Gündem
  • 15.11.2011 00:19

"ESAD'I UYARIRKEN KİMSENİN TAŞERONU OLMADIK"

Başbakan Erdoğan'ın Mübarek'i uyarırken de Esad'ı uyarırken de kimsenin teşeronu olmadığını belirten Davutoğlu, "Biz halklara zulüm yapılmasına tepki gösteriyoruz" dedi.


TBMM (A.A) - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını ve eleştirilerini yanıtladı.
Arap Birliği konusunda yöneltilen soruları yanıtlayan Davutoğlu, ''Bu süreçte en önemli unsurlardan biridir, Arap Ligi ile sürekli temas halindeyiz. 10 sene önce toplandığında en sert eleştiriler Arap Ligi'nden gelirdi bize. Biz meseleye insan hakları çerçevesinden bakıyoruz'' diye konuştu.
Bugün Türkiye'nin komşularıyla herhangi bir sorunu olmadığını vurgulayan Davutoğlu, ''Suriye ile ilgili konu Türkiye'nin iradesinden değil Suriye'deki yanlış uygulamalardan çıkmıştır. 3600 kişi vefat etti bu olaylarda. Böylesine yoğun bir gerilimin yaşandığı, camileri topa tutulduğu, minarelerin yıkıldığı, mahallelerin bombalandığı bir Suriye'den bahsediyoruz. Keşke Sayın Esad ve ekibi bizim Ocak, Mart, Nisan ve Ağustos ayında yaptığımız uyarıları dinleseydi ve kendi halkını yanına, arkasına alsaydı, eminim mezhep farkı gözetilmeksizin tekrar seçimleri kazanırdı. Çünkü seviliyordu. Kendisine 2005 yılından bu yana sürekli reform teklifinde bulunduk'' şeklinde konuştu.
Türkiye'de kimsenin mezhepçi bir gündem ürettiğini düşünmediklerini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Herkesin siyasal görüşleri vardır, yaklaşımları vardır. Son olarak, CHP'li hanım milletvekillerimizin de olduğu bir heyetin Suriye'yi ziyareti bizleri üzdü. Niye? Son heyetin yaptığı ziyarette, 'Türkiye'deki kamplarda kadınlara tecavüz edildiği' iddiası ve 'Türkiye'nin o kamplarda zulmettiği gibi asılsız ve hiçbir karşılığı olmayan iddiaların olduğu ve Türkiye'ye hakaret edilen bir toplantıya katıldılar. Bunu Suriyeliler söylüyor. Burada itiraf edelim ama... O zaman beklentimiz şu, dün Suriye'de bu rejim yanlıları bayrağımıza hakaret ettiler, Atatürk'ün resmini parçaladılar. Aynı karalılıkla çıkın ve bu eleştiriyi yapın. Ben o heyet açısından söylüyorum. Türkiye'ye hakaret edilen bir ortamda bulunacaksınız, ortada tecavüz yok, ortada tecavüze uğramış bir hanım yok. Tek kasıt ülkeye hakaret edilmesi ve Türkiye'nin politikası üzerinde şüphe uyandırılması. Hiçbir zeminde ülkemize hakaret edilmesine izin vermeyiz.''

-Kabe'nin revakları-
Kabe'deki revaklar konusu ne zaman gündeme gelse her türlü girişimde bulunduklarını anlatan Davutoğlu, ''Revaklar, ortak kültürümüzün ve İslam medeniyetinin nadide eserleridir. Geçen yıl Sayın Kral'a yaptığım ziyarette de bunu anlatmıştım. Biz bunu gece gündüz takip ediyoruz. Hacca gidenler bilir, mekan darlığının çekildiği bir vaka. Onlar revakları muhafaza ederek nasıl çözebilecekleri konusunda bir proje üzerinde çalıştıklarını söylüyorlar. Bunu görüşmeye devam edeceğiz. Bizim en öncelikli hedefimiz onların orada muhafaza edilmesidir'' diye konuştu.
Davutoğlu, Kabe'deki revaklar konusunda estetik ve teknik düzeyde de bir görüşme yapmak üzere Suudi Arabistan heyeti Türkiye'ye geleceğini bildirdi.

