Gündem
  • 22.10.2004 09:28

ÖCALAN'IN YAKALANMASIYLA MONICA LEWINSKY SKANDALI ARASINDA NASIL BİR BAĞ VAR?

'Pasaportum Avrupa'dan'

Öcalan, Türkiye'ye getirildikten sonra Jandarma'daki sorgusunda, Suriye'den çıkışını, nasıl yakalandığını, Moskova ve İtalya'daki bağlantıları ile Yunan gizli servisiyle ilişkilerini anlattı


<ı>Hangi PKK? 2
Fikret Bila



Abdullah Öcalan, Suriye'den çıkarılması ve yakalanmasının öyküsünü ilk kez 21 Şubat 1999 günü Jandarma'daki sorgusunda anlattı. Yakalanış öyküsünü Öcalan'ın ağzından dinleyelim:
"Hüsnü Mübarek Suriye'yle görüşünce Ağa (K) Mervin Zirki (Suriye El Muhaberat Servisi) ve Delil'le birlikte geldi. Oradan ayrılmamı istediler. Lübnan'a da gidemeyeceğimi belirttiler. Bu konu Şam'daki evimde gerçekleşti. Zorla misafirlik olmaz diye Delil'e hazırlıkların yapılmasını ve pasaport ayarlamasını söyledim. Delil, Abdullah Sarıkurt adına bir pasaport getirdi.
Sahte pasaportları Suriye, Lübnan ve Avrupa'da kendimiz yapmaktayız. Bizim pasaportlar üzerinde yaptığımız sadece fotoğrafları değiştirmektir. Benim pasaportum Avrupa'dan geldi. Yunanistan'da bulunan temsilcimiz Rozalin (K) Ayfer Kaya'ya, 'Gerekli hazırlıkları yap, Yunanistan'a geleceğim' dedim ve yanıma çağırdım. Rozalin, Yunancayı öğrendiği için kılavuzluk yapacaktı. Yunanistan'daki dostlarımız Badovas, Naksakis ve parlamenterlerden arkadaşlarıyla ilişki kurduğunu ve sonucun olumlu olduğunu söyledi. Şam'dan normal tarifeli uçakla Atina'ya gittim. Evden ayrılıp uçağa gidene kadar El Muhaberat beni izledi. Uçak Stockholm'e gidiyordu. Benim yanımda uçağa gidene kadar Delil, Rozalin ve El Muhaberat'tan Ağa vardı. Delil orada kaldı. Delil'e evleri boşaltırsınız, dedim. Irak'a doğru gitmelerini söyledim.

Uçakta kamufle ettim
09 Ekim 1998 tarihinde oradan ayrıldım. Yolculuk 2 saat kadardı. Uçak içerisinde tanınmamak için kendi kendimi kamufle ettim. Atina'ya indik, Yunanistan istihbaratının üst düzey sorumlusu Dimitri sivil kıyafetliydi. Bizi havaalanında gördü ve bir odaya götürdü. Bana Abdullah Öcalan olup olmadığımı sordu. Ben kendimi tanıtarak dostlarımızı beklediğimizi söyledim. Oraya gittiğimizde saat 12.00 sıralarıydı. Bana, hayır sizin burada kalma süreniz saat 17.00'ye kadardır dedi. Dostlarımızın gelmesi için ısrar ettik, kabul etmediler. Başbakanlık talimatıyla gönderileceğimi söylediler. Bize uçakla Stockholm'e gönderileceğimizi söyledi. Karar verin ya da sizi geri göndeririz, dedi. Odada Rozalin'den başka 2 istihbarat yetkilisi vardı. Kendileriyle tartıştık. İltica hakkımızı olduğunu söyledik. Kabul etmediler. Birkaç gün havaalanında bulunan otelde kalmak isteğimizi söyledik. Bunu da kabul etmediler. Daha önce Mahir'le görüşüp sıkışıklık olması halinde gelebilirim dedim. Mahir, Duma'dan izin almış. Mahir'le telefonla irtibat kurduk. Rusya'ya gelip gelemeyeceğimiz sorduk. Küçük uçak buldular. 8 kişilik bir jetti. Konuştuğumuz cep telefonu Rozalin'deydi. Uçağı Yunan yetkilileri ayarladı. 3 kişilik personeliyle biz vardık. Moskova'ya gittik.
Mahir beni jeopolitik parlamento komisyon sorumlusu ve İstanbullu 2 tüccarla karşıladı. Tuttukları bir eve gittik. Pasaport kontrolü yapıldı. Ancak davetli olduğum için geçişte bir sorun çıkarılmadı. Evde mitropar (komisyon üyesi), birkaç yerli Kürt ve Mahir bulunuyordu. Moskova'da 30 gün kaldım... Primakov kesinlikle ülkeyi terk etmemizi istedi. Tekrar ülke aramaya başladık. Yunanistan'la tekrar ilişki kurmaya çalıştık. Rozalin Yunanistan'da, Kani Avrupa'da uğraşıyordu. İtalya'da Yeniden Yapılanma Partisi Milletvekili Montovani'nin istemi üzerine, İtalya'yı seçtik.

