Gündem
  • 22.10.2016 00:00

Hilmi Özkök Saadeti Ebediyye kitabını Nurcuların sanıyor

Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök'ten büyük cehalet..
Darbe Komisyonu'na bilgi veren Hilmi Özkök, Hüseyin Hilmi Işık efendi tarafından kaleme alınan Saadet-i Ebediyye kitabını nurcuların kitaba sanarak, "Nurculukla bu kitapla tanıştım" dedi.
Hüseyin Hilmi Işık Efendi'nin Nurculukla bir ilgisi olmadığı gibi Saadet-i Ebeddiyye kitabında Fethullahçılık gibi sapkınlıklar uzun uzun anlatılarak gençlerin böyle sapıklıklardan uzak durması tavsiye ediliyor.

Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi aleyh" en kıymetli kitaplardan tercüme ve derlemeler ile telif eserler vücuda getirmiş, Akaid husûsunda, bilhassa Ehl-i Sünnet vel Cemâat inancını sâde bir dille açıklayıp bu inancın yayılmasına öncülük etmiştir. Dünyanın her tarafındaki insanlara doğru İslamiyet'i tanıtmış, ehli sünnet âlimlerince tasvip ve medhedilen yüzlerce Arabî ve Fârisî eseri, Hakîkat Kitâbevi vasıtasıyla tüm dünyaya yaymıştır. Seâdet-i Ebediyye ve diğer kitaplarında, binlerce mesele yazarak unutulmuş ilimleri ihyâ etmiştir. "Ümmetim bozulduğu zaman bir sünnetimi ihyâ edene yüz şehid sevâbı verilir" hadîs-i şerîfini hep göz önünde tutarak, farzları, vâcibleri, sünnetleri, hattâ müstehabları uzun uzun yazdı. Bütün bu hizmetlerin, Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerinin tasarrufları ve himmetleri ile ve İslâm âlimlerine olan aşırı sevgi ve saygısının bereketi ile olduğunu söylerdi.

Kitaplarında doğruyu yazmaktan kaçınmaz, "Korkulacak yalnız Allahü teâlâdır" der, ama fitne çıkmamasına da çok dikkat ederdi. Devletin kanunlarına uymada çok titiz davranırdı. "Müslüman dine uyar, günah işlemez; kanunlara uyar, suç işlemez" derdi. Sık sık "Vatan sevgisi imandandır" hadis-i şerîfini okurdu.

Saadet-i Ebediyye kitabı, bütün dünyaya tek DOĞRU YOL olan Ehli Sünnet'i yayan ve anlatan bir kitap.BU KİTAP, HER TÜRLÜ SAPKINLIĞI REDDEDEN BİR KİTAP,
Böyle bir kitabı nurcuların kitabı sanmak cehaletten öte bir durum.
Koskoca bir Genelkurmay eski başkanının bundan bihaber olması, din cehaletinin geldiği noktayı göstermesi açısından önemli bir örnek oldu.

İŞTE O SÖZLERİ

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Meclis’te kurulan “Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu”, üyeler tarafından belirlenen isimleri dinlemeye devam ediyor. Komisyonda bugün konuşan ilk isim Genelkurmay Eski Başkanı Hilmi Özkök oldu.

'Fark ettik, brifinglerde anlattık'

Komisyonda sözlerine askeriyeye girdikten sonraki gözlemlerini anlatarak başlayan Hilmi Özkök, Harp Okulu’na başladığı zaman “Nurcularla” karşılaştıklarını söyledi.

“Biz Işıklar Askeri Lisesi’ne gittik. Kuleli Askeri Lisesinden gelen bir grup vardı, onlar bize yaklaşmıyordu. Tuhaf kitaplar okuyorlardı, Saadet-i Ebediyye diye bir kitap. Nurculukla ilk defa böyle tanıştık. Kuleli Askeri Lisesinde öğretmenden etkilendiklerini öğrendik. Biz de okuduk o kitapları.  Sonradan o çocukların bir çoğu ayrıldı.”

Özkök, Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı yaptığı dönemde FETÖ yapılanmasının ciddiyetini net bir şekilde görüldüğünü belirtti.

“Bu işlemler sırasında bu işin yaygınlaşmaya başladığını hissettik. Yakalayabildiğimizi çıkardık. TSK hep hedefti. Ama bizim dışarıda istihbarat yapma şansımız yoktu. Devletin istihbaratı vardı. Biz askeri mantık olarak sorunu çözmek için kaynağına yöneliriz. Hedef ile olmaz. Kaynağı kesme işini de devletin yetkili organları yapar. Bu yüzden biz dışarıda bekledik. Şura toplantılarında bunu sayın Başbakan ve Milli Savunma Bakanları’na brifinglerde anlattık.”

