Gündem
  • 30.7.2011 00:09

İŞTE DARBE PLANININ İDDİANAMESİ!..

''Kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri kurulduğu'' yönündeki iddialara ilişkin soruşturma kapsamında hazırlanan ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, eski 1. Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Hasan Iğsız ve Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da aralarında bulunduğu 22 sanığın tamamı hakkında, ''Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
Suç tarihi, 2009 yılı ve öncesi olarak belirtilen iddianamede, ''Ergenekon silahlı terör örgütü''ne yönelik bugüne kadar yapılan soruşturma sonucunda, ''silahlı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak'', ''cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek'' ve ''halkı yürütme organına karşı silahlı isyana tahrik etmek'' gibi suçlardan birçok şüpheli hakkında farklı tarihlerde iddianameler düzenlendiği ve bazı soruşturmalara ilişkin yetkisizlik kararı verilerek evrakın suç yeri savcılıklarına gönderildiği aktarıldı.
Örgüt yöneticilerine ve örgüte yönelik ana dava dosyalarının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yürütüldüğü ve ''Ergenekon''un yapılanmasının silahlı terör örgütü niteliğinde olduğunun belirtildiği iddianamede, aynı hususların diğer iddianamelerde de vurgulandığı kaydedildi.

-DURSUN ÇİÇEK'İN ANLATIMIYLA SUÇLARI BELİRGİNLEŞEN ŞÜPHELİLER-

Soruşturmalar kapsamında haklarında işlem yapılan şahıslar arasında bazı kamu görevlilerinin de yar aldığı ve kamu görevlisi bazı şüpheliler ile diğer şüphelilerden, devletin farklı birimlerine ait bilgi, belgeler elde edildiği anlatılan iddianamede, bu hususun, ''Ergenekon terör örgütü''nün, mensuplarını bir yandan devlet idaresi içine sızdırdığını, diğer yandan da bu mensupları aracılığıyla devlete ait bilgilere ulaştığını ortaya koyduğu dile getirildi.
İddianamede, Kurmay Albay Dursun Çiçek hakkında daha önce ''İrtica ile mücadele eylem planı'' davasının açılması nedeniyle, hakkında yeniden iddianame düzenlenmediği ve Çiçek'in savcılıkta yaptığı savunmalarda, haklarında iddianame düzenlenen şüphelilerin örgütsel konumları ve eylemlerinin belirgin hale geldiği ileri sürülerek, fiili ve hukuki irtibat ile delillerin birlikte değerlendirilebilmesi için ''İrtica ile mücadele eylem planı davası''nı yürüten İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine birleştirme talepli kamu davası açıldığı ifade edildi.
Soruşturma kapsamında Dursun Çiçek'in şüpheli sıfatıyla ayrıntılı savunmalarının alındığı, Çiçek'in savunmalarında diğer şüphelilerin örgüt içerisindeki konumları ve eylemlerine yönelik beyanlarda bulunduğu aktarılan iddianamede, Çiçek hakkında ''silahlı terör örgütü üyesi olmak'' ve ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek'' suçlarından 13 Nisan 2010'da ''İrtica ile mücadele eylem planı'' davasının açıldığı ve CMK'nın 223/7. maddesi uyarınca ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar düzenlendiği de aktarıldı.

