Yaşam
  • 14.5.2007 00:35

"HAMİLEYKEN SÜREKLİ SEVİŞMEK İSTEDİM"

Ses getiren röportajları ile tanınan Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman, bu defa kendisi sorulara cevap verdi.

Bir kız çocuğu annesi olan Arman, anneliğe ve dişiliğe başka bi açıdan yaklaştı. ''Bu dünyada bir kadın için seks ve annelikten daha müthiş hiçbir yok!'' diyen Arman, daha sonra şunları söyledi, ''Hamileyken (libido) felaket artıyor, sürekli sevişmek istiyorsun. Ben mesela Ömer’i evin kuytu yerlerinde, duvar kenarlarında pusuya düşürmeye çalışıyordum. Anne olmayan kadınları yeteri kadar dişi bulmuyorum. Annelik bir meslek kabul edilmeli. Çünkü öyle. Bir çocuğu şekillendiren ana unsur, anne. Yani söyler misiniz bana, herhangi bir yerde, önemi olmayan herhangi bir iş yapıyor olup, üç beş kuruş para kazanıyor olmak, niçin annelikten daha önemli bir şey oluyormuş? Bütün gün çocuğundan ayrı kalıyorsun, kazandığını da bakıcılara veriyorsun ama çalışıyorum diye hava atıyorsun''


Gazetecilik alanında ilerlerken, güzel güzel işler yaparken, pat diye sevdiğiniz adamın peşinden Dubai’ye yerleştiniz ve pat diye anne olmaya karar verdiniz. Hiç korkmadınız mı? Kaybetmekten, bir köşede kalmaktan, sadece bir anne olup unutulup gitmekten...

- Hayır hiç. Bir kadın için hayatta en en önemli iki şey, cinsellik ve annelik. Bundan daha müthiş bir şey yok. İkisi de, hayatın kreşendo noktaları. Bence yani. İkisini birden bulmuşum. Neden vazgeçeyim? Deli miyim?

Seks ve annelik nasıl oluyor da, bir araya gelir... Gelir mi?

- Bal gibi gelir. Neden gelmesin? Biz ne yapıyoruz? Hep seksle anneliği ayrı ayrı şeyler olarak değerlendiriyoruz. Sanki biri varsa, öteki yoktur. Biri, seksi çok seviyorsa, libidosu yüksekse, otomatikman "Bu kadından iyi anne olmaz!" diyoruz.

Bu yargıya nasıl varıyorsunuz?

- Kendimden. Suratıma söylemiyorlardı ama arkamdan, "Bu kadının, ağzından seks lafı düşmüyor. Bunun anneliğinden ne olur ki!" diyorlardı. Ama şiştiler, iyi bir anne oldum. Bir de bunun tersi var tabii: Eğer ortalıkta iyi anne olarak parmakla gösterilen biriysen, bu defa da sekste sınıfta kalmak tehlikesiyle karşı karşıyasın. Çünkü anaç tavuk gibi oluyorsun. Ve seksi olma şansını kaybediyorsun. En yakınlarım bile bana, "Senden hiç beklemezdik, acayip iyi bir anne oldun. Ama herhalde artık Ömer’le fantezi yaşayacak haliniz filan kalmamıştır!" diyorlardı.

Ben de tam onu soracaktım, bir anne, eskisi gibi sevişir mi yoksa mesela fanteziler rafa mı kalkar?

- İnsanın niyeti olduktan sonra her fırsatta, her arada, her derede durum değerlendirilir merak etme...

İnsanın niyeti oluyor mu onu soruyorum...

- Niye olmasın ki? Sen aynısın. Hamileyken de aynısın.

Peki anne olduktan sonra libidonuzda hiç mi değişiklik olmadı?

- Olmadı. Yok yok, yalan söylüyorum. Oldu. Hamileyken felaket artıyor, sürekli sevişmek istiyorsun. Ben mesela Ömer’i evin kuytu yerlerinde, duvar kenarlarında pusuya düşürmeye çalışıyordum. O da halime gülüyordu. Doğurduktan sonra, emzirirken filan, biraz düşüyor ama sonra yeniden yükseliyor. Yani hem anne olabilmek hem de acayip fanteziler yaşabilmek imkansız değil. Anne olunca, tertemiz bembeyaz saf bir papatyaya dönüşmüyorsun. Ruhunun içindeki sevişme isteğini zorla söküp atmazsan, o, orada duruyor...