2004’teki MGK kararı

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildiğinde ise gözleminin “Fethullah Gülen Örgütü’nün bu işlere hız verdiği” yönünde olduğunu belirten Hilmi Özkök, Gülen’in o dönem çok yaygın olan bir konuşmasının kendilerine de banttan dinletildiğini anlattı.

“Emin olduk di bunlar örgütleniyor ve iyi işler peşinde değil. O zaman çeşit çeşit görüşler vardı. Siyaset ayrı, biz asker olarak ayrı düşünüyoruz. O seneden itibaren MGK’da gündeme getirildi bu.”

'Fazla bir şey yapılmadığını gördük'

Hilmi Özkök, 2001 senesinde Genelkurmay Başkanı olduktan sonra Gülen yapılanması konusu üzerine daha ciddiyetle gittiğini söyledi. Sonra da sözü 2004 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Fethullah Gülen Cemaati ile Nur Cemaati hakkında alınan karara getirdi.

“2004 Ağustos ayında yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında biz, ‘Örgüt çok imkan kabiliyetine kavuştu. Niyet bir gecede değişebilir. Bu iş takip edilsin” dedi. O zaman iyi niyetli görülüyordu, Devlet bunların okullarına destek verilsin istiyordu. MGK’da biz bunu açıkça söyledik. Aslında alınan karar da gizliydi ama Taraf Gazetesi bunu yazdı. Biz Hükümet’e o gün, “durum iyi değil” dedik. Tavsiye niteliğinde bir karar alında. Sonra izledik, ‘Ne yapılıyor?’ diye ama fazla bir şey yapılmadığını gördük.  Biz her toplantıda bu örgütlere dikkat çektik. Duyduklarımızı aktardık, elimizden geleni yaptık. Ama kaynağa nüfuz etmemiz söz konusu olmadı. Bizim yapabildiğimiz sadece yakaladığımızı atmaktı.”

'İyi ki okullarına gitmemişim'

Örgütün 'imkan ve kabiliyetlere kavuştuğu' konusundaki yargıya ise kendilerine çeşitli kollardan gelen bilgiler ile sahip olduklarını belirtti.

"İmkan ve kabiliyetleri olduğunu şuradan öğrendik. Bir sürü arkadaşın okullara gittiklerini, okullardan çok etkilendiklerini anladık. Bunların bu kadar yaygın olduklarını gördük. 1980’den 2004’e kadar bunun imkan ve kabiliyet kazandığını işittim. Çeşitli örgütlenmeler olduğunu duyduk. Ayrıca basında görüyorduk, gidiliyor, geliniyor. Devlet erkanı ile paylaşmaları oluyordu. Moğolistan dahil okulları vardı, iyi ki gitmemişim. Bir çok arkadaşım gitti ve bunları gördü. O zaman ki anlayış iyi niyetli olduklarıydı."

TSK’dan ihraçların, “FETÖ’cü” olarak değil, “disiplinsizlik” kararıyla yapıldığını belirten Genelkurmay Eski Başkanı, “Hükümet üyeleri bunlara şerh koyuyordu. Bu şerhlere rağmen gönderdik. Atmanın iki yolu var. Biri normal kararla, biri de şurayla. Bu temizlik hareketini TSK ihmal etmiş gibi görünüyor. Oysa bunların bir çoğu disiplinsizlik diye atılmıştır. TSK elinden geleni yapmıştır. Devleti uyarmıştır.” dedi.

"TSK’da örgüte siz mi göz yumdunuz?"

Özkök’e yöneltilen en çarpıcı sorulardan birini HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar sordu. Sancar, “Kamuoyunda bu yapılanmanın en çok sizin döneminizde yerleştiği, sizin göz yumduğunuz algısı var. Ne diyorsunuz?” sorusu oldu.

Özkök bu soruya, “Kesinlikle böyle bir şey yok.” yanıtını verdi.

"Güya Fethullah’a sormuşlar, ‘Ordunun demokratikleşmesi nasıl sağlanır?’diye. O da ‘Hilmi Paşa Genelkurmay Başkanı olduğu zaman’ demiş. Bunun olduğu belirtilen toplantıda bulunan bir köşe yazarı öyle bir şey olmadığını söyledi. Bu çok kullanıldı. Bir de ben inançlıyım. Benim laik olduğumu emrimde çalışanlar bilir. Farklı düşünenler olabilir. Ben dedem Hilmi Özkök’ün öğrencisiyim. Tarikat marikat yoktur. Hiçbirine inanmam. Öyle bir yanaşma da olmadı bana. Herhangi bir kimse ‘Gel Fethullahçı ol’ demedi. Bir falsom olsa beni parça parça yaparlardı."

