Gündem
  • 6.11.2012 15:01

BDP'li vekiller de açlık grevine başlayacak

MÜGE ÇEVİK
ANKARA (İHA) -
BDP Genel Başkanı Selahattin Demitaş, Başbakan’ın İmralı ile ilgili ‘avukat görüşü bir kenarda dursun’ sözlerine tepki göstererek, “İdarenin başı başbakana soruyorum; hangi yetki, hangi madde, hangi tüzükle ‘ben İmralı’ya avukat göndermem diyorsun? Yürütmenin başı çıkmış, yargısal bir işlemle ilgili açık bir talimat veriyor. ‘Ailesi gidebilir, avukatlar gidemez’ diyor. Nasıl böyle bir yetki, güç kullanabilir. Bir tek savcının sormasını istiyoruz” dedi.
Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın tamamını cezaevlerindeki açlık grevlerine ayırdı. “56. gününe ulaşmış bir açlık grevi yaşanırken, yaşam riskinin ortaya çıktığı bir gündemde bizim başka konuları tartışma lüksümüz yoktur” diyen Demirtaş, BDP’nin bu konudaki görüşlerinin hükümet tarafından can kulağıyla dinlemesi gerektiğini söyledi. Bugün itibariyle 707 mahkumun açlık grevi yaptığını belirten Demirtaş, taleplerinin artık kamuoyu tarafından bilindiğini söyledi. Bu insanları açlık grevi gibi ciddi bir eylemi yapmaya iten nedenlerin sorgulanması gerektiğini belirten Demirtaş, açlık grevinin bir neden değil sonuç olduğunu söyledi. KCK tutuklamalarının başladığı 14 Nisan 2009’dan bu yana yaşananlar hatırlandığında bu nedenlerin de anlaşılacağını belirten Demirtaş, o günden bu yana 10 bine yakın siyasetçi, genç, yaşlı, kadın, erkek, belediye başkanı, meclis üyesi birçok kişinin kesintisiz bir operasyonla tutuklanıp cezaevine konulduğunu söyledi. Bu kişilerin neden tutuklu olduklarını bilmeden iki yıl boyunca hücrelerde tutulduğunu belirten Demirtaş, daha sonra hazırlanan iddianamelerin de nasıl uydurma delillerle dolu olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Anadilde savunma yapmak isteyenlerin de bu talepleri karşılanmadığı için son 2.5 yıldır savunma hakkını kullanamadıklarını belirten Demirtaş, “O mahkeme salonlarında sadece ‘ben buradayım’, ‘ez lı vırım’ diyebilmek için aylarca beklediler” dedi.
Bu tutuklamalarla ilgili eylem yapanların da dışarıda işkencelere maruz kaldığını savunan Demirtaş, bu sırada Uludere’de 34 kişinin hayatını kaybettiği olayın yaşandığını hatırlattı. Duruşma salonlarında bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı dahil hükümet üyelerinin ‘ana dilde savunma hakkı yoktur, bu bir şovdur, böyle bir şey olamaz’ dediklerini belirten Demirtaş, “Ne iç hukuku ne uluslararası sözleşmeleri tanıdılar. O ortamda bizler 12 Temmuz’da genel seçim yaptık. Milletvekilimiz Hatip Dicle’nin milletvekilliği AKP tarafından gasp edildi, YSK da bunu kabul etti. Aradan bir hafta geçmedi 6 milletvekilimizin tutuklamayı itirazları reddedildi ve hala 6 vekilimiz tutuklu” diye konuştu.