Peki Türk erkeklerinde, "Çocuğumun anasıyla nasıl yatayım yahu!" fikri yok mu?

- Olmaz mı? Mesela Kaya Çilingiroğlu, "İçinde çocuk varken karımla sevişmek kadar abuk sabuk bir şey olabilir mi?" demişti bana. Bu ülkede çoğunluk böyle düşünüyor. Seni kategorize ediyorlar, anne yapıyorlar, kadınlıktan istifa ettirtiyorlar. Sonra da başka kadınların üzerine atlıyorlar.

Peki ne yapmak gerekiyor?

- Onlara kulak tıkamak ve yola devam etmek. Ve tabii, çıkıp avaz avaz "Bu dünyada bir kadın için seks ve annelikten daha müthiş hiçbir yok!" demek. Demi Moore da söylemiş bir yerde. Çok hoşuma gitti. Aklın yolu bir tabii...

LOĞUSAYKEN BENİ ALDATIR DİYE DÜŞÜNDÜ MÜ?

Seda Sayan komik bir laf etti: "Loğusa avcıları var. Loğusa kadınların kocalarını kapıyorlar" dedi. Ömer’in size ilgisinde bir azalma olmasından hiç korktunuz mu Alya’yla?

- Hayır. Loğusalıkta başka sorunlarım oldu. Oto boka gözümün sulanması, sebepsiz ağlama krizleri gibi. Bir de doğurduktan hemen sonra, yavrusuna yan bakanı şişleyecek bir şahine dönüştüm. Ama aldatılma korkusu, hiç yaşamadım. Sevgilim, bana böyle bir şey hissettirmedi. Allah razı olsun. Hayatta en zor şeyin bu olduğunu düşünüyorum.

Size şöyle bir suçlama yöneltiliyor: "Eskiden Beyoğlu kuşuydun, sokaklarda geziyordum, gay barlara gidiyordun, tabuları yıkıyordun, milletin düşünmeye korktuğu şeyleri yazıyordun. E şimdi Dubai’ye gittin, haliyle bunlardan vazgeçtin!" Doğru mu?

- Değil. 22 yaşında merak ettiğim şeyleri, merak etmiyorum artık. Bitti, sıkıldım, yaptım. Aştım, geçtim, öğrendim, biliyorum. Bu yaşımda merak ettiklerim, tabii ki o zamankinden farklı şeyler. Şimdi keşfetmek istediğim başka şeyler var, daha önce bilmediğim, farkına varmadığım şeyler... Onların peşindeyim. Bu da normal, evrim geçirdim, geçiriyorum, herkes gibi. Değişiyorum, büyüyorum. Yerimde saymam kadar acıklı bir şey olabilir mi?

Fark ettiğiniz o yeni şeyler, ne mesela?

- Mesela, annelik sayesinde keşfettiğim şeyler: Çok acayip ama, bir insanı sevebilme kapasiteni görüyorsun. Kendinden bile daha fazla sevdiğin bir şey oluyor. "Vay be!" filan oluyorsun, sevgi sınırının nerelere uzanabileceğini fark ediyorsun. Bu müthiş bir tatmin. "İyi ki yaşıyorum, iyi ki iyi varım" diyorsun. Varlığını doğruluyorsun, onaylıyorsun. Bir de tabii, meydan okumak. Ölüme karşı direnmek. Bir tür ölümsüzlük gibi. "Benim eserim" diyorsun, "Ben yarattım." Tabii ki çocuğun senden bağımsız bir yaratık, bunu biliyorsun ama yine de diyorsun. Evet, çocuğu hayatın merkezine koymayacaksın, hem çocuğunu hem kendini boğmayacaksın ama bu da bir mucize kardeşim, bunu da bileceksin...

Sizce her kadın, dünyaya "anne adayı" olarak mı geliyor?

- Bence gelmiyor. Ben değildim mesela. Ama oldum. Benden böyle bir anne çıktıktan sonra, herkesten çıkar.

Ama sadece annelik yapanlar, aslında bir şekilde küçümseniyor, aşağılanıyor...

