Gündem
  • 28.11.2016 10:03

Tuğrul Türkeş AK Parti'yi uyardı

28 Ağustos 2015’te dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçici seçim hükümetinde görev alması yönündeki teklifini kabul eden Tuğrul Türkeş, o günden beri başbakan yardımcılığı görevini yürütüyor. Bu hamlesi nedeniyle MHP’den ihraç edilen Türkeş’ten eski partisiyle yeni partisi arasındaki anayasa paketi pazarlığını yorumlamasını istedim. Türkeş yaygın kanaatin aksine MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin AK Parti ile ortaklık dışında bir siyasi stratejisi olabileceğini savundu. Daha da ileri gidip AK Parti’yi referanduma itmenin Bahçeli’nin erken seçime yönelik bir siyasi tuzağı olabileceğini söyledi. Türkeş, idamın geri getirilmesine ve OHAL kapsamında anayasa referandumu yapılmasına da karşı. Yorumlarının AK Parti içinde büyük tartışmaları tetikleme potansiyeli taşıdığının da son derece farkında.

BAHÇELİ KURTTUR BİR STRATEJİSİ VARDIR 

- AK Parti geçen hafta başkanlık düzenlemesini içeren mini anayasa paketini eski partiniz MHP ile paylaştı. Başbakan Binali Yıldırım iki tarafın ‘cumhurbaşkanlığı’ tanımının yanı sıra bir ya da iki yardımcısı olacağı üzerinde anlaşıldığını açıkladı. AK Parti ile MHP’nin bu kadar hızlı anlaşmasının arkasında ne var?
Bu konu epey uzun bir süredir AK Parti’nin gündeminde öncelikli bir madde. Bunun bir şekilde halledilmesi için bir iyi niyet ve gayret var. Aniden bir davet olmaksızın Sayın Bahçeli ‘Ben varım, bu işe bir katkı sunayım’ diye çıktı. AK Parti’nin ‘Yok kardeşim senden gelecek hayır Allah’tan gelsin’ demesini beklemezsiniz değil mi?’ Sayın Bahçeli öyle deyince AK Parti de ‘Memnuniyetle, buyur gel, katkını sun, zaten bizim gündemimizdeydi. Allah razı olsun’ dedi.

- İki tarafın da reflekslerini bilen bir isimsiniz. Bahçeli’nin bu çıkışının ardında Erdoğan için işleri kolaylaştırmanın ötesinde bir strateji var mı?
Sayın Bahçeli çok deneyimli ve kurt bir siyasetçidir. Şüphesiz ki bir stratejisi vardır. Bu stratejisindeki öncelik de kendi partisinin başarısı olmalıdır ve öyledir de. Retorikte ‘Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben’ dense dahi ben pratik uygulamalarda parti menfaatinin öncelikli olarak gözetildiğini bilen birisi olarak söylüyorum.

- Şöyle bir eleştiri var; başkanlık meselesi uzun zamandır Tayyip Erdoğan’ın siyasi hedefi dolayısıyla Bahçeli de kendiliğinden buna destek verip ortak olarak Erdoğan’ın projesine payanda oluyor.
Oluyor... ‘Mu?’ Bu ‘mu’yu büyük yazıp yanına da bir soru işareti koymak lazım. Şöyle bakalım. Birincisi, Tayyip Bey’in bunu Türkiye için daha iyi bir çözüm olacağını düşündüğü için ısrar ettiği kanaatindeyim. Kendisi 2019’a kadar seçilmiş bir cumhurbaşkanı, 2019’dan sonra da bir dönem daha seçilme hakkı olan bir cumhurbaşkanı. Yani 2024’e kadar mevcut yasalarla cumhurbaşkanlığını ve yönetimini sürdürecek bir şahsiyetten bahsediyoruz. Günlük siyasi hengamenin içinde bu gerçek göz ardı ediliyor. Sağırlar diyaloğu! ‘Başkanlığı kendine istiyor’a indirgemek konuyu baştan anlamamaktır.

