Gündem
  • 9.5.2004 15:30

KIBRISLI TÜRKLERE ÖZERKLİK İDDİASI...

LEFKOŞA - Gazete, çok güvenilir bir kaynağa dayanarak; Londra'nın Brüksel'de Rum yönetimi aleyhine oluşan olumsuz havayı kullanarak, Avrupa Komisyonu tarafından Kıbrıslı Türklere - şu anda KKTC'nin tanınması konusu gündeme getirilmeksizin- özerklik statüsü verecek bir öneriler paketi sunulmasına çalıştığını yazdı. Haberi ''İngilizler Kıbrıslı Türkler İçin Otonomi Statüsü İleri Götürüyor - Çok Ünlü Bir Havayolları Şirketinin İşgal Bölgelerine Uçuşlarının Başlaması Konusunda Sondaj Yapıyorlar'' başlığıyla yansıtan gazete, İngilizlerin Kıbrıslı Türklere otonomi statüsü verilmesinin hukuki zemininin, AB üye ülkelerin Dışişleri Bakanları tarafından kısa süre önce Lüksemburg'ta alınan kararında varolduğunu düşündüklerini belirtti. Kıbrıslı Türklere ekonomik destek sağlanması konusunda Güney Kıbrıs'ın AB'a Giriş Sözleşmesi 10. Protokolü'nün 3. maddesine atıfta bulunulmakta olduğunu kaydeden gazete haberin devamında şunları yazdı: ''Brüksel'in önerilerinin sunulması prosedürü halen hazırlık aşamasında (muhtemelen Mayıs sonu veya Haziranda sunulacak) olmasına rağmen, iki AB yetkilisi halihazırda bu yönde net mesajlar verdiler. Sunulacak öneriler şu noktaları içerecek: 1 - İşgal bölgelerinden Avrupa kentlerine direkt uçulşların başlaması. Fileleftheros'un elde ettiği bilgilere göre bu konuda; Türkiye ve sahte devletin temsilcileri; çalışmaları halen sürmekte olan ve önümüzdeki hafta yasadışı rejim makamlarına teslim edilecek yasadışı Timbu (Ercan) Havaalanı'nın yeniden hizmete girmesi konusunda halen Brüksel'e bilgi verdiler. Bilgilere göre yabancı çevreler, kısa süre önce Ledra Palace'da gerçekleştirilen toplantı sırasında çok ünlü bir havayolları şirketinin (ismi ifade edilmedi) işgal bölgelerine uçuşlara başlaması halinde bunun yaratacağı tepkilere ilişkin 'kaygılarla' ilgili soru sordukları Kıbrıs'taki Rum politikacılara da mesajlar gönderdiler. Gerçekleştirilmesi halinde, -İngiltere'nin 20 yıldır benimsediği pratik olan; uçuşlara yasallık kazandırmak amacıyla- Avrupa kentlerinden direkt uçuşların Türkiye'de ara istasyon yapılarak mı gerçekleştirileceği net olmamaya devam ediyor. 2 - Turistlerin sahte devlette konaklaması. Yeşil hattın statüsüne ilişkin tüzüğün ötesinde, -ki, turistlerin işgal bölgelerinde gecelemeleri olasılığını açık bırakıyor (Avrupalıların Kıbrıs'ın tamamında serbest dolaşım hakkı çerçevesinde)- sahte devleti doğrudan ziyaret eden turist akışının güçlendirilmesi de düşünülüyor. Edindiğimiz bilgilere göre Ankara, Kuzey Kıbrıs için bir reklam kampanyası başlatmak için Brüksel'den yeşil ışık bekliyor. Kuzey Kıbrıs için bu yılki turizm sezonunun; en azından sahte devletin yasadışı havaalanını kullanarak tatil yapmayı seçecek turistlerde önemli artış sağlanması çabası açısından, halen kaybedilmiş olduğu değerlendiriliyor. 3 - Kıbrıslı Türklerin uluslararsı kültürel ve sportif aktivitelere katılımları. Bu çerçevede; seyahat için sözde Kıbrıs Türk pasaportunun kullanılmasına yönelik düşünceler bulunuyor. Mehmet Ali Talat kısa süre önce FİLELEFTHEROS'a verdiği röportajda da bunu açıklamıştı. 4 - İşgal bölgelerinden direkt olarak ihraç edilecek mallara Kıbrıs Türk Ticaret Odası tarafından mühür vurulması. Bu statünün, Yeşil Hat kullanılarak sevkedilecek ürünler için de geçerli olacaksa da (Kıbrıs'ın Giriş Sözleşmesi 10. Protokolü'nün 2. maddesi) işgal bölgelerinden direkt ticaret düzeyinin, sahte devletin tanınması konusunda ciddi tehlikeler yarattığı anlaşılıyor. Lefkoşa, bu niyetlerden halen haberdar değildir ve hayata geçirilmeleri halinde, 1994 tarihli mahkeme kararını emsal göstererek ve 550 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına dayanarak Avrupa Mahkemesi'ne başvurması olasılığı gözardı edilmiyor. Buna paralel olarak Kıbrıs hükümeti; kendisi de halen Avrupa Birliği'ne üye olduğundan, Avrupa Komisyonu tarafından alınması muhtemel yukarıda kaydedilen 4 