Gündem
  • 27.7.2015 21:35

Davutoğlu'ndan net uyarı

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATV-A Haber televizyonu ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakanlar Kurulu toplantısında ele alınan konulara değinen Davutoğlu, Bakanlar Kurulu'nda geçtiğimiz hafta teröre karşı mücadele bağlamında başlattığımız operasyonları kapsamlı bir şeklide ele alındığını belirtti. Toplantıda ilgili Bakanların brifing verdiğini anlatan Davutoğlu, bu brifingleri almasının ardından bundan sonra atılacak adımlar konusunda geniş bir değerlendirme yapıldığını ifade etti. Davutoğlu, bundan sonra özellikle teröre karşı alınacak önlemler konusunda somut konuların görüşüldüğünü ifade etti. Davutoğlu, bugünlere nasıl gelindiğini doğru tahlilini yapılması ve hedeflerin ortaya konulması gerektiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Şu ana kadar sürdürdüğümüz yaklaşımı bundan sonra da kararlı şekilde devam ettireceğiz ve Türkiye'nin kimden gelirse gelsin, hangi nitelikte olursa olsun, hangi niyetlerle yapılmış olursa olsun bütün terör faaliyetleri karşısında Türkiye'nin güvenliğini sağlayacak her türlü tedbiri almaya kararlıyız" ifadelerini kullandı.

Operasyonların eş zamanlı gerçekleştirildiğini ifade eden Davutoğlu, "Güvenlik birimlerimizle toplandık ve konuyu masaya yatırdık. Sürekli teyakkuz halinde durmak durumundayız. Terör örgütleri eş zamanlı olarak durdurulmazsa prim vermiş olursunuz. İstismarların önünü açmış olursunuz. Etnik yapımızla oynadıkları yerleri başlarına yıkarız. Özel Güvenlik Toplantısı’na giderken, askerimizi şehit ettiler. DAEŞ’i cezalandırmak, vatandaşlarımıza saygımızın bir gereği. PKK, DAEŞ ve DHKP-C’ye karşı işte sesimiz çıktı. Operasyonlarımız halkın sesidir. Demokrasinin sesidir. Artık Türkiye bir hafta önceki Türkiye değildir. Artık herkes ayağını denk alsın. Birileri heveslenmesin" diye konuştu.

ABD'nin koalisyon ülkelerinin lideri olarak İncirlik Üssü'nü kullanma talebi ve Türkiye'nin hassasiyetlerine ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Bu mutabakat geçen hafta gerçekleşti. Bu mutabakatla yaşanan terör olayı karşısında bizim aldığımız operasyon kararı ve uygulamaları arasında bir irtibat yok. Aylardır süren bir müzakere vardı. Türkiye'nin bu konulardaki hassasiyetleri belli. DEAŞ'a karşı yürütülecek stratejinin entegre stratejinin içinde doğru bir yere oturması, Suriye'nin geleceği konusunda ortak bir perspektifi barındırmamız. Yani eğer Suriye'de bu şartlar devam ederse bugün DEAŞ örgütünü yok etsek dahi yarın başka bir örgütün çıkarabileceği şartlar varlığını sürdürmesi halinde kesin bir çözeme ulaşılmış olmaz. Yine Türkiye'nin en önemli meselesi gelen bir mülteci akınının durması ve mümkünse gelen mültecilerin geri dönmesini sağlayacak güven ortamının oluşması. DEAŞ yok edilse dahi Suriye rejimi bu zulmü devam ettirdikçe bu da sağlamak mümkün değil. Dolayısıyla ABD ile yaptığımız müzakerelerde hep bu konularda ortak bir zemin oluşturmaya çalıştık ve geldiğimiz noktada öyle bir zeminin oluştuğu kanaati hasıl oldu ki Eğit-Donat faaliyetine başladık Mayıs'tan itibaren orada çalışma yürüyor. Aynı şekilde bir hava koruma, güvenli alan, konusunda belli bir ortak yöne doğru mutabakat sağlandı. Bunlar bir araya getirildiğinde aradaki görüş ayrılıklarının giderildiği, Türkiye'nin de teröre karşı mücadele iradesinin açık bir şekilde gösterebileceği şartların oluştuğuna kanaat getirdik. İncirlik Üssü'nün ve gerekli olan işbirliği imkanlarının oluştuğuna kanaat getirdik. Önümüzdeki günlerde de askerlerimiz arasında yapılacak görüşmelerde, neye ihtiyaç hissediliyor, bu mücadele nasıl sürdürülecek, hangi imkanlar sunulacak bunlar kararlaştırılıp çalışmalara hemen başlanacak" şeklinde konuştu.