TAYYİP BEY’İN BAŞKANLIĞA İHTİYACI YOK 

- Seçilmiş cumhurbaşkanı, seçilmiş başbakan ve hükümetin işleyişi açısından mevcut çelişkili yapı cumhurbaşkanının kendisi için öngördüğü yetki alanı açısından bir meşruiyet sorunu mudur? Mesele bu olabilir mi mesela?
Hayır, hiçbir meşruiyet sorunu yok. Bu mevcut anayasadaki cumhurbaşkanlığı tanımı Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı yapabilmesi için oluşturulmuş bir tanım. Sağırlar diyaloğu içinde deniyor ki ‘Efendim güçlendirilmiş cumhurbaşkanlığı isteniyor’. E zaten 12 Eylül anayasasındaki güçlendirilmiş cumhurbaşkanıdır. Mevcut durum bu. İkincisi de CHP ve MHP 2014’teki seçimde çatı adayını koymak suretiyle seçimi ve neticesini kabul ettiklerini zımnen deklare ettiler. Ve o seçimde Tayyip Erdoğan birinci turda yüzde 52 ile seçildi. Yasal ve meşru bir cumhurbaşkanına sahibiz ve 2024’e kadar mevcut anayasa içinde yeniden seçilmeyle kendi dönemini sürdürebilme hakkı var. Dolayısıyla tartışırken ‘Tayyip Bey kendisine başkanlık istiyor’ demeyi ben hukuk bilmezlikle açıklıyorum.

- Hükümetin doğrudan cumhurbaşkanına bağlanması, başbakanlık makamının bir genel sekreterlik pozisyonuna indirgenmesi, denge ve kontrol mekanizmalarının temelden değişiyor olması bu ‘hukuk bilmezlik’ diye tanımladığınız algıyı beslemiyor mu?
Daha model çıkmadı ki! Bunların hepsi tartışılıyor daha.

Tuğrul Türkeş: %49.9 seçimi kazandırır, referandumu kaybettirir

BAHÇELİ’NİN TALEBİNİN İÇERİĞİNİ BEN HENÜZ BİLMİYORUM 

- Ama Başbakan son açıklamasında haftalar içinde Meclis’e getirebileceğini söyledi. Takvim bu kadar hızlı işleyecekse paketin temel parametreleri aşağı yukarı belli demek ki.
Daha bilmiyoruz. Bugüne kadar görüşmeler liderler seviyesinde yapıldı. Sayın Bahçeli birebir görüşmeyi tercih etti. Bizden de Binali Bey kendisi yürütüyor. Geleni gideni tabii ki takip ediyoruz. Ama Sayın Bahçeli ya da MHP’nin talebi nedir ben kendi payıma bunu henüz bilmiyorum. Bize bildirilmedi. Sayın Bahçeli’nin bunu AK Parti’ye katkı için yapması düşünülemez. Siyasetin tabiatına aykırıdır. Sayın Bahçeli’nin buradan kendi partisine mutlaka bir talebi olmuştur ya da olacaktır. Onun ne olduğuna bakmak lazım.Önce Sayın Bahçeli’nin ne elde etmek için bunu yaptığını çözmemiz lazım. Zihin bulandırmak adına söylemiyorum bunu ama hatırlayalım. Sayın Bahçeli’nin ilk baştaki beyanı ‘Çok uzun zamandır gündemi meşgul ediyor, halka götürelim halk bunun kararını versin ve gündemden kalksın’.

- Bu açıklamayı enteresan bulmanızın sebebi nedir?
Eskiden keenlemyekûn reddediyordu. Hatta Tayyip Bey ‘Zamanında rahmetli Türkeş de bunu dediydi’ dediğinde görmezden geliniyordu. Ama bugün konuyu gündeme getiren Sayın Bahçeli’nin kendisi. Başkanlık bizim partimizin gündeminde var ama son iki aylık süreç Sayın Bahçeli’nin beyanıyla başlayan bir süreçtir. Birincisi, artık samimiyetle bu işin gündemden çıkması gerektiğini düşünüyor olabilir. İkincisi eskiden tamamen reddettiği başkanlığın gelişen zaman içinde çok da kötü bir şey olmadığını düşünmeye başlamış olabilir.