eksene dayanan herhangi bir kararı tersine çevirecek durumda olmadığı değerlendirmesine sahiptir. Ticari alış verişe yönelik kararın düzeyinin oybirliği değil özel oyçokluğu gerektirdiğine ve bunun; Avrupa Komisyonu'nun son günlerde sızdırılmakta olan niyetlerini hayata geçirmeye karar vermesi halinde Kıbrıs Cumhuriyeti'nin arzu edilmeyen gelişmeleri tersine çevirmesinin daha da zor hale getirdiğine işaret ediliyor. Bu tür bilgilerin her zaman, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin es geçilmeyeceği ve sahte devletin tanınmasının sözkonusu olmadığı söylemiyle sızdırılmakta olduğu da dikkate değerdir.'' Simerini gazetesi de haberi, ''Grönland Modeli Sahneye Koyuyorlar - Ancak Hukuki Meseleleri Köstekliyor ve AB İçin Kötü Bir Emsal Yaratıyor - İngilizler ve Brüksel'in Teknokratları İşgal Bölgeleriyle Direkt Alış-verişler Konusuna Yeniden Dönüyor'' başlığıyla manşete taşıdı. Brüksel'deki teknokratların İngilizler'in de yardımıyla, Grönland modeli üzerinde düşünmekte olduklarını yazan gazete, Kıbrıs'ta da ileri götürülmesi için bu modelin üzerinde çalışılmasının hedeflendiğini yazdı, şöyle devam etti ''Ancak bu noktadaki sorun, Türk işgali ve diğer hukuki zorluklar nedeniyle iki Grönland ve Kıbrıs durumlarının birbirine benzer olmamasıdır ki bu da AB içinde baş ağrıları ve karışıklıklar yaratacak. Gazetemizin güvenilir kaynaklarının belirttiğine göre; Grönland modelinin uygulanmasıyla Kıbrıslı Türkler ile AB ülkeleri arasında direkt ticari alışveriş yapılmasına çalışılıyor. Grölland Danimarka'ya ait bir adadır ancak bu adada Avrupa normları uygulanmıyor. Buna rağmen yapılan anlaşmalar ve Daninarka'nın rızası ile, Grölland limanlarından Avrupa ülkelerine ticaret yapılıyor.'' Gazete, İngilizler'in KKTC için de bunun uygulanmasını ve gerekli denetimlerin AB yetkilileri tarafından yapılması ile, KKTC hava ve deniz limanlarının AB'a doğrudan ticaret için açılmasına çalıştıklarını yazdı ve Rum ve Yunan hükümet yetkililerinin İngilizlerin ve Brüksel teknokratlar grubunun Kıbrıs için Grönland modelini ileri götürme niyeti hakkında bilgi sahibi olduklarını kaydetti. Gazete, BM Güvenlik Konseyi'nin 550 ve 541 sayılı kararları, AB'ın çeşitli birimleri tarafından son zamanlarda alınan kararlar nedeniyle zor olduğunu, KKTC'den direkt ticaret yapılabilmesi için hava ve deniz limanlarına denetim için AB yetkilileri atanması ve ayrıca Rum yönetiminin de onay vermesi gerektiğini yazdı. Simerini, Rum yönetiminin es geçilmesi halinde bunun hukuki- teknik sorun ve karışıklıklara neden olacağını da savundu. Politis gazetesi ise, ''ABD-AB: Tayvan Tipi Tercihler'' başlıklı haberinde, ABD politikalarının ve büyük ölçüde AB içindeki büyük ülkelerin; Kıbrıs Türk varlığının kabulü için musluğun açılması mantığının şekillendirilmekte olduklarını belirterek, ''Bugün olup bitenler bundan 2, 5 veya 10 yıl önce olsaydı Kıbrıs hükümeti sert iç tepki gösterecekti ve Basında sert şekilde tepkiler yer alacaktı'' ifadesine yer verdi. Gazete, AB'ın genişlemeden sorumlu komiseri Günter Verheugen'in, KKTC'de AB irtibat bürosu açılması ve finansman faaliyetleri için Tayvan modelini dile getirdiğine işaret ettiğini yazdı. Gazeteye göre, ABD de aynı şeyi düşünüyor ve bu pratiği seyahat belgeleri ve ekonomik destekler konusunda biraz daha genişletiyor. AB cephesinde ise; Rum Yönetimi Yeşil Hat Tüzüğü konusundaki yorumu ile birkaç gün içinde Avrupa Komisyounu'yla cephe açmıştı. Gazete, Rum Yönetimi Başaknı Papadopulos'un 25'lerin içindeki müzakerecilik konumunu güçlendirme politikasının sadece bir çalışma meselesi olduğunu yazdı ve pratikte AB sisteminin ve Brüksel bürokrasisinin ''Kıbrıs''ın katılımını dinamiğinin büyüklüğünü sebep göstererek bölgesel kılmak için binbir yol bulabileceğinine, AB'ın yapısında hukuki geçitler bulunduğuna ve siyasi müttefikleri olmayanların AB'a birşey yapamayacağına dikkat çekti. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:10

İLGİLİ HABERLER