Ekonomi
  • 31.1.2004 12:03

DANIŞTAY: EL KONAN DEMİRBANK'I SAHİPLERİ HORTUMLAMAMIŞ, MERKEZ BANKASI BATIRMIŞ

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun Demirbank'ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devrine ilişkin Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu'nun (BDDK) kararının iptal istemini reddeden 10. Daire kararını bozma gerekçeleri belli oldu. Danıştay 10. Dairesi, Cıngıllı Holding Anonim Şirketi'nin, Demirbank'ın TMSF'ye devredilmesine ilişkin BDDK kararının iptali istemiyle açtığı davayı reddetti. Kararın temyiz istemini görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 10. Daire'nin kararını oyçokluğuyla bozdu. İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun gerekçeli kararında, Kasım 2000'de yaşanan kriz öncesinde Demirbank'ın mali bünyesinde herhangi bir sorun bulunmadığı, devir işlemlerinden 20 gün önce uluslararası denetim kuruluşu Standart&Poors tarafından o güne kadar Türk bankalarına verilen en yüksek not düzeyinin verildiği kaydedildi. Bankanın krizin başladığı 22 Kasım 2000'de 34 yabancı bankadan oluşan bir gruptan 140 milyon dolar yeni sendikasyon kredisi almak suretiyle o gün itibariyle borçlanma yeteneği bulunduğuna işaret edilen kararda, Demirbank'ın krizin başlamasıyla birlikte bankalar yeminli murakıplarınca izlemeye alındığı anımsatıldı. -DEVİRDEN ÖNCE BANKAYA ÖNERİLER- Kararda, portföyünde yüksek miktarda taşıdığı devlet iç borçlanma senetleri nedeniyle borçlanma yeteneği azalan ve ciddi bir likidite sıkışıklığı içine giren Demirbank'a, Merkez Bankası'nın Hazine adına düzenleyeceği geri alım ihalesini, 20 Şubat 2002 vadeli kağıtlar için önceden faiz oranını açıklayarak gerçekleştirmesi durumunda bankaya likidite sağlanacağının önerildiği kaydedildi. 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nda bankaların likidite sıkışıklığına düştüğü durumda alınabilecek tedbirlere ilişkin maddelerin yer aldığı ifade edilen kararda, Bankalar Yeminli Murakıpları'nın, Demirbank'a fona devredilmesinden önce bu tedbirlerin alınmasını önerdiği kaydedildi. Kararda, bankanın mali durumunun herhangi bir tedbir alınsa dahi düzeltilemeyeceği, Merkez Bankası'na karşı yükümlülüğünü yerine getiremediği, faaliyetlerine devamının mali sistemin güven ve istikrarını tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle söz konusu tedbirlerin uygulanmadığına ve fona devredildiğine işaret edildi. -''TAKAS İŞLEMİ YAPILSAYDI...''- Gerekçeli kararda, şöyle denildi: ''Oysa banka fona devredilmeden önce bankanın portföyünde bulunan devlet iç borçlanma senetleri nedeniyle faizler üzerinde yoğun baskı yapmasının önlenmesi ve bankanın piyasalardan çekilmesi amacıyla 20 Şubat 2002 tarihli devlet kağıtlarının bir anlamda takas yoluyla banka portföyünden çıkarılması önerildiği halde takas işlemi o dönemde gerçekleştirilmemiş olup, banka fona devredildikten sonra 18 Haziran 2001'de tüm bankalar için gönüllü takas uygulamasına gidilerek bankalar önemli ölçüde rahatlatılmıştır. Gerek 11 Mayıs 2001 tarihli Mali Bünye Raporu'nda gerekse 19 Eylül 2002 tarihli Devlet Denetleme Kurulu Raporu'nda 18 Haziran 2001'de yapılan takas işleminin sonuçları Demirbank'ın elinde bulunan devlet kağıdı portföyüne uygulanmış olsaydı, bankanın karlılığı ve likidite ihtiyacı anlamında herhangi bir sorunun yaşanmayabileceğinin belirtildiği görülmektedir.'' -''PİYASALARA DÖNMESİ GÖZ ARDI EDİLDİ''- Kararda, Demirbank'la aynı durumda olan ve Merkez Bankası'na karşı repo dönüş yükümlülüğünü yerine getiremediği için 6 Aralık 2000'de işlem yapma yetkisi kaldırılan Ulusalbank'a, bir gün sonra tekrar işlem yapma yetkisi tanındığı ve bankanın fonlanmasına devam edildiği belirtilerek, aynı koşullara sahip Demirbank için ise piyasalara tekrar dönme seçeneğinin göz ardı edildiği vurgulandı. -MÜŞTERİLERE KARŞI YÜKÜMLÜLÜK- Kararda, şunlar kaydedildi: ''emirbank'ın fona devredilmeden önce herhangi bir bireysel veya kurumsal müşterisine karşı yükümlülüğünü yerine getirmediğine dair bir tespit ya da iddiada bulunulmadığı anlaşılmıştır. Kasım 2000'de yaşanan krize kadar mali bünyesinde ciddi bir sorun olmayan, hazine borçlanmasının güvence altına alınması amacıyla piyasa yapıcı bir banka olarak devlet iç borçlanma senedine yönelen, riskli kredilerin toplam kredilere göre çok fazla olmadığı, aktif kalitesinin yurtdışındaki 5 iştirak bankası göz önüne alındığında yüksek olduğu görülen, ayrıca hissedarlarının banka kaynaklarına yönelmediği anlaşılan Demirbank'ın içinde bulunduğu likidite sıkışıklığının aşılabilmesi için Bankalar Kanunu'nun 14. maddesinin 2. fıkrası kapsamına alınması ve bireysel ve kurumsal müşterilerine karşı kendi iç varlığını kullanarak tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olduğu dikkate alınmak suretiyle, bankacılık faaliyetine devamının sağlanması mümkün iken bankanın likidite dengesini kurmasını sağlayacak seçenekler araştırılmaksızın ve alınabilecek önlemler alınmaksızın bankanın fona devredilmesine dair tesis edilen dava konusu işlemde belirtilen yönüyle hukuka uyarlık görülmemiştir.'' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:33

İLGİLİ HABERLER