AK PARTİ DİKKATLİ OLMALI ÖZAL 1987 REFERANDUMUNUYÜZDE 49.8 İLE KAYBETTİ 

- Burada Sayın Bahçeli’nin hesabı, başkanlık pazarlığı içinde idam cezasının geri getirilmesini kopartmak olabilir mi? İdam bu pazarlığın sizce anayasa paketinin neresinde duruyor?
Bu niyet okumaktır. Ama buna bir opsiyon diye bakarsak bir ikinci opsiyon da ‘İdamı getiremez, ben de AK Parti’yi sıkıştırırım. MHP olarak avantaj sağlarım’ diye düşünüyor olabilir. Burada bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Turgut Özal Anavatan Partisi’nin başında ve iktidarda, en güçlü zamanları. ‘Eski siyasetçiler zaman tünelinde kaldı’ dedi ve 1987’de bir referanduma gitti. Özal’ın maksadı ‘Benim cazibem var, iktidardayım, kendi gücümle bunları paketler bitiririm. Ben parti içinde bir talimat verince birinin gidip Demirel’le öbürünün gidip Erbakan’la konuşmasının yolunu kapatayım’ dedi. Referandumda halk yüzde 49.8’e yüzde 50.2 ile eski siyasetçilere siyaset yolunu açtı. Bakın bir tehlikeye dikkat çekmeye çalışıyorum. Özal’ın istediği referandumun sonunda ne oldu? Demirel tekrar siyaset sahnesine çıktı, Erbakan çıktı, Türkeş çıktı. Ve rahmetli Özal’ın düşüşü başladı. İktidardaki bir partinin bunu dikkate alması lazım. Referandum genel seçim değildir. 7 Haziran’da yüzde 41 alırsın, 1 Kasım’da yüzde 49.5’e çıkarırsın ve mutlak galipsin. Referandumda aynı yüzde 49.5’u aldığında seçimi kaybettin demektir. Referandumu kaybetmek cumhurbaşkanının yasal ve meşru olduğunu tekrar tartışmaya açar. AK Parti’nin buna dikkat etmesi lazım.

BAHÇELİ’NİNKİ ERKEN SEÇİMTUZAĞI OLABİLİR 

- Neden bu uyarıyı yapma gereği duyuyorsunuz? Hükümete yakın medyada yer alan kamuoyu araştırmalarına göre başkanlığa halk desteği yüzde 60’ların üzerinde.
Birincisi, biz bunu bilmiyoruz. İkincisi Bahçeli’nin niyeti ne olabilir diye sormuştunuz. İhtimaller üzerinde duruyoruz onun için anlatıyorum. Meclis’te 40 milletvekiliyle iktidar partisine bir zarar veremezsin ama yanlış bir adım attırırsan referandumda yüzde 49 dahi alsa AK Parti referandumu kaybetmiş olur ve opsiyonlardan biri de takviminden önce seçim yenilemek olabilir. Ben parti içinde de bunu söylüyorum. Onun için de rahatlıkla bir gazeteciyle de kamuoyuyla da paylaşıyorum. AK Parti’nin bu tuzağa karşı çok dikkatli olması gerekir.

- Bahçeli’nin anayasa değişikliğine desteği herkesin algıladığının aksine bir siyasi tuzak olabilir diyorsunuz.
İki lider kendi aralarında görüşüyor. Eğer medyanın speküle ettiği gibi müşahhas bir talebi varsa bu açıkçası beni daha rahatlatır.

SOMUT TALEBİ VARSA AK PARTİ’NİN ELİ RAHATLAR 

- Yani başkan yardımcılığı istiyorsa kendisine mesela bu iktidarı rahatlatır, öyle mi?
O veya ‘Başkanlık için referanduma gidelim, bu arada da bir milli mutabakat hükümeti olsun. MHP’yi de alın ki yüzde 50’yi aşmış bir iktidarla bunları halledelim’ gibi elle tutulur bir talebi varsa zikrettiği bu AK Parti’yi rahatlatır.

- Ama sizin kafanızda Bahçeli’nin asıl niyetiyle ilgili soru işaretleri var, doğru mu?
Bilmiyorum. Ama eğer diyorsa ki ‘Ben bunu ülkenin gündeminden kalksın diye Allah rızası için yapıyorum, karşılığında da hiçbir talebimiz yok’, o zaman bunu siyasi aklın daha iyi değerlendirmesi gerekiyor. Sayın Bahçeli bunu aniden gündeme attı ve bize yardımcı oluyor. Peki çok teşekkür ederiz ama Sayın Bahçeli muhalefetteki bir partinin genel başkanıdır. ‘Aniden niye bize yardımcı oluyor’ diye düşünmemiz gerekir. Demin Özal üzerinden anlattım; referandumda yüzde 50 artı 1 almanız lazım. 49.9 aldığınızda ‘1 Kasım 2015’te 49.5 almıştım, 0.5 oyumu artırdım’ diyemezsiniz. Referandumu kaybettin, iddianı kaybettin, bunu da sana 40 milletvekilli bir parti yaptırdı. Bunun bir bedeli olur. Asgaride seçime gitmen gerekir gibi bir durumla da karşı karşıya kalabiliriz.

