Gündem
  • 2.5.2004 14:24

KADİRİZM'İ PARA YIKTI!...

Bizzat gören biri anlatmıştı: Kadir İnanır, Türkan Şoray'la danslı bir restoranda otururken, gençten bir adam gelip, Şoray'la dans edebilmek için İnanır'dan izin istemiş. İnanır kısa cevabını, dişlerinin arasında ufalayarak vermiş: ''Hstr....!'' Yine de Türkan Şoray, kendisine en çok yakıştırılan rol arkadaşının bu hoyratlığını, içindeki kırılgan çocuğu koruma çabasına bağlar. Kimbilir belki de doğrudur bu... Belki de 'Atatürk, Kemalist değildi' iddiasındaki gibi İnanır da 'Kadirist' değildir. Sadece omzuna yüklenen bu ağırlığı taşımak zorunda kalmıştır. Ama görünen o ki, içinde ne kadar faydalı şeyler olursa olsun, kabuğu sert bir bitkidir İnanır... Bu yüzdendir ki hali, tavrı, duruşu, söylemiyle yansıttığı 'erkeklik hali', -artık onun da benimsediği bir kavramla-, 'Kadirizm' olarak ideolojileştiriliyor. Deli Gönlüm İnanır'ın kişisel öyküsü, Orhan Gencebay'ın, Yılmaz Güney'in İstanbul'a geliş hikâyelerini çağrıştırıyor. Türk filmlerinde resmedildiği gibi, bir umudun peşine takılıp Anadolu'dan gelmiş ve önüne çıkan ilk kıyıdan Boğaz'a bakıp ''Ulan İstanbul yenerim seni'' diye kente meydan okumuş yetenekli gençlerden biri Kadir İnanır... Babasına 'Laz Deli Memet' derlermiş. Sürmene'nin İsmailoğulları soyundan olan Deli Memet, Fatsa'dan evlenmiş. Tam 14 çocuk sahibi olmuşlar. İnanır, 1949'da Fatsa'da doğmuş. İlk ve ortayı orada okuduktan sonra 13'ünde 'adamı yiyip bitiren alçak İstanbul'un yolunu tutmuş. Liseyi Haydarpaşa'da, üniversiteyi İ.Ü. Gazetecilik'te okumuş. O arada 1967'de Saklambaç gazetesinin 'Fotoroman Kralı' seçilmiş. Tabii, ''Artist misin lan sen'' diye küfredilen Fatsa dağlarında epey yıldırım çakmış o zamanlar... Ama inat etmiş İnanır.. Deli Gönlüm'le sinemaya geçmiş. Geçiş o geçiş... 1968'den bu yana 135 film ve dizide oynamış. Kadirizm kanunları 'Kadirizm' lafı, 1995'te Star'daki Savcı dizisiyle kamuya maloldu. Star ''Kadirizm geliyor'' diye günlerce yayın yaptı. Sonradan çıkan haberler, gelen Kadirizm'in kurallarını da ortaya koydu: Bir dönemin Türkan Şoray kanunlarını hatırlatan bu kurallara göre İnanır'la oynayan kızlar, özel hayatlarına dikkat etmek zorundaydılar. Aksi tavır, kovulmayla sonuçlanırdı. Mesela Kırık Ayna dizisinde İnanır'ın kızını oynayan Mine Çayıroğlu, Özcan Deniz'le öpüştü diye Kadirizm'in zindanlarını boylamıştı. Habere göre İnanır, ''Benim olduğum dizide böyle şeylere izin vermem'' diye azarladığı Çayıroğlu'na, ''Kafana göre hareket edemezsin. 2 gün odandan dışarı çıkmayacaksın, setten dışarı adım atmayacaksın'' diye rest çekmişti. Oysa kendisinin popçu Çelik'in sevgilisine çektiği cep telefonu mesajları günlerce manşetleri süslemişti. Demek Kadirizm'in bir ilkesi de sadece erkeklere uygulanabilir ilkeler ihtiva etmesiydi. ''Bizi konuşturmayın'' İyi bir Kadirist, ''Ben'' demez, ''Biz'' diye konuşurdu. Mesela Hülya Avşar ''Türkiye'de jön yok'' mu dedi, İnanır bunu şöyle yanıtlıyordu: ''Hülya'yı severiz. Onu da aldık getirdik, sinemanın içine soktuk. Şimdi bizi konuşturmasın.'' 