İtalya'da karşılandım
12 Kasım 1998 günü yolcu uçağıyla İtalya'ya gittim. Beni milletvekili Montovani isimli dostumuz ile Ahmet Yaman karşıladı. Pasaport aynıydı. İlk gelen polise ben PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ım dedim. İltica etmek istediğimi söyledim. Daha sonra kendi işlemlerine başladılar. Sabaha doğru beni hastaneye götürdüler. Orada kontroller yapıldı. İltica süreci başladı. Pasaport meselesinden beni tutukladılar. İtalyanlar beni Türkiye'ye teslim etmeyeceklerini, ancak Schengen anlaşması çerçevesinde Almanya'nın istemesi durumunda Almanya'ya iade edebileceklerini söylediler. 40 gün beklenebileceğini söylediler. Kaldığım zaman Rozalin de oradaydı, ancak yanıma getirmediler. Onu ayrı bir yerde tuttular...
İtalya'dayken ülke arayışlarına girdik. Güney Afrika, Yunanistan, Moskova, Hollanda, Finlandiya, Baltık ülkelerine baktık. Libya'ya başvurmadım. Arap ülkelerine gitmeyi ben istemedim. Avrupa ülkelerinden gelen cevaplar Roma sürecinin aynı olacağı idi. Yalnız İngiltere kesinlikle gelmememi yazılı gönderdi. Hiçbirisi ne kabul etti, ne de reddetti. Gelen cevaplar üzerine biz Moskova üzerinde durmaya başladık. İtalya baştan savmak istiyordu. 16 Ocak 1999 tarihinde Rusya'ya hareket ettik. Bu esnada Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde şu an üzerimde çıkan sahte pasaport ayarlanarak Rusya'ya gittim...
Rusya'da bizi bazı Kürt dostlar ve Mahir karşıladı. İç güvenlik bana bir hafta on gün ayrılma zamanı verdi...

Mahir seni kandırdı
2-3 gün sonra güvenlik geldi. İç güvenlik yetkilileri, Mahir'in çok büyük hata yaptığını, beni kandırdığını söylediler. Rozalin'le Yunanlı dost Badovas ve Naksakis yanıma geldi. Rusya'ya özel küçük bir uçakla gelmişler. Uçağa kadar beni iç güvenlik getirdi. 1 Şubat 1999'da Yunanistan gittik. Bu sefer durumun ayarlandığını söylediler. Atina Havaalanı'nda yine Dimitris karşıladı. İçeri sokmadılar. Orada anladım ki, daha önceden herhangi bir ayarlama yapılmamış. Telaşla bir ara Kenya lafı geçti. Aceleyle beni uçakla Korfu Adası'na gönderdiler.
Bana Yunanlılar baştan beri ne yapılacağını biliyorlar gibi geldi. Israrla bana benden sonra örgütün başına geçecek ismi soruyorlardı. O gece beni Korfu'da bir eve gönderdiler. Sanıyorum, istihbaratın kullandığı yarı askeri bir yerdi. Badovas, Atina'da kalmıştı. Benim yanımda temsilci Mehmet (K) İbrahim (soyadını hatırlamıyorum Midyatlı) Dilan (K) Şemşi Kılıç, Yunanlı Corc, onun yanında biri ve Rozalin vardı. Korfu Adası'ndan uçakla ayrıldık. Oradan Minsk'e götürüldük. Hollanda'da avukat Berat'la görüştük. Minsk'e, Hollanda'ya gitmek için uçak gelecekti. Yunanlı pilotlar beni bir an önce havaalanında indirip geri dönmek istiyorlardı. Ancak ben uçak gelmediği için inmedim. Bu arada bütün Avrupa ülkelerinin havaalanlarının bana kapatıldığını duydum...
Bizi Hollanda'ya götürecek uçak gelmediği için tekrar Atina'ya döndük. Uçak değişikliği yapıldı. Benimle Mehmet Kenya'ya gönderildik. Burada bizi Yunan elçilik görevlileri karşıladı. Elçiliğe götürüldük. Elçi eskiden NATO'da çalışmış adı Kostunas'tı. Orada iltica talebinde bulunduk. Elçilikten bizi elçilik dışındaki evlere göndermek istediler. Ancak kabul etmedik. Son gün İtalya'daki avukat ile Mehmet (İtalya'daki temsilcilerimizden birisidir) yanıma geldiler. Yunanistan'dan da bir avukat geldi. Adı Filifilas olacak. Yazılı olarak bunlara iltica talebinde bulundum. Bunun amacı orada bulunduğumu belgelemekti. En son gün elçiyi Kenya Dışişleri çağırdı. Geldi. Bana saat 17.00'de havaalanına gideceksiniz. Buradan istediğiniz yere gidebilirsiniz, dedi. Ben Amsterdam'a gideceğimizi söyledim. Biz havaalanına elçilik aracıyla diplomatik dokunulmazlığından dolayı gitmek istediğimizi söyledik. Kabul etmeyince aramızda sert tartışmalar oldu. Kenyalı görevlilerce bu kabul edilmedi. Sonuçta Kenyalılar beni arkadaşlarımdan soyutlayarak kendi araçlarıyla havaalanına getirdi. Uçağa bindim. Birden etrafımız sarıldı. Hemen yere yatırıldım ve yakalandım."

