Gündem
  • 24.10.2010 01:22

BAKAN ERGİN'DEN BAŞSAVCI'YA YANIT...

Türkiye Yazarlar Birliği Yazar Okulu'nun 17. dönem ilk dersini Adalet Bakanı Ergin verdi.

"Demokratikleşme Süreci ve Yargı Reformu" konulu derste konuşan Ergin, Türkiye'nin 1945 yılından sonra çok partili hayata geçmesiyle demokrasi ile tanıştığını söyledi.

Tek partili dönemi "polis devlet anlayışının ağır bastığı, otoriter bir dönem" olarak ifade eden Ergin, Demokrat Parti'nin 2 dönem iktidara gelmesinin ardından "Demokrat Parti'yi iktidardan indirmek için kurguların ve toplum mühendisliği çalışmalarının" başladığını belirtti.

Ergin, 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle toplumun yeniden dizayn edilmeye başlandığını, ülkeyi farklı bir şekilde yapılandırmak için radikal adımların atıldığını, bin 402 akademisyenin üniversitelerden uzaklaştırıldığını, orduda ciddi sayıda general ve subayın emekli edildiğini, yargıda da ciddi tasfiye süreçlerinin yaşandığını anlatarak, "Biz, darbeler arasında demokrasiyi yaşıyoruz. Türkiye'de ayakta kalmaya, kendini geliştirmeye çalışan bir demokrasi var" dedi.

Darbe yargılamalarını yapan mahkeme heyetinde görev alan yargı mensuplarının daha sonra "yaptıkları üstün hizmet" nedeniyle ödüllendirildiğini kaydeden Ergin, "Bu heyet içerisinden 3 Anayasa Mahkemesi başkanı, Danıştay, Yargıtay başkanları, Yüksek Seçim Kurulu başkanı, daire başkanları çıkmış. Başbakan, 2 bakan asmak, birçok siyasetçiyi hapse mahkum etmek suretiyle memlekete çok büyük hizmet ettikleri için ödüllendirilmişlerdir" diye konuştu.

"71 müdahalesinin, 80'in, 97'nin, 2007'nin 1960 müdahalesinin artçı sarsıntıları olarak ortaya çıktığı bir gerçektir" diyen Ergin, 1960 darbesini yapanların daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerini maniple ettiklerini, cuntanın başını cumhurbaşkanı seçtirdiklerini söyledi.

"Cunta heyetlerine bağlılıklarını bildiren yargıçlar"

Darbe süreçlerinde görev alanların uzantılarının Türkiye'de halen var olduğunu ifade eden Ergin, cunta heyetlerine bağlılıklarını bildiren yüksek yargı başkan ve üyelerinin de Türkiye'de bulunduğunu kaydetti.

Ergin, şöyle konuştu:
"1980'de ve 28 Şubat dönemindeki hadiselerde Türk yargısı maalesef övünerek anlatamayacağımız bir sınav verdiler, bu sınavda kaldılar. Günümüzde Pakistan örneğinde yargıçların gösterdiği onurlu tavrı gösteriyorum diye ortaya çıkanlar, Pakistan'daki mantaliteyi anlamaktan çok uzak kaldılar.

Pakistan'da askeri müdahale ile demokrasiye askıya alanlara karşı bir direnç vardı, ama bizde halkın seçtiği yönetimleri düşürmek için verilen brifinglere giden, ayakta alkışlayan grup oldular. Arada çok büyük fark var, temel bakış açısı farkı var.

1980 Anayasa ile Özal, Demirel, Sezer cumhurbaşkanı seçiliyor ama Sayın Abdullah Gül aday olunca e-muhtıra yayınlanıyor. 'Gül aday olmasın, olursa öngörülemeyen şeyler olur' anlamında cümleler içeriyor. Cumhuriyet tarihimizde siyasi yapılar benzer olaylarda bu tür ikazlarda, muhtıralarda şapkasını alıp gitmiştir. 27 Nisan e-muhtırasının bir gün sonrasında Hükümet, 'bu bildirinin muhatabı Hükümet olamaz. Çünkü bu bildiriyi kaleme alan organ bu Hükümete bağlı, emrinde çalışan güvenlik birimidir, bunun muhatabı biz değiliz, reddediyoruz' dedi. Halkta bu çıkışa cevabını sandıkta verdi."

AK Parti hakkında açılan kapatma davasının da süreçte önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Ergin, AK Parti'nin yeni bir anayasa yapma vaadinde bulunmamış olsaydı kapatma davasıyla karşı karşıya kalmayacağını düşündüğünü ifade etti.

Bakan Ergin, "Biz kimseyle özel hesap peşinde değiliz. Türkiye'nin taahhüt etmiş olduğu kısa vadeli öncelikleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bu ülkenin vermiş olduğu sözü yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir çok eleştiriler yapıldı, ama Venedik Komisyonu, Avrupa Komisyonu sözcüleri Türkiye'de yargı alanında yapılan düzenlemelerin Türkiye'yi AB'ye yaklaştırdığını teyit eden açıklamalar yaptılar" diye konuştu.

"Yanlışları referans almayacağız"

Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Ergin, geçmişte görev alan hükümetlerin ve siyasi partilerin yanlışlarını değil, doğrularını kendilerine referans aldıklarını belirterek, şöyle konuştu:

"Bizim hareket tarzımız, 73 milyon ülke insanını ortak zeminde, huzur ve barış içerisinde, insan hakları, özgürlükler ekseninde beraberce huzur içerisinde yaşatabilecek bir zemini inşa etmektir. Amasız, fakatsız, lakinsiz. Bunu yapabilmek için uzlaşı aramak, görüşmek bize bir şey kaybettirmez. Biz uzlaşıyı arayacağız, bu ülke insanının ihtiyacını duyduğu atmosferi teneffüs edeceği ortamı da elbette inşa edeceğiz. Birileri karşı çıkıyor diye evrensel hukukun, insan haklarının bu ülkeye gelişini erteleyemeyiz, ama bunu yaparken de kırıcı, incitici olmamaya dikkat edeceğiz."

Bir katılımcının "CHP, hükümetin girişimlerine 'istemezük' diyor. Hükümeti çalıştırmamak için elinden gelen gayreti gösterdi. Anayasa çalışmalarına katılmıyorlar, 'biz halledeceğiz' diyorlar, niyetleri nedir" sorusu üzerine Ergin, siyasi partilerin seçmen tabanını dikkate alarak refleks gösterdiğini söyledi.

Ergin, "CHP'nin özgürlük taleplerine sırt çevirmesine, karşı çıkmasına üzülmemek lazım. CHP istemezük diyor, millette CHP'yi istemezük diyor. Buna üzülmemek lazım" diye konuştu.

Bakan Ergin, bir gazetecinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın yaptığı açıklamaya karşı CHP'nin tavrının bir çelişki olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine de "CHP'nin geleneksel çizgisi açısından bir çelişki gözükmüyor. CHP, yasama organına yapılan yetki müdahalelerinde geçmişte de ya sessiz kaldı ya da destek verdi. Başsavcının açıklamasına karşı AK Parti Grubu'nun yaptığı açıklamaya katılıyorum" yanıtını verdi.

Parlamentoda siyasi partilerin kendi aralarında toplumsal talepleri karşılamak için görüşmeler yaptığını, sorunları çözme yerinin parlamento olduğunu dile getiren Ergin, "Sayın Yalçınkaya'nın açıklaması, tamamen fonksiyon gasbına dönük bir girişimdir, kabul edilecek bir yaklaşım değildir" dedi.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 02:33

İLGİLİ HABERLER