Gündem
  • 18.10.2018 14:44

Fatiha'sız cenaze Alevileri ikiye böldü

Şanlıurfa'nın Kısas beldesinde ilk kez uygulamaya konulan Fatiha’sız cenaze törenleri Aleviler arasında büyük infiale yol açtı. Hacı Bektaşı Veli Dergahı postnişinlerinin onayı ile yapılan sazlı törenlere Alevi önderleri ‘halk rahatsız’ diyerek tepki gösterdi. Alevi literatüründeki diğer dini törenlerde de Kur'an'da yer alan surelerin kaldırıldığına dikkat çekilerek, bu uygulamalara tepki gösteren cemaatin cem evlerine gelmediği ve yeni babaları da "ikrarsız" olmakla suçladıkları belirtildi.

Alevi kamuoyunda “Hakka yürüme erkânı” adı altında uygulamaya konulan sazlı cenaze törenleri tartışma çıkardı. Sazların çalınıp deyişlerin okunduğu yeni cenaze törenine Hacı Bektaşı Veli Dergahıpostnişinleri Veliyettin Hürrem Ulusoy ile Muharrem Safa Ulusoy’un onay verdiği belirtilirken, bazı Alevi önderleri ve takipçileri uygulamaya tepki gösterdi.

"Çağdaş Hariciler" olarak bilinen grup hayata geçirdi

 Alevi kamuoyunda "Çağdaş Hariciler" olarak bilinen grubun hayata geçirdiği ileri sürülen yeni cenaze töreni için Hacı Bektaş Veli Dergahıpostnişinileri Veliyettin Hürrem Ulusoy ile Muharrem Safa Ulusoy’un Hünkar Vakfı’nın sitesinde yayınlanan “Hakk’a yürüme erkanı” erkannamesi ile onay verdiği belirtildi. Hacı Bektaş Veli Dergahı postnişinliğine 200 kadar Alevi dedesi bağlı bulunuyor.

80 Alevi önderi itiraz etti

Postnişinlik makamının Fatiha’sız sazlı cenaze namazı uygulamasına ilk tepki ise Alevi önderleri Hüseyin Hürrem Ulusoy ile Ali Timurtaş Özmen’den geldi. Ulusoy tarafından kaleme alınan ve postnişinlik tarafından dedelik/babalık icazeti verilen 80 kadar Alevi önderi ile bu uygulamaların ilk hayata geçirildiği Kısaslı 2 bin kişi tarafından imzalanan dilekçede, erkanların değiştirilmesinin yerinde olmadığı ve bu uygulamaların kaldırılması gerektiği ifade edildi.

Alevi cemaati uygulamadan rahatsız

Dilekçenin Hacı Bektaş Veli Dergahı postnişini Veliyettin Hürrem Ulusoy’a iletildiği ama dikkate alınmadığı idida edildi. “Hacı Bektaş Veli Dergahı Posnişlik Makamına” başlığı ile kaleme alınan dilekçede halkın yeni uygulamadan rahatsız olduğu belirtildi. Dilekçede şu ifadelere yer verildi:“Bunlar toplumda büyük bir infial (gücenme/darılma) yaratmıştır. Şikayetler o boyuta ulaşmıştır ki bunlara kulak tıkamak mümkün değildir. Üstelik bu uygulamalar yolumuza zarar vermektedir."

Fatiha’nın kaldırılması doğru değil

Dilekçede yeni uygulanan cenaze erkânından “Fatiha Suresi” kaldırıldığına dikkat çekilerek “Cenazeye katılanlardan herhangi biri –bu kişi Sünnî inançtan da olabilir- ‘Merhumun ruhu için rıza lillahi el-Fatiha’ dediğinde cenaze erkânını yöneten ehil kişiler/babalar ellerini kaldırmamakta bu da büyük dikkat /tepki çekmektedir. Fatiha; sebü’l mesânî (tekrarlanan yedi) olarak adlandırılmıştır ki tasavvuf ehli ve yol mensupları, yedi kat gökyüzünü ve insan yüzündeki yedi çukuru yedi ayetle ilişkili görürler. Fatiha’ya büyük önem verirler. Fatiha ayrıca “ümmülkitab”dır ki arşın üzerindeki kazâ ve kader levhası (levhi mahfûz) ile de bağlantılıdır. Ayrıca ayette geçen nimet verilenlerden kasıt Peygamberimizin Ehlibeyt’idir”ifadelerine yer verildi.

