Gündem
  • 22.2.2002 12:43

OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE MODA OLANLAR...

KAYNAK : Haber Vitrini Osmanlı'nın son döneminden modern Türkiye'ye uzayan çizgide, çok ilginç ''moda akımlarına'' kapıldık. Günümüzden bakıldığında tuhaf hatta komik gelen kıyafetlerle dönemin modasına ayak uydururken, ''Bobstil'' tarzından, ''Beatle'' kesimi saç modasına ''malakof'' tuvaletlerden ''diba'' saçına kadar pek çok moda rüzgarıyla sarsıldık. Tarihçi ve yazar Reşat Ekrem Koçu'nun Sümerbank için hazırladığı ve 1967 yılında yayımlanan ''Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü'', Türkiye'de esen ilginç moda rüzgarlarına ışık tutuyor. Buna göre, 17. yüzyıl ortalarında Abaza Mehmet Paşa'nın kıyafeti Osmanlılar arasında ''Abaza modasını'' başlattı. 4. Murat'ın gözdelerinden olan Abaza Mehmet Paşa, yüzünün güzelliği ve atletik vücuduyla uyumlu, kendine has giyim kuşamı ile İstanbul'da ün kazandı. Başta padişah olmak üzere İstanbul'un kibar ve zengin beyleri, Abaza Mehmet Paşa'nın kıyafetlerini taklit ederken, bu modaya uygun kavuklara ''Abazalı Kavuk'', cepken ve kaftanlarda da ''Abaza Kesimi Kaftan'' adı verildi. Peçeli delikanlılar İstanbul'da 17. yüzyılın ikinci yarısında yeniçeri ocağında başlayan ilginç bir moda ile ''peçeli erkekler'' ortaya çıktı. Devşirme Kanunu'nun kaldırılıp Yeniçeri Ocağı'nın kapısı halka açılınca, Yeniçeri olmaya aday çok sayıda genç kışlalarda kalmaya başladı. ''Yeniçeri civeleği'' adı verilen 15-18 yaş arasındaki bu gençler, ocak disiplininin bozulduğu devirde ise bekar odaları ve bekar hanları ile kahvehanelerde mekan tutmaya başladı. Zamanla, adayı oldukları taburun kabadayısını kendilerine hami bilerek onun koltuğu altına sığınan civelekler, bu kişilerin odasında yatıp kalkarak ve onların işlerini yaparak bu kişilerin ''civeleği'' olarak anılmaya başladı. Civelek hamisi Yeniçeriler ise ''kaşı gözü yerinde, eli ayağı düzgün'' gençler olan civeleklerini, sözde ''kötü kişilerin gözlerinden korumak için'' yüzlerine hasır püskülden yapılmış birer peçe ile dolaştırmaya başladı. 50 yıldan fazla devam eden ''peçeli delikanlı'' modası, 1826'da Yeniçeri Ocağı ile beraber kaldırıldı. Öte yandan, 19. yüzyılın başında, alt tabakalardan paşazadelere kadar İstanbul delikanlıları arasında şalvar paçalarını sıvayarak arkaları basık pabuçlarla çıplak ayaklı gezmek yaygın bir moda halini almıştı. Bu ilginç moda da 1826'da Yeniçeriliğin kaldırılmasına kadar devam etti. İlk dövmeler Yeniçerilerden Günümüzde daha çok gençliğin rağbet ettiği ''dövmelerin'' Türkiye'deki ilk örnekleri, denizciler ve Yeniçerilerde ortaya çıktı. Daha çok gemicilerin yaptırdığı ''avam bir süs'' olarak görülen dövme, 17. yüzyılın ortalarında taburlarına bağlılık işareti olarak Yeniçeriler arasında da yayıldı. 196 taburdan oluşan Yeniçeri Ocağı'nda, her taburun ''çatal uçlu kılıç, ok, yay, tüfek, top, gülle, mızrak ucu, tuğ, çadır, bayrak, balta, cami, minare, minare alemi, cami merdiveni, aslan, fil, deve, kurt, köpek, kartal, şahin, balıkçıl kuşu, kadırga, gemi çapası, güneş kursu, hilal, hurma ağacı, selvi ağacı, makas, ibrik, süpürge, araba tekerleği'' gibi belli bir dövme figürü bulunuyordu. Her Yeniçeri neferi, mensup olduğu taburun figürünü, el, kol, pazu, baldır, göğüs gibi vücudunun görünen yerine dövme olarak yaptırıyordu. 17. ve 19. yüzyıllarda bütün İstanbul'da esnaf ve alt tabakanın oğlan çocuklarına bir Yeniçeri dövmesi yaptırmak çok yaygın bir moda haline geldi. 