Gündem
  • 12.12.2005 09:56

'HEZEYAN YARASI İÇİN DUA!..'

ÖMER LÜTFİ METE'NİN SABAH'TAKİ YAZISI:

'Hezeyan' yarası için dua

Bir zamanlar Liberal Parti Genel Başkanı olarak televizyonlarda eleştiri ve öneri tufanları köpürten Besim Tibuk'un en keskin iddialarından biri şöyleydi:

- İktidara geldiğimizde ilk işimiz Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nı lağvetmek olacak! Niye mi? Üç ihtilalde de Cumhurbaşkanı'nı darbecilere teslim eden bu alay kimin ve neyin muhafızı? Zaten biz iktidara geldiğimizde Ankara'ya en yakın askeri birlik şehir merkezinden 50 kilometre dışarıda olacak.

O zamanlar hiç kimse bu söylemi 'hezeyan' olarak kınamış değildi.

Aksine bu söylemi bütün hakiki demokratlar imzalayabilirdi.

Demokrasiyi kendi özel ve ayrıntılı tanımım çerçevesinde benimserken Türkiye için güçlü bir ordu sahibi olmayı bütün ülkelerden daha hayati bir zorunluluk saymama rağmen aynı görüşü gönülden paylaşıyordum. Zaten orduya -pek çok komutandan daha ileri ve daha derin- saygımın gereği olarak askerin ortalarda fazla görünmemesi, az ve öz konuşması yolunda defalarca fikir beyan etmişimdir. Eski mesleği gazeteciliği şimdi köşe yazılarıyla sürdüren Tokat Milletvekili Resul Tosun dostum da esasen bu saygıyı dışlamayan bir görüş dile getirmiştir.

Genelkurmay tarafından bu görüşe -TBMM Başkanı Arınç'ın da dediği gibi- gerçekten ölçüsü kaçmış bir tepki verilmiştir.

Bir kere metindeki 'Türk Silahlı Kuvvetleri'ni önce milletin gözünden, sonra da gönlünden uzaklaştırmak' gibi bir niyetin Resul Tosun'a yakıştırılamayacağını bilmemek Genelkurmay adına maalesef hazin bir zaafın işareti sayılabilir. Zira bu milletvekili arkadaşım askerliğini Genelkurmay'da Arapça tercüman olarak yapmıştır.

Bu ne demektir?

İmam hatip kökenli, yüksek öğrenimini Medine'de yapmış bir insanın askeri mekanizmaların güvenilirlik denetiminden geçmesinin kolay olmadığı ortadadır.

Herhalde bu zehir zemberek bildiriyi yayınlayanlar kendi resmi arşivlerinde basit bir yoklama yapsalardı Resul Tosun'un milletin 'Türk Silahlı Kuvvetleri'ni milletin gönlünden uzaklaştırmak' gibi bir emeli olamayacağını görürlerdi.

Bu arkadaşımız, İslamcı geçmişi olan pek çok insanda gördüğümüz 'sözde ümmetçilik adına milli duyarsızlık' hastalığına hiçbiri zaman düşmemiştir. Şüphesiz uzun yıllara dayanan dostluğumuza rağmen aramızda pek çok görüş farklılıkları vardır. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iyiliğini istemek bakımından Resul Tosun'un benden ve herhangi bir üst düzey komutandan daha aşağıda olmadığını adım gibi biliyorum. Zira TBMM'nin orta yerinde askerin bulunmamasını istemek, aslında siyaset kurumunun iyiliği kadar -hatta daha da fazlasıyla- doğrudan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iyiliğini arzulamak demektir. Gerçi Resul Tosun bu talebini demokratik kaygılara bağlamıştır ama öyle olması, nihai tahlilde ordu için de hayır içeren bir isteğin dile getirildiği gerçeğini gizlemez.

Israr ediyorum:

Asker siyasetin ne kadar uzağında durursa ordu için o derece hayırlı olur.

Asker ortalarda ne kadar az görünür ve ne kadar az tartışmaya girerse ordunun saygınlığı da o derece korunur.

Resul Tosun'un yazısı kendisine de söylediğim gibi isabetli bir zamanlama ile yayınlanmış olmayabilir. Fakat bu, bin düşünüp bir konuşması gereken kurmay adamın gazaba gelerek ağzını bozmasını haklı kılmaz.

Söylenen sözün ve sergilenen tavrın sonunu yüksek askeri dikkatle tartamayan bazı kurmayların Türk Silahlı Kuvvetleri'ne verdiği zararı anlatmakta başarılı olamadığım için kendimi bağışlayamıyorum.

Bu tatsız gelişmenin tesellisi ise Emin Şirin oldu.

İktidar partisinden istifa ettikten sonra hükümete ve Erdoğan'a şiddetle muhalefet yürüten İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in Resul Tosun'a sahip çıkıp aşırı askeri tepkiyi eleştirmesini siyasetin, demokrasinin ve Meclis'in haysiyeti adına onurlu bir yankı olarak yürekten kutluyor, mutat dualarımdan birine sığınıyorum:

Yarabbi bize feraset, dirayet ve cesaret sahibi yöneticiler ve komutanlar ihsan eyle!

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:28

İLGİLİ HABERLER