-CEZA İSTEMLERİ-

İddianamede, ayrıca Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Mehmet Eröz, Mustafa Bakıcı, Hüseyin Nusret Taşdeler, Fuat Selvi, Ziya İlker Göktaş, Hulusi Gülbahar, Cemal Gökçeoğlu, Sedat Özüer, İsmail Hakkı Pekin ve Alaettin Sevim'in ''terör örgütü yöneticisi olmak'' suçundan 15 ile 22,5 yıl arasında, Orhan Güçlü, Bülent Sarıkahya, Murat Uslukılıç, Meryem Kurşun, Cem Şimşek, Altunay Şahin, Fatih Koca ve Recai Alkan'ın ise ''terör örgütü üyesi olmak'' suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılması istendi.
Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen sanıklardan Hasan Ataman Yıldırım'ın örgüt suçu kapsamında cezalandırılması talep edilmedi.
Şüphelilerin ''Andıcın hazırlanmasına'' ilişkin savcılıkta alınan ifadelerine yer verilen iddianamede, şüpheli Hulusi Gülbahar'ın ifadesinde, ''Siteler geçici olarak kapatıldıktan sonra Dursun Çiçek'in bu sitelerin açılması gerektiğini söyleyip andıcı hazırlattığını, kendilerine de gönderdiğini ve imzaladıklarını, üstündeki parafın kendisine ait olduğunu'' söylediği kaydedildi.
İddianamede, şüpheli Murat Uslukılıç'ın ise savcılık ifadesinde, Mart ayının sonuna doğru Dursun Çiçek'in kendi odalarına geldiğini, ''İkinci Başkan'dan olur aldım, yeni internet siteleri için bir andıç hazırlayalım'' dediğini, kendisinin de bunu şube müdürüne söylemesini istediğini, konuyu Cemal Albay'a ilettiğini, onun da Çiçek'le görüşüp kendisine hazırlaması için emir verdiğini söylediği aktarıldı.
Uslukılıç'ın, ''Her şube müdürünün andıçta kendisini ilgilendiren bölümlere belli şeyler yazdığını, ana çatısını Dursun Çiçek'in kurduğunu, hazırlayan olarak da kendi imzasının olduğunu, imzalamadan önce Adli Müşavir Hıfzı Çubuklu'nun andıç hazırlandıktan sonra değişiklikler yaptığını, kanunen uygun olduğuna ilişkin imzayı attığını, İkinci Başkana sunulduğunu, onun da Komutana arz notu yazdığını ve Genelkurmay Başkanı'na Dursun Çiçek'in arz ettiğini, bu andıcı kendisinin Dursun Çiçek'in talimatıyla yazdığını'' ifade ettiği belirtildi.
İddianamede, Dursun Çiçek'in savcılıkta verdiği ifadesinde, andıçta kendi parafının olduğunu, 3. Bilgi Destek Şube Müdürü olarak bu andıca imza attığını söylediği kaydedildi.
Diğer şüphelilerin andıcın hazırlanması konusundaki beyanlarının Çiçek'e okunduğu aktarılan iddianamede, Çiçek'in, ''Şüpheli Murat Uslukılıç'ın ifadesinin doğru olduğunu, o dönem Genelkurmay İkinci Başkanı olan Hasan Iğsız'dan andıç hazırlanması konusunda olur aldığını, daha doğrusu Daire Başkanına bu konuda bilgi verdiğini, onun da kendisine geri dönüşünde Iğsız Paşa'dan onay aldığını söylediğini, geçmiş dönemdeki bütün internet sitelerinin kendi görev yaptığı şubeye bağlı olmasından dolayı andıcın ana yapısını kendisinin hazırladığını, ama andıcı o zamanki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a arz ettiği iddiasının doğru olmadığını, İkinci Başkana arz edildiğini de dosyadaki paraftan anladığını'' beyan ettiği kaydedildi.