-ABD tavır koyuyor diye Suriye'ye göz mü yumalım?-
Bu oturumda kendisini en çok üzen hususun ''taşeronluk'' ifadesi olduğunu dile getiren Davutoğlu, ''Bize yönelik böyle bir ifadenin kullanılması var olan realitelere de aykırıdır'' diye konuştu. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Geçen sene burada sunum yaparken biz İran konusunda ABD'yi üzen bir tavır sergilediğimiz için eleştiriye tabi tutulduk. O zaman 'hayır' derken kimin taşeronuyduk? Biz ABD'ye, İran'a yönelik uygulanacak yaptırımlara 'hayır' derken ne kadar bağımsızsak, füze savunma sistemini geliştirirken de aynı ölçüde bağımsızdık. İsrail'e müeyyide uyguladığımız günlerde Suriye'ye tavır sergiledik. Amerika'nın ve Amerika'daki Yahudi lobisinin gücünü bilen sizler, biz o gün İsrail'e net olarak 5 konuda müeyyide uygulama kararı gösterirken Amerika'nın taşeronu muyduk ki, akşam Suriye'ye eleştiri yaparken Amerika'nın taşeronu olabilelim? Amerika ve İsrail'in bölgede en yakın işbirliği yaptığı lider olan Mübarek'e, Başbakanımız 'artık gitme vakti geldi, halkın istiyorsa çekil' diye seslenirken, Amerika'nın ne kadar taşeronuysak, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a da 'halkına zulmetme' derken o kadar bağımsız veye taşeronduk.
Neden böyle 'taşeronluk' ifadesi bizde yerleşebiliyor? Gençliğimizden beri zihnimize yerleştirilmiş: 'Biz o kadar güçsüzüz ki, birileri her şeyi planlıyor ve biz o plan içerisinde yer alıyoruz. Birileri öylesine güçlü ki, biz o planlanan şeyi değiştiremeyiz.' Bizim dış politikada yapmak istediğimiz zihniyet devrim tamamen budur. Dış politikada planı da biz yaparız, ilkeyi de biz koyarız, söylemi de biz geliştiririz. Bazen bu haklı ve doğruysa, ABD ile uyumlu olabilir. Bazen haklı ve doğruysa, İran ile uyumlu olabilir. Bazen haklı ve doğruysa, Rusya ile uyumlu olabilir, bazen AB ile uyumlu olabilir. Dolayısıyla ABD tavır koyuyor diye Suriye'ye göz mü yumalım?''
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, muhalefetin "Taşeronluk" iddialarına tepki göstererek, "Suriye konusunda ABD tavır koyuyor diye yaşanan zulümlere göz mü yumalım?" dedi. 

KİMSENİN TAŞERONU OLMADIK

Bakan Davutoğlu, "Taşeron" ifadesinin bu kadar kullanılmasının arkasında, "O kadar zayıf ve güçsüzüz ki birileri planlar, biz o plan içinde yer alırız planlananı değiştiremeyiz" bakış açısı olduğunu ileri sürerek, bu zihniyeti değiştirmek istediklerini dile getirdi. "Planı da biz yaparız, ilkeyi de biz koyarız söylemi de biz geliştiririz" diyen Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bazen haklı ve doğru ise ABD ile uyumlu olabilir. Bazen haklı ve doğru ise İran'la uyumlu olabilir. Bazen AB ile. Hakikat arayışında herkesle çatışacak değiliz. Suriye konusunda ABD tavır koyuyor diye Suriye'deki zulümlere göz mü yumalım. İran konusunda ilkesel bir tavır koyduk bu konuda da ilkesel bir tavır takındık."

