Gündem
  • 17.7.2009 01:27

ÇİN ZULMÜNDEN KAÇTI, MESUT YILMAZ ZULMÜNE YAKALANDI!.

Doktor Enver Tohti, Urumçi'deki bir hastanede doktorluk yaparken, Uygurlar arasındaki kanser vakalarının güneydeki Çin bölgelerinden neden daha fazla olduğunu merak etti ve bu konuyu araştırmaya başladı.

Araştırmalarının sonucunda Uygurların kanser hastalığına yakalanmalarına Çin'in 1964'ten 1996'ya kadar Doğu Türkistan'da yaptığı atom bombası denemelerinin sebep olduğu sonucuna vardı. Tohti araştırmalarını belgesel film haline getirdikten sonra, hakkında dava açıldı ve “devlet sırlarını ifşa etmekten 20 yıl hapis cezasına” çarptırıldı.

Hapis cezasına çarptırıldıktan sonra Türkiye'ye kaçan Tohti, 1997'te Çapa Tıp Fakültesi'nde çalışmaya başladı ancak, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın “Doğu Türkistan Çin toprağıdır” açıklaması ve ardından Çin'le yapılan anlaşmayla ‘sakıncalı' listesine alınınca İngiltere'ye kaçtı ve burada bir otelde komilik işi yapmaya başladı.

"MESUT YILMAZ YÜZÜNDEN BU İŞİ YAPIYORUM"
Londra'daki Çin Büyükelçiliği ve İngiltere Başbakanlık binası (Downing Street) önünde Uygurlara yönelik katliam protesto edildikten sonra, Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kadir'in Britanya'daki temsilcisi olan Dr. Enver Tohti ile birlikte, çalıştığı otele gidiyoruz. Bir dönem kanser üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan, hem kendi ülkesi Doğu Türkistan'da hem de Türkiye'de doktorluk yapmış olan Tohti, Londra'daki bu otelde komilik yapıyor. “Mesut Yılmaz yüzünden Türkiye'den kaçmak zorunda kaldım, şimdi bu işi yapıyorum” diyor Tohti. “Mesut Yılmaz ile kişisel bir sorununuz mu vardı?” sorusuna, “İsterseniz, Mesut Yılmaz'a gelene kadar size hayatımı anlatayım da Uygurların neler çektiğini anlayın” şeklinde cevap veriyor.

“BİZDE 2000 YATAKLI, ÇİN BÖLGESİNDE 800 YATAKLI KANSER HASTANESİ VAR”
“Ben Urumçi'de doğdum, büyüdüm. Urumçi'de 13 sene kanser cerrahı olarak çalıştım. Çalıştığım zaman kanser hastası sayısının çok fazla olduğunu gördüm ve bununun nedenini araştırmaya başladım. Araştırmalarımda Doğu Türkistan'daki kanser hastası sayısının güneydeki Çin bölgelerinden yüzde 35 daha fazla olduğunu gördüm. Bunun sebebi ise 1964-1996 yılları arasında Doğu Türkistan'da Çin'in gerçekleştirdiği 48 atom bombasıdır” diyen Tohti, Urumçi'deki kanser vakalarının artışıyla ilgili ilginç bir örnek veriyor: “1994'te, çalıştığım hastane 500 yataklıydı. Kanser hastası sayısı artınca bu sayı 2000'e çıkarıldı. Bizim hemen güneyimizdeki Çin bölgesindeki kanser hastanesindeki yatak sayısı ise 800. Orada 100 milyon Çinli yaşıyor, biz ise 20 milyonuz. Sadece bu yatak sayısı ve nüfus oranı, Doğu Türkistan'daki kanser vakalarının çok fazla olduğunu gösteriyor.”

“BELGESEL FİLM YÜZÜNDEN 20 YIL HAPİS CEZASI ALDIM”
Tohti, araştırmalarından sonra Uygurlar arasında bir hayli yüksek olan kanser vakalarıyla ilgili bir belgesel film yapıyor ve bu film büyük bir yankı uyandırıyor. Sonrasını yine Tohti anlatıyor: “Filmi yayınladıktan sonra hakkımda dava açıldı ve “Devlet sırlarını ifşa etmekten 20 yıl hapis cezasına” çarptırıldım. Devlet sırrı denilen şey de, Uygurlar üzerinde denenen atom bombası. Yani bu kararla Çin, Uygurları denek olarak kullandığını kabul ediyor. Hapis cezası alınca ben de Türkiye'ye kaçtım ve İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'nde kanser cerrahı olarak çalışmaya başladım.”

MESUT YILMAZ YÜZÜNDEN TÜRKİYE'DEN KAÇTIM
Çapa'da 1997-98 yılları arasında doktorluk yapan Tohti, neden Türkiye'de kalmadığına dair sorumuzu şu şekilde cevaplıyor: “O dönemde Başbakan olan Mesut Yılmaz, ‘Doğu Türkistan Çin'in toprağıdır' şeklinde sözler söyledi. Çin'le yapılan anlaşma gereği, Doğu Türkistanlıların Türkiye'deki tüm faaliyetlerine yasak getirildi. Ben 20 yıl hapis cezası aldığım için Çin'e gönderilmekten korktum, çünkü anlaşma gereği bizler ‘sakıncalı' kişiler olarak tanımlanıyorduk. Ben de bunun üzerine İngiltere'ye kaçtım ve buraya iltica ettim. Yıllarca doktorluk yaptığım ülkemde ve Türkiye'den sonra bu otelde şimdi komilik yapıyorum.”