- Doğru. Tamam, insan çalışmalı, üretmeli ama bir insanın sadece annelik yapmaya karar vermesi de anlayışla karşılanmalı. Greenpeace’in kurucusu Paul Watson’ın önerdiği gibi, annelik bir meslek kabul edilmeli. Çünkü öyle. Bir çocuğu şekillendiren ana unsur, anne. Yani söyler misiniz bana, herhangi bir yerde, önemi olmayan herhangi bir iş yapıyor olup, üç beş kuruş para kazanıyor olmak, niçin annelikten daha önemli bir şey oluyormuş? Bütün gün çocuğundan ayrı kalıyorsun, kazandığını da bakıcılara veriyorsun ama çalışıyorum diye hava atıyorsun. Eeeee?

Röportaj yaptığım biri bana "Böyle bir soruyu sorduğuna göre anne değilsin!" dedi. Başka bir şefkat ve bakış açısı geldi mi size anne olduğunuz için?

- Kesinlikle. Ukalalık yapmak istemiyorum ama başka bir farkındalık gelişiyor. Anne olmayan kadınların bir dolu şeyi ıskaladığını, hissedemediğini filan düşünüyorum. Onları yeteri kadar dişi de bulmuyorum.

Peki kızınız Alya’nın sizi ehlileştirdiğini düşündünüz mü?

- Hayır. Bir kediysen, hep kedi kalırsın. Özün değişmez. Niye değişsin ki?

Size diyorum ki "Ayşe, çocuk yapmak için doğru bir zaman değil, çok işim var." Beni aksine nasıl ikna edersiniz?

- Edemem. Ne söylesem anlamazsın. Ama işi kim takar? Seksten ve annelikten öte bir şey yok hayatta diyorum. Röportajı filan boş ver, ben şu anda sana, son zamanlarda duyduğun en gerçek şeyi söylüyorum.

Çocuk yapmak için doğru zaman var mıdır peki?

- Yoktur. Annelik içgüdüsü diye bir şeyin olduğuna inanan biri de değilim. Örnek benim. Erkek çocuk gibi büyüdüm. Etek giymedim, elbise giymedim. Ağaçların tepesinden inmedim. "Çocuğum olsun" diye özel bir talebim yoktu. Daha doğrusu, isteyip istemediğimin bile farkında değildim. Daha önce birkaç kez kürtaj oldum. O zaman farkına varabilseydim bunun bu kadar müthiş olduğunu, belki de doğururdum. Şu anda fırsatı olup doğurmayanlar hata ediyor. Belki bana düşmez bunu söylemek ama hiçbir şey, hiçbir başarı, anneliğin yerini tutamaz. Ben şükrediyorum, gerçekten Allah yüzüme baktı diyorum, yoksa hálá, "Çocuk da önemli tabii ama kariyerim..." deyip duran bir kadın olacaktım.

Geçen gün Gülse Birsel "Çocuk işi bana göre değil" dedi...

- Doğurmak istemeyen bir kadını kınamak mümkün değil. Ben de, 10 yıl evvel onlardan biriydim. Şimdi görüyorum ki o kadınlar, neyi kaçırdıklarının farkında değiller.

Biraz abartıyor olabilir misiniz anneliği?

- Öyle mi duruyorum? Ama ben annelik derken, vıcık vıcık bir şeyden söz etmiyorum. Felsefi bir şeyden söz diyorum. Bir kadının yaşayabileceği, en en en acayip macera. Ama ne yazık ki, çocuk doğurmamış olanlar, neden bahsettiğimi anlamamakta ısrar ediyor. Halbuki, ben onların hayatlarını kurtarmak istiyorum!

NASIL BİR ANNE MİYİM?

Çocuğuyla büyüyen anne, şaşıran anne, öğrenen anne... Esas olarak, çok eğlenerek annelik yapıyorum. Mutlu ve komik bir kızım var. Ona bakınca gülümsüyorsun. Muzip, meraklı, kıvırcık bir şey. Birlikte vakit geçirmek inanılmaz hoşuma gidiyor. Onunla plaja gitmeye mesela bayılıyorum. Gerçi, ben bir hamal oluyorum. Bir elimde şişme uçağı, simidi, kollukları, diğer elimde kovaları, tırmıkları, topları, oltaları, balıkları. Bir de Alya üzerimde. Olsun, hiç üşenmem, söylenmem. Her şeyi yüklenirim. Hangisi daha fena bilmiyorum, çocuk isteyen birine, "Hayır yapmayacaksın!" demek mi, çocuk istemeyen birine, "Yani n’olur yapsak?" demek mi? En büyük kavgamız bu. Ben istiyorum, Ömer istemiyor. "Sana haksızlık oluyor biliyorum ama benim bir çocuğum daha var, bu defteri kapattım" diyor. Ben de her fırsatta, aynı defteri açabilmek için uğraşıyorum! Aklıma şeytanlarımın getirdiği şeylerden biri, prezervatifleri toplu iğneyle delmek mesela. Fakat aklımdan geçirdiğim hemen her şeyi ona anlattığım için, tedbirini alıyor.

