Gündem
  • 11.7.2018 09:00

Diyanet İşleri Başkanlığı FETÖ'nün sapık kitabını basıp dünyaya dağıttı

Diyanetin de Eski Başkan mehmet Görmez'in de yatacak yeri yok.. Milletin parasıyla FETÖ'nün sapık kitabını basıp bütün dünyaya dağıtmışlar,,

Fetullah Gülen'in; başta Ateistler olmak üzere, Budistler, TAO'cular, Şintoizm mensupları ve aklınıza gelen ve gelmeyen her türlü sapık inanç mensubunun cennete gideceğine yönelik sapık ve sapkın görüşlerinin, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kitap olarak basıldığı ortaya çıktı.
Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Türk Diyanet Vakfı tarafından basılan kitabı FETÖ'cü Adnan Aslan yazdı.
2010 yılında eski Diyanet İşlerdi Başkanı Mehmet Görmez tarafından basılan kitabın aynı zamanda ders olarak okutulduğu ortaya çıktı.
Milletin parasıyla FETÖ sapığının sapkın kitabını bastıran Mehmet Görmez, İslamiyeti karalayan ve tamamen Ehl-i sünnet düşmanlığı yapan kitabı Diyanetin yurt içi ve dışı bütün merkezlerine yollamış.
Bu skandaldan sonra Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bastırılan bütün kitapların incelenmesi zarureti doğdu.

Dr. Ahmet GELİŞGEN bu skandalla ilgili bakın ne yazdı..

TÜRKİYE DİYANET VAKFI/İSAM KİTABINDAKİ İTİKADÎ FACİA VE DİYANET’İN FETÖCÜLÜK TUTUMU

 Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetilen Türkiye Diyanet Vakfı bünyesindeki İSAM tarafından Ankara'da 2010 yılında Türkiye Diyanet Vakfı tesislerinde basılan ve Adnan ASLAN tarafından yazılan “Dini Çoğulculuk Ateizm ve Geleneksel Ekol” adlı kitabın muhtevasında, İslam İtikadı açısından son derece sapkın fikirlere yer verilmektedir. Öyle ki, “her kim hangi dini seçerse seçsin, o seçtiği inançla kurtuluşa ereceği, herkesin gönlünün tatmin olduğu dinle cennete gideceği, Çin ve Japon dinlerinin dahi kurtuluşa götüreceği” ve “Diyalog”un bunu gerektirdiği anlatılmaktadır. Adı geçen kitap hala da piyasada mevcuttur.

Kitapta anlatılan itikadi facialar özetle şöyledir:

Beşerî ve ilahi kökenli bütün dinler "mutlak hakikat”le ilişkilidir (!) (s. 13).

Taoizm, Konfüçyanizm, Budizm ve Hinduizm gibi beşerî dinler de İslâmiyet gibi mütekâmil (OLGUNLAŞMIŞ)  dinlerdir(!) (s. 47).

Söz konusu beşerî dinlerin kökü vahye dayanır ve bugün itibariyle inananlarını aydınlatmaktadırlar(!) (s. 47). 

Bu dinlerde bugün bozulma olsa bile mazerete binaen insanları kurtuluşa götürürler(!) (s. 49).

Herkes tatmin olduğu dine uymakla mükelleftir. Kendi dininin sunduğu hakikatle tatmin olan kimse, İslâm'ı kabul etmekle sorumlu değildir. Bir kimsenin kalbinde İslâm'ın doğru bir din olduğuna dair his oluşmazsa, o kimse İslâm’ı kabul etmek zorunda değildir. Bu durumda o kimse, İslâmiyet dışında inandığı dinle amel etmekle kurtuluşa erer(!) (s. 58).

Allah katında kabul edilen Din’in yalnızca “Son Din İslamiyet” olduğu ve zamanımızda bütün semavi ve beşerî dinlerin kurtuluşa götürmeyeceği gerçeği, izahtan varestedir. (Bkz. Ali İmran, 3/19, 85).

 Yukarıdaki fikirleri yazan kitabın, Türkiye Diyanet Vakfı İslamî Araştırmalar Vakfı (İSAM) tarafından yayınlandığını ve TDV’nin, Diyanet tarafından yönetildiğini,kitabın basımı tarihinde Mehmet Görmez’in yayından sorumlu (Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı) DİB Başkan Yardımcısı ve TDV Yönetim Kurulu Üyesi olduğunu, aynı yıl içerisinde de DİB Başkanı ve dolayısıyla otomatikman TDV (Türkiye Diyanet Vakfı)  Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu hatırlatmak isteriz.
Kitap ise halen piyasada mevcuttur.
Toplum tarafından hoş karşılanmayacak yazı ve faaliyetlerin, doğrudan Diyanet yerine TDV uzantıları ve yurt dışındaki Ömer Özsoy’un başında bulunduğu, Frankfurt İslam Teoloji Bölümüne icra ettirildiği kanaatindeyiz. (Bu konuda, TDV/Kuramer’le ilgili yazımıza ve “Diyanet’te Kuran ve Sünnet Aleyhtarlığı Daha Ne Kadar Devam Edecek Acaba?” başlıklı yazımıza bakabilirsiniz).

