Medya
  • 14.7.2009 11:50

AHMET HAKAN, VAKİT'İN PATRONUNUN SERVETİNİ TARTIŞMAYA AÇTI

Ahmet Hakan Hürriyet'teki yazısında yine Vakit'e yüklendi. Hakan, Vakit'in göründüğü gibi "dava adamı" insanlardan oluşmadığı iddia ederek, gazetenin sahibi Mustafa Karahasanoğlu'nun servetini tartışmaya açıyor.

Kendilerini bir “dava”ya adayan, “dava delisi” insanlara pek ilişmem ben... Çünkü ben öyle bilirim ki... Ahmakça çıkışlar yapsalar da... Tehlikeli işlere bulaşsalar da...

Sersemce fikirlere inansalar da... Saplantılara saplanıp kalsalar da... Sonuçta bu “adamcıklar”, samimidirler, hesapsızdırlar... Bir “deli rüzgâr”a kaptırmışlardır kendilerini... “Dava delisi” olmuşlardır... Hem yârdan, hem de serden geçmişlerdir... Hatta kendilerinden bile geçmişlerdir.

Severim bu türden adamları...

Dava uğruna hayatlarını karartmayı göze almalarına... Gemileri yakmalarına... Bütün sevdiklerini ellerinin tersiyle itebilmelerine... Paraya pula yüz vermemelerine... Hapisleri göze almalarına... Gıpta ile bakarım... Bu “muhteşem irade” karşısında, iradesizin teki olarak, şapka çıkarırım...

Vakit'tekiler de "dava delisi insanlar" mi?

Çoktandır düşünüyordum: Acaba Vakit adlı gazetede öbeklenmiş tuhaf grup için “dava delisi insanlar” diyebilir miyiz diye...

Yani bu adamlar, olanca cahillikleri, sersemlikleri, saplantıları ve giriştikleri tehlikeli işlerle, bütün gemileri yakmış, hapisleri göze almış, bütün sevdiklerini ellerinin tersiyle itebilmiş, paraya pula yüz vermeyen serdengeçtiler midir? İşte bu sorunun net yanıtını, “gazeteciler.com” adlı internet sitesinde çıkan bir “muhafazakâr medya analizi”nde buldum... “Dindar Kesim Medya İşinde Niçin Başarısız Oldu?” başlıklı, B. Ahmet Yavuz imzalı yazının şu bölümüne dikkat lütfen:

Değişen tek şey Karahasanoğlu'nun serveti

“Verilen her destek, işe beş parasız başlayan Vakit'in patronu Mustafa Karahasanoğlu'nu zengin ediyordu. Fakat bu zenginlikten nedense gazete bir türlü gerekli payını alamıyordu.

'Allah rızası için' kampanyalarının sonunda Mustafa Karahasanoğlu ciddi bir malvarlığına kavuşmuştu. Önce gazeteye bina satın alındı, sonra matbaalar, sonra Türkiye'nin pek çok yerinde gayrimenkuller. Derken ciddi anlamda bir servet sahibi olmuştu Mustafa Karahasanoğlu. Her şey değişiyordu ama sadece bir şey değişmiyordu: O da gazetenin kalitesi... Ne sayfa sayısında, ne haber kalitesinde, ne de yazar kadrosunda hiçbir gelişme yoktu.

Yaklaşık 15 yaşında olan Vakit gazetesi 60 bin tiraj bandında üçüncü sınıf bir yayın organı olarak hayatını sürdürüyor. Üstelik ne yazık ki dindarların bir kısmının bile nefretini kazanmış bir halde.”

Hangi dava delisi, böyle bir servete sahip olur..

Bunları okuduktan sonra... Vakit gazetesinin sahibi için, “Kaçığın teki” diyebilir miyiz? Hangi dava delisi, yaptığı ahmaklıklarla ciddi bir servet sahibi olabilmiştir ki? Adam bir damar yakalamış, oradan gidiyor: Bölüyor, parçalıyor, nefret ettiriyor, iğrendiriyor, ortalığı bulandırıyor, sersemce işler yapıyor, cahilliğini pervasızca sergiliyor, ahmaklığını arsızca ortaya koyuyor... Ama bütün bunları yaparken Türkiye'nin pek çok yerinde gayrimenkuller alıyor, iyi bir servete sahip oluyor... Bu “sözde dava delileri”ni gördükçe “Biraz da biz delirelim yahu” demek geçmiyor mu içinizden?

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:16

İLGİLİ HABERLER