Gündem
  • 10.3.2013 10:14

Katil Ermeni çıkınca Müslüman ilan ettiler

İstanbul Samatya’da Ermeni kökenli vatandaşlara yönelik hırsızlık ve saldırı olaylarıyla  ilgili olarak önce “ırkçı nefret temelli” iddiasında bulunularak, Müslümanlar hedef gösterildi. Fakat yakalanan saldırgan Ermeni kökenli Murat Nazaryan çıktı. Bu kez de ilkin bu bilgiyi gizlemeye çalıştılar, olmayınca da şimdi, Ermeni kökenli fail hakkında “son zamanlarda Müslüman olmuştu” propagandası başlattılar.

İstanbul Samatya’da Ermeni kökenli vatandaşlar peşpeşe saldırıya uğramış, bu saldırılarda Maritsa Küçük evinde öldürülmüştü. Uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybeden Maritsa Küçük’ün evinde bulunan kan izleriyle Nazaryan’a ait kan örnekleri uyuştu. Görgü tanıkları da Murat Nazaryan’ı teşhis ettiler.

İstanbul’daki Ermeni vatandaşların yayın organı AGOS’ta yayınlanan “Murat Nazaryan: Bir tükeniş öyküsü” başlıklı haberde, Samatya zanlısı Murat Nazaryan’la ilgili olarak önce duygu sömürüsü yapılarak, şunlar anlatıldı: “Murat Nazaryan, 1975’te yoksul bir ailenin çocuğu olarak Gedikpaşa’da doğdu. 1990’da Karagözyan Yetimhanesi’nden mezun olan Nazaryan, pek çok sınıfı tekrarlamak zorunda kaldı. Nazaryan’ın hayatı, 1996’da, ikamet ettikleri Kumkapı’daki papaz evlerinde çıkan yangınla karardı. Nazaryan ailesi, bu yangında her şeyini kaybetti. Yangından kısa süre sonra peşpeşe yaşlı annesini, felçli ablasını ve babasını kaybeden Nazaryan, bekâr evlerinde yaşamaya başladı. Oto hırsızlığından hapis yattı. Hangi işe girdiyse tutunamadı. Kendisine yardımcı olmak isteyen akrabaları da davranışları yüzünden Nazaryan’dan hızla uzaklaştılar…”

“SON ZAMANLARDA MÜSLÜMAN OLMUŞ, NAMAZ KILMAYA BAŞLAMIŞ”

AGOS’un haberinde ardından da, Samatya zanlısı Murat Nazaryan’la ilgili “En son geldiğinde kahvedeki çocuklara ‘Müslüman oldum’ demiş. Son zamanlarında namaz kılmaya başlamıştı” iddialarına yer verildi. Haberdeki bilgilere göre, bu iddianın sahibi, Nazaryan’ın bir süre kaldığı pansiyonun sahibi. Haberde, bu sözde pansiyon sahibi şunları söylüyor: “Disiplinsiz bir çocuktu. Verdiğimiz işleri aksatırdı ama anormal davranışları olmazdı. Şimdiye kadar hiçbir yanlış hareketi olmadı. En son geldiğinde kahvedeki çocuklara ‘Müslüman oldum’ demiş. Son zamanlarında namaz kılmaya başlamıştı. Ama sabah namazlarını kılmazdı…”

“HIRSIZLIKTAN OLACAĞINI SANMIYORMUŞ”

Haberde ayrıca Nazaryan’la ilgili şu ifadelere yer verildi: “Uyuşturucusu falan yoktu. İçki içtiğini söylerdi ama ben hiç içkili görmedim. En son kahvede otururken ‘Ben çok günah işledim’ demiş. ‘Öyle ufak günahları Allah affeder’ demişler. ‘Yok yok,’ demiş, ‘Benim günahlarım büyük…’ Hiç böyle şeyler yapacağını tahmin etmezdim. Hırsızlıktan olacağını sanmıyorum. Burada kaldığında da para verirdik, faturaları yatırırdı. Çalacak olsa o zaman çalardı.  Zaten para çalmış olsa, paralansa belli olurdu..”