2. Mahmut, 1826'da Yeniçeri Ocağı'nı kaldırdığında Ocak'ta kaydı olmayan pek çok Yeniçeri adayı genç de vücutlarındaki Yeniçeri dövmeleri yüzünden idam edildi. Malakof tuvalet modası Fransa'da 1854-1855 yılları arasında kadınlar arasında moda olan bir balo kıyafeti, İstanbul'da da ''Malakof'' tuvalet olarak ün kazandı. Beli son derece sıkan ve eteğin içine konulan balina kemiklerinden yapılmış ince çemberler yardımıyla belden aşağı kabarık bir şekilde inen bu tuvalet, adını 1855'deki Kırım harbinde Türkler'in müttefiki Fransızlar'ın zaptettiği, Ruslar'ın Sivastopol'daki en kuvvetli tabyası olarak bilinen ''Malakof'' tabyasından alıyordu. Fransızlar'ın Malakof tabyasını zaptetmesinden sonra İstanbul'daki Fransa sefarethanesinde zafer şerefine düzenlenen baloda ilk kez görülen Paris modası bu tuvalet, Malakof balosu gecesinden yayıldığı için bu isimle anıldı. İstanbul'un Rum ve Ermeni zengini kadınlarının büyük rağbet ettiği bu tuvaletlere, İstanbul'un Türk hanımları ise ''sepetli fistan'' adını verdi. Bahriyeli çocuklar Öte yandan, yüzyılın başında Avrupa'dan İstanbul'a giren ''bahriyeli çocuk kıyafeti'' de yıllarca kibar semtlerin erkek çocuk giyiminde moda oldu. Avrupa'da hükümdar hanedanlarında 12-14 yaş arasındaki prenslere ve etekle dizayn edilerek prenseslere giydirilen bahriyeli kıyafeti, Osmanlı döneminde de aynı yaştaki paşazadelere ve beyzadelere giydirildi. Osmanlı hanedanı, bu modada Avrupa'dan ayrılarak o yaşlardaki prensler için bahriyeli kıyafeti yerine, amiral üniformasını tercih etti. Bahriyeli çocuk kıyafeti modası, yüzyılın ortalarına kadar hakimiyetini sürdürdü. Çarliston pantolonlar Türkiye'de 1925-1927 arasında salgın halini alan Çarliston dansı ile birlikte abartılı geniş paçaları olan ''Çarliston pantolon'' da bu dönemde erkek modası haline geldi. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan Çarliston dansı, Türkiye'ye de Cumhuriyet'in ilk yıllarında girdi. Batının modern yaşam tarzı örnek alınırken, eğitim kurumlarında gençliğe dans öğretilmesi için kız ve erkek liselerine birer gramofon ile dans plakları alınmış ve öğle saatleri ile son derslerden sonra öğrencilere dans dersleri verilmişti. Vals, tango ve fokstrot'un yanı sıra Çarliston da gençliği en çok coşturan dans şekli olmuştu. Bu dönemde kavalyelerin bacak hareketlerine abartılı bir ifade vermek için pantolon parçalarında değişiklik yapıldı. Diz kapağı bölümü dar, dizden aşağıya doğru gittikçe genişleyen paçaları bulunan pantolon giderek bir modaya dönüştü. Günlük hayatta bu pantolonlarla sokakta dolaşanların paçaları, sağa sola savrulurken, zamanla bu pantolonları giyenler, külhanbeyi edası takınmaya başladı. Daha sonraki yıllarda ise gençlerin üzerinde kötü etki yaptığı gerekçesiyle okullu gençlerin, Çarliston kesim pantolon giymeleri yasaklandı. Asi gençliğin giyim tarzı ''Asi gençliğin giyim-kuşam tarzı Bobstil'' ise 1943-1945 yılları arasında Türkiye'de fırtına gibi esti. Bu dönemde varlıklı ve aydın kesimden ailelerin gençlerinin rağbet ettiği bu tarzda, kızlar bluzlarının üstüne kadın kimliğine göre değiştirilmiş erkek ceketleri giydiler, uzun saçlarını ipek ağlar içine alırken, başlarına da simitçi tablalarını hatırlatan halka şeklinde ipek veya kadife yastıkçıklar koydular. Etek boyu diz kapaklarının çok yukarısına çıkarken Bobstil tarzı giyinen kızlar, ince çorapları, aşırı uzatılarak mercan rengine boyalı tırnakları, yüksek mantar tabanlı ayakkabıları, sınırları taşkın şekilde kırmızıya boyanmış dudakları, gösterişli büyük taşlı küpeleri, iri yüzükleri ve kalın bilezikleriyle dikkati çektiler. Bobstil delikanlılar ise tabanları kalın köseleden veya kalın kauçuktan ağır ayakkabılar, bol ceketler ve dar kenarlı kumaş şapkalarla bu modaya ayak uydurdular. Kırmızı boyun bağlı erkekler İstanbullu erkekler arasında 1943-1945 yılları arasında kırmızı renkli boyun bağı çok moda oldu. Bu dönemde her yaştan ve her kesimden erkekler, bıçkınlık belirtisi olarak boyunlarına kırmızı renkli mendiller bağlamaya başladı. Sokaklarda ve köprü üstünde işportalarda satılan bu düz kırmızı renkli mendiller, daha