"BİZ, ARTIK TÜRKİYE SINIRLARINDA DEAŞ'I GÖRMEK İSTEMİYORUZ"
Davutoğlu, güvenli alan oluşturulmasına ilişkin, "Uçuşa yasak bölge bizim eskiden beri savunduğumuz bir argümandı. Şu anda söz konusu olan eğit donat faaliyetiyle ılımlı muhalefet unsurlarının, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) takviye edilmesi, o yapıya da bir aircover diyeceğimiz hava güvenliğinin sağlanması ki bu hava güvenliği olmaksızın ılımlı muhalefet unsurlarının kontrolü ele alması mümkün değil. Biz, artık Türkiye sınırlarında DEAŞ'ı görmek istemiyoruz. Bu sınırlarda kimin olması lazım o zaman. Koalisyon güçleri, Türkiye müzahir grupların yer alması lazım bu da ılımlı muhalefet. Suriyelilerin kendi ülkelerini savunması, Suriyeli muhalefetin ve bahsedilen bölgelerde kontrolü ele alması. Esas itibarıyla dayanılan stratejik temel bu olacak" dedi.

Yarın NATO Konseyi'nin Türkiye'nin talebi doğrultusunda toplanmasını değerlendiren Davutoğlu, "Daha önce de birkaç kez Suriye bağlamında, bu tür istişare için NATO'yu toplantıya çağırdık. Türkiye-Suriye, Türkiye-Irak sınırı nihayetinde NATO'nun da koruma yükümlülüğünde olan bir sınır. Dolayısıyla, buradaki gelişmelerle ilgili olarak NATO Konseyi'ni toplantıya çağırdık. Biz yaptığımız operasyonlar ve Türkiye'ye yönelik tehditler konusunda bilgi vereceğiz. Bu anlamda bir operasyonel karar çıkmasından daha çok bütün müttefik ülkelerin Türkiye'nin niyetini doğru algılaması ve Türkiye ihtiyaç hissettiğinde güvenlik gerekçelerini karşılayacak şekilde yürütülen mücadeleye destek vermesi. Dün, son operasyonların başlamasından bu yana birçok diplomatik temasta bulunduk. Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte bir işbölümü içinde bütün dünya liderlerine ulaşarak niyetlerimizi izah ettik. Yarın da bu temaslarımız sürecek. NATO bu bağlamda önemli. Türkiye, sınırlarında patriot füzelerini getirme gerekçemiz Suriye'den gelen tehdit karşılığındaydı. Bu, NATO'nun sağladığı bir imkan. Bütün bu siyasi aktörler, başta NATO Genel Sekreteri olmak üzere, Türkiye'nin verdiği mücadeleyi hem haklı bulduklarını hem de her türlü desteğe hazır olduklarını bize ifade ettiler. Böyle bir mücadele sürdürürken iki şey önemli. Birisi kendi halkınızın desteği, ilk andan itibaren Perşembe günü, bugüne kadar yoğun bir halk desteğiyle muhatabız. İkincisi uluslararası destek ve bu anlamda meşruiyetin kuvvetli olması. Bugün DEAŞ, PKK, DHKP-C'ye karşı da yürüttüğümüz mücadele hem yoğun bir halk desteği hem de uluslararası destek var. Dolayısıyla bu mücadeleyi kesin neticeler alınıncaya kadar sürdüreceğiz. Nedir kesin neticeler? Bu netice, madem çözüm süreci bağlamında gündeme getirildiği için, özellikle de HDP bugün de bunu ifade etti. 2013 Mayıs'ında verilen söz tutulacak. Bütün silahlı unsurlar Türkiye'yi terk edecek. Çatışmasızlık dediğiniz şey ancak bu yolla sağlanır. Çatışmasızlık kendisi bizatihi kendisi bir değer değildir. 2013 Mayıs'ında Türkiye sınırlarının dışına çıkması gereken bütün silahlı unsurlar Türkiye'yi terk edecek. Nedir netice? Türkiye sınırında DEAŞ mevcudiyeti görmek istemiyoruz. Nedir netice? DHKP-C'nin, birçok işadamı, birçok siyasimizin devlet adamının ölümünden de sorumlu bir örgüt olarak Türkiye'de aktivitelerini tümüyle sona erdirecek şekilde terör tehdidinin bertaraf edilmesi. Dikkat ederseniz, 3 boyutlu, 3 terör örgütünü hedef alan yoğun bir mücadeleye girmiş bulunuyoruz. Halkımızın burada verdiği destek önemli" şeklinde konuştu.
Uluslararası alanda şu ana kadar Türkiye'nin bu operasyonlarına açık tavır alan bir ülkenin olmadığını belirten Davutoğlu, şu ana kadar 121 ülke ve uluslararası örgütten açık taziye mesajı, destek ve işbirliği mesajının geldiğini söyledi.

