Gündem
  • 12.5.2004 13:42

DEP DAVASININ GEREKÇELİ KARARI AÇIKLANDI

Edinilen bilgiye göre, Ankara 1 No'lu DGM'nin sayfalık gerekçeli kararında, iddianamede yer alan suçlamalara, dosya içeriğindeki delillere, DEP'lilerin 1994 yılında sonuçlanan ilk yargılamadaki savunmalarına ve karara yer verildi. Gerekçeli kararda, Zana, Dicle, Doğan ve Sadak'ın, bölücü terör örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 168/2. maddesi ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ''ceza artırımını'' öngören 5. maddesi uyarınca 15'er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldıkları anımsatıldı. DEP'lilerin avukatlarından Yusuf Alataş'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ihlal kararları doğrultusunda yeniden yargılama talebinin kabul edildiği belirtildi. AİHM'nin, hüküm kurulduğu tarihte DGM heyetinde askeri üye bulunması nedeniyle mahkemenin bağımsız ve tarafsız olmadığını kabul ettiği, ancak 1999 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle askeri üyenin heyetten çıkarılmasıyla bu gerekçenin ortadan kalktığı kaydedildi. İHLAL KARARLARI GİDERİLDİ DGM hakimlerinin birinci sınıf olup tarafsız ve bağımsız oldukları belirtilen kararda, ''Hakim ve savcıların atanmasında siyasi iktidarın hiçbir etkisi yoktur. Hükümlüler hakkındaki iadei muhakeme talebini bu nitelikleri taşıyan hakimler inceleyerek karara bağlamışlardır. Böylece AİHM'nin bu ihlal nedenleri giderilmiştir'' denildi. Hükümlülere ek savunma hakkı verilmediğine ilişkin ihlal kararıyla ilgili değerlendirmede, yeniden yargılamada hükümlü avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için istedikleri kadar süre tanındığı, savunmalarını yaparken de hiçbir kısıtlama yapılmadığı anlatıldı. Hükümlülerin davanın son üç duruşmasına kendi istekleriyle katılmadıklarına işaret edilen kararda, insan haklarına aykırı olacağından dolayı DEP'lilerin duruşmaya zorla getirilmedikleri ifade edildi. İlk yargılamada tanıkların mahkeme huzurunda dinlenilmediği, sanıklara ve avukatlarına soru sorma hakkı tanınmadığına ilişkin ihlal nedeninin de yeniden yapılan yargılamada tüm tanıklar dinlenilerek, DEP'lilere ve avukatlarına soru sorma imkanı tanınarak ortadan kaldırıldığı kaydedildi. Kararda, yeniden yargılamada dinlenilen 49 tanığın ifadelerine yer verildi. EYLEMLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ Gerekçeli kararda, deliller karşısında hükümlülerin eylemleri yeniden değerlendirildi. Hükümlülerden Leyla Zana'nın Bekaa'daki PKK kampına giderek terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğü, siyasi eğitim gördüğü ve bazı eylem ve söylemlerde bulunduğu ifade edilen kararda, Zana'nın eylemlerinin yoğunluk ve süreklilik arz ettiği, silahlı çete niteliğindeki PKK örgütünün üyesi olmak suçundan cezalandırılmasının doğru olduğu belirtildi. Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak'a yönelik suçlamalara, dosya kapsamında yer alan eylemlerine değinilen kararda, bu hükümlüler hakkında verilen kararın da doğru olduğu ifade edildi. LOJMANLARI ÖRGÜT EVİ GİBİ KULLANDILAR Kararda, hükümlülerin, DGM'lerin bağımsız mahkeme olmadığını, siyasi bir mahkeme olduğunu, siyasi iktidardan gelen emir ve talimatlar doğrultusunda hareket ettiğini, fikirlerinden dolayı yargılanıp ceza aldıklarını savunduklarına yer verilerek, şöyle devam edildi: ''Mahkememizce bu kabul görmemiştir. DGM'ler Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda belirtilen devletin yargı kuvveti içinde yer