Gündem
  • 26.11.2013 13:19

Kürt ismi diye direttikleri Grek ve Ermenice çıktı!

Doğu ve Güneydoğu’da il ve ilçelerin eski isimlerine dönüştürülmesi, bazı maksatlı kesimleri harekete geçirdi. Meclis’e kanun üstüne kanun teklifleri yağarken, önerilen isimler ne İslami ne de bölgenin Müslüman geçmişine ait. Değişiklikler İslam Fütuhatı öncesi Bizans, Grek ve Ermenice isimleri içeriyor. Başlatılan bu girişime Doğu ve Güneydoğu’da isimler üzerinden İslam öncesi kültür diriltilmek isteniyor.

Yer İsimlerinden Yeni Ulusalcılık Ortaya Çıkarılıyor

Milli gazete'nin haberine göre Konu ile ilgili önemli çalışmalara imza atan ve aynı zamanda önemli kolleksiyonerlerden biri olan araştırmacı yazar Doğan Bekin: “Doğu ve özellikle Güneydoğu sadece Kürtlerin yaşadığı bir yer değil. Farklı medeniyetlerin bileşkesi olarak zamanla İslam medeniyeti ile harmanlanmış bir bölge. Sanki yer isimleri üzerinden yeni bir ulusalcılık ortaya çıkarılıyor. Halbuki bu bölge salt bir Kürt yeri değildir, Kürdistan değildir. Burası bir medeniyet kuşağıdır. Aynı anda bir köy veya nahiye ismi hem Arapça, hem Türkçe olabiliyor. Bu birlikteliği nasıl ayıracaksınız? Bu ayrışmanın sonu gelmez” uyarısında bulunuyor.

Amed Kürtçe değil, Grekçe!

Bekin: “Yer isimlerini bahane ederek, yeni alfabelerine göre de düzenleyip, İslam öncesi dönemi isimler üzerinden yeniden canlandırmak. En fazla yer ismi değişikliğini de BDP istiyor, ama değişikliğe uygun ellerinde tarihi isimler mevcut değil. BDP, kendi kafasındaki yer isimlerini dayatmaya çalışıyor. 1400 yıllık Diyar-ı Bekir yerine, Bizans dönemine ait Grekçe Amed ismi bu yüzden öneriliyor. Oysa tarihte, Bizans ve Sasani arasındaki savaşta Amed Kuşatması meşhur ve halen daha askeri literatürde Savaş Stratejisi olarak anlatılıyor. Doğu ve Güneydoğu’da Osmanlıca, Türkmence, Türkçe, Arapça, kısmen Ermenice, Grekçe, Süryanice ve Kürtçe yer isimleri mevcut. Ancak aslı böyle diye Erzurum’a, Rum Diyarı mı denecek?” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye, Tanzimat’tan beri değişiyor. Önce Batılılaşma diye zihniyet değişimi başlıyor. Ardından, hayli sert bir şekilde yönetim ve sistem değişikliği geliyor. Sırayı şehir, ilçe, belde ve köy değişiklikleri izliyor. Başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere 1940-1960 arasında Türkiye’de çok fazla yerin ismi değiştiriliyor. Yeni haritalar hazırlanıyor.

Özellikle, Miladi 637-641 arasında Halife Hz. Ömer devrinde (RA) Güneydoğu ve Doğu bölgemizde yaşanan İslam fütuhatı dönemiyle başlayan, Selçuklu ve Osmanlı egemenliğiyle devam eden İslam Kültürünün unsurları, 1960’lara doğru yer isimleriyle önemli değişikliklere uğruyor. Bu arada, bazı Kürtçe isimler de, inkar ve asimilasyona maruz kalıyor.

Şimdi Barış Süreci ve Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi ile birlikte Doğu ve Güneydoğu’da  il ve ilçelerin eski isimlerine dönüş dahil bir dizi değişiklik gündemde. Bu kapsamda bölge milletvekillerinden ve BDP’den ardı ardına kanun teklifleri yağıyor.

Hz. Ömer döneminde fethedilen Diyarbakır’ın adının ‘Amed’ olması, Erzurum’un ‘Erzerom’, Ağrı’nın ‘Agiri’ olması için, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ile Ağrı Milletvekili Halil Aksoy kanun teklifi verdi. Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk ‘Wan’ ismini önerirken, Hakkari Milletvekili Esat Canan ise ilinin adının ‘Colemerg’ olması için kanun tekliflerini verdiler. Hatta Sur ilçesinin adının, Ermenice “Dikran Amed” olması dahi teklif edildi. Mahalle ve köylerdeki isim değişiklik teklifleri İçişleri Bakanlığı’nın onayıyla gerçekleşirken, ilçe ve şehir isimleri için TBMM’de yeni yasalar çıkarılması gerekiyor. Peki yaşanan bu süreç ne anlama geliyor?