Toplantının en dikkat çeken anlarından biri ise Ergenekon davasında "Islak imza" olarak kayıtlara geçen delil gerekçe gösterilerek tutuklanan o dönemin albayı bugün CHP Milletvekili Dursun Çiçek'in sorusu oldu. Çiçek, Özkök'e "İfade verirken mahkeme heyetinin onlardan olduğunu bilerek neden o kadar saygılı davrandınız?"diye sordu. Özkök, "Ben eski Genelkurmay Başkanıyım, örnek olmak durumundayım. Biz herkese saygılı davranırız" yanıtını verdi. Hilmi Özkök, Çiçek'in bir diğer sorusunu ise bu noktaya gelinmesinde esas sorumlu hükümetlerdir diye cevapladı.

Sorulara cevaplar

Genelkurmay Eski Başkanı’na komisyondaki milletvekilleri tarafından sorulan bazı sorular ve Özkök’ün verdiği yanıtlar şöyle:

Neden 'ete soğan doğrama' açıklamasını yaptı?

"Sayın Gül beni bir konuda davet etti, gittim. Çıkışta gazeteciler öyle bir şey sordular ki bana, olmamış bir şey olursa ne olur gibi… Ben de 'hele bir olsun ondan sonra' anlamında söyledim. 2008 yılında oldu bu. Benim zamanımda kimse tutuklanmadı. Bunlar hep ben emekli olduktan sonra oldu. MGK’da söylenen sözden daha önemli bir söz olabilir mi? Bundan daha fazla ne olur? Ben kendimi ettiğim yemin gereği siyasete bağlı gördüm. Herkesin kendi görevini yaptığı bir Türkiye istedim."

Atilla Uğur kendisine FETÖ listesi getirdi mi?

"Böyle bir şey olmadı."

Neden İlker Başbuğ hedef alındı?

"İlker Paşa iki sene kurmay başkanlığımı yaptı. Suçsuzluğuna yürekten inanıyordum ama davada onunla göz göze geldiğim an, en acı çektiğim andır. Bence bir Genelkurmay Başkanı alarak şov yapmak istediler. İlker Paşa çok sağlam bir arkadaş. İrtica ile ilgili konularda çok sağlam bir arkadaş. Bir şeyi vesile yaptılar. Böyle bir acıyı yaşattılar."

Zekeriya Öz’ün kendisi ile ilgili “Demokrasi kahramanı” sözleri hakkında ne düşünüyor?

"Zekeriya Öz’ün söyledikleri kendisini bağlar. Ben demokraiye yürekten bağlı bir insanım. Herkes kendi görevini yapmalı."

Darbe girişiminde adı geçen Mehmet Partigöç ve Mehmet Dişli ile ilgili bir işlem yapmış mıydınız?

"Bilinmiyordu, bilinseydi mutlaka yapılırdı. Kara Kuvvetleri’nden ya da MİT’ten, Emniyet’ten  istihbarat gelirdi. Gelmiyorsa TSK dışarıda istihbarat yapamaz."

15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili ne düşünüyor?

"Çok hain bir girişim. Bu derece cüretli olduklarını, yapabileceklerini beklemiyorduk. Oğlum aradı, 'Baba uçaklar uçuyor' dedi. Ben inanamadım. Hiç beklemediğimiz bir şeydi. O gece de dedim, 'Hükümetleri değiştirmek seçmenin görevidir. Mefhum bir saldırıdır, hoşgörülemez.' Ben emekli olduktan sonra 10 sene geçti. Çok şey oldu. Bizim yönümüzden, bunu örgütün yaptığına dair hiç bir şüphe yoktur."

Kaynak: Al Jazeera

ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI HİLMİ ÖZKÖK'ÜN NURCU SANMA CEHALETİNİ GÖSTERDİĞİ HÜSEYİN HİLMİ IŞIK EFENDİ, SAADET-İ EBEDİYYE KİTABIYLA İLGİLİ BAKIN NE DEMİŞ;

Kitabı birisi okuyup birisi dinlerse, buna sohbet denir, her türlü bereket, feyz birlik ve beraberliktedir.

Okumak, konuşmanın yarısı kadardır. Bir saat sohbet etmek isteyen, iki saat kitap okumalıdır.