OHAL KAPSAMINDA ANAYASA DEĞİŞTİRİLMEZ 

- Hem hükümet hem de MHP, CHP’ye işin ucundan tutma çağrısı yaptı. CHP de tepki gösterdi ve halkı miting meydanlarına davet etti.
Anayasa değişiklikleri total mutabakat metinleridir. Cumhuriyet Halk Partisi, anamuhalefettir ve sorumluluğu var. Bu konuyu sokakta çözmeye kalkamaz. Anayasa değişikliğinde iki şey yapılamaz. Bir, OHAL kapsamındayken anayasa değiştirilemez.

- OHAL en son 19 Ocak 2017’ye kadar uzatıldı. Binali Yıldırım anayasa değişikliğini ocak sonunda Meclis’e getirmek istediklerini açıkladı. Yani hükümetin anayasa takvimi buysa size göre OHAL yeniden uzatılmamalı doğru mu?
Uzatılıp uzatılmayacağına bakılacak ama Olağanüstü Hal’deki bir ülke anayasa değiştiremez.

- Diyelim ki hükümet ocak sonunda bir kere daha uzattı OHAL’i.
Ondan sonra yapılır referandum. Önce yapılmamalı.

SÖYLEDİKLERİM ÜZERİNE PARTİ İÇİNDEDUMAN ÇIKABİLİR AMA BU TARTIŞILMALI 

- Bunu siz açıkça parti içinde tartıştınız mı?
Ben bunu söyledim. Şimdi bu röportaj yayınlandıktan sonra buradan duman çıkabilir. Ama iyi olur çünkü bunun tartışılması gerekiyor. Gayet açık söylüyorum bunu çünkü Olağanüstü Hal’i tatbik ettiğin bir ülkede anayasa gibi temel bir yasayı değiştirmemelisin. Bunu CHP’nin sorumluluğuna ve vebaline işaret etmek için söylüyorum. İkincisi de anamuhalefet olan yani hemen yarın iktidar alternatifi potansiyeli görülen bir siyasi parti de ‘Ben sokaklarda çığırtkanlık yaparım’ diye çıkamaz bu işin içinden. Fikrini söylemek zorundadır. Lehindedir, aleyhindedir ama elindeki neyse dökmek zorundadır. Sen sokak çocuğu değilsin, anamuhalefet partisisin. Senin sorumluluğun var. Bakın ben size kendi sorumluluğumuzun altını çiziyorum; OHAL içinde yapmaya kalkarsak bu çok tartışma çıkartır. Umuyorum ki OHAL’in arkasından yapılacaktır referandum.

DEMİRTAŞ’IN CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI ALTIN FIRSATTI 

- Madem anayasa gibi temel bir metin mutabakat aranmadan hazırlanmamalı ve CHP’nin görüş bildirmesi önemli. Meclis’te temsil edilen HDP’nin görüşü de önemli değil mi? Oraya neden bir davet yapılmıyor?
Evet, açıklasınlar fikirlerini. İlla birinin davet yapması gerekmiyor. Bir kere HDP’nin bu sistemin içinde oynayıp oynamayacağına karar vermesi lazım. Son 2-3 aydaki HDP tavrını kendi kafalarında kararlar net değil, tereddütleri var diye görüyorum. Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığıyla birlikte HDP Türk demokrasisi içinde bir altın fırsat yakaladı. Bunu yeterince değerlendiremedi. Hele de son ‘hukuku tanımam, Meclis’i tanımam, ben arkama onu bunu aldım’ yaklaşımı orada yakaladıkları ivmeyi ve yükselişi tersine çevirdi. Tekrar Meclis’teki yasal bir parti formatına dönüp Türkiye’nin meseleleriyle uğraşmaya başlarlarsa muhakkak ki anayasayla ilgili de bir fikri de olacaktır onu da dikkate almak gerekir.