EN SEVDİĞİM İKİ GÖRÜNTÜ
Hayatta, sevdiğim iki görüntü var. Biri, iki insanın aşkla, şehvetle birbirine sarılması, kucaklaşması, öpüşmesi... Diğeri, sabah gözlerimi açtığımda sevgilimin, çocuğumun babasının beni ve kızımı seyrediyor olması. Sabahın körü, dışarıdan müthiş bir ezan sesi geliyor; baba, şefkatle bize bakıyor. Bundan daha güzel bir görüntü olabilir m?

ÇOK ŞANSLI BİR KADINIM
Sadece sevdiğim bir adamla birlikte değilim. Bir de, birlikte olduğum adamla çok yakınım. Ondan gizlediğim hiçbir şey yok. Meleklerimin ve şeytanlarımın içimden geçirdiği her şeyi ona anlatabiliyorum, onunla paylaşabiliyorum. Bazen "Vah benim sapık karım!" diyor. Ama ben ona anlatabildiğim için rahatlamış oluyorum.

ANNEM ŞAHANEDİR
Ben annemle sonradan çok yakın oldum. Üniversite için İstanbul’a geldikten sonra. O yıllara kadar ablamla yakındı annem. Hep kendimi dışarıda hissederdim. Müthiş bir aşk yaşadım lisede. Her yaşadığım şeyi öyle değerlendiririm ya! Ortaokulda başladı, yıllarca devam etti, yedi yıl filan. O sevgilimdi bana en yakın olan, annem ya da ablam değil. Çok dışa dönük bir tip değildim. Kimsenin aşkımızı anlamadığını, anlayamayacağını filan düşünürdüm. Yaşadığım birtakım şeyleri de kimseyle paylaşmadım. Ama ben de en sevimsiz, en isyankar, en çekilmez dönemimdeydim. Allah’tan geçti. Şimdi annemle acayip yakınız. Her gün onunla konuşmadan hayatımı sürdüremem. Çok özel bir aşk benim anneme duyduğum. Annem şahanedir. Özeniyorum, imreniyorum ve onunla iftihar ediyorum.

ANNELER GÜNÜ HEDİYEM
Bu yıl Anneler Günü hediyemi kendim seçtim: Taş boyayacağız. Hediye dediğin şeyin içinde emek de olursa, daha kıymetli. Yanlış anlaşılmasın, arada emeksiz, pahalı hediyeler alınmasına itirazım yok tabii! Ama bu Anneler Günü’nde böyle olsun istedim. Burada, müthiş bir oyuncakçı dükkanı var, kafayı yersin. Sadece yaratıcılığı teşvik eden oyunlar var. İşte oradan taş boyaları, fırçaları aldım. Bir de yüzlerce örnek içeren öğretici taş boyama kitabı. Yeteneksiz bile olsan, baka baka acayip sanatsal taşlar yapabilirsin. Taş deyip geçmemek lazım, bazı taşların formu çok baştan çıkarıcıdır, kaymak gibidir, gıcır gıcırdır, boyamak için idealdir. O taşlardan bizim bahçede epey var. Bu yılın Anneler Günü hediyesi bu, herkes önüne taşlarını alacak, boyayacak, Ömer, Alya, Nejla ve ben. Ama kimse, kimseye göstermeyecek, kopya çekmek de yok. Ben boyadıklarımı anneme vereceğim, onlar da boyadıklarını bana.

BABA YEMEK YAPIYOR, ANNE ÇALIŞIYOR
Bizim evde, baba yemek yapıyor. Ama canı isterse. Ve gerçekten güzel yapıyor. Acayip geliştirdi kendini. Vog’larda bir tavuklar, bir etler yapıyor, inanılmaz. Alya’ya soruyorsun: "Anne ne yapıyor?" "Anne çalışıyor." "Baba?" "Baba, yemek yapıyor." Çocuğun kafası karışıyor mudur?

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 19:13

İLGİLİ HABERLER