Medya
  • 24.8.2019 17:36

Ebû Bekr-i Sıddık (Radıyallahü anh) Hazretleri'nin cennetteki köşkü

Gazeteci Metin Özer'in derlediği Mirac seri yazısında bugünde sıra yine cennette.. Peygamber Efendimiz cennette gördüğü köşkleri 4 halifesine böyle müjdeledi..

EBÛ BEK-İ SIDDIK (RADIYALLAHÜ ANH) HAZRETLERİNİN CENNETTEKİ KÖŞKÜ

Peygamber Efendimiz Anlatmaya devam buyurdu;
Bana sekiz cenneti arz ettiler.. 
O cennetlerin adı şu idi..
1. Firdevs Cenneti
2. Me’va Cenneti
3. Adn Cenneti
4. Naim Cenneti

Şu cennetler ise saraylar ile bağlar ve bahçelerden ibaretti..
5. Dar’üs Selâm (Selâm Yurdu)
6. Dar’ül Celâl (Celal yurdu)
7. Dar’ül Karar ( Karar yurdu)
8. Dar’ül Huld (Daimi yurt)

Bağ ve bahçe olan cennetlerin her birisinde; gökteki yıldızlar ile yerde ve yabanda olan kumlar sayısında çimler ve bostanlar vardı.
Arş-ı Rahman cennetin tavanıdır.
Bana yalnızca Adn cennetindeki Köşkleri gösterdiler.
Buradaki köşklerin sayısı göklerde olan yıldızların sayısı kadardı.
O köşklerin pek çoğu, ashabım ve ümmetimin ismine idi..
Her köşk, yerle sema arası kadardı.
Cebrail o köşkleri gösterdi ve şöyle dedi;
- Ya Resûlullah; Şu falanın köşküdür, şu da falanın köşküdür.
Böylece onları birbir tayin etti.
Bu köşklerin içerisinde bir köşk gördüm.
Cümlesinden yüksek ve büyüktü.
Cebrail’e , “Bu köşk kimindir?” diye sordum...
O Ebû Bekir Sıddık’ndır” dedi.
Daha sonra ; Ömer’in, sonra Osman’ın ve en sonunda Ali’nin köşklerini gösterdi.
Mirac dönüşü Resûl-u Ekrem Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz,  Hazreti Ebû Bekir Sıddık’a  ( Radıyallahü anh) şöyle buyurdu;
- Ey Ebû Bekir, cennette senin kasrını (Köşkünü) gördüm. Kızıl altındandı..
Onda olan lütufları, hazırlanan ihsânları müşahede ettim.

Bunu duyan Hazreti Ebû Bekir ( Radıyallahü anh) şöyle dedi;
- O kasrın sahibi sana fedadır Yâ Resûlullah.
Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem daha sonra Hazreti Ömer’e (Radıyallahü anh) dönüp şöyle dedi;
- Senin Kasrını da gördüm. Yakuttandı. Orada çokça huri vardı. Onları görünce senin kıskançlığını düşündüm.
Sonra Hazreti Osman’a döndü ve şöyle buyurdu;
- Seni her semada gördüm. Cennetteki kasrını da gördüm. Mütalaa ettim.
En sonunda Hazreti Ali’ye döndü;
- Yâ Ali, senin suretini Dördüncü semada gördüm. 
Bunu Cibril’e sordum, şöyle dedi;
Yâ Resûlullah, melekler Ali’yi görmeye müştak oldular. Onun için Yüce Hak, Ali’nin (Radıyallahü anh) suretinde bir melek yarattı ve dördüncü semaya bıraktı. 
Ta ki melekler gelip kendisini ziyaret edeler..

