Gündem
  • 20.8.2004 13:03

ENGİN ARDIÇ: KIRK ÇOCUK YAPAN ÇÜKÜ KESİLESİCE DE DEVLETTEN YARDIM BEKLEMİYOR MU?

Ne olacak bu memleketin hali, ağabey? İstanbul’un Alibeyköy adı verilen gecekondu mahallesi dünyanın merkezi olduğu için, sel konusunu ele almamakla hata ettim. Özür dilerim. Aslında laf bitti, çünkü sorulması gereken soruyu Fatih Altaylı kardeşimiz sordu ve konulması gereken noktayı da o koydu: ‘Kırk iki yıldır burada oturuyorum, evimi seksen dört kere su bastı...’ demiş bir vatandaş. Kendisi vatandaş oluyor çünkü seçimde o da oy kullanıyor. ‘Peki senin ne işin var hala orada?’ diyor Altaylı da. Belki su seviyor adam, lıkır lıkır... ‘Devlet bize yardım etsin’ de diyecektir. Kırk çocuk yapan çükü kesilesice de devletten yardım beklemiyor mu? Şimdi, ‘bade harab ül Basra’ istimlak konusu gündeme geldi ya, Alibeyköy halkı buna sıcak bakmıyormuş! Alibeyköy’ün başına gelenlere çok üzülen basın, halkın önlem almadığını, ‘canını korumak yerine malını koruduğunu’ yazıyor. Elbette, mal canın yongası değil midir? İstanbul dışında yaşayan vatandaşlar da bütün bunlara gülüyorlar. Belki şu anda birçok kişi de ‘istimlak ne demek’ diye soruyordur ha... Hani, ‘oha falan oldum tabii ki de’ diye konuşan Türk istikbalinin evladı... (Bu kez de ‘istikbal ne demek’ diyecekler, ben de çıldıracağım.) Bir haber daha, solcu geçinen bir gazeteden: ‘Sel basan evler lüks döşenmiş!’ Çünkü suların altından çamur içinde laminat parkeler çıkmış. Evlerin tümünde televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi ve hatta bulaşık makinesi varmış! Yahu bunlar ‘ezilen ve sömürülen emekçi halk’ kavramına pek uymuyorlar... Oylarını da CHP’ye vermiyorlar bir türlü... Ne yapacağız bunları? Avrupa’dan emekçi ithal edelim. Hani bir zamanlar, bundan doksan sene evvel, Avrupa’dan ‘damızlık erkek’ ithal etmeyi düşünen aydınlarımız da vardı, ırkı ıslah etmek için... Bu olay, çöplüğe karşı balkonunda çay içerken metan gazının patlaması üzerine korkan vatandaşı hatırlattı bana. Alibeyköy halkının da, yıkım olursa direnmesinden korkuluyormuş. Belki gene çocuğunun üzerine gaz döküp eline çakar çakmaz çakan çakmak alan da çıkar, çatının üstüne çıkıp... Biz de küfür edince kötü kişi oluruz. Zaten Mustafa Kemal’e de Mustafa Kemal deyip duruyoruz, eşek herife bak... Hain-i vatan... Mastercard kuruluşunun yaptırdığı bir araştırmaya göre de, Türk halkının en büyük hayalinin bir ev sahibi olmak olduğu ortaya çıkmış. Şöyle balkonunda kendi mangalını kendin yakacağın bir ev, kıçında paçalı donunla, Kozalak Mahmut gibi. Komşunun burnuna doğru da sarmısaklı sarmısaklı osurursun bir güzel... Çünkü bunlar ‘diyet’ uyarılarına da aldırmadan hapır küpür kırmızı et yiyorlar ağabey... Monsieur de Montignac’ı tanımıyorlar. Takside ‘bayan’ müşteri yanlarına oturursa da çüklerini tutturuyorlar. Sonra kendileri müşteri kılığına girip bu kez başka bir sürücünün gırtlağını kesiyorlar. Nikahlı karılarının yanısıra ‘dönme sevgilileri’ de vardır bazılarının. Tercihan hemşerisi. ‘Yirmi bin dolarım olsa hemen bir ev alırım’ diyormuş halkın büyük çoğunluğu. Yirmi bin dolarlık ev ancak dere yatağında olabiliyor ve de eşyayı sele verirsen karının altınlarını bozdurur yenisini alırsın. Kızın bakire çıkmazsa da telle boğarsın. Bunlar bizim örfümüz, adetimiz, ananemiz yahu... Aile arasında ‘gontür hesaaabı mı yapacaaaz?’ Biz onları alıp toplu konutlara sokalım. Bu adamları kurtaralım arkadaşlar. Zavallı köylümüz için çok üzülüyorum, çok... Siz de üzülün, sayfa dolsun. Engin Ardıç Star Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:47

İLGİLİ HABERLER