"PKK, ABD, TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN DA TERÖRİST ÖRGÜTTÜR"
Başbakan Davutoğlu, ABD'de Washington Post Gazetesi'nde yer alan Türkiye ile ABD arasında varılan mutabakatın içerisinde 'güvenli bölgenin oluşturulması' ve Wall Street Journal'ın 'ABD, PKK'nın müttefikidir' haberlerine ilişkin, "Bir kere ABD PKK'nın müttefikidir' diyen kimse, kime yakın olursa olsun ABD'nin normlarını ve aldığı kararları ya bilmiyor ya da başka bir oyunun içindedir. PKK, ABD'ye göre terörist örgüt olarak tanımlanmaktadır. PYD ile ilgili Suriye bağlamında DEAŞ'a karşı verilen mücadelede karşılıklı bir çıkar alanı oluşturulmuş olması ayrı bir tema. PKK, ABD, Türkiye AB açısından da terörist örgüttür. Yaptığımız her temasta ve bizim operasyonlarımız üzerine yapılan açıklamalarda ABD, PKK'ya karşı yürütülen operasyonları desteklediğini ifade etmiştir. Bunun tartışılacak bir tarafı yok" dedi.

"(ESAD'IN AÇIKLAMALARI) BU, HEM BİR İTİRAFI HEM DE ACİZİYETİNİ ORTAYA KOYAN BİR RESİM"
Beşar Esad'ın 'ordusunun zayıfladığı' yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, "Bu, hem bir itirafı hem de aciziyetini ortaya koyan bir resim. Bir ülkenin devlet başkanı, ülkeyi korumak için, onun kavramlarını kullanıyorum, koruyacak asker, insan unsuru bulamıyorum diyorsa bu şu demektir, o devlet başkanı o ülkenin insanını korumak için ikna edemiyorum demektir. İki, artık onu koruyacak iradede bir ordu yok demektir. Yani, Suriye ordusunu öylesine yanlış bir savaşın içine soktu ki Esad, kendi halkıyla savaşan bir ülke ayakta kalamaz. Her halükarda bu ifade Esad döneminin bittiği anlamına geliyor" diye konuştu.
Terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye ile sıkıntının birkaç boyutu olduğunu anlatan Davutoğlu, birincisinin ideolojik farklılık olduğunu söyledi. Çok az ülkede hem demokrasi hem çoğulculuk hem ekonomik kalkınmanın bir anda yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, Türkiye'de bir başarı hikayesinin yaşandığını, millet ile devletin buluştuğu, ekonomik kalkınmayla sosyal refahın buluştuğu bir başarı hikayesinin olduğunu söyledi. Bunun DEAŞ ideolojisinin antitezi olduğunu belirten Davutoğlu, çoğulculuğu reddeden bir ideolojinin zemin bulmasının çok zor olduğunu dile getirdi. İkincisinin Türkiye'nin bölgesel istikrarın en önemli teminatı olduğunu kaydeden Davutoğlu, üçüncüsünün de Suriye içinde Türkiye'nin toplumun geniş kesimlerine dayalı bir dönüşümü öngördüğünü, DEAŞ'ın bütün bir Suriye toplumunun önce ayrışmasını, sonra çoğulculuğa izin vermeyen bir anlayışı savunduğunu ifade etti. 