2002’DE İDAMIN KALDIRILMASINA KARŞIYDIM BUGÜN GERİ GETİRİLMESİNE KARŞIYIM 

- İdam cezası 2002’de kaldırılırken koalisyon ortağı olan MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’ye ‘bu karara ortak olma’ diye mektup yazmıştınız.
Ben idam yasası Meclis’te kaldırılırken milletvekili değildim. Sadece o zaman Başbakan Yardımcısı olan Bahçeli’ye değil 550 milletvekiline mektup yolladım. O mektubun kabaca özeti şu; devlete karşı işlenen suçlar ve çocuklara karşı işlenen suçlarda idam kaldırılmamalı. O zaman bunu savundum çünkü bu iki konuda idamın bir caydırıcılığı var. O ufacık çocuklara kötü niyetle yaklaşan bir sapığın, manyağın bilmesi lazım ki bu devlet bana en büyük cezayı verir. Keza vatana ihanette de caydırıcı olması bakımından idam cezasının muhafaza edilmesi gerektiğini düşünüyordum.

- Bugün hâlâ aynı noktada mısınız?
Ben bugün Türkiye’de idamın geri getirilmesinin zor olduğunu, bunun faydasından çok zararı olacağını düşünüyorum.

- Bu düşüncenizi Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ve parti içi tartışmalarda paylaştınız mı?
Birçok platformda dile getiriyorum. Milletvekili arkadaşlarımızla da konuşuyoruz. Hepsi bilir ki Tuğrul idama karşı.

- Sizin şahsen karşı olmanızı bir kenara bırakırsak idam retoriği siyaseten neden gündemde tutuluyor. ABD Fetullah Gülen’i iade ederse idam edilmesinin önü açılsın diye mi?
Hayır, ben öyle okumuyorum. 15 Temmuz’da vahşi bir darbe girişimi oldu, oradaki faillerin maksimum cezaya çarptırılması için. Yani bir şahıs için değil. Ve bu istek halktan geliyor.

- Bu eğer halkın talebiyse, siz neden karşısınız?
21. yüzyılda bölgede lider olmak isteyen ve bu potansiyele sahip 80 milyonluk, nüfusunun yarısı 30 yaş kademesindeki bir Türkiye’nin düne değil yarına bakması gerektiğine inanıyorum. Biz ne olduktan daha önemlisi ne olacağız. Bir vizyonumuzun olması lazım. Türkiye Avrupa ile Asya arasındaki konumuyla büyük bir güçtür. Türkiye’nin kararlarını yarına yönelik adımlarına göre vermesi gerekir. Bu tip kararlar bizi geri bırakır.

AK PARTİ’NİN MİLLİYETÇİLİĞİ İYİ YOLDA 

- MHP’de siyaset yaptığınız yıllardan AK Parti’nin milliyetçilik anlayışını son derece eleştiren bir Tuğrul Türkeş vardı. Bugün AK Parti’nin milliyetçilik anlayışında, tonunda sizin skalanıza göre bir farklılaşma var mı?
Var tabii ki canım bunu herkes söylüyor. Benim söylemem yanlış olur ama kamuoyunun algısı bir kere bunun daha iyiye gittiği noktasında.

HUKUKU YUKARI ÇIKARMAMIZ GEREKİYOR 

İkincisi, 14 aylık AK Partili olma dönemime değinecek olursak şunu söylemek isterim. Burada iyi niyetle birçok şey yapılmaya çalışılıyor. Dışarıdan yeterince görünmüyor ama ilde, ilçede insanlar hakikaten iyi niyet ve gayretle çalışıyor. Ekonomiyi daha iyi yapabilmek için, yabancı yatırımcıyı getirmek için daha stabil bir hukuk sistemi lazım. Türkiye’ye gelecek yatırımcı için sadece ‘ben ekonomiyi büyütüyorum’ beyanı yetmez. ‘Hukuku da daha stabil hale getireceğim’ demen lazım. Buraya milyon dolarlar getirecek yatırımcılar hukuk sistemine bakar, ‘orada bir istikrar var mı, paramı rahat getirip çıkarabilir miyim’... Bunlara bakarlar. Bunlarda hukuku daha da yukarı çıkarmamız gerekiyor. Öncelik budur.

BAHÇELİ’NİN BAŞKAN YARDIMCILIĞI KONUŞULURKEN BENİM İHRAÇ KARARIM DÜŞMELİ 

- Geçen sene MHP’den ihraç edildiğinizde...
Etmediler de hâlâ süreç devam ediyor.