-HIFZI ÇUBUKLU-

Şüpheli Hıfzı Çubuklu'nun da savcılıktaki ifadesine yer verilen iddianamede, Çubuklu'nun Genelkurmay olarak 2009'da böyle bir düzenlemeye gidildiğini, gazetelerde bu tür haberler yayınlandıktan sonra böyle bir ihtiyacın doğduğunu, bu işi disipline edip emniyete almak için böyle bir çalışma içerisine girilmiş olabileceğini, andıçta da bundan bahsedildiğini, buradaki parafın kendisine ait olduğunu, bu belgenin 1 Nisan 2009'da İkinci Başkan parafıyla Genelkurmay Başkanı'na arz olunduğunu, andıcın hazırlanma tarihinden önce basında bu internet siteleriyle ilgili haberler çıkması üzerine andıç başlıklı böyle bir çalışma yapılma ihtiyacının hissedilmiş olabileceğini, koordine için kendilerine geldiğini, andıcın hazırlanma sürecinin tamamen hukuki olduğunu söylediği belirtildi.
İddianamede, şüpheli Mehmet Eröz'ün ise savcılıkta verdiği ifadede, ''İnternet andıcı olarak yer alan çalışmanın emrini Genelkurmay Başkanı'ndan aldıklarını, fakat bu andıçla kararlaştırdıkları 4 internet sitesini faaliyete geçirmediklerini, 14 Nisan 2009'da internet andıcına onay alırken yaptıkları incelemede, bu sitelerin hayali isimlere kayıtlı olduğunu fark ettiklerini, yasaya aykırı olduğunu görüp 5651 sayılı yasa gereğince kurmayı planladıkları 4 siteye şube müdürlerinin gerçek isimleriyle kaydolmasını öngördüklerini'' söylediği bildirildi.
Şüpheli İsmail Hakkı Pekin'in savcılık ifadesine de yer verilen iddianamede, Pekin'in, öncekilerin yasal dayanağının olmadığını, andıcı yasal zemine oturtmak ve kontrol altına almak için yaptıklarını, andıçtaki parafın kendisine ait olduğunu, belgenin kendisine bizzat Dursun Çiçek tarafından getirilmiş olabileceğini, kendisine getirildiğinde bütün şube müdürleri, Mustafa Bakıcı ve Harekat Başkanı Mehmet Eröz'ün imzası ve parafının olduğunu, daha sonra da kendisine geldiğini, bu imzaya gelmeden önce de İkinci Başkan Hasan Iğsız ve Mehmet Eröz ile birlikte oturduğu sırada eski sitelerin kapatılacağı, yerine yeni sitelerin açılacağı yönünde bir konuşma yapıldığını, ancak bu konuda kendisine görüş sorulmadığını, sadece bilgi verildiğini söylediği belirtildi.
İddianamede, şüpheli Mehmet Otuzbiroğlu'nun ise savcılık ifadesinde, Otuzbiroğlu'nun andıçtaki imzanın kendisine ait olduğunu, içeriğini tam olarak hatırlamadığını, eklerinin de tam olarak ne olduğunu bilmediğini, andıcın kendisine bilgi için gönderildiğini ifade ettiği kaydedildi.

-HASAN IĞSIZ-

Şüpheli Hasan Iğsız'ın savcılık ifadesine de yer verilen iddianamede, Iğsız'ın, ''Başbakanlık genelgesine dayanılarak yasalar çerçevesinde hazırlanan ve Genelkurmay Başkanlığının bir faaliyeti olarak yapılan internet siteleri ile alakalı çalışmalar daha sonra yeni çıkan yasaya uygun hale getirildiğinde konunun önüne geldiğini, konuyla alakalı çalışmaların bütün birimlerde yapıldığını, ilgili birimlerle koordine edilip belge hazırlandığını, Genelkurmay Başkanlığının yasalar çerçevesinde yapmış olduğu faaliyetlerle alakalı sorunun Genelkurmay Başkanlığına sorulması gerektiğini'' söylediği aktarıldı.
Taraf gazetesinde 4 Şubat 2009 günü bir habere konu olmalarının ardından sitelerin geçici olarak kapandıkları belirtilen iddianamede, daha sonra Dursun Çiçek'in girişimleriyle tekrar site açmak için çalışmaların başladığı, andıçtaki ilk parafın tarihi dikkate alındığında sitelerin deşifre olup geçici olarak kapatılmalarının ardından bir hafta gibi kısa bir süre sonra yeniden düzenlenip faaliyete geçirilmek istendiği anlatılıyor.
Dursun Çiçek'in andıç konusundaki beyanlarının kendi ifade bütünlüğü içerisinde ve diğer şüpheli ifadeleri ile çelişkili olduğunun anlaşıldığı vurgulanan iddianamede, bu haliyle, kapatılan sitelerin işletilmesindeki birtakım hukuksuzlukların andıç hazırlanmasına sebep olduğunun da şüpheli ifadelerinden anlaşıldığı dile getirildi.
Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianamede,''Ergenekon Terör Örgütü''nün millete ve devlete yönelik hali hazırda uyguladığı veya uygulamayı planladığı psikolojik harekat faaliyetlerinin ciddi boyutlarda olduğunun ortaya çıktığı kaydedildi.
İddianamede, 12 Haziran 2009 günü İrticayla Mücadele Eylem Planının basında yer almasından sonraki hafta Bilgi Destek Daire Başkanlığında rutinin dışına çıkılarak evrak imhasının gerçekleştirildiği ifade edildi.
İmha işleminin emrini veren Mustafa Bakıcı'nın, rutinin dışına çıkılmadığını ve bu işlemin 19 Haziran'da gece başlamasının tesadüf olduğunu beyan ettiği belirtilen iddianamede, cuma günü mesai bitiminden sonra personelin evlerinden çağrılması ve işlemin cumartesi gününe uzamasının rutin bir evrak imha işlemi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı kaydedildi.
Yine İrticayla Mücadele Eylem Planının basında yer almasından sonra Dursun Çiçek'in görevli olduğu şubenin bilgisayarlarının geri getirilmeyecek şekilde silindiği anlatılan iddianamede, silinen bu bilgisayarlar arasında internet siteleri serverlarının da yer aldığı öne sürüldü.
İddianamede, şüpheliler Dursun Çiçek, Fuat Selvi ve Meryem Kurşun'un ifadelerinde, sitelere yayın eklenmesinin emir komuta silsilesi içerisinde sorumlu amirlerin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini ifade ettikleri kaydedildi.
İddianamenin ''Genel Değerlendirme'' bölümünde, yürütülen soruşturmalar neticesinde örgütün birçok hücresinin deşifre edildiği ve birçok açıdan örgüte zarar verildiği, ancak İrticayla Mücadele Eylem Planının, örgütün faaliyetlerine aralıksız devam ettiğinin somut bir örneği olduğu aktarıldı.
''Ergenekon Silahlı Terör Örgütü''nün, mevcut iktidar partisinin tek başına iktidar olduğu 3 Kasım 2002'den sonra faaliyetlerini artırarak devam ettirdiği belirtilen iddianamede, örgütün, hedefinde iktidar partisinin yer aldığı çok sayıda illegal çalışmanın içerisine girdiğinin, elde edilen deliller doğrultusunda örgüt hakkında hazırlanan önceki iddianamelerde de ortaya konulduğu hatırlatıldı.

-MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞININ IP ADRESLERİ KULLANILMIŞ-

Eylemsel yönü kadar psikolojik harekat yönü de etkili olan Dursun Çiçek imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planındaki hususların bir kısmının da soruşturma konusu internet siteleriyle hayata geçirildiği kaydedilen iddianamede, yürütülen soruşturma kapsamında sitelerin Milli Savunma Bakanlığına ait IP adreslerinden yayın yaptıkları, bu IP adreslerinin Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığınca işletildiği belirtilen internet siteleri için kullanıldığı aktarıldı.
Site içeriklerinde, Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını baskı altında alıcı, tahkir ve tezyif edici yayınların, ülkenin sözde irtica tehlikesi altında bulunduğu ve bunun sorumlusunun iktidar partisi olduğu yönünde kamuoyu oluşturmayı hedefleyen yayınların yer aldığı anlatılan iddianamede, içeriklerde, Dursun Çiçek imzalı İrticayla Mücadele Eylem Planında yer alan hususlara paralel nitelikte yayınların olduğu ifade edildi.
Alınan şüpheli ifadeleri ve yapılan incelemeler neticesinde, büyük çoğunluğu açık kaynaklardan temin edilen internet siteleri içeriklerinin bir kısmının da şüphelilerce yazılıp sitelere eklendiğinin anlaşıldığı vurgulanan iddianamede, söz konusu yayınlarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığının da bu yayınların kurum tanıtımı için kurulmuş sitelerde yayınlanmasının kurumsal olarak kabul edilemeyeceğini, sorumlu personelin yetki ve görev aşımı yapmış olduklarını belirttiği kaydedildi.
Bazı şüphelilerin, Genelkurmay'ın bu cevabını kabul etmediklerinin gözlemlendiği anlatılan iddianamede, bu şüphelilerden Dursun Çiçek'in, söz konusu yayınların hiyerarşik yapılanma içerisinde sitelere eklendiğini, yukarıdan onay gelmedikçe bu yayınların yayımlanamayacağını ve komutanlarının da bu yayınları kontrol etme imkanları olduğunu belirtir beyanlarda bulunduğu anımsatıldı.
Sitelerin 4 Şubat 2009'da Taraf gazetesinde bir habere konu olmalarının ardından, sitelerin deşifre olmasından duyulan rahatsızlık sebebiyle şüphelilerin internet sitelerini geçici olarak kapattıkları ve yeniden yapılandırma gerekçesiyle bir andıç çalışmasına başladıkları anlatılan iddianamede, Nisan 2009 tarihli ve komuta katının onayına sunularak onay alındığı belirtilen andıçta yeni kurulacak 4 internet sitesinin şube müdürleri üzerine alınacağının belirtildiği ifade edildi.
İnternet siteleriyle ilgili bir andıç hazırlanması talimatını Hasan Iğsız'ın verdiği öne sürülen iddianamede, andıcın hazırlanmasında da ilk ifadelerinde belirttiğinin aksine Dursun Çiçek'in aktif rolü olduğunun, alınan şüpheli ifadelerinden anlaşıldığı kaydedildi.
İddianamede, ''Söz konusu sitelerin kuruluş amaçlarında belirtilen kurum tanıtımı ve bilgilendirme gayeleri ile işletilmedikleri, bilakis Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda kamuoyu oluşturmaya yönelik yayın yaptıkları kanaatine varılmıştır'' denildi.

