaten Sabetay…
Onların hayatı takiyye.
Nüfus cüzdanlarının din kısmında, ‘İslam’ yazar ama onlar İbrani’dir.
Nüfuslarında ‘Türk’ yazar, ama onlar Yahudi’dir.
Liderleri Sabetay Sevi’dir,
onlar ‘Atatürkçüyüz” derler.
Devlet, “Değiştirebilirsiniz” dedi ama yine de bu bilgileri değiştirmediler.
Yalana devam yani.
Ilgaz Zorlu da Sabetaydı.
Arslan gibi gitti mahkemeye, “Ben Müslüman değil İbrani’yim, Türk değil Yahudi’yim. Nüfus cüzdanıma bunlar işlensin” dedi. İşlendi.
Bir Ilgaz Zorlu kadar olamadınız. Tanışmasam da Yahudi Ilgaz Zorlu’yu takdir ettim.
Kılıçdaroğlu, “Dindarın da güvencesi biziz, onlar da bizi seviyor” dedi.
Şimdi bakalım CHP dindarları nasıl korumuş dindarlar CHP’yi nasıl seviyormuş?
Aşağıda vereceğim isimler ve bilgiler tamamen devletin resmi kayıtlarından alınmıştır. Yalan dolan ve hayali değildir.
İşte devletin bire bir o kayıtları…
1928’de Arapça ve Osmanlıca yasaklandı ve Latin harflerinden uyarlanan Türkçe kabul edildi.

