Gündem
  • 6.10.2005 19:13

DEVLET BAHÇELİ : "HÜKÜMET AB ENDEKSLİ BİR ERKEN SEÇİM PLANLIYOR"

SAFURE CANTÜRK
ANKARA  - Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 3 Ekim süreci ile 5-6 ay zaman kazanmayı amaçlayan hükümetin, AB'ye karşı sahte bir kahramanlık yaparak erken sürecini başlatabileceğini söyledi. Hükümete "Korkunun ecele faydası yok" diye seslenen Bahçeli, AB Müzakere Çerçeve Belgesi'ni ise ağır bir dille eleştirdi.


MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyerek, Avrupa Birliği ile ilgili son gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye'nin çok ağır bir bedel ödeyerek, sonu ve geleceği olmayan çıkmaz bir yola girdiğini söyleyen Bahçeli, Türk kamuoyuna bir 'milat' olarak pazarlanan 3 Ekim'in Türkiye'nin önüne hangi tuzakları getirdiğini zamanla daha iyi görüleceğini ifade etti.

 "Türk milleti er ya da geç acı gerçeklerle yüzleşecektir" diyen Bahçeli, Türk halkının Avrupa Birliği konusunda ağır bir psikolojik baskı altına alındığını ve görülmemiş bir çapta beyin yıkama operasyonu başlatıldığını kaydetti.

 Bahçeli, AB'nin Türkiye'yi eşit haklara sahip bir üye olarak içine almak istemediği ve bu konuda siyasi irade gösteremediğinin açıkça ortada olduğunu vurgulayarak, bu amaçla Türkiye'ye hakaret ve küstahlık derecesine varan ağır muamelelerin reva görüldüğünü söyledi. AK Parti Hükümeti'nin Türkiye'nin onurunu, haysiyetini ve milli çıkarlarını hiçe sayan siyasetinin Türkiye'ye bu noktaya getirdiğini belirten Bahçeli, 3 Ekim sürecini de içi boşaltılmış hayal bir yolculuğunun sanal bir ara istasyonu olarak tanımladı.


Bahçeli, Lüksemburg'a başları dik gittiklerini söyleyen AK Parti Hükümeti'nin aslında Türkiye'nin başını öne eğdiklerini belirterek, "Bu ilkesiz hükümet için sonun başlangıcı olan 3 Ekim, Türkiye'de erken seçim sürecini hızlandıracaktır. AK Parti ile hesabımız seçim sandığının başında görülecektir" diye konuştu. Hükümetin baskılara direnerek Türkiye'nin çıkarlarını koruduğu görüntüsü vermek ve Türk milletini yanıltmak için büyük bir saptırma kampanyası yürüttüğünü ifade eden Bahçeli, AB'nin müzakere belgesinde yer alan tüm ağırlaştırılmış şartlarının önceden bilindiğini kaydetti. Ermeni konusu başta olmak üzere, Kıbrıs ve Ege konusunda Türkiye'nin tamamen abluka altına alındığını belirten Bahçeli, hükümetin bu konular karşısında tam bir sessizliğe büründüğünü söyledi.

"HÜKÜMET İMTİYAZLI ORTAKLIK TARTIŞMALARI İLE DİĞER AĞIR ŞARTLARI KAMUOYUNDAN SAKLADI"
Bütün tartışmaların 'imtiyazlı ortaklık' ve Rumlar'ın 'NATO' dayatmaları üzerine odaklandığını vurgulayan Bahçeli, böylelikle hükümetin AB Müzakere Çerçeve Belgesi'nin içerdiği diğer ağır şartları ve dayatmaları kamuoyundan sakladığını iddia etti. Çerçeve belgede Ege konusunda Türkiye'nin önüne yeni bir dayatmayla çıkıldığını vurgulayan Bahçeli, "Belgenin 6. paragrafında Türkiye'nin iyi komşuluk ilişkilerine mutlak bağlı kalması gereğinin altı çizilmiş ve Ege sorunlarının Yunanistan'ın istediği şekilde Adalet Divanı'na götürülmesi şartı getirilmiştir. Ege paragrafı, belgede müzakerelerde ilerleme sağlanması için Türkiye'nin yerine getireceği bir yükümlülük olarak vurgulanmış ve ilk defa Ege konusu Kopenhag kriterleriyle eş değerde bir kriter haline getirilmiştir. Bu nokta kamuoyundan saklanmış, hükümet yetkilileri bunun da üstünü örtmüştür" şeklinde konuştu.