-İRTİCAYLA MÜCADELE EYLEM PLANININ ERZİNCAN'DA UYGULANMASI-

Özel yetkili Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca, İrticayla Mücadele Eylem Planının Erzincan'da uygulanması iddiasına ilişkin hazırlanan iddianamenin içeriğine ilişkin bilgi verilen iddianamede, Gölcük Donanma Komutanlığında ele geçirilen belgelerden birinde Erzincan'da İrticayla Mücadele Eylem Planının hayata geçirilmesi konusunda bilgilerin yer aldığı kaydedildi.
İddianamede, ''Gölcük Donanma Komutanlığından elde edilen bu belgedeki hususlar dikkate alındığında, İrticayla Mücadele Eylem Planının Erzincan'da hayata geçirilmesi için özel atama işlemleri uygulandığı, Recep Gencoğlu ve İlhan Cihaner arasındaki örgütsel irtibata ilişkin bilgilerin de yer aldığı, belgede bahsi geçen atama işleminin Erzincan'daki illegal yapılanmaya destek amaçlı olduğu anlaşılmıştır'' denildi.
İrticayla Mücadele Eylem Planında yer alan örgütsel tutum ve anlayışın, sadece plandaki zamanla sınırlı olmadığı, örgütün bu yöndeki fikri ve eylemsel tutumunun daha önceki zamanlarda da mevcut olduğu belirtilen iddianamade, İrticayla Mücadele Eylem Planı hazırlanmadan önce de benzer nitelikli çalışmalar ile aynı örgütsel amaçlara yönelik faaliyetlerin yürütüldüğü, mevcut iktidar partisinin tek başına iktidar olduğu 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından başlayan benzer içerikli çalışmaların İrticayla Mücadele Eylem Planı ismiyle bir şekle sokuluncaya kadar devam ettiği, örgütün bu tutum ve anlayışının diğer belgelerden daha kapsamlı ve sistematik olan İrticayla Mücadele Eylem Planında somutlaştırılarak eyleme dönük hale getirildiği anlatıldı.