- Nasıl?
İş Sayın Cumhurbaşkanı’yla görüşmeme dayandırıldı. Daha sonra da anayasal bir faaliyet olan seçim hükümetinde görev aldığım gerekçesiyle partiden ihraç edildim. Bugün geldiğimiz yerde saygıdeğer Bahçeli’nin Külliye’ye sık sık gidip geldiği bir dönemde, bir milli mutabakat hükümetinin, hatta kendisinin başkan yardımcılığının konuşulduğu bir ortamda benimle ilgili iddiaların topyekûn düşmüş olmasını bekliyorum.

- Size MHP içinde yapılan muameleyi parti içinde son 2 yılda çıkan lider adayları Meral Akşener, Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi isimlere yapılan muameleyle birlikte değerlendirince Bahçeli’nin bir tek adam sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben AK Parti’nin Ankara milletvekiliyim ve başbakan yardımcısıyım. Muhalefetteki bir partiyle ilgili yorum yapmayı etik bulmuyorum.

BURADA OTURUP KAPIYI HAVAYA UÇURACAKLAR DİYE BEKLEYEN ADAM TRAVMA GEÇİRMEMİŞ OLABİLİR Mİ! 

- Siyasi kariyerinizde önemli bir dönem Strasbourg mesainiz var. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Türk heyetinde defalarca yer aldınız. Avrupa Parlamentosu’nun aldığı ‘müzakereleri geçici dondurma kararı’ Avrupa Konseyi için de bir alarm niteliğinde deniyor. Hele de idamın geri getirilmesi Avrupa Konseyi üyeliğimizin –ki 12 Eylül’de bile askıya alınmamıştır- askıya alınmasının da önünü açabilir.
Türkiye çok ciddi bir travma geçirdi. 15 Temmuz’un ardından idam tartışması yapanları da çarmıha germeyi doğru bulmuyorum. 15 Temmuz vahşi bir ekibin hepimize yaşattığı bir travmadır. Bunu 6 yaşından beri ihtilalleri yaşamış ve ihtilallerin ortasında büyümüş birisi olarak söylüyorum. Burada oturup şu kapıyı havaya uçuracaklar mı, ha geldiler ha geliyorlar diye bekleyen adam travma geçirmemiş olabilir mi? Bak kravatımı taktım normal davranıyorum denecek bir şey değil. Bu bir travmadır. Ve bunun üstünden daha sadece 4 ay geçti. Bunun üstüne idamı konuşmanın hiçbir mahsuru yok. Bakın ben idamın geri getirilmesine karşıyım dedim başta ama bu travmayı da Avrupalının görmesi ve anlaması lazım. Ama daha gündemde yokken, komisyonda yokken, sadece halk bir darbe girişiminin ardından yaşanan travma nedeniyle bunu konuşuyor diye Avrupa’nın aşırı sağcı partilerinin çoğunlukta olduğu Avrupa Parlamentosu ilişkiler durdurulsun diyecek!

ALPARSLAN TÜRKEŞ’İNKİ NORMAL BİR ÖLÜM 

- 15 Temmuz sonrasında birileri ortaya ‘Alparslan Türkeş’i de aslında FETÖ’cüler zehirledi’ şeklinde iddialar ortaya atınca çok sinirlendiniz. ‘Arabanın amortisörü patlasa FETÖ’cüden buluyorlar’ dediniz. Nereden çıktı bu tartışma?
Bunun aslında büyük bir kısmını onlar yapıyor işi sulandırmak adına. Sizin hiçbir alakanız yok, FETÖ’cü biri sizi de ihbar ediyor FETÖ’cü diye. Bu tip masum insanları ne kadar işin içine bulaştırsam kirliler o kadar kalabalığa karışır diye yapıyorlar. Bu tuzağa düşmemek lazım. Ben bu sizin hatırlattığınız şeyi bir televizyonda söyleyince bazıları ben kendi partimi eleştiriyorum sandı. Ancak sonradan hem Sayın Cumhurbaşkanı’nın hem de Başbakan’ın o doğrultuda açıklamaları olunca bunun bir ortak akıl olduğunu herkes anladı. Sorunuzu havada bırakmamak adına söylüyorum. Türkeş 80 yaşındaydı, yorgun bir günün sonunda tıbben ani kalp durması sonunda hakkın rahmetine kavuştu. O gün müdahale eden doktorların verdiği bilgiler normal bir ölüm olduğudur.

Güncellenme Tarihi : 28.11.2016 11:32

İLGİLİ HABERLER