sonra öğrenci gençlik arasında da ''apaşlık modası'' olarak yayıldı. Bazı yazarlar, dikkatlerini çeken bu modayı yazılarında, ''bir anarşist hareket'' olarak nitelemişlerdi. Deri ceketliler fırtınası 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa ve Amerika'da esen ''asi gençlik'' fırtınası o yıllarda Türkiye'de de ''Deri ceketliler'' rüzgarı olarak esti. Hayat felsefesi ''kural, örf ve adet tanımadan diledikleri gibi yaşamak ve diledikleri kıyafetle dolaşmak'' olan bu gençlik hareketinin Türkiye'deki genç takipçileri de o dönemde ''üniforma gibi giydikleri'' deri kıyafetlerle adlandırıldılar. Bu moda da Türkiye'deki ''asi gençlik'' arasında yaygın bir giyim modası olarak kabul görürken, aileler tarafından hoş karşılanmadı. Arı motif işlemeli amele kazakları Öte yandan, önünde büyük bir arı motifi işlemeli kazaklar, 1950-1960 yılları arasında ameleler arasında moda oldu. Bu dönemde İstanbul'da çeşitli işlerde çalışan ameleler, bu kazaklara büyük ilgi gösterdi. İstanbul'dan Anadolu'ya, küçük kasabalara hatta köylere kadar yayılan bu modada, pamuk ipliği katılmış kaba yünden makine ile örülen kolsuz kazakların göğüslerine, bu bölümü neredeyse tamamen kaplayan büyük bir arı motifi işleniyordu. ''Arı gibi çalışkan'' sözünün amele hayatında bir sembolü olarak bilinen arı motifi, ameleler arasında ''İstanbul'da kendilerini işsiz bırakmayacak'' bir tılsım olarak görülmüştü. Kızlar Diba'nın saçlarını taklit etti Türkiye'deki genç kızlar arasında 1955'lerden itibaren ''Diba'' rüzgarları esmeye başladı. İran Şahı Rıza Pehlevi ile 1956 yılında evlenen İran Kraliçesi Ferah Diba'yı kendilerine örnek alan ve onun giyim tarzını taklit eden genç kızlar, saçlarını da onun gibi yaptırmaya başladı. Bu dönemde Türk genç kızları arasında moda olan ''Diba'' tarzı saç modasında, küçük bir parçası alından ayrılarak kulakların üstünden geriye dönen saçların geri kalan kısmı, başın üstünde büyük ve yüksek bir topuz halinde toplanıyordu. Beatles kesimi saç modası Adını ünlü İngiliz topluluk ''Beatles''dan alan bu saç kesimi de 1963-1965 yılları arasında Türkiye'de bir moda haline geldi. Asi gençliğin simgesi olan topluluk üyelerinin saçlarından esinlenen bu erkek saç modasında, alına kaşları tamamen örten top kakül bırakılıyor, saçlar ise kız-oğlan arası denilecek bir şekilde uzatılıyordu. Dünyaya İngiltere'den yayılan ve Türkiye'de yaygın şekilde İstanbul'da rastlanan bu modaya göre, saçları omuzlara kadar dökülen, bıyık ve sakalları uzun delikanlılara sıkça rastlanıyordu. Bu tarz saç modasını izleyen gençler, dönemin aydınları tarafından ''zevk yoksulu'' olarak nitelendiriliyordu. Erkeklerin tercihi mokassen Adını Kuzey Amerika Kızılderilileri'nin giydikleri çarıktan (Mocassin) alan Mokassenler de İkinci Dünya Savaşı yıllarında erkekler arasında moda olan bir ayakkabı türüydü. Türkiye'ye Amerika'dan gelen mokassen ayakkabılar, bağsız, düğmesiz ve arkası çok yumuşak olup ayağa terlik gibi giyilebiliyordu. Bu nedenle Türkiye'de erkekler, daha çok arkasına basarak giymeyi tercih etmişti. Montgomery bluzu moda oldu Öte yandan, İskoçya asıllı İngiliz Mareşali B. Law Montgomery'nin 2. Dünya Savaşında Kuzey Afrika cephesinde kumanda ettiği ordunun subay ve erlerine giydirilen bluz ve ceket de Türkiye'de ''montgomery bluzu'' adıyla moda oldu. Önceleri bir askeri üniforma olarak yapılan ve Türk ordusu üniformaları arasına da giren bu model, halk tarafından da benimsenerek bazı ufak değişikliklerle yaygın bir model haline geldi. Yakası açık ve kapalı olarak giyilebilen, önden düğmeli, iki yanında büyük cepleri bulunan, beli kendi kumaşından kemerli olan bu model, o yıllarda özellikle işçiler ile gazete satıcısı çocuklar üzerinde sıkça görüldü. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 15:30

İLGİLİ HABERLER