DİB, İhtisas Eğitim Programları, Ankara, 2013, s. 141). Bu çalışma, 2015 yılı ocak ayı itibariyle Diyanet Haseki Eğitim Merkezleri ders programında mevcuttu.

Yazar Adnan Aslan, Yüksek Lisans ve doktorasını Din Felsefesi Anabilim Dalında İngiltere’de yapmış. Diyanet yönetimindeki TDV/İSAM’da uzun süre Araştırma görevliliği yapmış. Fetö’nün, 15 Temmuz’dan sonra kapanan Üniversitelerinden Fatih İlahiyat Fakültesi’nde 2008-2010 arasında Öğretim Görevliliği yapması, 2012-2015 döneminde de Süleymanşah Ünv. İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesine Vakıf yönetimi teklifiyle Dekan olarak atanması da oldukça manidardır.

Sosyal medyada da 17/25 ve 15 Temmuz sonrası Fetö tutuklamalarından dolayı yetkili makamlara karşı tepkileri dikkat çekmektedir.
S

üleymanşah Üniversitesitesi’nin kapatılmasından sonraki akibeti hakkında medyada bir bilgiye rastlayamadık. Alınan bilgiye göre, 15 Temmuz’dan sonra Amerika’ya çıkış yapmış ve halen www.herkul.org’da yazı yazmaktadır. İnternet kayıtlarından anlaşıldığına göre, bu tarihlerden önce de Fetö’nün kapatılan televizyonlarından Mehtap TV’nin daimi konukları arasında görülmektedir.

Fakir, 2010’da bu ve benzeri yazıları hazırlamasından dolayı, 2010-2012 tarihleri arasında Diyanet’te iki kez yüce divan soruşturmasına tabi tutulmuş, ağır baskılar ve akıl almaz mobingler sonucunda Diyanet’ten ayrılmak zorunda kalmıştı. En önemlisi, Diyanet’in ilintili kuruluşlarının, milletin fıtra ve zekât parasıyla, bir yandan bu tür vahim kitapları basması, bir yandan da Fetö’nün yayın kuruluşlarına eleman yetiştirir durumda görünmesi…

Bu gerçeklerin yanındabizzat DİB Başkanı Mehmet Görmez’in; 15 Temmuz’un puslu havasından yararlanarak, kendinden uydurduğu asılsız belgeyle ve emrindeki personeli de yalan şahitliğe zorlayarak, kurumdan 4 yıl önce naklolmuş olmama rağmen Fakir’i, “Kripto Fetöcü” diye ilgili makamlara raporlaması ve bu iftira aydınlanana kadar, Fakir hakkında yetkililerin apar topar işleme yeltenmesine sebebiyet vermesi ne ile izah edilebilir acaba?..  

Diyanet’i yıpratan kimmiş, şimdi siz karar veriniz lütfen!

Kamuoyunda ayyuka çıkan bilgilere göre, 17/25 Aralıktan sonra Diyanet Müfettişlerce ilk hamlede hazırlanan 70 kişiden oluşan Fetöcü personelin ihraç raporları, 8 ay kadar bir geciktirmeden sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan şikâyet sonucunda ancak uygulamaya konulabilmiş. Yine kamuoyunda yayılan duyumlara göre Görmez’in, Atama Yer Değiştirme Kuruluna, "bu işin bir de yarını var, raporlarınızı bir daha gözden geçirin"anlamında bir talimat vererek işi sekiz ay kadar savsakladığı belirtilmektedir. Halbuki Diyanet'te, müfettişlerin sonuca bağlayıp teslim ettikleri raporlar, en geç bir-iki ay içerisinde onaylanıp uygulanır...

Görmez ve Özafşar gibi ekibinin, Fetöcülüğe karşı tutumunu ortaya koyan en bariz vakıalardan birisi de darbe girişimi sonrasında ilk hamlede Fetöcülük’ten ihraç edilen ve tutuklanan Diyanet Stratejik Daire Başkanı zatın, 17/25 Aralıktan sonra "Fetöcü personeli araştırma komisyonu başkanı yapılmasıdır. Dinler Arası Diyalog biriminin ilk kurulduğunda da bu birime müdür olarak atanan ilk görevli de Fetöcülük’ten ihraç edilen mezkur Daire Başkanıydı.  Bu dairenin adının, 15 Temmuz’dan sonra “Dinler ve Kültürler Arası İlişkiler Dairesi” olarak değiştirilmesi neyi değiştirir acaba?

Nasıl? Görmez ve ekibinin Fetöcülük karşısındaki tutumuna akıl erdirebiliyor musunuz?

 

Aralık/2010

(Güncelleme:12.06.2017)

Dr. Ahmet GELİŞGEN

Güncellenme Tarihi : 11.7.2018 09:28

İLGİLİ HABERLER