Kısas pilot bölge olarak seçildi

Yeni erkanları uygulamak isteyenlerin Şanlıurfa’nın Kısas beldesini pilot bölge seçtikleri, Hacı Bektaş Veli Dergâhı postnişinlerini de buna ikna ettikleri iddiasına yer verilen dilekçede şöyle denidi: “Bu kişiler Kısas’ı çok iyi tanıyorlardı. Sizler olmadan 'uydurma erkânları' bu insanlara benimsetmek mümkün değildi. Biliyorlardı ki Kısas halkı Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na gönülden bağlıdır. Mürşitlerin ağzından çıkan her kelâm onlar için altın değerinde bir nasihattir. Düşündüler ki bunlar madem bu kadar bağlı, tereyağından kıl çeker gibi erkânları hemen uygulatırız.”

Sureler törenlerden kaldırıldı

On İki Hizmet’te yapılan değişikliklere de tepki gösteren Alevi önderleri yeni atanan babalar vasıtasıyla Çerağ hizmetinden ‘Nur Suresi’nin kaldırıldığını süresinin 35. ayetinin, Aleviliğin üç temel inancının dayandığı (Allah: tevhid, Muhammed: peygamberlik, Ali: İmamet) kaynaklarından biri olduğu vurgulandı.

Dilekçede Görgü ceminden "Ey Muhammed,  şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler, Allah’a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir. Verdiği sözden dönen ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah verdiği sözü yerine getirene büyük ecir verecektir" denilen Alevi toplumunun "Elele el Hakk’a" ilkesinin dayandığı Fetih Sûresi 10.ayetinin de kaldırıldığına dikkat çekildi. Bu uygulamalara tepki gösteren cemaatin büyük çoğunluğunun cemden/cem evinden çekildiği ve yeni babaları da“ikrarsız” olmakla suçladıkları belirtildi.

İşte dilekçenin tam metni;

“HACI BEKTAŞ VELİ DERGÂHI POSTNİŞİNLİK MAKAMINA” başlığı ile kaleme alınan dilekçede dikkat çeken satırlar şöyle:

“Hacı Bektaş Veli Dergâhının saygıdeğer büyükleri Muharrem Safa Ulusoy ve Veliyettin Hürrem Ulusoy;

Sizleri sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyoruz.

Sizler dergâhın şeyhlik (meşihat) ve vakıf mütevelliliği (tevliyet) hizmetlerini sürdürmektesiniz. Tarih ve kamuoyu önünde çok büyük sorumluluk taşımaktasınız. Görevleriniz gerçekten çok zor görevlerdir. Bunun bilincindeyiz.

Amacımız size yardımcı olmaktır.

Değerli büyüklerimiz,

Uygulamaya sokulan yeni erkânlardan halk rahatsızdır. Bunlar toplumda büyük bir infial (gücenme/darılma) yaratmıştır. Şikâyetler o boyuta ulaşmıştır ki bunlara kulak tıkamak mümkün değildir. Üstelik bu uygulamalar yolumuza zarar vermektedir.

Örneğin cenaze erkânını ele alalım, cenaze erkânı inanç/itikat sahibi olanları derinden yaralayıp üzdüğü gibi Alevîlerin dışındaki topluluklar tarafından da yadırganmıştır.

Yeni uygulanan cenaze erkânından “Fatiha Suresi” kaldırılmıştır. Cenazeye katılanlardan herhangi biri –bu kişi Sünnî inançtan da olabilir- “Merhumun ruhu için rıza lillahi el-Fatiha” dediğinde cenaze erkânını yöneten ehil kişiler/babalar ellerini kaldırmamakta bu da büyük dikkat /tepki çekmektedir.

Fatiha; sebü’l mesânî (tekrarlanan yedi) olarak adlandırılmıştır ki tasavvuf ehli ve yol mensupları, yedi kat gökyüzünü ve insan yüzündeki yedi çukuru yedi ayetle ilişkili görürler. Fatiha’ya büyük önem verirler. Fatiha ayrıca “ümmülkitab”dır ki arşın üzerindeki kazâ ve kader levhası (levhi mahfûz) ile de bağlantılıdır. Ayrıca ayette geçen nimet verilenlerden kasıt Peygamberimizin Ehlibeyt’idir.

Sayın Büyüklerimiz

Yeni erkânları uygulamak isteyenler, Şanlıurfa’nın Kısas beldesini pilot bölge seçtiler. Hacı Bektaş Veli Dergâhı postnişinlerini (sizleri) de buna ikna ettiler.