“BDP’NİN TALİMATIYLA AÇLIK GREVİ BAŞLATILDIĞI İDDİASI YALAN”
Tüm bu yaşananları cezaevinde olanların da izlediğini, gördüğünü belirten Demirtaş, şunları kaydetti:
“Öyle bir noktaya geldiler ki 56 gün önce bir karar verdiler; ‘biz artık bu gidişata dur diyeceğiz’ dediler. ‘Tecridin olduğu 1.5 yılda bin 37 insan yaşamını yitirdi, biz artık önümüzdeki günlerde bin kişinin daha ölmesine izin vermeyeceğiz, biz öleceğiz’ dediler ve süresiz dönüşümsüz açlık grevi başlattılar. Şimdi soruyorum bu açlık grevlerini başlatan BDP’nin tavrı mı, yoksa bu tablo mu? İnsanları açlık grevine iten BDP’nin politikaları mı, dayatmaları mı yoksa bu tablo mu? Çok açık bir şekilde son 3.5 yılda yaşananlar ve ağırlıklı olarak son bir yılda yaşadıklarımız içerideki siyasetçileri de artık sürece müdahale etme, kendi bedenlerini ölüme yatırma noktasına getirdi. İşte açlık grevlerini nedeni budur. Yoksa elinizde BDP’nin talimatıyla açlık grevinin başladığına dair tek bir söz, talimat, tek bir delil, belge, bilgi kırıntısı bile varsa çıkın bunu açıklayın, yoksa da susun. Yoksa da BDP’yi suçlamayı bırakın. Bu insanlar dışarıda asker, polis, gerilla, korucu, sivil, çocuk, bebek kim olursa ölmesin, müzakereler başlasın, diyalogla bu sorunlar çözülsün diye kendi canlarını ortaya koydular. Kendilerine yapılmış bu kadar haksızlığa rağmen, 3.5 yıldın sorgusuz sualsiz orada tutuklu olmalarına rağmen kendileri için bir şey istemediler. Yine dışarıda ölümler dursun diye halk için, toplum için, siyasi sorumluluğumuz gereği bunu yapmalıyız diyerek bunu yaptılar.”

“BAKANLAR KURULU’NDAN ÇIKAN AÇIKLAMAYI ÖNEMSİYORUZ”
Makul, mantıklı ve meşru taleplerle ilgili adım atmanın sor olmadığını ifade eden Demirtaş, hükümetin özellikle de başbakanın açıklamalarının bugüne kadar açlık grevlerinin sonlanmasını engelleyen bir tutum ve tavır olduğunu söyledi. Demirtaş, “Belki hükümetin dün Bakanlar Kurulu’nda tartıştığı düzeyiyle 20 gün önce, bir ay önce tartışılmış olsa, açlık grevleri bugüne kadar devam etmeyecekti. Bu sorun bugüne kadar duruma gelinmeyecekti. Bu nedenle biz dünkü tartışmayı, açıklamaları önemsiyoruz. Ama sonuç almak için önümüzde bir 56 gün daha yok, birkaç gün var. Bu açıklamaların hem altı doldurulmalı hem de hızlı, pratik adımlar atılması için birbirimize destek olmalıyız” dedi.
Açlık grevi eylemi yapanların taleplerinin karşılanmayacak talepler olmadığını belirten Demirtaş, İmralı’daki avukat görüşmelerinin engellenmesinin Anayasa ve yasalara aykırı olduğunu söyledi. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda suç işlediğini savunan Demirtaş, CMK’nın 20. ve Ceza İnfaz Yasası’nın 59. maddelerinde avukat ve hükümlünün görüşebileceğine ilişkin açık hükümler bulunduğunu söyledi. Demirtaş, “Burada, ‘bu görüşmenin yapılması başbakanın izni veya Adalet Bakanının iznine tabidir’ diye tek bir cümle var mı? Yok. Peki kanunlar bu kadar açıkken bir Başbakan nasıl olur da çıkıp ‘avukat görüşü bir kenarda dursun’ diyebilir. Kendisi bu yetkisini tam olarak alıyor? Biz ‘avukatlar İmralı’ya gitsin’ derken bu iki maddeye dayanıyoruz, siz ‘avukatlar gidemez’ derken hangi maddeye dayanıyorsunuz?” diye konuştu.
İdarenin her türlü eylem ve işleminin hukuka uygun olmak zorunda olduğunu belirten Demirtaş, “İdarenin başı başbakana soruyorum; hangi yetki, hangi madde, hangi tüzükle ‘ben İmralı’ya avukat göndermem diyorsun? Yargısal bir işleme karşı nasıl bu kadar açık bir ifadede bulunuyorsun? Ortada bir kanunsuzluk var. Savcılar ne iş yapar, bize fezleke göndermek dışında. Yürütmenin başı çıkmış, yargısal bir işlemle ilgili açık bir talimat veriyor. ‘Ailesi gidebilir, avukatlar gidemez’ diyor. Nasıl böyle bir yetki, güç kullanabilir. Bir tek savcının sormasını istiyoruz. Avukat gider, kendisi görüşmek istemiyorsa avukat geri gelir. Koster gerçekten bozuk mu o konuya girmek istemiyorum. Yeri geldiğinde ‘Barbarosların torunuyuz’ diyen, yeri gelince ‘şöyle donanmamız var, İsrail’i tuzla buz ederiz, bilmem kaç saatte Şam’a yetişiriz’ diyen bir devlet 45 dakika uzaklıktaki bir adaya 1.5 yıldır ‘koster bozuk’ diye gidemiyorsa bu bizim utancımız değil, bunu söyleyenlerin utancıdır. Ben olsam bu kadar ucuz, basit yaklaşmazdım. Ben olsam, istesek üç dakikada gideriz ama istemiyoruz’ derim. Bu konuda mert olurum” dedi.
 