HDP'NİN TERÖR OLAYLARI KARŞISINDAKİ TUTUMUNA ELEŞTİRİ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, son günlerde yaşanan terör olayları karşısında HDP'nin takındığı tutumu eleştirerek, "Suruç saldırısından itibaren dörtlü deklarasyon için çağrıda bulundum. Neden HDP bu deklarasyona evet demedi. Niye terörü bir kez dahi kınamadı? Niye Ceylanpınar'daki iki genç fidanımızın şahadetine sessiz kaldı? Çünkü, PKK'dan korkar” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATV-A Haber televizyonu ortak yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, bölgede yaşanan gelişmelere dikkati çekerek, Türkiye'nin bir istikrar adası olarak kalmayı başarabildiğini bundaki en önemli güç kaynağını 'demokrasi' olduğunu ifade etti. Suruç'ta olduğu gibi Türkiye'nin çok büyük acılar yaşadığını anlatan Davutoğlu, DHKP-C'nin, PKK'nın yaptıklarının bilindiğini söyledi. Burada halkın kendi içinde sosyal dokusunu sağlam tutması, güvenlik birimlerinin profesyonelce bütün bu risklere karşı tedbir almasının önemli olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, halkın kaygılanmaması gerektiğine işaret etti. Her an risklerle karşı karşıya olunduğunu anlatan Davutoğlu, son Suruç saldırısı sonrasında da bütün gece Emniyet birimleriyle ayakta kaldıklarını belirtti. Davutoğlu, Türkiye içerisinde çeşitli illerde yapılan operasyonlarda gözaltı sayısının bini aşmasının sorulması üzerine, "Şu ana kadar bin 50 gözaltı var, 50-60 civarında bir yabancı uyruklu var. Türkiye kapalı bir ülke değil. Türkiye, yılda 40 milyonu aşkın turiste ev sahipliği yapıyor, dolayısıyla çok sayıda yabancı uyruklunun Türkiye'de bulunmasından daha doğal bir durum yok. Bunları kabul ederken başka ülkelerde olduğu gibi, isimler üzerinden bile bir filtreleme yapamazsınız. Demokratik ülkede herkesin giriş ve çıkış şartları var. Buna rağmen Türkiye çok sayıda yabancı savaşçıya karşı mücadele yürüttü, yürütmeye de devam ediyor. 10 bini aşkın yabancının ülkeye girişi yasaklandı" dedi.
Savaş uçaklarının Kuzey Irak'ta PKK kamplarına yaptığı operasyonlara değinen Başbakan Davutoğlu, "(Türk uçaklarının sivil insanları hedef alıyormuş gibi bir izlenim yaratılması) Bunlar bir gün Türkiye seçim sonrasında hükümeti kurma görevi almış Başbakan olarak bu çalışmaları yürütmektense dönüp güvenlik operasyonlarını tercih etmiş olamam. Ne oldu Türkiye'de? 7 Haziran'dan bu yana Türkiye'de PKK'nın giriştiği terör eylemi sayısı 281 yani yaklaşık günde 6 terör eylemi gerçekleştirmiş. Ben MİT, Emniyet raporlarını okumadan gece uyamam. Yeni bir döneme hazırlanırken, tansiyon düşmüş koalisyon çalışmaları yapılırken, birileri bu dönemi bir terörün ve kaosun yaygınlaşması için fırsat olarak telakki etti. Sanki Türkiye'de geçiş dönemi var, etkin tedbir alamaz diyen zihniyet Türkiye'de terör olaylarını tırmandırdı. Yeni seçilen bazı milletvekilleri koruculara gitti, rövanşist hesap sormaya kalktılar. Bazıları sınıra gidip meşru güvenlik birimlerine hesap sormaya kalktılar. Bazıları ki TIR'ları, her gün TIR'lar yakılıyor. Her gün neredeyse bu haberleri kanıksayan bir ortam oluşturmaya çalıştılar. Askerlerimize, polisimize saldırmaya başladılar. Bunlar yokmuş gibi Türkiye durduğu yerden bir operasyon başlatmadı" diye konuştu.
DEAŞ, PKK ve DHKP-C'nin ayrı birer terör örgütü olarak görüldüğünü anlatan Davutoğlu, "Ama baktığımızda her üçü de Türkiye'nin sosyal kesimini istismar ederek teröre yöneltmeye çalışıyor. DEAŞ denilen örgüt, ideolojik degmotizmle Sünni Müslüman kesimleri teröre sevk etmeye çalışıyor. PKK, etnik bir ayrımla devletine ülkesine bağlı Kürt vatandaşlarımız üzerinde terör estirmeye çalışıyor. DHKP-C de bu ülkeye bağlı Alevi vatandaşlarımızı istismar ederek kaosu tırmandırmaya çalışıyor. Görünüşte bunları hedefleri ayrı görülebilir üçünün anlayışında 'Şimdi Türkiye'yi kaosa sürükleyebiliriz" şeklinde konuştu.

