Gündem
  • 11.5.2004 17:17

DENKTAŞ: KKTC'Yİ TANIYAN TÜRK HÜKÜMETİ, RUM CUMHURİYETİ'Nİ TANIRSA BİZE DOKUNMAZ

LEFKOŞA - Cumhurbaşkanı Denktaş, bu sabah Bayrak Radyo Televizyon Kurumu'nun (BRTK) birinci radyo kanalında canlı gerçekleştirilen ''Açılım'' programına katılarak, Kıbrıs konusunda gelinen son aşamayı değerlendirdi ve içteki gelişmelerle ilgili görüşlerini dile getirdi. Bir soruya karşılık, Başbakan Mehmet Ali Talat başkanlığındaki CTP/BG-DP koalisyon hükümetinin dışta başlattığı diplomatik atak çerçevesindeki görüşmelerle ilgili bilgi sahibi olduğunu ve Başbakan'la dış ziyaretleriyle ilgili görüştüğünü söyleyen Cumhurbaşkanı, ''Temas oldu. Aynı zamanda yaptığı görüşmelerin notları günü gününe geldi. Onun için ne olduğundan haberdarız. Dün yemekte benimle beraberdi. Biliyoruz. Daha da görüşeceğiz'' dedi. Cumhurbaşkanı, Rumların KKTC liderlerinin uluslararası alanda gördüğü ilgiye gösterdiği haksız tepkiyle ilgili olarak, ''Başbakan'ın ve Dışişleri Bakanımızın bu tür temasları bir adım ileri olmaktır. 'Lider, lider' diye bizim makam taytılımızı kullanmaksızın onun liderlik taytılının arkasına saklanarak yürüttüler şimdiye kadar. Şimdi ben İsviçre'ye tam yetkiyle Başbakan ve Yardımcısı'nı gönderince o kırılmış oldu. Şimdi Başbakan'la karşı karşıyadırlar. Efendim kendisine 'Başbakan' demiş diye Powell, dünyayı ayağa kaldırdı Papadopulos. Ve Powell da veya sözcüsü, 'Biz bir gerçeği ifade ettik, yahut bir sürçülisan eyledik' kabilinden bir gerileme yapmak mecburiyetinde kaldı'' diye konuştu. Denktaş, ''Hiç dinlememek lazım. 'Ben, Başbakan olarak geliyorum, Dışişleri Bakanı olarak geliyorum. Böyle muamele görmek istiyorum. Böyle muamele görmeliyim' diye yürümeleri lazım. Şimdiye kadar kimse Başbakan'ın makamına gitmezdi. Bizdeki diplomatlar, De Soto o kapıyı kırdı ve gitti. Şimdi başka diplomatlar makamına gidecek, kendisini görecek. Bunlar ileri adımlardır, ama bunlara kanıp da esas haklarımızdan vazgeçmemek lazımdır'' dedi. ''1 Mayıs sonrasında Kıbrıslı Türkler AB mahkemelerinde dava açarsa mal olarak veya tazminat olarak bunun karşılığını alabilecekler mi?'' şeklindeki soruya da Denktaş, ''Alabilecekler tabii. Bunun için diyorum ki, haberimiz olsun, ne yaptığınızı, ne yapıldığını bilelim, bunları takip edebilelim, çünkü ileride Rumlarla bir hesaplaşma olacaktır. Bu hesaplaşma öyle ferdi, 'Ben işimi hallettim, Allahaısmarladık' yok. Şimdi kapılar açıldı. Zaten gidip satmış olanlar varsa ve burada karşıtı bir mal-mülk çıkacak meydana. Artık herşeyi görebilecek duruma geldik. Kendilerinin de dediğim gibi bizim vasıtamızla yürümek kaydıyla Rumu Avrupa İnsan Hakları'na kadar takip etme, davalarını takip etme, tazminatlarını almak da adil olacak'' şeklinde cevap verdi. İç siyasette yaşanan son gelişmelere dikkat çekilerek, ''Hükümet çoğunluğunu yitirmiş durumda. Hükümetin devamı için bir formül bulunabilir mi, yoksa erken seçim sözkonusu olabilir mi?'' şeklindeki soruya karşılık da Denktaş, kendi görevinin varolan mevcut hükümeti desteklemek olduğunu belirterek, ''Hükümet kendi içindeki krizi, olumsuzlukları halletmek icin gereğini yapar. Benden yardım isterse, tavsiye isterse gelir konuşuruz. Ama benim, 'şöyle yapınız, böyle yapınız, böyle olsun, niçin böyle oldu' demek hakkım ve yetkim yok. Onun için biz de bunu seyrediyoruz'' dedi. Hükümetten icraat beklendiklerini