Medya
  • 23.2.2017 00:09

Darbe girişimi iddianamesinde dikkat çeken detaylar

Fetullahçı Terör Örgütü'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki ana darbe soruşturması kapsamında hazırlanan iddianamede, FETÖ'nün, darbe girişimi öncesinde kullandıkları medya unsurları vasıtasıyla darbe girişiminin gerçekleşeceğini beyan edip devamında darbe girişimi günü toplumun darbeye karşı koymamasını telkin ederek, hükümetin darbe yoluyla düşürülmesini kanıksatma ve bu yönde algı oluşturma faaliyetlerinde bulunduklarına vurgu yapıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan 351 sayfalık iddianamede, FETÖ'nün yapılanması ve eylemlerine yer verilerek, örgütün ülke genelinde 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin bilgiler aktarıldı.

Örgütün darbe girişiminde İstanbul'da faaliyet gösteren mensuplarına ve eylemlerine ilişkin iddianamede, şu değerlendirmede bulunuldu:

''Ülke çapında gerçekleştirilen darbe girişimi faaliyetlerinin İstanbul ili ile ilgili kısmıyla ilgili görevin Ankara ili Keçiören ilçesinde FETÖ/PDY mensubu Neşet Gülener isimli şahsın ve şüpheli Kurmay Albay Onur Özden'in evinde yapılan toplantılar sonucunda Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığında yuvalanan terör örgütü mensupları merkezli icrası planlanan darbe girişiminin İstanbul ilindeki faaliyetleri açısından şüpheli Muzaffer Düzenli başta olmak üzere Murat Yanık, Onur Özden, Mehmet Murat Çelebioğlu ve Uzay Şahin'in irtibat ve koordinasyon timi olarak görevlendirildikleri, bu aşamadan sonra adı geçen şüphelilerin İstanbul iline gelerek 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı ve 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı ve Hava Harp Okulu Komutanlığında yapılan toplantıları koordine ettikleri tespit edilmiştir.''

İddianamede, şüpheliler Eyyüp Gürler, Murat Yanık, Özkan Aydoğdu, Mehmet Nail Yiğit ile Fethi Alpay'ın darbe planlamasından, İstanbul'da yapılan toplantılardan önce haberdar olduklarının anlaşıldığı anlatılarak, yine yapılan toplantılar sonucunda Kara Harp Akademisi öğrencilerinin İstanbul ili genelinde kontrol altına alınacak her noktaya gruplar halinde takviye edilmesi kararının alındığı, takviyenin amacının yetişmiş rütbeli personel olan Akademi öğrencilerinin sevk ve idarede görev alarak faaliyetin kolaylaştırılması olduğu, olay günü her noktaya gönderilecek grubu belirleme, sevk edilmelerini sağlama ve faaliyetlerinin emrini verme işini toplantılara katılan Kara Harp Akademisi Öğretim Başkanı Albay Ahmet Zeki Gerehan'ın ifa ettiğinin belirlendiği kaydedildi.

Ankara ve İstanbul'da yapılan darbe toplantılara katılan şüphelilerin kullandığı cep telefonu HTS kayıtlarının da incelendiği, kayıtlara göre söz konusu şüphelilerin aynı yerden telefonlarının sinyal verdiği belirtilen iddianamede, şüphelilerin darbe toplantısında aldıkları kararları eyleme geçirdikleri bildirildi.

İddianamede, sıkıyönetim direktifinin, Personel Planlama Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç tarafından 21.30'da "Harekat Yıldırım" adı altında, "Yurtta Sulh Konseyi Başkanı" imzasıyla tüm askeri birliklere gönderildiği, söz konusu direktifte sıkıyönetim ilanı ile birlikte atama listesinin de belirlendiğine işaret edildi. İstanbul'da 15 Temmuz günü darbe girişiminin 22.10'da boğaz köprülerinin kesilmesiyle başlamasının ardından ertesi gün 13.00'e kadar süren tüm olayların dakika dakika anlatıldığı iddianamede, darbe girişiminin, Genelkurmay Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, tam olarak 17 Temmuz saat 16.00'da bastırıldığının açıklandığı kaydedildi.