"DHKP-C SON DÖNEMDE KANDİL'DE EĞİTİM ALMAYA BAŞLADI"
"Bu tabloyu gören birisi gereğini yapmazsa sonraki nesillere hesap veremez" diyen Davutoğlu, "Eş zamanlı operasyonlara başladık. Aylardır biz her türlü ihtimale hazır olmalarını söylüyorduk. Bu üç terör örgütü eş zamanlı olarak durdurulmazsa birine yaptığımız başka bir istismara yol açar. Sadece DEAŞ'ı vurup PKK'yı vurmazsanız, Ceylanpınar'da iki tane polisimizi gece yarısı şehit edenlere prim vermiş gibi olursunuz. PKK'ya vurup DEAŞ'ı vurmazsanız bir sürü istismarın önünü açmış olursunuz. DHKP-C ise son dönemde Kandil'de eğitim almaya başladı. Birileri Türkiye'nin etnik ve mezhebi dokusuyla oynamaya kalkarsa oynadıkları yerleri başlarına yıkarız. Burada DEAŞ'a dönük başladı operasyon, çünkü DEAŞ 32 vatandaşımızı katletti. Bunun kimliğinin ortaya çıkmasıyla birlikte, DEAŞ olduğundan şüphe götürmeyince, Şanlıurfa'da yaralıları ziyaret ettiğimde de söylemiştim, gereken tedbiri almaya karar vermiştik. Özel güvenlik toplantısına Perşembe günü giderken bir de askerimizi şehit ettiler, artık DEAŞ'a dönük caydırıcı gücümüzü göstermemiz hem devlet olmanın hem de vatandaşlarımızın hayatını korumamız bağlamında vecibe bağlamını almıştı. DEAŞ'ı cezalandırmak bizim vatandaşlarımıza duyduğumuz saygının gereği. PKK da bu kaos içinden kendine prim çıkarmaya çalıştı. Ne yaptı? Adıyaman'da bir askerimizi şehit ettiler. Ceylanpınar'da iki askerimizin şehit edilmesi, bu iki kardeşimiz orada Ceylanpınar'da halkın güvenliği için hayatını ortaya koyuyordu" ifadelerine yer verdi.

"HERKES AYAĞINI DENK ALMALI"
DEAŞ'ın yaptığı terör saldırısının bütün Türkiye'ye dönük olduğunu belirten Davutoğlu, "Ama bu cenazelerimizden birçoğunda terör propagandasını yaptılar. Bir cenazenin karşılanmasında da açık bir şekilde kalaşnikoflu, yüzü kapalı gösteri yapmaya çalıştılar. Şu mesajı vermeye çalıştı DHKP-C, nasıl PKK gece yarısı sabaha doğru polisimizi evinde şehit ederek ben her yeri basar, kamu görevlisini öldürürüm gibi bir mesaj. Nasıl DEAŞ, ben senin askerini sınırda vururum ama sesin çıkmaz gibi mesaj verdiyse DHKP-C de ben İstanbul'da silahla dolaşırım yüzümü kapatırım sesini çıkaramazsın. İşte sesimiz çıktı. Bizim yaptığımız operasyon halkın sesidir. Şimdi sesimiz çıktı, Kandil'i bombalarken de çıktı. Yaptığımız operasyonlarla sesimiz çıktı. Artık Türkiye, bir hafta önceki Türkiye değildir. Herkes ayağını denk almalı" diye konuştu.

