Gündem
  • 10.1.2014 00:45

Fethullahçıları yakalayan polisin başına bakın neler geldi

O karar çöptür artık...

Soner Yalçın/Sözcü

Bugünlerde emniyet içinde Cemaatçi polislere operasyon yapılıyor.
Ya dün: Hanefi Avcı, yazdığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar” kitabı nedeniyle Silivri Cezaevi’ne atıldı.
Cemaat’in emniyet içindeki örgütlenmelerini ortaya çıkaran diğer polislere ne oldu?
Birini yazayım: Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan’ı biliyor musunuz?
Polis koleji ve polis akademisi ardından İÜ Hukuk Fakültesi’ni bitirdi; İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı.
Emniyet içindeki Cemaatçilere operasyon yaptı. Yani, “dokundu ve yandı”; Ergenekon üyeliğinden 27 Eylül 2008’de, Silivri Cezaevi’ne atıldı.
11 Ocak 2010’da Silivri’deki 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin karşısına geçti. Bakın o duruşmada neler oldu…

“Fethullah Grubu hakkında”

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün: Buyurunuz.
Sanık Adil Serdar Saçan: Efendim, Tuncay Özkan buraya çıktığında şunu söylemişti; “suçumu öğrenmek istiyorum.” Ben suçumu biliyorum; ama terör örgütü üyesi değilim. Neler olduğunu anlatacağım biraz sonra.
Önce savcılık ifademin 55. sayfasından bir bölümü okuyarak başlamak istiyorum. Savcı şunu sordu: “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na; posta yoluyla, ‘Sayın Savcım’ ifadesiyle başlayan mektup geldi. Mektubun içeriğinde şahıs, sizin bir takım masum insanlara komplolar kurmak suretiyle haksız yere soruşturma açtığınızı bildiğini; sizin Fethullah Gülen grubu hakkında masa başında hazırlanmış basit ihbar mektubu ve sözde eleman görüşme tutanaklarıyla, ‘artık bunların köklerini kazıyacağınızı’ söylediğinizi; ve hatta kendi el yazınızla tuttuğunuz ve yazdığınız notları ihbar etmiştir. İhbarda geçen konular hakkında açıklamalarda bulununuz.”
Sayın Başkan, neden hapiste olduğumun kanıtı işte savcının bu sorusudur. İddianamenin hiçbir yerinde bu soruyla ilgili bir kelime yok, bu soruyla ilgili bir suçlama da yok.
Sayın Başkan; Organize Suçlar Şube Müdürü’yken emniyet teşkilatı içerisindeki Fethullahçı örgütlenmeyle ilgili (2001’de-sy) DGM başsavcılığından aldığım çalışma iznini, savcılık ifadesinin 55. sayfasında bu şekilde bana soruyor ve diyor ki; “niye bu izni aldın?”