belirten Dektaş, ''Bütün mesele nedir? İcraattır. Çünkü kaç aydır şimdi hükümettirler, pek az icraat yapabilmişler. Haklı olarak dış meselelere önem verilmiştir. Referandum, referendum sonrası gelişmeler, ziyaretler, temaslar... Bunlarla meşgul olmuşlardır. Ama icraat gerekmektedir. Şimdi biliyor musunuz ki, Türkiye'nin burada yatırımlar için getirdiği paranın yarısından çoğu Türkiye'ye iade edildi, kullanılamadı. Çünkü seçim, referandum, bilmem ne kaideleriyle hükümetler gereğini yapamadı ve çok büyük yatırımların parası müddeti dolduğu için ve kullanılmadığı için tekrar bütçeye iade edilmek zorunda kaldı'' diye konuştu. Denktaş şöyle devam etti: ''Onun için çok acele projelere eğilmek lazım. Dün konuşuyorduk, elektrik konusu büyük bir önem arzetmektedir. Trafoların değişmesi lazım. Yıllardır bunun sıkıntısını çekiyoruz. Hatta yeni bir santral bile lazım diyorlar. Onun için bunların projelerini süratle hazırlayıp parası varolduğuna göre, süratle bunlara eğilmeleri lazım. Yapılacak çok iş vardır. Kendileri dış temaslarla daha da meşgul olacaklarsa, hiç olmazsa bir heyet kurmaları lazım hükümetin içerisinde. Kendileri yokken dahi işler yürüsün. Başka çaresi yok'' Denktaş, başka bir soru üzerine, KKTC'nin Cumhurbaşkanı olduğunu ve devletle egemenliğe kim dokunursa karşısında kendini bulacağını söyleyerek, ''Ben Cumhurbaşkanıyım. Devletin başıyım ve devletin korunmasıyla, egemenliğin korunmasıyla mükellef bir insanım. Devlete, egemenliğe dokundukları zaman bağırırım. Dokunmasınlar kendileriyle beraberim, yürürüm. Destek olurum. Yardımcı olurum. Devlete ve egemenliğe, halkımızın self-determinasyon hakkına, Kıbrıs'ta iki halktan biri olduğumuz konusuna gölge düşürmesinler'' dedi. ''Türkiye, Rum tarafını tanıyıp tanımama konusunda nasıl bir strateji izlemeli?'' şeklindeki soruya ise Denktaş, ''KKTC'ni tanıyan Türk Hükümeti, bu Cumhuriyet'in komşusu bir Rum Cumhuriyeti'ni tanırsa bize dokunmaz. Ama tanıdığı nedir? Bizim hudutlarımıza kadar yetkisi olan Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıyor demektir'' yanıtını vererek, şöyle dedi. ''Zaten sayın Başbakan da böyle birşey, bir beyanında bulundu zannedersem. Bir beyanatı olmuştu. 'Bütün dünya tanıyor biz tanımasak ne olur' gabilinden. Onun üzerine biz araya girdik ve 'efendim bizi tanımaya devam edeceğinize gore, bizim bir kaybımız olmaz' Rum Cumhuriyeti'ni dediğim gibi, hudutlarımıza kadar olan yetkisiyle tanıdığınızda, Rum düşünsün kabul eder mi etmez mi bir tanımayı diye bir şey var. Yani orada bir komplikasyon var ve çon kaydıyla Rumu Avrupa İnsan Hakları'na kadar takip etmk hukuki ve siyasi sorunlar içeren bir durumdur. Türkiye herhalde bunları incelemektedir'' diye cevap verdi. Denktaş, programın sonunda gençlere seslenmek istediğini belirterek, şöyle dedi:: ''Gençler mirasyedi olur. Babadan büyük servet bulan bir genç. Bunun nasıl kazanıldığını, yılların nasıl harcandığını, hayatın nasıl heba edildiğini, bu servetin birikimi için, bunun farkında değil, onu bulmuştur ve 'har vurup harman savurma' derler buna ve bir gün açıkta kalır. Bu yaşanmış hikayedir. Biz biliyoruz bunları. İsim vermek istemez, ama birkaç çok zengin ailenin çocuklarının nasıl açıkta kaldıklarını, nasıl perişan olduklarını biz bilen, yaşamış insanlarız.'' dedi. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:11

İLGİLİ HABERLER