ERMENİ KÖKENLİ OLDUĞU GİZLENMEYE ÇALIŞILDI

AGOS, Samatya sanığının yakalanmasının ardından yaptığı ilk haberlerde, Murat Nazaryan’ın Ermeni kökenli olduğu bilgisini gizlemeye çalışmıştı. Tepkiler üzerine haberlerinde bu bilgiyi kullanan AGOS, sözkonusu haberlerinin altına şöyle de bir not düşme gereği duymuştu:  “Hükmü verilmediği sürece herkesin ‘sanık’ olarak adlandırılması gerektiğini unutmamak gerekiyor.”

BİR TÜKENİŞİN HİKAYESİ
Samatya’da yaşanan Marisa Küçük cinayeti ve diğer saldırılarla ilgili olarak tutukalanan Murat Nazaryan’ın hayatı, 1996’da, ikamet ettikleri Kumkapı’daki papaz evlerinde çıkan yangınla karardı. Nazaryan ailesi, bu yangında her şeyini kaybetti. İşte o tükenişin hikayesi.

Murat Nazaryan, 1975’te yoksul bir ailenin çocuğu olarak Gedikpaşa’da doğdu. 1990’da Karagözyan Yetimhanesi’nden mezun olan Nazaryan, pek çok sınıfı tekrarlamak zorunda kaldı. O günlerde ailesine karşı şiddet uyguladığı, bıçak çektiği de bilinen Nazaryan’ın hayatı, 1996’da, ikamet ettikleri Kumkapı’daki papaz evlerinde çıkan yangınla karardı. Nazaryan ailesi, bu yangında her şeyini kaybetti.
Yangından kısa süre sonra peşpeşe yaşlı annesini, felçli ablasını ve babasını kaybeden Nazaryan, bekâr evlerinde yaşamaya başladı. Oto hırsızlığından hapis yattı. Hangi işe girdiyse tutunamadı. Kendisine yardımcı olmak isteyen akrabaları da davranışları yüzünden Nazaryan’dan hızla uzaklaştılar. Yakalanmadan kısa süre önce Murat Nazaryan, arkadaşlarına “Benim günahlarım büyük” diyordu.

Agos gazetesinde Uygar Gültekin ve Sarkis Güreh'in haberine göre; Türkiye kamuoyuna günlerce “Samatya’da neler oluyor?” sorusunu sorduran ve etnik nefret temelli olup olmadığı merak uyandıran saldırıların faili olarak tutuklanan Murat Nazaryan, uzun süredir Fatih’te kaldığı bir pansiyonda yakalandı.

İlk ifadelerinde olayları hatırlamadığını söyleyen zanlıya ait kan örneklerinin, hayatını kaybeden Marisa Küçük’ün evinde bulunan kan izleriyle uyuştuğu iddia edildi. Nazaryan, önce Metris Cezaevi’ne, ardından da can güvenliği olmadığı gerekçesiyle Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Nazaryan’ın, gasp ettiği ziynet eşyalarını sattığı kuyumcunun adresini de verdiği belirtiliyor.

Emniyet kaynakları, zanlıyla ilgili iki kesin kanıtın, cinayet olayında uyuşan kan örneği ve Sultan Aykar olayında görgü tanıklarının zanlıyı kesin bir şekilde tespit etmesi olduğunu belirtiyor. Zanlının ayrıca, Maritsa Küçük cinayetinin hemen sonrasında olay mahallinin yakınlarında tespit edilen görüntülerin kendisi olduğunu onayladığı öğrenildi. Murat Nazaryan’ın, ifadesinde olayları “hatırlamadığını” söylediği, ancak ziynet eşyalarını sattığını kabul ettiğini ve zaman zaman çelişkili bilgiler verdiği belirtiliyor.

Zanlının azmettirilip azmettirilmediği, yönlendirilip yönlendirilmediği yönündeki şüpheleri sorduğumuz Emniyet yetkilileri, konuyla ilgili olası tüm ihtimallerin gözden geçirildiğini, ancak şu ana kadar zanlının azmettirildiği yönünde herhangi bir bilgi, belge ve bulguya rastlanmadığını açıkladı. Dosyanın kolluk kuvvetleri açısından şu anda kapanmış sayıldığını ifade eden yetkililer, savcılık soruşturması süresince yeni bir bilgiye ulaşılması halinde gerekli incelemenin yapılacağını kaydetti. Polis kaynakları ayrıca, olaylarla ilişkili oldukları şüphesiyle bugüne dek 20’den fazla kişinin kan örneklerinin, 100’e yakın kişinin ise parmak izinin alındığını söyledi.

