Gündem
  • 6.1.2015 00:01

Fethullah Gülen'in sonunda peygamber ilan ettiler

Cemaate seslenen Ali Ünal, Fethullah Gülen'i eleştirenlere seslendi. İsim vermeden Gülen'i Peygamber makamına koyan Ali Ünal, Gülen'in Allah korumasında olduğunu iddia etti.
Yazarın bu yazısı bugüne kadar kendilerine destek veren Amberin Zaman'ı bile şoka soktu.

Cemaat hata yapmaz mı, yapmadı mı?

ALİ ÜNAL / ZAMAN GAZETESİ

Bu soru, sorana göre anlam ifade eder hale geldi. Elbette yalnız Cemaat(ler) değil, her mü’min fert, her söz, fiil, düşünce ve niyetinde kendisini muhasebeye çekmeli, Cemaat mensupları ise, kendilerini ayrıca Hizmet düsturlarına göre sürekli sorgulamalıdırlar.

Ama münafık ve zayıf kalblilerin böyle bir soruya hakları yoktur; samimî olanlar da, iki sebeple bu soruyu sormakta haksızdırlar. (1) Ortada fiilî bir durum, açık zulüm ve Cemaat adına mazlumiyet varken bu soruyu sormak, zalime malzeme taşımak ve mazlumu zayıflatmak olur. (2) Böyle bir soru, Cemaat’e 40 yılı aşkın süredir ilmî–manevî rehberlik yapmış zâta gerekli muhasebeyi yapmadığı töhmeti ve hakaret manâsı taşır.

Cenab-ı Allah (c.c.), Fatiha Sûresi’nde –Hanefîler olarak– günde 40 defa biz Müslümanlara “Bizi Sırat-ı Müstakîm’e hidayet eyle!” duası yaptırıyor ve ardından Sırat-ı Müstakîm’i tarif etmeyip, önümüze o yolun rehberlerini koyuyor: “Kendisine (Sırat-ı Müstakîm’e hidayet ve onda rehberlik) nimeti bahşettiğin zatların yoluna!” Bu zatları ise Nisâ Sûresi 69. âyette “peygamberler, sıddîklar, şehîd–şahidler ve salihler” olarak tarif buyuruyor.

Din’de mutlak rehberlik, ya masumiyet, ya masuniyet gerektirir. Masumiyet, peygamberlerde hususî bir ilim ve haldir –ki, Kur’ân’da peygamberlere bahşedildiği buyrulan ilim ve hüküm, bir manâda buna bakar. Masuniyet ise, hususî korunma manâsı taşır. Her günah kalbde bir leke olduğu ve her günahta küfre giden bir yol bulunduğu için, günahlar peygamberler için vahye, diğer rehberler içinse ilhama mânidir. Ayrıca, Din’e gerçekte hizmet eden bir Cemaat’in şahs-ı manevîsi velâyet-i kübra sahibidir ki, bu da, peygamberlere veraset demektir. Dolayısıyla, peygamberler, masumiyetle Din’in emir ve yasaklarına muhalefet manâsında günah işlemezler; Sırat-ı Müstakîm’in peygamberler dışındaki rehberleri ise, masuniyetle en azından büyük günahlara karşı korunurlar. Öte yandan, Cenab-ı Allah’ın Din veya Şeriat-ı Garrâ’sının yanı sıra, bir de Şeriat-ı Tekvîniyye’si vardır. Bazı peygamberler dâhil herkes, bu ikinci tür Şeriat’ın kanunlarına uymada şu veya bu seviyede hata yapabilir. Hz. Âdem’in (a.s.) yasaklanan ağaca yaklaşması bu türden bir zelle idi.

Bir boyutuyla Şeriat-ı Tekvîniyye’ye dâhil olan Sırat-ı Müstakîm’de rehberliğe gelince: Bunda rehberlikten kaynaklanan temel bir hata, Sırat-ı Müstakîm adına yanlışa yönlendirme olur. O bakımdan, Sırat-ı Müstakîm’de rehberlikteki hatalar: (1) Temele taallûk etmez ve kalıcı olmaz. (2) Nasıl ibadetlerin onları ifa manâsında müsbet ve musibetlere sabır olarak, müsbetlerdeki eksikleri tamamlayıcı menfî boyutu varsa, Sırat-ı Müstakîm’deki rehberlik veya hizmetin de yapılması gerekenleri yapma manâsında müsbet ve müsbetlerdeki eksikleri tamamlayıcı, musibetlere sabır olarak menfî iki boyutu söz konusudur. Hizmetteki hatalara ve maruz kalınan musibetlere bu açıdan da bakmak gerekir. (3) Rehberlikteki kısmî‒içtihadî hatalar, genellikle hayırla neticelenir. Kur’ân’dan bir örnek:

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), mazeret uydurarak Tebuk Seferi’ne katılmama izni isteyen münafıklara istedikleri izni vermişti. Bunun üzerine Cenab-ı Allah (c.c.), “Hay Allah seni affedesice Nebî! Sefere çıkmamak için senden izin isteyen o münafıklara, sence doğru söyleyenler iyice belli olmadan ve kimlerin yalancı olduğunu henüz bilmeden neden izin verirsin ki!?” (9: 43) buyurdu. Söz konusu izni verme, zahiren bir hata idi; fakat 4 âyet sonra, bu hatanın nasıl bir hayra vesile olduğu şöyle ifade edilir: “Eğer onlar içinizde sefere çıkmış olsalardı, problem artırmaktan başka işe yaramazlar ve hiç şüpheniz olmasın ki, sizi fitneye ve tefrikaya düşürmek maksadıyla aranızda koşuşturup dururlardı...”

Bu hamur, biraz daha su istiyor.

Gülen örgütünün “İngiliz gülü” gibi davranan bir gazeteci, Zaman’da bugün çıkan bir zırva yazıyla kendi çapında hafif bir “sarsıntı” yaşadı!


 İngiliz The Economist dergisinin Türkiye temsilcisi, Taraf gazetesi yazarı, Gülen örgütünün medyadaki işbirlikçilerinden, paralel örgütün “İngiliz gülü” Amberin Zaman, bugün Zaman’da çıkan bir yazı üzerine hafif çapta bir sarsıntı yaşadı! Zaman’da bugün Ali Ünal’ın köşesinde Gülen’in “sahte peygamber” gibi kutsayan yazısındaki “Gülen eleştirilemez” yazısı üzerine Amberin Zaman, Gülen örgütünün bir sivil toplum hareketi sayılamacağını yazdı.

Gülen örgütüne yönelik 14 Aralık operasyonuna karşı çıkarak Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca için gazetelere verilen ilanda imzası da olan Amberin Zaman, Gülen örgütünün gerçek yüzünü görünce Twiter’da bakın ne yorumlar yaptı:

amberin

 

Güncellenme Tarihi : 18.3.2016 23:06

İLGİLİ HABERLER