Medya
  • 29.11.2004 12:16

İLGİNÇ İDDİA... “MEDYANIN ÖNEMLİ NOKTALARINDA GAY’LER VAR !”

“Beni en çok heyecanlandıran iş yazı yazmak.” diyor İclal Aydın. Medya dünyasına televizyon programlarıyla giren; dizi ve uzun metrajlı filmlerdeki rolleriyle dikkati çeken; yazarı olduğu kitapların satışı 400 bini bulan; son olarak “Gülümse” isimli bir kadın dergisinin yayın yönetmenliğini üstlenen İclal Aydın için en heyecan verici eylem yazarlık. Yazının kalıcılığının kendisini cezbettiğini söylüyor. Belki de yazı yazmasına yönelik eleştirilerin etkisiyle kalemine daha sıkı sarılıyor. Bütün bunların ötesinde İclal Aydın’ın en dikkat çekici yönlerinden biri, okurları ve izleyicileri tarafından çok sevilmesi. Bu açıdan hangi işle uğraşsa reytingi yüksek oluyor. Söz konusu ilginin sebebi de olaylar ve kişiler karşısında her zaman pozitif bir tavır takınması. En sıkıntılı anlarda bile “Hayat Güzeldir” diyebilen bir yazar İclal Aydın. Her zaman olumsuzun haber olduğu medya dünyasından bir kişinin çıkıp, bardağın dolu tarafını işaret etmesi doğal olarak büyük bir kitleyi etkiliyor. Zaten medya ve yayın dünyasında bu tarza sahip yazarların hep çok okunanlar veya çok satanlar listesinde olması da bundan kaynaklanıyor. Sıkıntıların, problemlerin yeteri kadar çok olduğu bir ülkede insanlar biraz da kendilerini motive edecek cümleler duymak istiyor. İclal Hanım ve kızı Zeynep Lal ile buluşmamızda, “Şimdi de ismiyle müsemma bir derginin başındasınız.” diyoruz. 13 bin haftalık satışla iyi bir çizgi yakaladıklarını belirten Aydın, “Türkiye genelinde iyi bir satış. Haftalık dergiler ortalama 5-8 bin arasında satabiliyor. Aksiyon Dergisi ise ayrı bir fenomen, onunla kıyaslamıyorum.” diyor. Kendisinin 7-8 yıldır birşeyleri savunduğunu ama hiçbir zaman bağırıp çağırmadığını ve kırıp dökmediğini hatırlatarak, Gülümse Dergisi’nde bunu yaptıklarını vurguluyor. Ona göre, kadınların yapıcı ve güçlü yanlarının öne çıkması lazım... İSTEKLERİM VAR AMA HIRSLARIM YOK İclal Aydın kendi durumunu Türkiye’de pek çok insana nazaran daha iyi olarak nitelendiriyor. Bunun gerekçesini de, yapmak istediği işi seçebilmek olarak açıklıyor. Mesela, tekrar televizyon programı yapması için gelen ısrarlı tekliflere ve büyük paralara “hayır” dediğini belirtiyor. Hayalini ise “Bir gün İstanbul dışında bir eve taşınıp, ikinci çocuğumu yapmayı ve hayatımı sadece yazı yazarak sürdürebilmeyi istiyorum. Ben hızlı bir kariyer kadını değilim. Hızlı bir kariyer beni zorluyor.” sözleriyle anlatıyor. İclal Aydın’ı asıl yoran hızlı kariyerden ziyade, hızlı kariyere giden yoldaki sorunlar. Medya dünyasında kendisini tuhaf bir arenanın içinde bulduğunu söylüyor ve bu arenadaki savaşın kendisine göre olmadığını dile getiriyor. “Televizyonda reyting raporları vardı, şimdi de tiraj... Hep elinizde bir kılıçla oynamak zorundasınız, hep tavşan uykusundasınız, yani hep tetiktesiniz. Birisi birşey