ZOR BİR ÇOCUKLUK

Agos, Marisa Küçük’ün katil zanlısı ve diğer saldırı olaylarının da faili olduğu iddiasıyla tutuklanan zanlı Murat Nazaryan’ın hayat hikâyesine ulaştı. Okul arkadaşlarının anlattıkları, Nazaryan’ın zor bir çocukluk geçirdiğini, daha küçük yaşlarda şiddete eğilim gösterdiğini ve ruhsal sorunları olan biri olarak tanındığını gösteriyor.

Murat Nazaryan 1975 yılında Gedikpaşa’da dünyaya geldi. Çocukluğu çoğunlukla Kumkapı’da geçti. Kimlik kayıtlarına göre babasının adı Bedros, annesinin adı ise Marsel’di. İstanbul Şişli’deki Karagözyan Yetimhanesi’nden 1989-1990 öğretim yılında mezun oldu.

Oldukça sorunlu bir okul hayatı oldu. İlkokulda pek çok sınıfı tekrarladı. Mezun olduğu sınıftan okul arkadaşları, zaman zaman kendilerini korkutarak, hatta bazen döverek paralarını aldığını anlatıyor. Arkadaşları, öğretmenleri ve dersleriyle arası yoktu. Ailesine karşı da şiddet kullandığı, hatta bıçak çektiği anlatılıyor.

Çeşitli kereler okuldan kaçma girişiminde bulundu. İlkokul yaşlarında bile kumar oynadığı, zaman zaman okula yüklü miktarda parayla geldiği biliniyor. Ailesiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle eve çok az gidiyor, okul çağındaki yaz aylarını da Karagözyan Yetimhanesi’nin Kınalıada’daki dinlenme evinde geçiriyordu.

1996’da, kaldıkları Kumkapı’daki papaz evlerinde çıkan yangınla Nazaryan ailesi iyice zor durumda kaldı. Yangından kısa bir süre sonra yaşlı annesini ve felçli ablasını kaybetti. Babası ise yangından sonra felç oldu ve bir süre sonra da yattığı Surp Pırgiç hastanesinde hayatını kaybetti. Evsiz kaldıktan sonra genellikle bekar odalarında kalmaya başladı. Sık sık Kapalıçarşı’da varlıklı bir eniştesi olduğunu söyleyen Nazaryan, akrabalarının kendisine yardımcı olmadığından şikâyet ediyordu. Nazaryan’ın 1995’te oto hırsızlığı suçundan cezaevine girdiği öğrenildi.

PSİKOLOJİK TEDAVİ GÖRDÜ AMA…

Benim anne tarafımdan akrabam. Murat, 1996-1998 yıllarında üst üste çok kötü olaylar yaşadı. Kumkapı Surp Asdvadzadzin Kilisesi’ne ait sıra evlerde yaşıyorlardı. 1996’da evleri yandı ve sahip oldukları her şeyi o yangında kaybettiler. Birkaç ay sonra da annesi öldü. Baba tarafından durumu iyi olan akrabaları vardı ama ne kadar destek oldular bilmiyorum. Bir yıl sonra babası hastaneye yatırıldı ve öldü. Arkasından da ablası… Bir buçuk iki yıl içinde yaşadıkları ona çok ağır geldi. Evsiz ve kimsesiz kaldıktan sonra kah sokakta yaşadı, kah bizde, kah akrabalarında kaldı. İyi bir çevresi de yoktu. Düzgün bir aile yaşantısı da olmadı. Evde her gün kavga gürültü yaşanırdı.

Ben 2009-2010 yıllarında ona yardım etmeye çalıştım, doktora götürdüm. Bir süre ilaç tedavisi gördü. İş buldum, kuyumcu atölyesinde çalıştı, vasıfsız bir elemandı. Elimizden geldiği kadar yardım ettik. İşinde istikrarlı olamadı. İşten ayrılıp sokağa düşünce psikolojik sorunları daha da arttı.