"TÜRKİYE'NİN EMPERYAL İDDİALARI YOKTUR"
Muhalefet partisinin Suriye ile ilişkilerin bu noktaya nasıl geldiğiyle ilgili olarak Bakan Davutoğlu, "Suriye ordusu tankları Hama Humus'ta değildi. Girdiği zaman hesabını sorarız. Niye olduğunu sorarız. İnsan hakları evrensel değerler konusunda herkes herkese soru sorar" dedi. Muhalefet milletvekillerinden gelen, "Yeni Osmanlıcılık mı" ifadelerine, "Türkiye Cumhuriyeti 1923'te doğmuş bir devlettir. Biz onun vatandaşlarıyız. Ama tarihi kökleri Anadolu medeniyetlerine kadar gider" cevabını verdi.
Müsteşar Yardımcısı Halit Çevik'in Libya'daki olaylar sırasında 7 gün evine gitmeden kriz yönettiğini ve Misrata'dan "Geri kalan Türkiye kökenlilerin torunlarıyız. Ne olur yardıma gelin" şeklinde bir telefon aldığını söyleyen Bakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Yok, -biz bağlarımızı kopardık mı- diyecektik. Türkiye modern bir devlettir. Emperyal iddiaları yoktur. Ama köklü bir milletir. Kökleri de tarihi derinliklere gider. Bu köklere sahip çıktığınızda büyürüz, bağı koparırsak küçülürüz. Dış politika anlayışımızda tarih referansımız bu."
Davutoğlu, Arap Baharı'nı Türkiye'nin tetiklemediğini söyleyerek, olaylar yaşandıktan sonra onlarla kaderini bütünleşik gören bir hükümet olarak değerlendirme yaptıklarını belirtti. Yollardan birinin Kaddafi, Mübarek ve Esad'ı korumak anlamına gelen "statükonun yanında yer almak", diğerinin ise "bekle-gör" politikası olduğunu kaydeden Davutoğlu, bu politikaları uygulamadıklarını yapmadıklarını vurguladı.

"HÜSNÜ MÜBAREK'E KARŞI SOKAĞA DÖKÜLEN TAHRİR GENÇLERİ EMPERYALİZME KARŞI DEĞİL MİYDİ"
Davutoğlu'nun bu sözlerine muhalefet partili vekiller, "Önemli olan emperyalizme karşı çıkmak" şeklinde karşılık verdi. "Hüsnü Mübarek'e karşı sokağa dökülen Tahrir gençleri emperyalizme karşı değil miydi" şeklinde cevap veren Davutoğlu, bu coğrafyaların kendi iradesiyle yeni bir yapılanma ihtiyacı içinde olduğu için tercihlerinin bu yönde olduğuna işaret etti. Davutoğlu'nun sözlerine muhalefet partili vekiller, "Kendi iradesiyle mi" karşılığını verdi. Davutoğlu ise "Evet kendi iradesiyle" şeklinde cevap
vererek şunları kaydetti:
"Bu Azizi kendini yakarken birinden mi talimat aldı. Birileri bu olayı yönlendirmek isteyebilir. Bizim nasıl bu olayı kendi çıkarlarımız noktasında yönlendirmek istememiz gibi başkaları da isteyebilir. Ama çıkışı son ederce doğaldır. Aşağılanan Arap gençliğinin bir onur mücadelesidir. Buna saygı duymak lazım. 68 devrimci gençliği Paris Avrupa'da hangi onur mücadelesi için sokağa çıktıysa Tahrir'dekiler de onun için sokağa çıktı."

"MEŞRUİYET KAYNAĞIMIZ HALKTIR. HALK BİZİ BEĞENMEZSE TERCİHİNİ KULLANIR GİDERİZ"
Davutoğlu, bu talepler karşısında sessiz kalmalarının mümkün olmadığını söyleyerek, mezhebi tutum izledikleri eleştirilerine, şöyle karşılık verdi: "Söz konusu değil. Mübarek, Bin Ali, Kaddafi sünniydi onlara karşı çıktık. Esad Nusayri'dir ona da karşı çıkıyoruz. Kendi halkına silah çeken herkese karşı çıkıyoruz."
Ortadoğu'daki gelişmelerle ilgili ise, "Bize gelir mi sıra" tartışmalarını da eleştirerek, "Bize sıra gelmeyecek.Çünkü biz demokratik bir ülkeyiz. Meşruiyet kaynağımız halktır. Halk bizi beğenmezse tercihini kullanır gideriz. Suriye, Libya, Mısır halkının önüne böyle bir tercih konuldu mu?" şeklinde sordu.
CHP'li hanım milletvekillerinin Türkiye'deki kamplarda kadınlara tecavüz edildiği iddia edilen bir toplantıya katılmasını eleştiren Davutoğlu, CHP'li Aslanoğlu, heyette yer alan CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler'in "Böyle bir şey olamaz, bu ayıptır" diye tepki gösterdiğini dile getirdi.

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 12:16

İLGİLİ HABERLER