AB Müzakere Çerçeve Belgesi'nin Kıbrıs konusunda Türkiye'ye üç adet çok ağır fatura çıkartıldığını ifade eden Bahçeli, Türkiye'den sahte Kıbrıs Cumhuriyeti'ni hukuken ve kayıtsız şartsız tanıması talebi ile Türkiye'den KKTC ile ilişkilerini kes, Rumlar'la resmi diplomatik ilişki kur dayatması yapıldığını kaydetti. İkinci faturanın, Rum bayraklı gemi ve uçaklarla ilgili olduğunu söyleyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:


"Kıbrıs Türkleri'ni haksız ambargolar altında inleten AB, Türkiye'nin deniz ve hava limanlarını Rum bayraklı gemilere ve Rum uçaklarına açması şartını getirdi. AB, Türkiye'ye bu iki dayatmanın gereğini yapması için bir tarih ve uygulama talimatı da verdi. Türkiye'nin buna uyup uymadığı 2006 yılında denetlenecek. Türkiye bu yönde adım atmazsa 3 Ekim'de başlatılan sanal süreç o noktada kesilecektir. Ayrıca son olarak AB'nin Kıbrıs deklarasyonu, Türkiye için de bağlayıcı olacak şekilde AB müktesebatının parçası haline de getirilmiştir. Bu husus müzakere çerçeve belgesinin 10. maddesinde açıkça belirtilmiştir."


Bahçeli, AK Parti'nin kayıtsız şartsız teslimiyetinden iştahı kabaran AB'nin son anda Rumlar'ın NATO üyeliği için de peşin söz ve açık söz istediğini belirterek, AB Müzakere Çerçeve Belgesi'nin 7. maddesinde Türkiye, Kıbrıs Rumları'nın uluslararası kuruluşlara üyeliği önünde engel olmayacağı, veto hakkını kullanmayacağı taahhüdünde bulunulduğunu hatırlattı. "AKP bunu içine sindirmiş, Ancak Türk milletini aldatmak için buna bir kılıf bulması için AB yetkililerine ricacı olmuştur. Son gece yaşanan gecikme, böyle bir ambalaj arayışından kaynaklanmıştır" diyen Bahçeli, AB dönem başkanının bu konuda yaptığı açıklamanın ise resmi belge niteliği taşımadığını savundu. Bahçeli, bu madde ile birlikte, Rumlar'ın NATO ile ilişkileri konusu karar için NATO Konseyi'nin önüne geldiğinde, Türkiye'nin de ABD ve diğer ülkeler gibi oy ve veto hakkından peşinen vazgeçtiğini ve diğer üyelerin istemesi durumunda da Rumlar'ın NATO'ya üye olabileceğini söyledi.