yapar mı, söyler mi? Aman hata yapmayayım, bir adım attım bir sonraki adım ne olacak gibi konular beni çok yoruyor ve cepten yemeye başladım.” diyen Aydın, kendisini besleyen değerlerden ve arkadaşlarından uzakta olduğunu, istediği kitapları okuyamadığını tatil yapamadığını söylüyor. Yayın yönetmeni olmanın daha da ağır bir sorumluluk olduğunu ve kendi tarzına uymadığını itiraf ediyor: “Bu kırılganlıkla da geldiğim yeri çok tuhaf buluyorum. Benim isteklerim var ama hırslarım yok. Medyada kötünün bu kadar hakim olması beni yoruyor. Yüzümün güldüğü anlardan utanç duyar hale geldim.” “FENERBAHÇE İLE BENİM ARAMA GİRME” Bütün bu yoğunluğa rağmen İclal Aydın, aynı zamanda bir anne... Bu görevini asla ihmal etmiyor. İş, aile ve çocuk dengesinin çok zor kurulduğunu belirterek, “Olmaz değil, ama çok zor bir olay. Biyonik kadınlara dönüşüyorsunuz.” diyor. Planladığı gibi çok iyi bir anne olamamaktan yakınıyor. Mesela çocuğuna yemeklerini kendisi yediremiyor, banyosunu kendisi yaptıramıyor. Bu açıdan kendini kötü hissediyor. Çocuğunu sabah ve akşam ikişer saat olmak üzere günde sadece dört saat görebildiğini hatırlatıyor. Aynı sorun eşi Kemal Başbuğ için de geçerli. Yaşadığı sıkıntıyı bir anekdotla özetliyor İclal Aydın: “Eşim geçen gün Fenerbahçe maçına gidecek, ‘Gitme maça evde otur’ dedim. Bana dedi ki, ‘Sen yurtdışına gideceğim diyor ve gidiyorsun. Konferanslara, seminerlere katılıyorsun, gece 11’de eve geliyorsun ve ben de hepsine saygıyla evet diyorum, işinle senin arana girmiyorum. Lütfen sen de Fenerbahçe ile benim arama girme’ dedi. Aslında çok haklıydı ve maça gitmesine ses çıkarmadım.” Bir yönünün çok muhafazakar olduğunun da altını çiziyor İclal Hanım. Mesela ona göre akşam yemeklerinde bütün aile bir araya gelmeli. Bayramlar tatil günleri değil, ailelerin buluştuğu zaman dilimleri olmalı. Çocuğunun dede, babaanne, teyze, hala ve amca gibi aile bireylerini tanımasını çok önemsiyor. Kalabalık aile fotoğraflarına hep özendiğini özlemle anlatıyor. Dolayısıyla, bayramlarda tatile gitmek yerine aile büyüklerini ziyaret ettiğini anlatarak, “Keşke akşamları misafirliğe gitsek, insanlar bize gelse. Maalesef çok kentli bir hayatımız var. Geleneklerimizi ve değerlerimizi önemsiyorum, bunları umursamasam belki hayat benim için çok daha kolay olurdu. Hem evli olayım hem çocuğum olsun, hem evliliğim iyi gitsin hem de aile ilişkileri devam etsin, hem iş hayatı aksamasın ama hem alışverişe de çıkayım. gibi bir durumdayım. Anlayacağınız feci haldeyim.” diyor. İşin zorlukları bir yana annelik konusunda İclal Aydın’ın söyleyeceği çok şey var. Çocuğu ile vakit geçirdikçe anneliği öğrendiğini, onunla beraber büyüdüğünü belirtiyor. Ona göre çocuk yetiştirmek kariyer dünyası için de çok önemli. “Bir anne iş dünyasında daha sakin olabiliyor, olaylara daha soğukkanlı bakabiliyor ve daha adil olma kaygısı taşıyor, bencilliğinizden çok şey feda ediyorsunuz.” diyor. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da en başarılı kadın yöneticilerin büyük çoğunluğunun anne olduğuna dikkat çekiyor. Anne olmak İclal Aydın’ın yaşama bakışını büyük ölçüde değiştirmiş; ama bu değişimden son derece memnun. Bu sürecin kendisine çok şey kattığını özellikle vurguluyor. Ünlü bir anne olmanın getirdiği zorluklar da yok değil... İclal Aydın, bir gazeteci olmasına rağmen, haber malzemesi olmaktan da kurtulamıyor. Kendisine meslektaşlarının çocuğu ile birlikte fotoğraf çekme önerisiyle geldiklerini belirterek, “Tekliflerini kabul edip çocuğunuzla fotoğraf çektiriyorsunuz, ‘Çocuğunu kullanıyor’ diye yazıyorlar. Çektirmediğim zaman ise ‘Çocukta sakatlık var, saklıyor’ diyorlar. Eşimle birlikte çekmek istiyorlar, kabul ediyorsunuz sonra arkasından, ‘Bunlar da mutluluk maymunu’ diyorlar. Eşimle fotoğraf çektirmeyi kabul etmeyince de, hemen ‘Ayrılıyorlar’ söylentisi yayılıyor. Bütün bunlar ben de bir gazeteciyken, yayın yönetmeniyken başıma geliyor. Paparazzilerle uğraşmaktan, bu anlamsız işlere vakit ayırmaktan inanın ki yoruldum artık.” diyor. ALTI YEDİ YIL ÖNCEKİ İCLAL’İ ÖZLÜYORUM İclal Aydın meslektaşlarıyla yaşadığı bu sorunlara ek olarak çok ağır eleştirilere de maruz kalan bir isim. En çok eleştiri aldığı noktalar ise pozitif tutumu ve kitaplarının çok satması! Kendisine yönelik eleştirilerin, kendi tavrını da olumsuz etkilemesinden yakınıyor. 6-7 yıl önceki İcla Aydın’ı özlediğini söylüyor. Son iki yıldır yazdıklarını ise kendisini yansıtmayan bir şekilde sert ve agresif buluyor. En büyük şikayeti ise hemcinslerinden... Erkekler bir yana kadın meslektaşlarını tam bir ateş çemberi olarak nitelendiriyor. Kadınların diğer kadınların başarılarına daha tahammülsüz olduklarını söyleyerek, “Dayanışma yerine birbirimizi yeme gayretindeyiz ve ben hiç bu çemberin içine girmek istemiyorum.” diyor. ‘MEDYA GAY’LERİ İKİ SENEYE KALMAZ BENİ ÖLDÜRÜR!’ İclal Aydın, görüşme sırasında ilginç bir iddiada bulunuyor. “Medyadaki eşcinsel gazeteciler” olarak nitelendirdiği bir grubun kendisini iki yıla kadar bu sektörde yok edebileceğini öne sürüyor. Aydın’a göre medya dünyasında önemli noktalarda ‘gay’ gazeteciler var ve bunlar kendisi gibi insanlardan nefret ediyor. Kendisi gibi yazarların medyada yazı yazmaması için gayret ettiklerini belirtiyor. İclal Aydın, bu tip gazetecilerin tavrını da şöyle özetliyor: “Bunlara göre güzel olmak, kadın olmak ve popüler olmak en büyük suç. Hele bir de evliyseniz ve çocuklu iseniz sizden daha fazla nefret ediyor. Olumlu mesajlar veren ve insanlara güzel şeyler söyleyen yazarlardan da... Onlara göre ne kadar olumsuz konuşur, sağa sola ne kadar çamur atarsanız o kadar entelektüel oluyorsunuz. Olumlu yazılar yazana ‘salak’ gözüyle bakıyorlar. Bu grup iki seneye kadar medyadan beni yok edebilir.” Aksiyon Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:22

İLGİLİ HABERLER