-PSİKOLOJİK HAREKAT AMAÇLI YAYIN YAPAN İNTERNET SİTELERİ-

Soruşturma konusu internet sitelerinin, Ergenekon terör örgütünün İrticayla Mücadele Eylem Planı ile düzenli bir hale getirilmiş birtakım stratejilerine uygun olarak faaliyet yürüttükleri belirtilen iddianamede, konuya ilişkin gelen ihbar mektuplarının içeriklerine de yer verildi.
İhbarın ekinde yer alan ve kamuoyunu yönlendirme maksatlı yayın yaptıkları belirtilen internet siteleriyle ilgili olarak yapılan incelemelere ilişkin yayınlanan gazete haberlerinin de hatırlatıldığı iddianamede, şöyle denildi:
''Söz konusu sitelerin kamuoyunca duyulmasının ardından Genelkurmay Başkanlığı Basını Bilgilendirme Toplantısında Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu'nun, internet siteleriyle ilgili basın mensuplarının sorduğu soruya, 'Bir muhbir tarafından kaleme alındığı iddia edilen ikinci ihbar mektubunda, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından işletilen internet siteleriyle ilgili bir andıç, medyaya gönderilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Başbakanlığın ilgili plan ve direktifleri çerçevesinde irticai ve bölücü tehdit unsurlarını izlemek üzere kurulmuş, işletilmiş internet siteleri bulunmaktadır. Söz konusu siteler, 5651 sayılı kanun çerçevesinde kurulmuştur. Normal bir işlem, kamuoyuna çok farklı bir şekilde anlatılmıştır. Başbakanlığın direktifi, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsar' şeklinde cevap verdiği görülmüştür.
Basını bilgilendirme toplantısından sonra kamuoyunda Başbakanlığın böyle bir direktifi olmadığına dair bilgilerin yer alması üzerine, Genelkurmay Başkanlığından yapılan 7 Kasım 2009 tarihli açıklamada; '6 Kasım 2009 tarihinde yapılan Haftalık Basın Bilgilendirme Toplantısında, bir soruya verilen cevapta kastedilen direktif 2000 yılına aittir. Söz konusu internet siteleri, 2007 tarihli 5651 Sayılı Yasaya uyum sağlamak maksadıyla yeniden düzenlenmiş ve daha sonra tümüyle iptal edilmiştir' şeklinde ibarelerin yer aldığı görülmüştür.''
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, sanıklardan Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler'in 7 Haziran 2011'de ifadesi alınmak üzere savcılığa çağrılmasına rağmen raporlu olduğu mazeretiyle çağrıya uymadığı belirtilerek, İrticayla Mücadele Eylem Planının ıslak imzalı orijinalinin gönderildiği ihbar mektubunda ''Cunta Tarafından Hazırlanmış Bilgi Destek Çalışması'' olarak belirtilen, Genelkurmay Başkanlığı Ankara başlıklı, Eylül 2007 tarihli, Bilgi Destek Planı konulu, gizli ibareli, 5 sayfalık Genelkurmay Başkanı emriyle Hrk. Bşk. Korgeneral Nusret Taşdeler adına imzaya açılmış ve eklerinde Bilgi Destek Planı ile Özel Dağıtım Planının yer aldığı belirtilen belgede, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bir takım AK Parti karşıtı değerlendirmelerin yer aldığı, aynı zamanda bu belgenin de yine İrticayla Mücadele Eylem Planında olduğu gibi AK Parti'ye yönelik birtakım eylemleri hedeflediğinin anlaşıldığı dile getirildi.

-AK PARTİ'YE YÖNELİK BİRTAKIM EYLEMLER-

Söz konusu belgeyle ilgili ihbarda, ''2007 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun'un emri gereği, üniversitelerden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteğiyle dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. H. Nusret Taşdeler'in himayesinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığında şube müdürü olarak görevli kurmay albaylar Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. Yukarıda isimleri geçen şahıslar, görev alanlarının dışındaki birçok konuyla ilgili olarak hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu konuda örnek olması bakımından bahse konu cunta tarafından hazırlanmış bir çalışma Ek-B'de sunulmuştur. Ek-B'nin altında imza bulunmamasının sebebi evrakın elektronik ortamda gönderilmiş olmasından kaynaklanmaktadır'' ifadelerinin kullanıldığı aktarılan iddianamede, bu belgenin Genelkurmay Başkanlığından sorulduğu anlatıldı.
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının 9 Haziran 2011 tarihli cevabi yazısında, ''Söz konusu belgeye kayıtlarda rastlanılmadığı, askeri savcılık tarafından düzenlenen 12 Mayıs 2010 tarihli iddianamede söz konusu belgenin tamamen sahte olarak düzenlenmiş bir belge olduğu kanaatine varıldığı'' ifadelerinin yer bulduğu aktarılan iddianamede, Genelkurmay Başkanlığına ait olmadığı anlaşılan ve örgütsel amaçlar doğrultusunda illegal faaliyetlere yönelik hazırlandığı değerlendirilen belge içeriğinde, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili birtakım eleştirilerin bulunduğu ve belgede türban konusuyla ilgili bazı eylemsel faaliyetlerden yararlanılarak kaos oluşturulmasının amaçlandığının gözlemlendiği ifade edildi.