Bu yasaya uymayanlara ceza getirildi.
4 Ocak 1932 tarihinde yayınlanan bir talimatnamede; Arap harfleriyle eğitim yapmak için gizli veya aleni dershane açanlara, üç aya kadar hafif hapis veya 10 liradan 200 liraya kadar hafif para cezası hükme bağlandı.
1 Kasım 1935 ve 30 Kasım 1936 tarihleri arasında çeşitli illerde 35 kişi gizli bir surette Arap harfleri ile tedrisat yapmak suçundan yakalanıp 3 ay hapse mahkûm edildi.
1937 yılında Gaziantep’te 50 yaşlarındaki bir Kadının kendi evinde gizlice eski usul Arap harfleri ile çocuk okuttuğu haber alınmış ve suçüstü yakalanarak, aramada ele geçen kitaplarla birlikte mevcuden mahkemeye sevk edilmiştir.
Kadının evinde ele geçirilen suç unsuru kitaplar ve bazı eşyalar ise şunlardır: 3 adet Mevlut, 5 Tebareke cüzü, 25 Amme cüzü, 1 Kadesemiallah, 7 Kur’an- Kerim, 10 Elif Cüzü, 2 Minder, 1 sıra ve 1 sopa…
Benzer şekilde, Arapça namaz sûresi okutmak veya Arapça tedrisatta bulunmak suçundan 1938 yılı içerisinde; Çankırı’da iki gözü kör birisi, Kastamonu’da bir kadın, Isparta’da muhtelif şahıslar, Bursa’da bir şahıs, Rize’de 19, Erzurum’da ve Çorum’da bazı şahıslar hakkında işlem yapılmıştır.
19.3.1940 tarihinde İçel’de kılık ve kıyafetinden şüphe edilen Kayserili Ahmet İbiş adındaki şahıs, polis tarafından yakalanmıştır.
Sorgusunda açıkça rejim, devrimler ve Atatürk aleyhinde sözler söyleyen şahıs hakkında zabıt tutulmuş, şahıs Nakşi ve Kadiri Tarikatı’na mensup olduğunu itiraf etmiş, ancak yapılan doktor muayenesinde şuurunun bozuk olduğuna karar verilerek men-i muhakeme kararı verilmiştir.
Kocaeli Akça Camiinde 1 Ekim 1943 tarihinde kılınan Bayram namazından sonra vaaz veren Şevket Sezen “Muhitimiz laiktir, fakat din yoktur, mekteplerde ise din olmağı› gibi dine de alaka yoktur. Siz babalar evlatlarınıza evlerinizde din dersi öğretiniz, namaza ve camilere alıştırınız. Mesuliyet-i maneviye velilere aittir, sonunda siz mesul olursunuz” şeklinde sözler sarf etmesi üzerine adliyeye sevk edilmiştir.
Arapça ezan okuyan binlerce kişi hakkında tahkikat yapılmış bir kısmı hapse tıkılmıştır.
Onlardan bazı örnekler…
1941 yılında Arapça ezan okuyanlara getirilecek cezaları düzenleyen yasanın görüşülmesi esnasında söz alan, Rasih Kaplan'ın anlattığı bir olay bu insanları şaşkına çevirecek türden…
- Antalya’dayım. Savcı’nın yanında müftüyü gördüm. Hayret ettim. Çünkü Müftü Millî mücadelede çok çalışmış, karakterli bir arkadaşımızdır. Müftü gittikten sonra hayretle sordum.
Savcı dedi ki; “Birisi imam olmak istemiş, polis kaydında, uyuşturucu madde kullandığı görülmüş. Müftü, (Sen imam olamazsın) demiş.
İşte bu adam Savcı’ya bir ihbarname verip şöyle şikâyet etmiş; ‘Dün öğle namazında camiye gittim, müftü camide idi, müezzin Türkçe kameti getirdikten sonra müftü namaza başlamadı. Dikkat ettim dudaklar kıpırdıyordu, Arapça kamet getiriyordu.’
Savcı bu ihbar üzerine bunun üzerine takibata başlatıp, müftünün Arapça kamet getirip getirmediğini sorguladı.
Aynı yıl İstanbul Fatih’te yolda yürüyen bir kadının dudaklarını sürekli kıpırdattığını fark eden bir sivil polis, peşine takılarak ne dediğini duymaya çalıştı. Kadının sessizce Salavat okuduğunu işitince, yaka paça karakola götürüp mahkemeye çıkardı. Yasak olan salavat okumaktan 3 ay hapse mahkûm edildi.
Erzurum Vilayeti Hınıs kazasında Ramazanda imamlık yapmış olan Molla Ahmed Arapça sala verdikten sonra kaçmış, bir daha da kendinden haber alınamamıştır.
Silivri kazasının Seymen köyü ziraat memuru Behçet, Arapça kamet getirmekten 1 gün hapis cezasına çarptırılmıştır.
Yozgat'ın Boğazlıyan kazasında Büyük Camii'nde Bayram namazında Arapça tekbir getiren Ali Gence'nin kastı olmayıp yanlışlıkla ağzından kaçırdığına ikna olunarak, takibat icralarına mahal olmadığına karar verilmiştir
Karamürsel'in Ayazma köyün Boşnak asıllı Bekir (Duran) Çarşı camiinde Arapça ezan okumaktan dolayı adliye sevk edildi, ancak cezai ehliyeti olmadığından serbest bırakıldı. Şahıs Arapça ezan okumaya devam edince Bakırköy Akıl Hastanesi'ne sevk edildi.
Arapça ezan okumaktan Yusufeli kazasından Hüseyin, 'şuur bulanıklığı olduğuna yönelik doktor raporu ile serbest bırakılmıştır.
27.2.1939 tarihinde Yeni Foça kazasında camide olmadığı sırada, Kâzım adında bir şahıs Arapça ezan okurken sanığın Bahriye yüzbaşı iken akıl hastalığından emekliye ayrılmış bir deli olduğu anlaşıldığından serbest bırakılmıştır…
O yıllarda Arapça ezan ve salavat getirenleri gözaltına alırken, vicdan sahibi bazı doktorlar bunlara deli veya şuuru bulanık raporları vererek cezaevine girmesine engel oluyordu.
Bunun gibi binlerce örnekler var…
18 Temmuz 1945 tarihinde Millî Kalkınma Partisi'nin kuruluşuyla başlayan çok partili hayatla birlikte Türkçe ezan ve diğer uygulamalara karşı Türkiye genelinde açık direnişler başladı. Özellikle M. Kemal Pilavoğlu şeyhliğindeki Ticaniler bu işin öncülüğünü yapıyordu.
1949 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclis'inde beklenmedik bir eylem gerçekleştirdiler.
Meclis müzakerelerinin devam ettiği sırada; dinleyici locasında bulunan iki kişi ayağa kalkıp yüksek sesle Arapça ezan okuyarak, yasağı protesto etti.
Dış basına da yansıyan bu olay,  laik cumhuriyete karşı ilk sivil başkaldırıydı.
Gazeteler TBMM’de okunan Arapça ezanı;  "görülmemiş hadise” olarak yorumladılar.
CHP tarafından getirilen ve 18 yıl süren Arapça Ezan ve kamet yasağı, 1950 yılında rahmetli Adnan Menderes Hükümeti tarafından çıkarılan 5665 sayılı yasayla kaldırıldı.
Dine yasakları kaldıran Adnan Menderes 10 yıl sonra CHP’nin kışkırtmasıyla gelen 27 Mayıs darbesiyle zalimce asılarak şehit edildi.
Onu asanlar; tıpkı geçmişte âlimleri asanlar gibi acılar içinde hakir ve zelil olarak can verdi.
İşte CHP böyle bir din düşmanıydı. Şimdi kalkmış dindar numaraları yapıyor.
Bütün bunlara şahit olan Temel Karamollaoğlu din düşmanı zalimlerle ittifak kuruyor.
Anıtkabir’e gidip, “İmanımı tazeledim” diyen Akşener ile bu CHP’ye biat eden Bay Temel’e bu kadar hadiseden sonra ne demeli?
Ne diyelim!
Benim dinim bana, senin dinin sana…
Kim kiminle beraberse onunla haşrolunur.

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 30.5.2022 10:54

İLGİLİ HABERLER