Peygamber Efendimiz Hazreti Ali’ye dönerek devam buyurdu;
Yâ Ali sonra senin kasrına girdim. Bir ağaçtan yemiş alıp kokladım. Oradan bir huri çıktı, perdesini çekti..
Ona , “Sen kimsin?” diye sordum.
O huri şöyle cevap verdi;
- Senin kardeşin  ve amcanın oğlu Ali için yaratıldım Yâ Resûlullah.
Seyyid’ül – kavneyn Resûl’üs –Sakaleyn İmam’ül – Harameyn  Resûlullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz bundan sonrasını şöyle anlattı;
- Önümde bir ayak sesi işittim.

Cebrail’e, “Bu ayak sesi kimindir?” diye sordum.
Cebrail şöyle cevap verdi;
- Yâ Resûlullah, müezzininiz Bilâl’in ayak sesidir.
Rivayet odur ki ; Resûlullah Efendimiz Hazreti Bilal’e şöyle sordu;
- Mirac’a çıktığım gece cennette ayağının sesini işittim.
Sen ne amel ettin ki o rütbeye nâil oldun?

Hazreti Bilal (Radıyallahü anh) şöyle cevap verdi;
- Ya Resûlullah, fazladan bir amelim yoktur. Ancak her abdest bozduğumda hemen yeniden abdest alırım. Her abdest aldığımda ise iki rekat namaz kılarım.
Bunun üzerine Resûlullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz şöyle buyurdu;
- İşte seni önümde yürüten de bu amelindir.
Bu arada önümde yine yürüyen bir ayak sesi daha işittim. 
Durumu Cebrail’e sordum. Cebrail şöyle dedi;
- Bu ansardan sabırlı bir hatunun ayak sesidir. O ki, Milhan’ın kızı Gamsa’nın ayak sesidir.
Yine orada gördüm ki ; Zeyd bin Amr bin Nüfeyl’in iki büyük menzilesi var..
Bunun sebebi şu idi; Birisi İsa’nın şariatı ile amel ettiğinden ötürü verilmişti. Diğeri de ben Resûl olup da İsa’nın şeriatını kaldırınca bana amel ettiği için verilmişti.
İş bu sebeplerden ötürü kendisine iki derece ihsan olundu.

Bu arada inciden yapılma kubbeler gördüm. Bunların toprağı miskten idi.
Cebrail’e sordum; “Bunlar kimindir
- Ümmetinden imamlar ve müezzinlerindir. (Bu işi Allah rızası için yapan gerçek imam ve müezzinler)
Bu arada şunu da gördüm;
Cafer bin Ebu Talip, meleklerle uçup duruyordu.
Cennette amcam Hamza’yı gördüm. Bir sedire dayanmış halde oturuyordu.
Hatice’yi cennet nehirlerinden bir nehir üzerinde inciden bir köşk içerisinde gördüm.
TUBA AĞACI

Cennet içerisinde bir ağaç gördüm.
Güzellikte ve cemalde onun bir benzerini daha görmedim.
Altına varıp yukarıya baktığım zaman gördüm ki; gayet büyük. Dalları her yana yayıldığından ağaçtan başta bir şey görülmüyor.
O ağaçta öyle güzel bir koku buldum ki; cennet içerisinde ondan daha güzel bir koku koklamadım..
O ağacın her tarafına baktım.
Onun yaprakları beyaz, kırmızı, yeşil, sarı ve ceşitli renklerde cennetin her birine has hulleler ve libaslardır.
O ağacın yemişleri koca sırıklar gibi idi.. Onun her yemişin de; yerin ve semanın ne kadar nimeti ve yemişi varsa hepsinin rengi, lezzeti, letafeti, kokusu ondan mevcuttu.
O ağaca, onun güzelliğine, onun letafetine ve süsüne hayran kaldım.
Cebrail’e ‘Bu ağaç nedir?’ diye sordum..
O da bu ağaca, “Tuba Ağacı” derler dedi..

DERLEYEN : METİN ÖZER / HABERVİTRİNİ

 

Güncellenme Tarihi : 25.8.2019 10:23

İLGİLİ HABERLER