Bu kişiler Kısas’ı çok iyi tanıyorlardı. Sizler olmadan “uydurma erkânları” bu insanlara benimsetmek mümkün değildi. Biliyorlardı ki Kısas halkı Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na gönülden bağlıdır. Mürşitlerle bire bir yakınlık kurmuş, görüşmüş, ziyarete gitmiş, hizmet etmiş, oturup muhabbet etmiş kişilerdir. Mürşitlerin ağzından çıkan her kelâm onlar için altın değerinde bir nasihattir. Düşündüler ki bunlar madem bu kadar bağlı, tereyağından kıl çeker gibi erkânları hemen uygulatırız.

Âşık İsmail Baba’nın sağlığında bir iki sondajda bulundular. Baktılar ki baba yoldan taviz vermiyor, beklediler. Baba yaşlıydı, Hakk’a yürüdü. Önlerindeki en büyük engel ortadan kalkmıştı, hemen kolları sıvadılar.

İstedikleri kişilerin “baba” olarak atanmasını sağladılar. Mürşitlerimiz olan sizler de ne yazık ki toplumun “babalık” konusundaki düşüncesini anlamak, reyine başvurmak gereğini duymadınız.

Yeni babalarla birlikte ilk olarak “cenaze erkânı” uygulamaya sokuldu. Yeni cenaze erkânı ile tanışan Kısaslılar şok geçirdiler. Olacak iş değildi. “Fatihasız cenaze kalkar mıydı?” Kendilerinden önce gelen ataları dedeleri yanlış mı yapmışlardı? Onlara bu yolu öğreten büyükleri hiç yanlış yapabilir miydi? Örneğin Hacı Bektaş Veli, Fatiha Tefsiri’ni, Hacı Bektaş Çelebilerinden Hüseyin Fevzi, “Fatihaname”sini boş yere mi yazmışlardı?

Kısaslılar kırıldılar gücendiler. Ama naçar sessiz kaldılar. Ne zamana kadar, komşu köylerden cenazelere gelenlerden “Kısas’ta yeni bir din kurulmuş” sözünü duyana kadar. Artık sabrın da sonuna gelinmişti.

İkinci aşamada On İki Hizmet’te yapılan yenilikler(!) yeni atanan babalar vasıtasıyla yürürlüğe konuldu. Çerağ hizmetinden “Nur Suresi” kaldırıldı. “Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir” diyen Nur süresinin 35. ayeti, Aleviliğin üç temel inancının dayandığı (Allah: tevhid, Muhammed: peygamberlik, Ali: İmamet) kaynaklarından biridir.

Bununla da kalınmadı, görgü ceminden Fetih Sûresi 10.ayeti olan “Yedullah Ayeti” kaldırıldı. Oysa “Ey Muhammed,  şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler, Allah’a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir. Verdiği sözden dönen ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah verdiği sözü yerine getirene büyük ecir verecektir” denilen ayet, Alevi toplumun “Elele el Hakk’a” ilkesinin dayandığı temeldir.

Bu uygulamalar artık bardağı taşıran son damlalar oldu. Açıkça görülüyordu ki hedef Kur’an’dı. Bunun üzerine cemaatin büyük çoğunluğu cemden /cem evinden çekildi. Cemden uzaklaşanları yeni babalar “ikrarsız” olmakla suçladılar/suçluyorlar. Peki bu insanlar “Yedullah” olmadan neyin üzerine ikrar verecekler. Allah’ın kitabı olmadan Allah’a nasıl ulaşacaklar?

Bu uydurma erkânları hazırlayanlar mürşitleri yanılttılar. Bu erkânları dayatanların –ateist grubun- kimlerden oluştuğunu Kısas halkı çok iyi bilmektedir. Bunların uzantılarının yurt dışında olduğu da herkesin malumudur.

Pilot bölge seçilen Şanlıurfa Kısas beldesindeki taliplerin sezgilerini özetlemeye çalışalım:

Sözde reformcular, yaradılışa inanmamaktadır. Bunun kanıtı “Nur Suresi”ni erkândan çıkarmalarıdır. (Bu ayette “Allah’ın nurundan dilediğine can verdiği ve nur üstüne nur yarattığı (nebilerin ve velilerin görünür olması)” anlatılır.

Bu işe girişenler soy devamlılığına (asalete) inanmamaktadır. Peygamberimizin, Hz. Ali’nin, Hacı Bektaş Veli’nin soyunun kesintiye uğraması umurlarında değildir.

Yapılanları reform saymak mümkün değildir. Çünkü tabandan bu yönde bir istek gelmediği gibi yapılan bölücü parçalayıcı bir harekettir.