alan tarafsız, bağımsız mahkemelerdir. Türk milleti adına karar verir. Kararları, ancak bir yüksek mahkemece denetlenir. Açık bir deyimle DGM'nin kararına ancak yüksek Yargıtay dokunabilir. DGM'ye hiçbir makam, hiçbir merci ve kişi emir ve talimat veremez. Hiçbir öldürme veya yaralama olayına katılmayan, sadece PKK örgütünün merkez komitesinde yer alıp örgütü sevk ve idare edenler fikir suçlusu mu sayılacaktır? Hükümlüler, PKK'nın kurmak istediği Kürt devletinin yöneticisi gibi hareket ederek, emir ve talimat almak üzere Bekaa Vadisi'ndeki Abdullah Öcalan'ın kapısına gitmişler, ondan aldıkları talimatları Türkiye'de faaliyet gösteren PKK örgüt mensuplarına ulaştırmışlardır. Milletvekilliğinden ve yasama dokunulmazlığından istifade ederek, TBMM lojmanlarını örgüt evi gibi kullanarak, teröristleri evlerinde barındırmışlar, göz hastalıklarını tedavi ettirmişlerdir. Örgüte katılacak kişileri milletvekili lojmanlarında toplayarak, onların örgüte katılmalarını sağlamışlardır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde oturan ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin yanında yer alan Kürt kökenli vatandaşlarımıza devletin yanından ayrılarak, PKK saflarında yer almalarını sağlamak için tehdit ve baskı uygulamışlar, yurtdışında yapılan toplantılarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine propaganda yapmışlardır.'' EYLEMLER YOĞUN VE SÜREKLİ Eski DEP milletvekillerinin, milletvekili yemin törenindeki tutum ve davranışları ile giydikleri kıyafetlerin de değerlendirildiği gerekçeli kararda, DEP'lilerin PKK'nın kurmak istediği Kürt devletinin varlığını kanıtlamaya çalıştıkları, fikirlerini ''PKK'nın silahı'' gibi kullandıkları belirtildi. Kararda, ''Hükümlüler, organize olarak örgüt disiplini içinde hareket etmişlerdir. Eylemleri yoğunluk ve süreklilik arzetmektedir. Eylemleri TCK'nın 168/2. maddesinde belirtilen yasadışı silahlı PKK terör örgütünün sair efradı olmak suçunu oluşturur'' denildi. Gerekçeli kararda, DEP'lilerin eylemlerinin karşılığının Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve AİHS'de bulunmadığı savunularak, uluslararası sözleşmeler açısından milletvekillerinin eylemleri değerlendirildikten sonra şu tespitlerde bulunuldu: ''Konuşmaları, beyanatları, yayımladıkları bildirgeleri ve yazılarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti toprakları üzerinde yaşayan ayrı dili ve kültürü olan ve özellikle vatanını kurtarma ve kurma yolunda savaş veren bir Kürt ulusunun varlığını dile getiren hükümlülerin araçları farklı olsa bile amaçlarının silahlı çete niteliğinde bir terör örgütü olduğundan kuşku duyulmayan PKK örgütünün Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarından bir bölümünün ırk ve bölge mülahazaları ile devlet egemenliğinden ayırıp bu bölgede ayrı bir devlet kurmak şeklindeki amaçlarıyla özleştirildiği, hükümlüler Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın faaliyetleri uluslararası sözleşmelere de aykırıdır.'' Kararda, hükümlülerin süreklilik gösteren faaliyetlerinin tür ve nitelikleri dikkate alındığında, PKK'nın siyasi kanadında yer alan, fikirlerini PKK'nın silahı olarak kullanan örgüt üyeleri olduğu ifade edildi. Gerekçeli kararın ''hüküm'' bölümünde 8 Aralık 1994 tarihli hükmün, CMUK'un 341/1. maddesi uyarınca tasdik edilmesine oybirliğiyle karar verildiği, infazın ertelenmesi taleplerinin de reddedildiği belirtildi. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:11

İLGİLİ HABERLER