Doğan Bekin: Yer İsimlerinden Yeni Ulusalcılık İnşası

Konu ile ilgili önemli çalışmalara imza atan ve çok tarihi kitap, harita, resim ve fotoğraf koleksiyonuna sahip olan araştırmacı yazar Doğan Bekin’e göre Doğu ve Güneydoğu’da bir çok yer ismi Osmanlı, Selçuklu dönemlerinde de Kürtçe değil. Doğu ve özellikle Güneydoğu’nun sadece Kürtlerin yaşadığı bir yer değil değişik medeniyetler katmanı olduğunu ve birçok ismin İslam Medeniyeti ile harmanlandığına dikkat çeken Bekin, “Sanki yer isimleri üzerinden yeni bir ulusalcılık ortaya çıkarılıyor. Halbuki bu bölge salt bir Kürt yeri değildir, Kürdistan değildir. Burası bir medeniyet kuşağıdır. Aynı anda bir köy veya nahiye ismi hem Arapça, hem Türkçe olabiliyor. Bu birlikteliği nasıl ayıracaksınız? Bu ayrışmanın sonu gelmez” uyarısında bulundu. BDP’lilerin yapmak istediklerinin, 1400 yıldır fethedilmiş, Büyük Sahabe ve Komutan Halid Bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman başta olmak üzere Sur ilçesinde medfun bulunan Diyar-ı Bekir (Diyarbakır) yerine İslam öncesi eski Rumca olan Amed gibi isimleri ikame etmek olduğuna vurgu yapan araştırmacı Doğan Bekin, “Bunun hiçbir şekilde ne tarihle, ne kimlikle ilgili bir anlamı olabilir. Müslüman Güneydoğu’ya, İslam öncesi dönem hakim kılınmak isteniyor. Bu, onlarca sahabenin kemiklerini sızlatacak bir uygulama” dedi.

Bekir’in Diyarı mı, Bizans’ın Amed’i mi?

Doğu ve Güneydoğu bölgemizde sanıldığının aksine salt Kürt vatandaşlarımız yaşamıyor. İslamiyetten önce de Güneydoğu’da Arap kökenli kabilelerin yaşadığı biliniyor. Araştırmacı Doğan Bekin’in arşivinde yer alan 1318 Hicri (1900) Diyarbekir Salnamesi’nde şu ifadeler yer alıyor: “Diyarbekir, Hicret-i Celîle-i Nebeviye’den on dört sene sonraya kadar Âmid namıyla tesmiye olundu. Şehrin ebniyesi(inşaatı) kara taştan mamul olduğundan siyah bir manzara ibrâz etmekte Âmid-i Sevdâ namıyla şöhret bulmuştur.”

Salname’den de anlaşılacağı üzere Bizans ve Sasani dönemlerinde kullanılan Âmid(Amed) adı Hicretten sonra İslam Fütuhatı ile birlikte (637-641) Bizanslara karşı başarı kazanan Beni Tağlip’ten Ebubekir bin Vail’e atfen ‘Diyarıbekir’ adını alıyor. Yani bugün BDP’lilerin dayattığı Amed, Kürtçe değil Bizans dönemine ait, Rumca bir yer ismi. Hatta o döneme ait haritadan da anlaşılacağı gibi Mezopotamya (Güneydoğu), Diyar-ı Bekir, Diyar-ı Rabia ve Diyar-ı Mudar olarak üç bölgeye ayrıldığı görülüyor. İslam Fütuhatından sonra bu bölgeye yerleşen Müslüman Arapların birçok yerleşim yeri Cumhuriyet dönemine ve hatta 1960’lara kadar Arapça adlarla anılıyor.

Güneydoğu’da, Osmanlı öncesi Akkoyunlu, Karakoyunlu Artuklu gibi Türkmen Aşiretlerin ve Konfederasyonların yönetimleri sırasında da kurulan birçok yerleşim yerinin adı söz konusu bu Türkmen aşiretlere bağlı yerleşimcilerin adı ile biliniyor. Diyarbakır’a bağlı Altınakar, Baharlu, Kargalu, Seiyak bunlardan bazıları. 

İşte Osmanlıca, Türkmence, Arapça, Kürtçe Ermenice, Grekçe, Süryanice yer isimleri:

Diyarbakır, Amed yapılmak isteniyor. Amed Kürtçe değil, Bizans dönemine ait Grekçe isim.

Tillo, tepedeki, yükseltideki yerleşim yeri. İslam öncesinden beri kullanılıyor. Kürtçe değil, eski Arapça ve Aramice tepe anlamına geliyor

Diyarbakır, Mardin, Siirt bölgeleri Akkoyunlu, Karakoyunlu, Artuklu  gibi Türkmen aşiretlerin merkezi. Türkmence isimler yaygın.

Mesela Devegeçidi, Pirinçlik, Eğil, Alipınar, Kabakli, Kabasakal, Karabaş, Akpınar, Aktepe, Kabahızır, Karahan, Serapgüzeli, Saruklu, Baroğlu, Kızılca gibi yer adları Türkmence.

Bölgedeki Arapça yer adlarından bazıları ise şöyle: Tel Arap, Silvan’ın eski adı Meyyâfârikîn, Arap Beyan, Tayaran, Arapkent, Safyan. Türkçe -Arapça ortak yer isimleri de yörede yaygın: Büyükcabbar, Hasanağa, Harabebeku, Hırbatürkan gibi. Dicle, Piran yapılmak isteniyor ama tarihte de Dicle diye kullanılıyor.