“HAVAALANINDA 5 SAAT SORGULANDIKTAN SONRA GERİ GÖNDERİLDİM”
Tohti, Londra'da tanıştığı bir Türk'ün kendisine “Düzce'de hastanem var. Gel orada çalış” dediğini, 2005 yılında gittiği Türkiye'den nasıl geri gönderildiğini ise şu cümlelerle anlatıyor: “Arkadaşımın teklifini kabul ettim ve 2005 yılında Türkiye'ye gittim. Ben şu an İngiltere pasaportu taşıyorum ve bu pasaportumla gittim. Daha önce yapılan anlaşmada ‘sakıncalılar' olarak görüldüğümüz için Türkiye'deki gümrüklerde ismimiz kayıtlardaydı. Havaalanına vardığımda, pasaportumu verdim. ‘Sakıncalı' olduğum kayıtlarda çıkınca 5 saat boyunca sorguya alındım ve havaalanından dışarı çıkarılmadan İngiltere'ye geri gönderildim.”

“ESKİDEN BÖYLE DEĞİLDİ AMA ŞİMDİ TÜRKİYE UYGURLARA SAHİP ÇIKIYOR”
Tohti, Mesut Yılmaz döneminde Türkiye'deki Doğu Türkistanlılara yönelik getirilen yasakların bugün yumuşadığını söylüyor. Urumçi'deki son katliamda Türkiye'nin gösterdiği tepkiden memnuniyetini dile getiren Tohti şunları söylüyor: “Eskiden böyle değildi. Ama şimdi Türkiye Uygurlara sahip çıkıyor. Başbakan'a ‘Uygurlara soykırım yapılıyor” dediği için minnettarız. Türkiye'nin Çin ile olan siyasi ve ekonomik ilişkisini anlıyoruz ama bu ilişki, Uygurlara sırtını dönmesini gerektirmez. Türkiye bize sahip çıktığı müddetçe, daha güçlü olur. Çünkü Çin, Uygurlara destek veren ülkeleri karşısına almak istemez.”

“900 BİN UYGUR KIZI ÇİNLİLERLE EVLENDİRİLDİ”
Çin'in 50 yıldan bu yana Doğu Türkistan'da yaptığı asimilasyon ve soykırım politikasının yakın tanıklarından olan Dr. Enver Tohti, Uygurların, Çin'in “Tek çocuk politikasının” kurbanı olduğunu ise şu sözlerle açıklıyor: “Çin'deki bir çocuk politikası nedeniyle, bugün Çinli erkeklerin sayısı kadınların sayısından 50 milyon daha fazla. Çünkü Çinliler kız çocuklarını çok istemedikleri için kız çocuklarını bebekken ya da doğmadan öldürüyorlar, ille erkek çocukları olsun istiyorlar. Bu yüzden erkeklerin sayısı daha fazla. Böyle olunca Çin hükümeti, Doğu Türkistan'dan 2004'ten bugüne kadar 16-25 yaşı arasında, hiç evlenmemiş 900 bin Uygur kızını Çin bölgelerine götürdü ve buradaki Çinli erkeklerle evlendirdi. Fabrikalarda çalıştırmak ve ailelerine katkıda bulunmak için götürdüğünü söylüyor Çin ama bu kızlar oraya gittikten sonra evlendiriliyorlar. Evlenmek istemeyenlere tecavüz ediliyor. Eğer Uygur aileleri kızlarını vermek istemese bu sefer de altından kalkamayacağı yüklü miktarda para cezası veriyor. Parayı veremeyeceği için de doğal olarak hapse atılıyor.”

FABRİKA'DA EN AZ 100 KİŞİ ÖLDÜ
Enver Tohti, aynı zamanda Urumçi'deki katliamla ilgili ilk görüntüleri tüm dünyaya yayan kişi. Urumçi'deki katliam haberlerde geçince işini bırakıp hemen otelin bilgisayar odasına giden Tohti, Urumçi'deki arkadaşından aldığı görüntüleri her tarafa gönderdiğini söylüyor. Çin'in Urumçi'deki olayların üzerini örttüğünü kaydeden Tohti, katliamın nasıl başladığını ve cesetlerin nasıl toplandığını şöyle anlatıyor: “26 Haziran'da Çin'deki bir fabrikada iki Çinli kıza tecavüz ediliyor. Kimin yaptığı bilinmediği halde, Uygurları sevmeyen Çinliler hemen “Uygurlar yaptı” söylentisini ortaya atıyorlar ve 3 bin Çinli, fabrikada çalışan 600 Uygur'a saldırıyor.

“CESETLERİ KUTULARA DOLDURUP GÖTÜRDÜLER”
Çin hükümeti sadece iki kişi öldü diyor ama en az 100 kişi öldü fabrika saldırısında. Çin Hükümeti olayı araştırmadı üzerini örttü. Bunun üzerine Urumçi'de bizim öğrencilerimiz bu durumu protesto etmek için yürüyorlar. Çok barışçıl bir şekilde gerçekleşen bu eyleme polis müdahale ediyor ve rastgele ateş ediyor. Orada en az 1000 kişi öldü. Ama Çinliler, cesetleri getirdiklere büyük kutulara koyup kaldırıyor. Gece de tüm Uygur erkekleri toplanıp götürülünce bu sefer de kadınlar sokağa çıkarak isyan etti. Çin, Uygurlar Han Çinlilere saldırdı diye propaganda yaptı. ‘Terörist Uygurlar, Han Çinlilere saldırıyor' deyince, Çinliler ayaklandı ve Uygurlara saldırdı. Ama Çin bunu dünyaya bu şekilde yansıtmıyor.”


VAKİT

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:14

İLGİLİ HABERLER