İşte o polisler

Sayın Başkan, 1978 yılında Polis Koleji’ne girdiğimde 12 Eylül öncesinin atmosferi söz konusuydu; sağ-sol vardı; bir de bu dinci grup Fethullahçılar yeni oluşmaya başlamıştı. Polis Koleji’ndeki Atatürkçülük faaliyet kolunun kurucusuyum.
1980 senesinde, Polis Koleji’ne üç Komiser yardımcısı atandı. Bunların isimleri Ramazan Akyürek, Ali Osman Kahya ve Mustafa Sağlam’dır.
Ramazan Akyürek; şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı’dır. (Trabzon Emniyet Müdürü olduğu dönemde Rahip Santoro cinayeti işlendi; polis elemanları Hrant Dink cinayetini işledi. Son olarak Teftiş Kurulu Başkanı iken 17 Aralık operasyonu ardından kızağa alındı-sy)
Ramazan Akyürek, 1980’de bizim sınıf komiserimiz oldu.
Diğer kişi Ali Osman Kahya; Zirve Kitabevi katliamının yapıldığı dönemde Malatya Emniyet Müdürü idi. (Sonra Bursa Emniyet Müdürü oldu; dün merkeze alındı-sy)
Mustafa Sağlam ise yazdan bu yana Diyarbakır Emniyet Müdürü. (Sonra Antalya Emniyet Müdürü oldu; dün merkeze alındı-sy)
Bu üç kişi 1977 yılında İçişleri Bakanı Korkut Özal döneminde Emniyet teşkilatına girmiş olan kişilerdir. Komiser Yardımcısı olarak gelip Polis Koleji’ndeki Fethullahçı örgütlenmeyi başlatan kişilerdir.
Fethullahçıların Işık Evleri’ne giden, devre arkadaşlarımızı Işık Evleri’ne götüren bu kişilerdir.
Polis Koleji’ndeki bu Fettullahçı yapıya ciddi anlamda karşı çıkan Atatürkçülük faaliyet koludur ve başında ben varım.
1981 senesinde Polis Koleji’nden Polis Akademisi’ne geçtik. Polis Akademisi’nde de Atatürkçülük Faaliyet Kolu’nu kuran da benim.
O dönemde devre arkadaşlarımdan birisi; şimdi bunlarla birlikte olan Hakkari Emniyet Müdürü’dür. (Şimdi Zonguldak Emniyet Müdürü Metin Seyfi Sazak-sy)
Diğeri Erzincan Emniyet Müdürü’dür. En son Erzincan’daki (Başsavcı İlhan Cihaner’e kurulan komplonun) farkındasınızdır; bir tek Emniyet Müdürü kaldı içeriye alınmayan! Çünkü o da Işık Evleri müdavimlerindendir. (Sonra Gaziantep Emniyet Müdürü olan Süleyman Oğuz; şehirdeki 20 Ağustos’taki patlamalar sonucu 7 Eylül 2012’de merkeze alındı-sy)

16 yıl 4 aya mahkum edildi

Sayın Başkan, “Neden sen Fethullahçılarla ilgili çalışma izni aldın; gel bakalım Adil Serdar Saçan sen terör örgütü üyesisin” dedikleri budur. Ben mesajı aldım. 1978’den beri suçumun ne olduğunu çok iyi biliyorum.
1985 yılında Polis Akademisi’ni birinci olarak bitirdim ve akademi yönetmeliğine göre yurt dışına gitme hakkı elde ettim. Fakat Fethullahçı olmadığım için yurtdışına gönderilmedim. Niye?
Çünkü ben emekli başçavuş Bedri Saçan’ın çocuğuyum. Fethullahçı değilim, Atatürkçüyüm.
Benim yerime ve benden sonra yurtdışına gönderdikleri şimdi -böyle top sakal falan bırakmışlar- çıkıyorlar televizyona; “efendim Fethullahçı örgütlenme yok” diye konuşuyorlar. Bunları hepsi Fethullahçıdır (…)

SONUÇ: Emniyet Müdürü Adil Serdar Saçan bu ifadesinden sonra 15 Ocak 2010’da tahliye oldu.
18 Mart 2013’te savcılık -iddianamede olmayan suçla ilgili- şu mütalaayı verdi: “Adil Serdar Saçan’ın, ‘İstihbarat Şubesi’nin o dönemdeki görevlilerinin belli bir görüşte olduğu’ beyanlarının, sorumluluktan kurtulma amaçlı, itibar edilmeyecek mahiyette savunmalar olduğu…”
Emniyet Müdürü Saçan, 5 Ağustos 2013’te mahkeme tarafından 16 yıl 4 aya mahkum edildi. Dosya Yargıtay’da…
Bugünlerde yapılan emniyet içindeki Cemaatçi polis temizliği; savcılık mütalaası ve mahkeme kararını şimdiden çöpe atmıştır. “O dönemdeki görevlilerin belli bir görüşte olduğu” yani Cemaatçi olduğu ortaya çıkmıştır.
Adil mahkemelerde yeniden yargılama şarttır.

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 08:36

İLGİLİ HABERLER