-''ÜLKEDE KAOS VE KARGAŞA ORTAMI OLUŞTURMAK ÜZERE HAZIRLANDI''-

İddianamede, söz konusu belge içerisinde, ''İç ve dış tepkiler, Gül'ün cumhurbaşkanlığının parlamenter demokrasinin normal bir uygulaması olduğu yönündedir. Kamuoyu ve medya türbanı benimsemiş görünmekte, Cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olmasında bir beis görmemektedir. Her ne kadar Cumhurbaşkanı, türban ve diğer konularda başlangıçta dikkatli davranmış ise de yavaş yavaş türbanın davetler, karşılama, uğurlama törenleri vs. ile resmi mahallerle günlük yaşama girmeye başladığı görülmektedir. Zaten bir müddetten beri kamusal alan olan TBMM'de yapılan çeşitli toplantılarda türbanlı ve hatta çarşaflı hanımlar boy göstermektedir. Türbana gösterilecek tepki, alt kademeler için de bir emsal teşkil edecektir. Gösterilen tepkinin uzun vadede uygulama imkanı olan tutarlı bir politika olması önemlidir. Gösterilecek tepkinin, her ne olursa olsun, kendi manevra sahamızı daraltmayacak ve müteakip girişimlerde elimizi bağlamayacak düzeyde kalması önem arz etmektedir'' şeklinde ibarelerin yer aldığı kaydedilerek, şu ifadeler kullanıldı:
''Eylül 2007 tarihli belgede yer alan bu hususlarla ilgili yapılan açık kaynak çalışmalarında, 19 Eylül 2007'de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün KKTC ziyareti dönüşünde, Esenboğa Havalimanında yapılan karşılama töreninde, Cumhurbaşkanı ve eşinin karşılamaya gelenlerle tokalaşmaya başladıkları esnada, dönemin Ankara Garnizon Komutanı A.G'nin protokolden ayrıldığı, Hayrünnisa Gül'ün başörtülü olması sebebiyle böyle bir davranışın gerçekleştiği yönünde birçok haberin yayınlandığı görülmüştür. Bu hadiseden sonra da yine A.G'nin Cumhurbaşkanını karşılama veya uğurlama törenlerinde aynı davranışı sergilediği yönünde açık kaynak bilgilerine ulaşılmıştır. Benzer şekilde 23 Kasım 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın, TSK Rehabilitasyon Merkezinde tedavi gören tiyatro sanatçısı Nejat Uygur'u ziyaret etmek istediği, ancak başörtülü olması sebebiyle bu ziyareti gerçekleştirmesinin engellendiği, hadisenin Uygur'un eşi Nejla Uygur tarafından da doğrulandığına dair çok sayıda açık kaynak bilgisine ulaşılmıştır. 2007 Eylül ve Kasım aylarında Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşlerinin yaşadıkları benzer hadiselerin tesadüf eseri olmadıkları, Nusret Taşdeler adına imzaya açılmış Eylül 2007 tarihli söz konusu belge içerisindeki, 'Türbana gösterilecek tepki, alt kademeler için de bir emsal teşkil edecektir. Gösterilen tepkinin uzun vadede uygulama imkanı olan tutarlı bir politika olması önemlidir. Gösterilecek tepkinin, her ne olursa olsun, kendi manevra sahamızı daraltmayacak ve müteakip girişimlerde elimizi bağlamayacak düzeyde kalması önem arz etmektedir' ibareleriyle paralellik arz ettiği, bu haliyle söz konusu belgenin de Genelkurmay Başkanlığı içerisine sızan Ergenekon Terör Örgütü mensuplarınca ülkede kaos ve kargaşa ortamı oluşturmak üzere hazırlandığı kanaatine varılmıştır.''