ÖCALAN'A İDAM TARTIŞMASI

BDP Genel Başkanı Selahattin Demitaş, Başbakan’ın ‘cezaevindekiler açlık grevi yaparken, onlar kuzu kebap yiyor’ sözlerine ilişkin, “Kendimiz çekip yayınladığımız bir enstantaneyi büyük gazetecilik başarısı olarak ortaya koyan, iki harfi gitse geriye neyi kalacağı belli olan o gazetenin yalanına, çirkinliğine sığınarak böyle bir propaganda yapılmaz. Arzu etseniz bütün bu sorunları çözebilirsiniz. Kürt sorunu gibi 100 yıllık bir sorunu da çözebilirsiniz. Neden bu ucuz, kirli propagandalara, kirli propagandalara alet oluyorsunuz?” dedi.
Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmanın tamamını cezaevlerindeki açlık grevlerine ayırdı. Açlık grevcilerinin taleplerinin meşru olmadığını düşünen hükümetin, grevden 2 ay önce yenilmiş bir yemeğin fotoğrafına sığınmasının doğru olmadığını belirten Demirtaş, “Bizim kendimizin çektiği bir fotoğraf, bir dost yemeği, bir evde yediğimiz yemeği kendimiz çekip yayınladığımız bir enstantaneyi büyük gazetecilik başarısı olarak ortaya koyan, iki harfi gitse geriye neyi kalacağı belli olan o gazetenin yalanına, çirkinliğine sığınarak böyle bir propaganda yapılmaz” dedi.
Başbakan Erdoğan’a seslenen Demirtaş, “Siz 10 yıldır iktidarda olan bir hükümetsiniz. 2-3 yıl öncesine kadar sadece hükümettiniz, şimdi iktidarsınız. Devletin kurumlarını yönetiyorsunuz, gücünüz var, muktedirsiniz. Evet, arzu etseniz bütün bu sorunları çözebilirsiniz. Kürt sorunu gibi 100 yıllık bir sorunu da çözebilirsiniz. Madem böylesiniz neden ucuz propagandalara, bu tür ucuz, kirli propagandalara alet oluyorsunuz. Açlık grevi gibi ciddi bir meselede neden böyle bir şeye giriyorsunuz. Biz ilk günden bu yana açlık grevi de dahil bütün sorunları çözme niyetiyle hareket ettik. Hep açıklamalarımızı da bunun üzerine kurduk. ‘BDP talimat verdi’ meselesi yanlış, yalan. ‘Açlık grevindeyken BDP kuzu kebap yedi’, yalan. Neden bunlara tenezzül ettiniz? Onun yerine taleplerle ilgili ciddi bir tartışma yürütsek, sadece açlık grevlerini değil, bu savaşı bitirsek fena olmaz mı? Ölümleri durdursak, işin aslını konuşsak, müzakereleri yeniden nasıl başlatabiliriz, kopan diyaloğu nasıl başlatabiliriz, biz BDP olarak bu konularda hükümete nasıl yardımcı olabiliriz. Hükümet hangi adımları atarsa doğru olur, medya nasıl bir ortam hazırlarsa akan kanın durmasına katkı sunmuş olur, bunları tartışsam fena mı olur?” diye konuştu.