MHP VE CHP GENEL BAŞKANLARINI OPERASYONLAR HAKKINDA BİLGİLENDİRMESİ
Muhalefet partisi genel başkanlarını, özellikle MHP ve CHP Genel Başkanlarını bilgilendirdiğini ve gösterilen tutum karşısında kendilerine teşekkür ettiğini belirten Davutoğlu, "Bugün hepimizin ortak bir pozisyonda buluşma günü. Suruç saldırısından itibaren dörtlü deklarasyon için çağrıda bulundum. Neden HDP bu deklarasyona evet demedi. Niye terörü bir kez dahi kınamadı? Niye Ceylanpınar'daki iki genç fidanımızın şahadetine sessiz kaldı? Çünkü, PKK'dan korkar. Onun PKK tarafından yapıldığını bildiği için PKK'ya karşı hiçbir şey söyleyemez bunlar. Onlar söyleyemeyebilirler ama biz söyleriz" açıklamasında bulundu.

"KİMSE, BİR DAHA TÜRKİYE'NİN HERHANGİ BİR YERİNDE SİLAHLI GÖSTERİ YAPMA İMKANI BULAMAYACAK"
Her türlü tedbirin alınacağına dikkati çeken Davutoğlu, "Dün de bugün de Gazi Mahallesi'nde istismara sebebiyet verdiler. Dün ve bugün valimizle her an temas halindeydim. Oradaki cemevi yetkilileri, dedeleriyle de valimiz temas halindeydi. Bütün Alevi vatandaşlarımızın Sünni vatandaşlar gibi dini vecibeleri yerine getirmeleri haklarıdır. Eğer birisi dokunacak olursa karşısında bizi bulur ama bir cenaze merasiminde silahlı gösteri yapılıyorsa bu Aleviliği de karşıdır, Sünniliğe de Müslümanlığa da karşıdır. Bir yerde taşlar atılıyorsa bu en fazla cenaze merasimine saygısızlıktır. Kimse artık İstanbul'da bir daha Türkiye'nin herhangi bir yerinde silahlı gösteri yapma imkanı bulamayacak" dedi.