İddianamede, İstanbul'da darbe girişimine katılan askerlerin ateş açması sonucu 2'si asker, 5'i polis, 82'si sivil olmak üzere toplam 89 kişinin hayatını kaybettiği, kolluk görevlileri dahil 719 kişiye karşı hedef gözetmeksizin silahla veya tankla ateş açıldığı ve bu kişilerden 685'inin yaralandığı, 148 kişiye karşı yağma ve hürriyeti tahdit eylemi gerçekleştiği, 214 kişiye ait mal ile kamu mallarının zarar gördüğünün tespit edildiği vurgulandı.

ÖRGÜTÜN UYUYAN HÜCRELERİ
Darbe girişiminin, devletin etkin mücadele kararı almasından sonra sosyal ve ekonomik anlamda zayıflayan Fetullahçı Terör Örgütü'nün, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yuvalanan mensupları aracılığıyla son bir hamlesi olarak değerlendirildiği iddianamede, FETÖ'nün 1984 yılından 2014 yılına kadar TSK içerisinde yuvalanmaya çalışıldığı belirtilerek, 1987'den itibaren FETÖ ile iltisaklı olduğu tespit edilen 400 subay-astsubayın ihraç edildiği ancak 2003 yılından sonra ise ihraçların gerçekleşmediği anlatıldı. Bu aşamadan sonra terör örgütünün faaliyeti olduğu belirlenen Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi kumpasa dayalı davalar aracılığıyla FETÖ mensubu olmayan ve örgütün kritik konumda gördüğü birçok askeri personelin tasfiyesinin sağlandığına dikkat çekilen iddianamede, bu durumun örgütün TSK içerisindeki kadrolaşmasına hız vermesini sağladığı ifade edildi.

FETÖ'nün en önem verdiği kurumun TSK olduğunun altı çizilerek, darbe girişimine katılmayan ancak örgütün şifreli haberleşme uygulaması "ByLock"u kullanan 800 personelin varlığının tespit edildiği belirtilen iddianamede, bu kişilerin de darbenin başarısız olması durumunda ikinci bir darbe girişiminde kullanılmak üzere uyuyan hücreler olarak bekletildikleri değerlendirmesinde bulunuldu.

DARBE GİRİŞİMİNDE MEDYA UNSURU
FETÖ'nün, darbe girişimi öncesinde kullandıkları medya unsurları vasıtasıyla darbe girişiminin gerçekleşeceğini beyan edip devamında darbe girişimi günü toplumun darbeye karşı koymamasını telkin ederek, hükümetin darbe yoluyla düşürülmesini kanıksatma ve bu yönde algı oluşturma faaliyetlerinde bulunduklarına vurgu yapılan iddianamede, ''Medya gücünün toplumdaki etkinliği nazara alındığında darbe girişimi faaliyetleri açısından belirleyici önem arz ettiği, terör örgütüyle organik bağları olduğuna dair tespitler bulunan medya unsurlarının örgütün faaliyeti olan darbe girişimini önceden bilmelerinin medya faaliyetiyle, ifade ve basın özgürlüğü kavramlarıyla açıklanamayacağı, bu durumun dahi başlı başına unsurların örgütle bağını ortaya koyduğu" anlatıldı.

İddianamede, 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün önce katıldıkları televizyon programında, darbe çağrışımıyla subliminal mesaj içeren söylemlerde bulundukları iddiasıyla tutuklanan Mehmet ve Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak'ın çeşitli televizyon programlarıyla köşe yazılarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldıkları ve darbeyle yönetimden indirileceği yolunda imalarda bulundukları savunuldu.

İddianamede, kapatılan Today's Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Bülent Keneş'in darbe girişimini ima eden tweetler attığı, yine kapatılan Zaman gazetesi yazarlarından olan ve en son ''zamanamerika.com'' sitesinde yazan Abdulkerim Balcı'nın darbeden bir gün önce yazdığı yazıda darbe girişimini ima ettiği, yine Emre Uslu, Osman Özsoy, Tuncay Opçin ve Ekrem Dumanlı'nın gerek sosyal medyada gerek örgüte bağlı internet sitelerinde yazdıkları yazılarla darbe girişimini önceden ima ettikleri ve darbe girişimi günü de örgüte destek mahiyetinde paylaşımlarda bulundukları kaydedildi.

Güncellenme Tarihi : 23.2.2017 00:05

İLGİLİ HABERLER