“İDAM CEZASI GERİYE DOĞRU UYGULANMAZ”
Kamuoyu anketlerine göre müzakereye, diyaloğa halkın desteğinin her zamankinden fazla olduğunu belirten Demirtaş, şöyle devam etti:
“Böyle bir ortamda idam tartışmasını nasıl çıkartıyorsunuz, anlaşılır gibi değil. Yeniden ısıtıp ısıtıp neden idam meselesini tartışıyorsunuz? Bu son derece yanlış bir yöntem, yanlış bir mesaj. Karşılığı, gerçekliği de yok. Bugün Anayasa’da idam cezayı yeniden konulsun, geriye doğru zaten uygulanamaz. Hukukun iki temel ilkesi gereği lehte olan kanun uygulanır geriye, aleyhte olar uygulanmaz; usul kanunları geriye yürümez. Bu iki temel ilke gereğin idam cezasını siz yeniden yasalara koysanız da geriye yürümez. Madem öyle halkı neden geriyorsunuz. Türk halkı bilsin ki bunun reel bir karşılığı yok.
Yasalara konulsa bile ancak bundan sonra uygulanabilir. Kürt halkı da bilsin ki bunun geriye yürüme şansı yok. O halde neden geriyorsunuz? Niyetiniz başkaysa bunu açık açık söyleyin. Yoksa bu tartışmaları kapatın, çözüme katkı sunmuyor. Tecrit kalksın, avukat gitsin gelsin, müzakere başlasın diye 707 insan kendine ölüme yatırdığı bir ortamda o kişiyle ilgili idam tartışması açarsanız bu iyi bir mesaj olur mu? Bu nedenle bu dile, bu üsluba, kamuoyunu gereksiz yere meşgul edecek şeylere artık girilmemesi Bu idam tartışmasının bir kenara bırakılması lazım, boş bir iştir. Buradan siyasi rant elde etmek de bu hafta size kar sağlar ama önümüzdeki hafta herkese zarar verir. Bu konunun ebediyen kapatılması lazım. Naçizane tavsiyemiz, yanlış bir mesajdır, içi boş bir mesajdır, idam tartışmaları Türkiye kamuoyunun gündemine bir kez daha gelmemek üzere kaldırılmalıdır.”

“GELİN AÇLIK GREVLERİNİ HEP BİRLİKTE BİTİRELİM”
Sorunların diyalogla çözülmesi hedefini ortaya koymak için sadece 2-3 gün kaldığını belirten Demirtaş, “Önümüzdeki 2-3 gün bunun birkaç adımını atarak hızlı bir şekilde, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir hızda Türkiye bir nefes alabilir, yeniden müzakere ortamına dönebilir. Biz bunun koşullarının olgunlaştığını hissediyor, görüyoruz. Bu nedenle bu hafta geciktirilmeden düzenli avukat görüşlerinin başlamasında fayda görüyoruz. Ana dilde savunmayla ilgili hükümetin hazırlık yapıyor olmasını önemsiyoruz, önemli bir adım olarak görüyoruz, destekliyoruz; hızlandırılmasında fayda görüyoruz. Ana dilde eğitim bir Anayasa konusudur ama bunun bir niyete bağlanması bile süreci rahatlatacaktır. Niyet açıklamaları bile demokrasiye ve siyasete güveni, inancı artıracaktır. Sadece bu küçük adımlar bile devasa bir sorunun çözümünün yolunu açabilir. Bu açlık grevleri bir taraftan bizi üzüyor ama bir taraftan böylesi bir fırsat yaratıyor. Gelin açlık grevlerini hep birlikte bitirelim. Ama bugün açlık grevleri bitti diye rehavete kapılmadan demokratik, müzakereci bir yöntemle temel sorunlarımızı çözelim diye çağrı yapmak istiyorum. Açlık grevi yapan arkadaşlarımız da kendi iradeleriyle buna başladılar, kendi iradeleriyle bırakacaklar. Beklentimizdir, talebimizdir; bütün bu tartışmalar onlara da güç, moral, umut verecektir. Bugün yarın, birkaç gün içinde karşılıklı hükümetle atılacak adımları izleyeceklerdir ve kararlarını vereceklerdir. Biz buna inanıyor, güveniyoruz. Yok eğer bunların hepsi söylemde kalır, bu kadar ciddi bir meselede bile oyalama, kandırma, aldatma, meseleyi geçiştirme tavrı görürsek bizim BDP olarak bazı aldığımız karalar vardır. Biz kesinlik e bu sürecin yeniden bir savaş, kanlı bir sürece evrilmesine izin vermeyeceğiz. Cezaevlerinde arkadaşlarımızın ölmesine de izin veremeyeceğiz. Karalı olacağız, kararlılığımızı da gün be gün uygulamaya devam edeceğiz” dedi.

Güncellenme Tarihi : 22.3.2016 11:24

İLGİLİ HABERLER