Adından da anlaşıldığı gibi Rumyan, Rumca köy ismi. Ermenice belde isimleri de bölgede kullanılmış: Terziyan, Botaliyan, Çelikyan, Harbeçiyan, Haciyanmonyan, Malakyan gibi.

Çermik, eskiden de Çermik olarak kullanılıyor. Türkmen kökenli bir yer ismi. Kürtçe, Hirme (Bayan) anlamına geliyor, Kürtarslanoğlu, Gundeabdi, Gundeisa,

Süryanice köy ismi Matran. Şırnak’a bağlı İdil ilçesinin eski adı Hazak, Ermenice bir isim.

Erzurum’un eski adı, Arz-ı Rum, Arz Arapça yer demek, Rum diyarı demek. Müslümanlar burayı fethettikten sonra Türkçe fonetiğine uyduruluyor. Erzurum halini alıyor. Elâzığ’ın değişiklikten önceki adı “Mamuratulaziz”

En çok isim değişikliği yapılmak istenilen Mardin, Diyarbakır, Siirt, Van, Bitlis, Şırnak. Ancak işin ilginci buralar Kürtçe isim yoğunluğu çok az olan iller. Bu illerdeki birçok yer isimleri zaten Osmanlı döneminde de Kürtçe değil. Çünkü demografik yapı bu şekilde. Örneğin 1900 tarihli Diyarbakır Salnamesinde 20 Hanefi,4 Şafi, cami-i şerif ile 21 mescid, 6 tekke, 11 kilise yer alıyor. Burada 20 Hanefi Camii varlığı önemli bir ayrıntı. Çünkü Türkler ve Araplar çoğunlukla Hanefi mezhebine mensup. Mardin’in büyük çoğunluğu Arap. Diyarbakır tarafı Türkmen.

Müslüman Güneydoğu’ya, Pagan kültür!

Diyarbakır’ın, Eski Grek-Rumca olan Amed yapılması durumunda, Ermenilerin de Tigranaserte koymak isteyeceğini belirten Bekin, “Örneğin yurt dışında faaliyet gösteren bazı örgütler Güneydoğu (Kuzey Mezopotamya) bölgesini “Bet Nahrain” olarak görmeye çalışmaktadırlar. Bir başkaları İslam Fütuhatı öncesi adlandırmalarla Nusaybin’i “Antiochia Mygdonia” , Silvan’ı “Martyropolis” olarak görmeye çalışacaktır. Oysa Rumca isimler olan Konya ve Erzurum değişmemiştir. Türkçe fonetiğe uydurulmuştur. Şimdi bunların yapmak istedikleri ise, yer isimlerini bahane ederek, yeni alfabelerine göre de düzenleyip, İslam öncesi dönemi isimler üzerinden yeniden canlandırmaktır” diye konuştu.

Doğan Bekin şunları söyledi: “Kürtler, adım adım Kuzey Irak gibi Güneydoğu ve Doğu’yu yer isimlerini tarihi değişikliğe uğradığı orijinal hali yerine kendi dayatmaları ile Kürtçeleştirmek istiyorlar. Eğer gerçekten bunda samimi iseler, dayatma ve Kürtçe fonetiğine uydurma yerine 1928 öncesi orijinal tüm adların olduğu gibi kullanılması gerekmektedir. Aslında, İslam Fütuhatından sonra birçok yer ismi etimolojik olarak aynen korunmuş ve 1400 yıldır hâkim unsur olan Arap, Türkmen ve Osmanlılar dönemlerinde değişikliğe uğramamıştır. Başka bir deyişle dayatma ile isim değiştirme söz konusu olmamıştır. Şimdi ise, Cumhuriyet Dönemi yer isimleri bahane edilerek, dayatma isimler ön plana çıkarılmaya çalışılmaktadır.”

Edesse-Er Ruha, Ruha- Urfa, Şanlıurfa

Urfa’nın eski adı, Edesse. Eski Grekçe. İslam fütuhatından sonra İpek yolu üzerinde olduğu için dinlenme yeri anlamında Er Ruha, Ruha ad olarak veriliyor. Zamanla Urfa oluyor. Cumhuriyet’le birlikte işgalcilere karşı şanlı bir direniş sergiliyor ve oluyor Şanlıurfa. Mesela Mardin Mazıdağı’nın eski adı Şamrah’tır.. Burası da yol güzergâhı üzerinde olduğu için Şam’a giden yol üzerinde Arapça Şamrah, Şam Yolu üzerindeki konaklama yeri...

Cizre, Cezire, yani ada demek, orijinal adı Cezireti bin Umar Abdülaziz, olup, İslam Ahmet Türk’ün Köyü Cumhuriyet’ten önce, Hamidiye Alay’ında İbrahim Milli ile birlikte yüzbaşı rütbesiyle görev yapan Ahmet Türk’ün Büyük dedesi Hüseyin Kanco gelip yerleştiği Rum köyü için Kasr-ı Kanco kullanılmaya başlanıyor. Cumhuriyet sonrası Atlı oluyor.

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 10:00

İLGİLİ HABERLER