"NATO'DAKİ OY HAKKINDAN VAZGEÇEN TÜRKİYE KIBRIS'TA GARANTÖRLÜK HAKKINDAN DA VAZGEÇMİŞTİR"


Türkiye'nin veto hakkından peşinden vazgeçmesinin önümüzdeki süreçte Rumlar'ın NATO'ya üye olmasını sağlayacağını ve bunun sonunda da Türkiye'nin, 1960 Kurucu Antlaşmaları'yla Kıbrıs üzerindeki garantörlük hakkını, bundan sonra sürdüremeyeceğini kaydetti. Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:


"Bu yaptığınız Rogers Anlaşması'ndan da beterdir. Kıbrıs'ta garantörlük hakkından vazgeçen Türkiye, Kıbrıs'a askeri müdahale hakkından da vazgeçmiş sayılacaktır. Bu durumda, KKTC'deki Türk askeri varlığının hukuki meşruiyeti ve geleceği ne olacaktır? Bunları idrak edemeyen bir başbakanın Türkiye'nin milli çıkarlarını koruduğunu iddia etmesi mümkün değildir. Türkiye işte böyle utanılacak bir duruma sokulmuştur."


Bahçeli, çerçeve belgenin 'Hukuken bağlayıcı olsun veya olmasın, AB kurumlarının beyanları ve kararlarının Avrupa müktesebatının bir parçasıdır ve Türkiye'nin bunları benimsemesi gerekir' şeklindeki 10. maddesini hatırlatarak, Avrupa Parlamentosu'nun Ermeni soykırımı ile ilgili verdiği kararın hukuki olmadığını savunan hükümeti yalancılıkla suçladı. "Başbakanın siyasi ahlaka sığmaz diye sinirlendiği gerçekleri, biz de siyasi ahlak adına bir kere daha kendisine hatırlatmak isteriz" diyen Bahçeli, Başbakan Erdoğan'a şöyle seslendi:


"Kabul ettiğiniz belgede müzakerelerin ucunun açık olacağı, nasıl sonuçlanacağının bilinemeyeceği net bir şekilde yer almıştır. Müzakereler başarısız kalırsa, Türkiye'nin AB kurumlarına mümkün olduğu kadar sıkıca bağlanması da bu belgede vurgulanmıştır. Aynı şekilde, AB'nin Türkiye'yi içine alma, hazmetme ve sindirme kapasitesi olup olmadığına bakılacağı da, bir kriter olarak önümüze konulmuştur. Bu noktada diğer aday ülkelerden farklı olarak Türkiye'ye yapılan ayrımcılık, hazmetme kapasitesi kavramının, müzakere sürecinin her aşamasını kontrol edecek bir ilerleme ölçüm kriteri olarak önümüze getirilmesi olmuştur. Diğer taraftan, serbest dolaşım, AB fonlarından yararlanma ve tarım gibi alanlarda Türkiye'ye karşı daimi kısıtlamalar getirileceği de yine bu belgede açıkça belirtilmiştir. İmtiyazlı üyeliğin alternatif olmaktan çıktığını ve tam üyelik perspektifinin çok açık olarak belgede yer aldığını söyleyen başbakana şimdi sormak istiyoruz: Bütün bunlar, tam üyelik hedefinden sapan imtiyazlı ortaklık yolunun işaretleri değilse, bunlar ne anlama gelmektedir? Çok açık bir tam üyelik perspektifinde bu unsurlara yer verildiği nerede görülmüştür? Başbakanın sinirlenmekten başka bu sorulara vereceği bir cevap yoktur. Belgede yazılanların, adı büyük harflerle ve bu kelimelerle konmadan, açık bir özel ilişki tarifi olduğunu aslında kendisi de bilmektedir. Ancak, 'aldatan bizden değildir' sloganının sahibi başbakanın siyasi ihtirası bunu itirafa manidir. Türk milleti bütün bu yaşananları değerlendirecek ve bu kere aldanmayarak seçim sandığında hükmünü verecektir."