Murat’ta sahte bir bitirimlik tavrı vardı, kabadayılık yapardı. Kavgaya karışmış, küçük hırsızlıklar yapmış olabilir. Belki bir yerleri soymaya çalışmıştır. Ama birini öldürmesini aklım almıyor. O hep küçük işlerin peşinde olmuştur. Bekar evlerinde kalırdı, onların kirasını çıkarmaya çalışırdı, günlük yemek, sigara parasını çıkarmaya çalışırdı.

En son yakalanmadan birkaç gün önce konuştuk. Çalıştığını ve pansiyonda kaldığını söyledi.

Hayatta kalabilmek için her şeyi denedi. Rahmetli dedem Yozgat’ta demirciydi. 10 yıl evvel Murat’ı Yozgat’a götürdü, orada kalsın, çalışsın ve mesleği öğrensin diye. Ama o durmadı. Herkes elinden geleni yaptı onun için ama o yardım edenleri hep pişman etti.

‘HİÇ TAHMİN ETMEZDİM’

Murat Nazaryan’ın uzun süre kaldığı pansiyon sahibi Kadir B., Nazaryan ile tanışıklığını Agos’a anlattı.

“Pansiyona üç yıl kadar önce konaklamak için geldi ve daha sonra iş istedi. Parası yoktu. Kıraathanem var, orada çalışıyordu, ben de kendisine 20 TL yevmiye veriyordum. Bir süre çalıştıktan sonra ayrıldı. Bir buçuk yıl hiç gelmedi. Kendisinden haber almadım. En son 2 ay önce geldi. Sonra tekrar gitti. Nerede olduğunu kendisine sorunca “Gedikpaşa’da arkadaşlarımın yanında kalıyorum” dedi. Sonra yeniden geldi. Yakalandığı zamana kadar da gelmedi. Disiplinsiz bir çocuktu. Verdiğimiz işleri aksatırdı ama anormal davranışları olmazdı. Şimdiye kadar hiçbir yanlış hareketi olmadı. En son geldiğinde kahvedeki çocuklara ‘Müslüman oldum’ demiş. Son zamanlarında namaz kılmaya başlamıştı. Ama sabah namazlarını kılmazdı. Gedikpaşa’ya, Kumkapı’ya giderdi sık sık. Çocukluğu orada geçmiş, arkadaşları varmış; ben hiçbiriyle tanışmadım. Buraya gelen gideni olmazdı. Bütün gün burada çalışır, kapının önünde otururdu. Burada kalırdı. Yatma parasını almazdım kendisinden. Ara sıra Kapalıçarşı’ya giderdi. Bir eniştesi varmış. Çok zenginmiş. Çarşının sayılı zenginlerinden biriymiş. Sürekli şikayet ederdi. Akrabalarının çok zengin olduğunu, ancak kendisine bakmadıklarını söylerdi. En son Şirinevler’de akrabaları varmış. Orada kalmış ve onlar da evden kovmuş. Yanında altın, bilezik gibi şeyler hiç görmedim. En son bir iki kere gördüğümde çok perişan haldeydi. Hiç böyle şeyler yapacağını tahmin etmezdim. Çocukken evleri yanmış. Sanırım ailesini kaybetmiş. Hiç bahsetmezdi ailesinden. Telefonu bile yoktu. En son yakalanmadan birkaç gün önce bir telefon almıştı. Ucuz basit bir telefon. Uyuşturucusu falan yoktu. İçki içtiğini söylerdi ama ben hiç içkili görmedim. En son kahvede otururken ‘Ben çok günah işledim’ demiş. ‘Öyle ufak günahları Allah affeder’ demişler. ‘Yok yok,’ demiş, ‘Benim günahlarım büyük…’ Hiç böyle şeyler yapacağını tahmin etmezdim. Hırsızlıktan olacağını sanmıyorum. Burada kaldığında da para verirdik, faturaları yatırırdı. Çalacak olsa o zaman çalardı. Zaten para çalmış olsa, paralansa belli olurdu. Emniyette ifade arasında gördüm. ‘Hatırlamıyorum’ dedi.
Akit

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 17:21

İLGİLİ HABERLER