HDP'NİN DÖRTLÜ DEKLARASYON ÇAĞRISINA YANIT VERMEMESİ
HDP'nin dörtlü deklarasyon çağrısına yanıt vermemesi ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın bugünkü açıklamalarını değerlendiren Davutoğlu, "Bir kere şu anda tam da aslında bu ifadeler onların oyununun bozulduğunu gösteriyor. Şöyle hesap ediyordu, yüzde 13 oy aldık, arkamızda PKK var, onu da söylediler kendileri. Onu yanlarına koydular. Türkiye'de de belirsizlik var, bu belirsizlik döneminde alanda öyle emrivakiler yapalım ki kamu görevlileri korksun ve sinsin ama en önemlisi de orada yaşayan çoğu Kürt kökenli vatandaşımız korksun ve sinsin. Öyle bir terör estirelim ki bir taraftan Ankara'da demokrasi oyunu oynayalım ama Diyarbakır'da seçim akşamı kalaşnikoflarla yeri göğü inletelim. Ben, kendisini ziyaret ettiğimde söyledim hadi seçim başarısı kazandığına inanıyorsunuz, kalaşnikofun seçim başarısıyla ne alakası var. Hiçbirşey söyleyemedi" diye konuştu.
"Geçen Perşembe, TSK, emniyet birimleri, istihbarat birimleri mükemmel denilecek bir operasyona imza atmışlardır" diyen Davutoğlu, "Devletin yek vucüt olduğu, devletle birlikte milletin taleplerinin karşılandığı ve milletin güvenlik ihtiyaçlarına devletin cevap verebildiği bir hafta yaşadık. Çarşamba günkü Türkiye'nin psikolojiyle bugünkü Türkiye'nin psikoloji bir değil artık" ifadelerine yer verdi.
Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"45 günün dolması için beklesek, bu Türkiye'de başıbozukluk kaos hali demek. Kimsenin öldürme yetkisi yok. Biz alırız adalete teslim ederiz. Ama bunlar tuttular, kaos çıkarmak, hedef o kişiyi öldürmek onun üzerinden kaos çıkarmak. Kaos ortamında Türkiye'yi belirsizliğe yönlendireceklerdi. Terörün temsilciliğini siyasi parti yapamaz. Terör örgütü de neredeyse cezalandırılır. Türkiye'de çözüm süreci bağlamında yeni bir çerçeve oluşturulması isteniyorsa onu da söylediler, müzakereyle çözülmeyecek hiçbir şey yok, o zaman bunu PKK'ya söylesinler, terör örgütlerine söylesinler. 'Biz artık seçilmiş milletvekilleriyiz, size artık ihtiyaç yok' desinler."
Başbakan Davutoğlu, "Bunun üzerinden benim irademi zayıflatacaklarını düşünüyorlarsa Allah bu nefesi alıp vermeyi bana vermişse bir dakika ömrüm kaldığını ya da bir dakika sonra görevi iade edeceğimi bilsem bu ülkeye zarar verecek bir olay olduğunu bildiğimde önce kararı verip imzayı atarım, ondan sonra hakka teslim olurum, görevi başka arkadaşa veririm ki görünüşte öyle bir durumda söz konusu değil. Hükümet koalisyon kurarsak da yine AK Parti iktidarı devam edecek, Başbakanlık makamı anlamında söylüyorum. Geçici hükümet kurulması halinde orada partiler oranda olacak. Seçime gidilirse de millet karar verecek" dedi.

BAHÇELİ'NİN HDP'NİN KAPATILMASI İÇİN YARGITAY'A YAPTIĞI ÇAĞRI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin HDP'nin kapatılması için Yargıtay'a yaptığı çağrıya ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, "Partilerin kapatılmasına ilkesel olarak karşıyım. AK Parti de karşıdır. Teröre, şiddete bulaşmışsa kişisel olarak onu sorumlu kılan anayasa yapacaktık ama destek olmadılar. Teröre destek gibi bir çerçeve de var. Hiçbir siyasi partinin kapatılmasını doğru görmem, hukuki olarak yürüyecek olan süreç ise bizden bağımsız bir süreçtir. Hukuki olarak bu, bizim yetkimizde olan bir husus değil. Bağımsız yargı kendi görevini yapar. HDP'nin şu dersi artık çıkarması lazım. 80 milletvekili gibi önemli bir milletvekili sayısına sahip olan bir parti artık kitleselleşmeyi öne çıkarmalı. Yani, daha önce Türkiyelileşmek dediler, bunu dedikten sonra Türkiye'yi hedef alan terör örgütün sözcüsü gibi davranmamak durumdalar" şeklinde konuştu.

"SİLAHLI GRUPLAR TÜRKİYE'DEN ÇIKSIN, ONDAN SONRA BÜTÜN SÜRECİN ÖNÜ AÇILIR"
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir şekilde niyet iyi olmayınca, süreç o niyete tabi olmaya başlıyor. (İmralı'ya) Gittiklerinde kendilerini aktör haline getirme çabası içindeler. Silahlı gruplar Türkiye'den çıksın, ondan sonra bütün sürecin önü açılır. O vakte kadar herhangi birşey talep etme hakları yoktur."
"Niye silah bize bunu izah etsinler?" diye soran Başbakan Davutoğlu, hala Türkiye'yi kaosa sürüklemek isteyen bölücü terör örgütüyle karşı karşıya olunduğunu ifade etti.