Monica ve Mavi Akım

Öcalan, uluslararası bir komplo sonucu yakalandığına inanıyor. Monica skandalından, Mavi Akım'a kadar olayları dahil ediyor

Komplonun genelde Doğu - Batı çatışma çizgisi üzerinde gerçekleştiği görünmektedir. Beni Anadolu'nun, Türkiye'nin zayıflatan noktası olarak değerlendirmekteydiler. Batı'nın şımarık çocuğu ve uç noktası Yunanistan siyaseti beni hep ilkesiz, sadece zarar veren bir pozisyonda görmek istemiştir. Tersine ilişkinin kendilerine zarar vereceğine görür görmez ateşe atmaktan çekinmemişlerdir. Fakat son komplodaki rolü esas olarak dostluğu kullanan hain işbirlikçilik biçimindedir. Bu taşeronluk karşılığında ileride Kıbrıs ve Ege konusunda taviz beklediği çok açıktır. Bizzat teslim etme emrini verenin Başkan Clinton olduğu özel temsilcisi Blindken tarafından basına açıklanmıştır. Arkasında İsrail olduğu kesindir. İsrail sağının savaş yanlısı aşırı uç kesiminin Türkiye'ye verdiği sözle bağlantısı güçlüdür. Dönemin İsrail Başbakanı Netanyahu, Türkiye'yi İsrail'in yanında tutmak için komplonun gerçekleştirilmesinde baş aktör durumundadır. Fakat yalnız değildir. Ayrıca İsrail sol demokratlarıyla, Şimon Peres çizgisiyle bağlantısı olacağını tahmin etmiyorum. Unutmamak gerekir ki, İzak Rabin suikastı da sağ uçlarla bağlantılıdır.
Clinton komplosunun hazırlıkları yoğunlaştığında Monica şantajıyla etkisiz duruma getirilmiştir ve İsrail lobisinin bir dediğini iki etmeyecek durumdadır. Hem karısı Hillary, hem de Monica'nın elinde şantajla birçok başkanlık kararını çıkarmak imkan dahiline girmiştir. Burada İsrail ve Yunan stratejisi arasında Türkiye konusunda geçici bir işbirliği durumu doğmaktadır. Clinton bunu koordine etmektedir."
Öcalan, Başkan Clinton'un koltuğunu sallayan "Monica skandalı"nı kendisiyle ilişkilendirmekle kalmıyor, Mavi Akım projesini de şöyle ilişkilendiriyordu:
"Tekrar Moskova'ya geldiğimde kendileri söz verdikleri halde daha sert uygulamaya aldılar. Mavi Akım projesi de gündemdeydi. Sanırım teslim edilmem karşılığında Moskovalı yöneticilerle IMF kredileri ve Mavi Akım projesinde anlaştılar."

(MİLLİYET)

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:08

İLGİLİ HABERLER