Sağlık
  • 4.10.2007 03:19

KOMADAKİ HASTALAR İÇİN YENİ UMUT IŞIĞI!..

Travma veya kalp kriziyle oluşan hayati sorunlarda ilk yardımda geliştirilen yeni bir teknik, suni solunum ve kalp masajı sonrasında hastanede yapılan ilk müdahalelere rağmen koma hali değişmeyen hastalar için umut ışığı oldu.

Kalbi duran kişiye suni solunumla oksijen vermek ve masajla kalp atışlarını geri getirme yöntemi olan Kardiyopulmaner Resüsitasyon (KPR) uygulamasının ardından kalbi çalışmaya başlayan, ancak koma hali süren hastalara, 12- 24 saat süreyle vücut ısısının düşürülmesi, yeni bir teknik olarak yaşam destek rehberinde yer aldı. Konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Agah Çertuğ, KPR Rehberi'nde önerilen Terapötik Hipotermi (Tedavi Edici Soğutma) hakkında bilgi verdi.

Uygulamanın, KPR sonrası kalbi çalışmaya başlayan, ancak koma hali devam eden hastalarda, 12-24 saat süreyle 33 santigrad derecede tutulan vücut ısısının, daha sonra saatte 0,25 veya 0,50 santrigrad derece artırılması şeklinde gerçekleştirildiğini ifade eden Prof. Dr. Çertuğ, bu durumun, dolaşımın durmasından sonra hücrelerde oluşmaya başlayan zararlı kimyasal maddelerin azalmasına yol açtığını kaydetti.

Bu şekilde vücudun söz konusu zararlı maddelerden etkilenmesinin önüne geçilmiş olacağını belirten Prof. Dr. Çertuğ, elde edilen sonuçların yüz güldürücü olduğunu kaydetti.

KLİNİK ÖLÜM DÖNEMİ

Kalp krizi veya trafik kazası, elektrik çarpması gibi travmatik nedenlerle kalp durması görülen kişinin, o anda “klinik ölüm” adı verilen döneme girdiğini belirten Prof. Dr. Agah Çertuğ, şunları söyledi: “Bu dönem birkaç dakika devam eder. Vücudun son derece önemli işlevlerini üstlenmiş olan beyin dokusu, oksijenin bulunmamasına 4-6 dakika kadar dayanabilmektedir.

 Bu dönem içerisinde yani 'klinik ölüm' dönemindeki hastalara 'yapay solunum ve kalp masajı' uygulanırsa bu kişilerin oksijen almaları ve dolaşımları sağlanmış olacağı için, beyin dokusunun da oksijensiz kalmaması ve dolayısıyla da korunması sağlanır.” Prof. Dr. Çertuğ, beyin dokusunun oksijen yetersizliğinden dolayı geri döndürülemeyecek biçimde hasar gördüğü zaman insanların ölmüş sayıldığını, kalp durmasından sonraki ilk on dakika içinde yapay solunum ve kalp masajı uygulanmamış olan kişilerde, beyin dokusunun tamamen harap olduğunu belirterek, “beyin ölümü” adı verilen bu durumda hiçbir müdahalenin beyin dokusunu eski haline getiremeyeceğini söyledi.

Dr. Çertuğ, “Müdahale edilmeyen ilk 10 dakikadan sonra ne yaparsanız yapın, bir işe yaramaz” dedi. Prof. Dr. Agah Çertuğ, vücut ısısının 37 dereceden 33 dereceye indiren soğutma işlemiyle olumlu sonuçların alındığını ve umut vaat eden yöntem olduğunu belirtti.

OKSİJENSİZLİĞE DAYANABİLEN HÜCRE VE ORGANLAR

Vücuttaki birçok hücre, dolayısıyla doku ve organların, oksijensiz kalınmasına uzun süre dayanabildiğini bildiren Prof. Dr. Agah Çertuğ, kalp, akciğer, karaciğer gibi hayati organların bunlar arasında yer aldığını kaydetti. Prof. Dr. Çertuğ, şunları söyledi:

 “İlk ve acil yardım uygulamaları sonucunda, dolaşım yeniden başlatıldığında, uzun süre dolaşımı durmuş ve bu nedenle de oksijensiz kalmış hücrelerde, dolaşım durduğu süre içinde bazı zararlı kimyasal maddeler oluşuyor. Hücre ölümü, hücre intiharı, hücre kaybı gibi isimler verilebilen bu sürecin, hücre enerjisinin sağlanmasından sorumlu olan mitokondriler tarafından başlatıldığı düşünülüyor.

Bilimsel çalışmalar, bu zararlı etkileri önlemek için metabolizmayı yavaşlatmak, kan biyokimyasını kontrol altına almak ve yeniden kanlanmayı kontrollü biçimde başlatmak gerektiğini ortaya koyuyor.” Prof. Dr. Çertuğ, akciğer kalp makinesi kullanılarak, vücut dışında dolaşımı sağlayacak bir yöntemin de kullanılabileceğini, bunun için çok gelişmiş cihazlar, deneyimli personel ve ameliyathane ortamı gerektiğini belirtti.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 16:10

İLGİLİ HABERLER