Erkânların Türkçeleştirildiği iddiası doğru değildir. Zira bunu yapanlar, akademisyen/Türkçe uzmanı değildirler. (Komik işler yapılmıştır, örneğin “Sakka” hizmetinden “Allah” adı kaldırılmış, yerine “Hak” kelimesi getirilmiştir. “Allah” kelimesinin Türkçe karşılığını dahi bilmemektedirler).

Asıl ve gizli amaç Alevileri gerek inanç ve gerekse uygulamalar bazında Kur’an’dan ayırmaktır. (Çok zorlandıklarında “Bu Kur’an Muhammed’in Kur’an’ı değil” demektedirler. Bunu kanıtlayacak delilleri olmadığı gibi, Kur’an bilgileri de sıfırdır).

Yapılanlar radikal dincilerin eline büyük koz vermektedir. Değil midir ki yüzyıllar boyu Aleviler aleyhine karalayıcı, yalan/yanlış propaganda yapıp, bizi İslam dışı, kitapsız, dinsiz olarak suçlamışlardır. (Aslında ateistler, dincilerle bir noktada Alevilik aleyhinde birleşmektedirler).

Sayın Büyüklerimiz,

Bu yapılanlarla erkânlardan en temel ritüeller çıkarılmıştır. Bu ritüeller inancımızın temel uygulamalarıdır. Tabir caizse erkânların kolunu dalını budayıp bunları güdük hâle getirmek reform değildir. Yolumuzu yavan ve fakir hâle sokmaktır. Ayrıca ritüellerin inanç boyutunu kaldırıp, onlardan ilâhî bir haz alınmasını önlemektir. İbadeti şekilsel bir duruma sokmaktır. (Burada ritüel On İki Hizmeti oluşturan hizmet bölümlerinden her biri anlamında kullanılmıştır).

En acıklı ve tehlikelisi bugünkü nesiller ve gelecek nesiller, atalarının/dedelerinin söz ve kelâmlarını anlamayacaktır. Boş bir nesil oluşacak ve bunlar asimilasyona daha hazır duruma düşecektir.

Pilot bölge Kısas’ta yapılanlar toplumu bölmüş, inançlarını sarsmış, en vahim ve en tehlikelisi olmak üzere Kısas halkının Dergâh postnişinlerine olan güveni sarsılmıştır.

Değerli büyüklerimiz,

Sizden istediklerimiz şunlardır:

Erkânlarda değişiklik yapmaktan vazgeçelim. Örneğin “Cenaze Erkânı”, Kısas’ta büyük tepki ile karşılaşan bu erkânın diğer yörelerde hiç uygulanma şansı yoktur. Lütfen tutulmayacak buyruklar verip Dergâh’ın saygınlığını sarsmayalım. Temel ritüellerle hiç oynamayalım. Çünkü bunların varlığı inancımızın özünden kaynaklanmaktadır.

Hatadan dönmek ve hatamızı kabul etmek de büyüklüktür. Hatamızı kabul eder bundan dönersek öncelikle Kısas halkını tekrar toparlayabilir, zaman içerisinde yaralarımızı sarabiliriz.

Halkı, halk önderlerini dinleyelim, halkın nabzını tutalım. Dede ve baba atamalarında halkın görüş ve reyine başvuralım.

Lütfen etrafınızı sarmış olan dar kadroların övgülerine aldanmayalım. Menfaatleri sona erdiğinde hepsi ortadan kaybolacaklardır. Bunların toplumsal tabanları yoktur. Onurlu, gururlu, dik duran insanların sözlerini, gözlemlerini, düşüncelerini dinleyelim.

Birleştirici ve bağdaştırıcı olalım, ancak “Ne şiş yansın ne kebap” politikası uygulamayalım. “Hatır kalsın, yol kalmasın” ilkesi sizi daha da yüceleştirecektir.

Alevîlerin çok önemsediği asâlet ve soy sürekliliğine önem verelim. Dergâh’ta birliğin de bu yolla olacağını unutmayalım. “Belden gelme değil yoldan gelme önemlidir”, “Mezar taşları ile övünülmez” gibi söylemler, Çelebilerin varlığını tartışmaya açan söylemlerdir. Ayrıca ocakzâde dedelerin varlığı da Dergâh’ın varlığına bağlıdır.

Saygı ve hürmetlerimizle efendim.”

Güncellenme Tarihi : 18.10.2018 14:44

İLGİLİ HABERLER