"BİTKİSEL HAYATA GİREN AK PARTİ SUNİ TENEFFÜSLE YAŞAMAYA ÇALIŞIYOR"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, 3 Ekim sonrası döneme ilişkin endişelerini de dile getirerek, Türkiye'nin risklerle dolu tehlikeli bir yola sokulduğunu söyledi. AK Parti'nin siyasi geleceğini kurtarmak, siyasi ömrünün biraz daha uzatmak ve üç beş ay zaman kazanmak için bile bile ülkeyi bu yola sürüklediğini iddia etti. Bitkisel hayata giren AK Parti'nin, suni teneffüsle yaşamaya çalıştığını ve bu nedenle 3 Ekim sürecine bir nefes borusu gibi can havliyle sarıldığını söyleyen Bahçeli, "Ülkenin onuru ve milletin hukukunun korunmasından bahseden başbakan, siyasi gelecek hesabıyla ülkenin geleceğini tehlikeye atmıştır. Milletin hukuku, AKP rant hukukuna kurban edilmiş, Türk milleti çok ağır bir ipotek altına sokulmuştur" dedi. Hükümet, siyasi gelecek hesabıyla çok ağır şartları ve dayatmaları kabul ettiğini ve AB'ye her manada teslim olduğunu iddia eden Bahçeli şöyle devam etti:


"Şimdi, tahsilat dönemi başlamıştır. Vadesi gelen bütün bu faturalar taksit taksit Türkiye'nin önüne getirilecektir. Bölücü tahriklerin, AB'den aldıkları cesaretle yeniden sahneye çıkmaları beklenmelidir. AB, bu alandaki faturaların da takipçisi olacaktır. Diyarbakır macerasının faturası da başbakanın önüne getirilecektir. Türkiye'de etnik kimlikle siyaset yapılması, bölücü akımların Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taşınması tartışmaları hız kazanacaktır. Böyle bir ortamda, Türkiye'nin karşısındaki bölücü terör sorununa, siyasi çözüm bulunması, bu konuda İmralı ile diyalog kurulması, teröristlere genel siyasi af çıkarılması baskıları ve çağrıları artacaktır. Bu süreçte İmralı canisinin yeniden yargılanması dayatmasının önümüze getirilmesi de beklenmelidir."


3 Ekim sonrası Türkiye'yi 'Bekleyelim ve Görelim' diye değerlendiren Bahçeli, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin Kıbrıs konusunda daha çok sıkışacağını, Türkiye'nin imzaladığı Kıbrıs Ek Protokolü'nün meclisin onayına sunulacağını hatırlattı. Konunun meclisin önüne geldiğinde AK Parti'li vekillerin içtikleri kutsal yemine sahip çıkarak onurlu bir tavır sergilemelerini isteyen Bahçeli, ayrıca 2006 yılında Türkiye'nin Rum gemi ve uçaklarına limanlarını açmaması durumunda da sanal 3 Ekim sürecinin askıya alınacağını kaydetti. "Bu noktada AKP Hükümeti için bir karar ve kader anı gelecektir. Ya buna da bir kılıf uydurarak, bu dayatmayı kabul edecekler ya da AB süreci kesilecektir" diyen Bahçeli, 3 Ekim süreci ile 5-6 ay zaman kazanmayı amaçlayan hükümetin, AB'ye karşı sahte bir kahramanlık yaparak erken sürecini başlatabileceğini ifade etti. 


AK Parti'nin AB endeksli bir erken seçim planı yaptığını vurgulayan Bahçeli, "Türkiye'nin AKP siyasi kamburundan kurtulmak için kaybedeceği zaman yoktur. Bıçak kemiğe dayanmıştır. Bu bakımdan en kısa sürede erken seçime gidilmesi artık kaçınılmaz ve ertelenemez bir zarurettir. Buradan başbakana sesleniyorum. Türkiye'nin geleceğini ateşe atmamak için seçim sandığını derhal Türk milletinin önüne getirin. Kendinize ve politikanıza güveniyorsanız seçimden kaçmayın. Bunu yapmasanız Türkiye'de yaşanacak tehlikeli gelişmelerin vebali bütünüyle omuzlarınızda olacaktır. Bu hesap er veya geç bir gün mutlaka sorulacaktır. Korkunun ecele faydası yoktur" açıklamasını yaptı.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:58

İLGİLİ HABERLER