Hüseyin Hilmi Işık efendi rahmetullahi aleyh buyurdular ki; Rasgele kitap okuyarak din öğrenmeğe imkan yoktur. Çünki bir âlim böyle söylemiş, başka bir âlim şöyle söylemiş, bir âlim böyle yazmış.. Ben çok kitap okudum ve vardığım kanaat şöyle oldu ki, rasgele çok kitap okuyan yoldan çıkar. Bir hadis-i şerif var. Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam buyuruyorlar ki; "Siz dini, âlimlerin ağızlarından alın". Eğer ben Efendi hazretlerini görmeseydim, Efendi hazretlerine gitmeseydim, Efendi hazretlerinden işitmeseydim, ondan dinimi öğrenmeseydim, bu kitaplar meydana gelmezdi. Bu kitaplar hep Efendi hazretlerinin mübarek sözlerinden meydana gelmiştir.

Buyurmuşlardı ki; Aklı olan herkes, dünyâda râhat ve huzûr içinde yaşamak, âhirette de, azâbdan kurtulup, sonsuz nîmetlere kavuşmak ister. İşte bunun için, Seaâdet-i Ebediyye kitâbımı yazdım. Dünyânın her yerindeki her çeşit insana seâdet yolunu göstermek için uğraştım. Önce, kendim öğrenmek için çok çalıştım. Senelerce, yüzlerle kitâp okudum. Târihi, tasavvufu çok inceledim. Fen bilgileri üzerinde çok düşündüm. İyi anladım ve inandım ki, dünyâda râhata ve âhirette sonsuz iyiliklere kavuşmak için, 'Sâlih Müslüman' olmak lâzımdır. Sâlih olan mümin, Ehl-i sünnet itikâdındadır. Ehl-i sünnet itikâdında olana Sünnî denir. Ehl-i sünnetin dört mezhebinden Hanefî, Mâlikî, Şâfi'î, Hanbelî'den birine uyar. Böylece, her hareketinde İslâmiyyete tâbi olur.

Ecdâdımız, bütün istirâhatlerini, menfeaatlerini fedâ ederek, dînimizin bu güzel emrlerini bildirmek ve torunlarının dinlerini, îmânlarını korumak için, çok sayıda ve çok kıymetli kitâb yazmış ve bizlere yâdigâr bırakmışdır. Güzel ahlâkı, adâleti, çalışkanlığı, fende, sanatda birinciliği ve yiğitliği dünyâ târîhlerinde, parlak kelimelerle yazılı olan, şanlı ve şerefli ecdâdımızın, düşman elinin dokunmaması için, mubârek kanını dökdüğü ve bütün temizliği, doğruluğu ile bizlere mîrâs bırakdığı mukaddes dînimizi, yine onların mubârek elleri ile yazdıkları, hâlis ve afîf kitâblarından okuyup öğrenmeliyiz.

Hâinlerin kalemlerinden çıkan, süslü kelimelerle örtülmüş, zehrli propagandaları okuyarak, azîz ve sevgili îmânımızı kapdırmamağa, aldanmamağa çok dikkat etmeliyiz!

Bilgilerin doğru olması kâfi değil. Esâs olan yazarıdır. Yazarının rûhâniyyeti satırların arasında dolaşır. Yazan ihlâslı birisi ise, okuyan istifâde eder. İhlâslı biri değilse, fâsıksa, habîs rûhu kitâba aks eder. Okuyan zarar görür de haberi bile olmaz. İşte, müslimânlar böyle kitâbları okuyunca kalblerinde bir kararma meydâna gelir. Kitabı yazan, yazdığından daha mühimdir.

Temiz su temiz borudan geçerse temiz olur. Temiz su pis borudan geçerse temiz olur mu. Pis borudan akan sudan şifâ olmaz.Herhangi bir insana bir iyilik etmek, gökten lamba olarak yere inse, bu iyilikten hasıl olan nur o kadar parlaktır ki; Güneş onun yanında çok sönük kalır. Hele bu hizmet ile bir insanın hidayetine sebeb olunursa kıymeti hiç ölçülemez.

İnsanın karnını doyurmak kıymetlidir, fakat kalbini doyurmak daha kıymetlidir.

İnsanın parası arttıkça düşmanı artar, ilmi arttıkça dostu artar.

Yönünü kabristana çeviren rahat eder, yönünü dünyaya ve insanlara çeviren herzaman sıkıntı çeker.

Not:Burada Efendi Hazretleri diye bahsi geçen şahıs Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleridir.



 

Güncellenme Tarihi : 22.10.2016 03:22

İLGİLİ HABERLER