'Biz' dediği kendisiydi aslında; kibarlığından öyle konuşuyordu. Ancak 'Kadiristler' o 'Biz'de kendilerini de kucaklayan bir 'kitle ruhu' buldular ve ''Kadir Abi, bizim yerimize de konuş'' diye haykırdılar. Ne yalan söylemeli; buna ihtiyaçları da vardı. Çünkü pala bıyıkları, şahin bakışları, tespih, künye, yumurta topuktan aksesuarıyla asırlarca evinin ve toplumunun tek hakimi durumunda bulunan Türk erkeği '80'lerden bu yana süngüsünü düşürmüştü. İşsiz güçsüz kalıp eve para götüremez hale gelince karısına kızına söz geçiremez olmuştu. Diklenecek olsa ''Kirayı ben ödüyorum'' cevabını alıyordu. Dahası, örgütlenen kadınlar haklarını arar, ezikliklerinin hesabını sorar hale gelmişlerdi. 'Maço', bıyığını kesti ve dövüşerek çekilmeyi seçti. Yetti be! Yorgundu zaten: Erkek olarak doğduğu andan itibaren 'Kadirizm'in felsefesince yetiştirilmişti. Küçükken 'amcalarına pipisini göstermiş', her kavgada rakibini yere sermiş, mahallenin kızlarına yan bakanı doğduğuna pişman etmişti. Daha okuyacak, askerlik yapacak, evlenip ev geçindirecek, anasının, bacısının, karısının, kızının, hatta memleketin namusuna sahip çıkacaktı. Erkekliğe halel gelmesin diye 'karı gibi ağlama'yacak, 'karı gibi gülme'yecek, çocuğunu doyasıya sevmeyecek, fabrikada, cephede, yatakta her an göreve hazır olarak bekleyecekti. 'Kadirizm' böyle emrediyordu. Ama onun, bırakın her an tetikte olmayı, kolunu kaldırmaya bile mecali yoktu. ''Sure'deki kadar dövdüm'' İşte biraz da bu yüzden, Türk maçosu, kendi yapamadıklarının acısını 'Kadirizm'in ideoloğuna alkış tutarak hafifletmeye çalıştı. 'Kadir abi'si onun yerine kızlara edep dersi veriyor, yeri geldiğinde tokadı basıyor, efelenip dayılanıyor, bıyık buruyor, racon kesiyordu. Üstelik yakışıklı, karizmatik, duygusal bir adamdı. Sosyal demokrattı, ama dinden imandan da anlardı. Tempo'dan Füsun Saka'nın ''Hiç kadın dövdünüz mü'' sorusuna şöyle cevap vermişti: ''Nisa Suresi'nin anlattığı kadar... O da ilk İstanbul'a geldiğim yıllarda...'' Bu tavır, onu Türk erkeğinin idolü haline getiriyordu. Dumlupınar Üniversitesi'nden Yard. Doç. Mehmet Acet, 'Futbolda Şiddeti Etkileyen Sosyal Faktörler' başlıklı araştırmasında futbol fanatiklerine en beğendikleri yıldızı sormuş ve kahir çoğunluktan ''Kadir İnanır'' yanıtını almıştı. İnanır, her 4 kişiden birinin oyunu alarak en yakın rakibinden iki kat fazla oy toplamıştı. En güçlü maço Sinan Çetin, Komiser Şekspir filminde ona etek giydirerek 'Kadirizm'in surlarında ilk gediği açtığında da ''Bu sahne, Kadir abi'yi bitirir'' diyen çoktu. Ama öyle olmadı. Tersine, etek sahnesi, sinemanın zaruretlerine ve onun oyunculuk yeteneklerine numune oldu. İnanır, eteği bile yakıştırmıştı kendine... Lakin peruğun aynı kaderi paylaşması zor gibi görünüyor. Çünkü yine Sinan Çetin tarafından 'Kadirizm'in zirvesine kondurulan 'Bonus peruğu', piyasa çağında en büyük maçonun 'Para' olduğunu kanıtlıyor. Bu maço, en yakın rakibinin karizmasını bile satın alabiliyor. Zaten bu rol için Kadir İnanır'ın seçilmesi de 'O peruğu kafasına takacak son isim' olarak görülmesinden değil mi? Tesellisi Kadir Abi'lerini afro saçlarla tafra yaparken gören örselenmiş Türk maçoları belki biraz daha kimsesiz hissetmiştir kendini... Kimbilir belki İnanır da imajından iyice sıkıldığından, onu bir peruğa sarıp atmak istemiştir. Haklı olarak, bundan böyle 'Kadirist'liğiyle değil, 'artist'liğiyle anılmayı seçmiştir. Bu, onun hanesine yazılan artı... Hadisenin yenik maçolar açısından olumlu yanı ise şu: Onlar da ''Kadir İnanır bile teslim olduysa, bizim halimize kim ne diyebilir'' diye avunabilir. -...ki bu da az teselli değildir. Can Dündar Milliyet Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:08

İLGİLİ HABERLER