MEDYA GRUPLARININ TEHDİT EDİLMESİ
Medya gruplarına yapılan tehditleri değerlendiren Davutoğlu, "Çünkü onlar çok sesliliğe alışkın değiller. Herkesi eleştirmeyi istiyorlar ama kendilerinin eleştirilmelerine tahammülleri yok. Şiddeti yaygınlaştırdıkça kaos ortamının çıkacağını düşünüyorlar. Yapılan saldırıları şiddetle kınadığımızı ifade edeyim. Bu saldırılarla hedeflerine ulaşamazlar. Her yerde özgürlükten bahseden Demirtaş, 'İktidara gelirsek bu medyaya gel koyacağız' dedi. Bunların hepsi gerçek yüzlerini gösteren işaret" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, paralel devlet yapılanmasına karşı yürütülen mücadele ve paralel yayın organlarının yaptığı haberlere ilişkin, "PKK'ya karşı ve teröre karşı olan çalışmalarımızı eleştiriyorlar. Bu operasyonlarda sivil kayıp olmamıştır. Kandil'de sivil ne arar? Ne yapmak için oradadır, bunların herkesin sorması lazım. Kürt medyası susturuluyor diye haber yapıyor, ne alakası var? Türkiye'de medya var" açıklamasında bulundu.

OPERASYONLAR KONUSUNDA GÖREVLENDİRİLEN HEYETİN CHP VE MHP LİDERLERİNE BİLGİ VERMESİ
Operasyonlar konusunda görevlendirilen heyetin MHP ve CHP liderlerine bilgi vermesine değinen Davutoğlu, "Bugün sabah da gidecek heyetle toplandım. Sayın Hakan Fidan Türkiye'de önemli bir devlet kurumunun başındadır. Her iki lider tarafından da olumsuz algı oluştuğu kanaatinde değilim. Görüş ayrılıklarımız olabilir ama birbirimize nezaketimizde birbirimize aykırı durumun oluşmaması lazım. HDP sorabilir, bizi niye bilgilendirmediler? Önce saflarını seçsinler sonra bilgilendiririz. Terörün mü Türkiye Cumhuriyeti'nin safındalar mı? Verdiğmiz bilgiyi nereye servis edebilirler ondan emin olalım. Belirleme olmadan ve devletin kamu görevlileri öldürülürken sesi çıkmamışken tabii bu konuda bizim tutumumuz açık olur. Sen askerimizi öldüreni savunursan, biz askerimize git ona bilgi ver demeyiz" şeklinde konuştu.

KOALİSYON GÖRÜŞMELERİ
Koalisyon görüşmelerine değinen Davutoğlu, "Vatandaşlarımız rahat olsun, Türkiye'de görevini yapan bir hükümet var. Arkadaşlarımız yoğun bir mesai harcıyor. Cuma günü, CHP ile görüşme yapacak olan heyeti çağırdım. Görüşmeye neye önem vermeleri gerektiğini söyledim. Bir taraftan da bu görüşmelerinin nasıl gittiği konusunda bilgi aldım. inşallah yarın da tekrar bir araya gelecek arkadaşlarımız CHP ve AK Parti temsilcileri. İnşallah iyi netice hasıl olur. Bizim görevimiz hükümeti bir an önce kurmaktır. Görüş ayrılıklarımız belli. Bu görüş ayrılıklarını gidermek için güven ortamının oluşması lazım. Ümit ederiz ki en kısa zamanda bu hükümet kurulur. Hükümeti kurarız, bunu başarırsak hep beraber Türkiye'yi idare ederiz. Kurulamaması durumunda da nasıl bir yol haritası olduğunu Anayasa, kanunlar çerçevesini çiziyor. O zaman da Türkiye'yi bunalıma sokmayacak alternatifler için çalışmaya devam edeceğiz" açıklamasında bulundu.
Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti:
"Bütün ayrılıklar giderilip de bir parti haline dönüşmeyeceğiz. Her parti kendi doğrusunu muhafaza edecek, bir uzlaşma alanında ülkeyi yönetebilir miyiz diye ona bakacağız. Dolayısıyla şunlarda anlaşamadık hükümeti kuramayız diyemeyiz. Herkes kendi hareket alanını bilir, o çerçevede yapılır. Hükümet farklılıklar üzerine inşa edilecek bir süreçtir koalisyon sürecinde."

 

Güncellenme Tarihi : 18.3.2016 19:10

İLGİLİ HABERLER