-''SÖZ KONUSU FAALİYETLER, TAŞDELER'İN KONTROLÜNDE GERÇEKLEŞTİ''-

İddianamede, sanık Taşdeler'in Genelkurmay Harekat Başkanı olduğu 2007-2008 döneminde soruşturma konusu internet sitelerinin, Bilgi Destek Daire Başkanlığı aracılığıyla şahsa bağlı olarak faaliyet yürüttüğü ve site içeriklerinin sanık Taşdeler'in sorumlu olduğu süreci de kapsadığı belirtildi.
Kurmay Albay Dursun Çiçek'in, ''üstlerinin bu sitelerin varlığından haberdar olmamasının imkansız olduğu, bu internet içerikleri sakıncalıysa ve kendisinin sorumlu olduğu dönemde kurulmuşsa, niçin diğer görevlilerin kendi sorumlulukları döneminde bu haberleri kaldırmadığı, aynı şekilde Genelkurmay Başkanlığındaki sistem dahilinde onay alınmadan bu haberlerin sitelerde yayınlanmasının mümkün olmadığı, bu haberlerin yayınlanmasının hiyerarşik yapı içerisinde üstündeki komutanların bilgisi ve onayı içerisinde gerçekleştiği'' şeklindeki ifadelerinin, Taşdeler'in bu siteler aracılığıyla yürütme organına yönelik uygulanan psikolojik harekat faaliyetlerinden bilgisi olduğu, sorumlu bulunduğu dönemde söz konusu faaliyetlerin kendi kontrolünde gerçekleştiği ve Ergenekon terör örgütünün bu siteler vasıtasıyla yürüttüğü psikolojik harekat faaliyetlerine iştirak ettiği gerçeğini ortaya çıkardığı öne sürüldü.
İddianamede, Taşdeler'in, Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda, askeri müdahale ortamı oluşturmak amacıyla, belirtilen internet siteleri vasıtasıyla kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize ettiği, devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak, bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturmak, halkı devlet yöneticilerine karşı kışkırtmak ve anarşi ortamı oluşturarak cebir ve şiddet yöntemleriyle hükümetin görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ettiği, ara yönetici sıfatıyla harekat faaliyetini yönettiği ve örgüt üyelerini yönlendirdiğinin anlaşıldığı belirtilerek, bu suçlardan cezalandırılması talep edildi.

-SANIK FUAT SELVİ-

İddianamede sanık Fuat Selvi'nin 8 Haziran 2011 tarihli savcılık ifadesinde, ''2006-2008 yılları arasında Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığında Temel İnceleme Şube Müdürü olarak Albay rütbesiyle görev yaptığını, bu dönemde birtakım internet sitelerinin dairede çalıştırıldığını, 'İrtica' başlıklı internet sitesinin sorumluluğunun kendisine verildiğini, Nisan veya Mayıs 2008'den önce bu sitelerin tek bir yerde denetlendiğini, büyükçe bir salonda görevlilerin çalıştığını, Cari İşlem Şube'ye bağlı olduklarını ve başında Dursun Çiçek albayın olduğunu'' aktardığı belirtildi.
Selvi'nin, ''internet sitelerinin yayınları hakkında Genelkurmay Başkanlığının cevabi yazısındaki açıklamayı kabul etmediği, yapmış oldukları işlemlerin üst amirleri tarafından onaylanmadan asla yapabilecekleri işler olmadığı'' bilgisini verdiği de dile getirildi.
İddianamede, Selvi'nin kendisine isnat edilen suçlamaları kabul etmese de ''irtica.org'' isimli siteyi Ocak 2008'de Dursun Çiçek'ten devraldıktan sonra Ağustos 2008'e kadar yönettiği, sitenin bu dönemde de yönlendirme içerikli yayınlar yaptığı ve Selvi'nin bu haliyle Ergenekon terör örgütünün bu siteler vasıtasıyla yürüttüğü psikolojik harekat faaliyetlerine iştirak ettiği kanaatine varıldığı aktarıldı.

-MEHMET OTUZBİROĞLU-

İddianamede, sanıklardan dönemin Genelkurmay Başkanlığı Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanı olarak görev yapan Korgeneral Mehmet Otuzbiroğlu'nun da İrticayla Mücadele Eylem Planı ortaya çıktıktan sonra Bilgi Destek Daire Başkanlığına ait bilgisayarların MEBS Başkanlığındaki görevlilerce silindiği yönündeki şüpheli ifadeleriyle ilgili olarak, kendisinin herhangi bir silme emri vermediğini ve bu konuda bilgisi olmadığını beyan ettiği aktarıldı.
Sanık Otuzbiroğlu'nun hiçbir bilgisi olmadığını belirtmesine rağmen, diğer şüphelilerin silme işlemlerinin MEBS Daire Başkanlığı görevlilerince yapıldığını belirtmeleri ve askeri savcılıkça yürütülen soruşturma evraklarının da silme işlemlerinin MEBS Başkanlığı görevlilerince yapıldığını ortaya koymasının Otuzbiroğlu'nun beyanlarının çelişkili olduğunu gösterdiği vurgulandı.
İddianamede, Otuzbiroğlu'nun adı geçen siteler aracılığıyla yürütülen illegal faaliyetlere hukuk koruması sağlamak amacıyla, sitelerin yeniden yapılandırılması yönünde düzenlemeleri içeren andıcın hazırlanmasında Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda görev aldığı belirtilerek, bu eylemlerden dolayı cezalandırılması istendi.

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 15:22

İLGİLİ HABERLER