Medya
  • 22.11.2015 00:00

İşte Erdoğan'ı yarı yolda bırakıp hasımı olan iki gazeteci

Gazeteci-yazar Cem Küçük, Akşam’a vermiş olduğu röportajda gündeme damga vuran açıklamalarda bulundu. Hakkında merak edilenleri de anlatan Küçük, FETÖ ve destekçilerinden cemaatin son durumuna, Can Dündar’dan Ahmet Hakan’a algı operasyonu yaparak kamuoyunu yanlış yönlendirmeye çalışan tüm isimleri tek tek değerlendirdi.


Gazeteci-yazar Cem Küçük, Akşam Gazetesi’nden Tuncer Köseoğlu’na verdiği ropörtajda gündeme dair analizlerde bulundu. Cumhurbaşkan’ı Erdoğan’ı ve Türkiye’yi hedef alan işbirlikçi yazarlar ve yapılar hakkında sert yazılar yazan Küçük, bu kişi ve yapıların geçmişten bugüne kadar yaptıkları ihanetleri tek tek anlattı. “İnsanları hedef gösteriyor, işinden ediyor” iddialarına ise “hedef göstermiyorum, ifşa ediyorum” diyerek net bir cevap veren Cem Küçük’ün röportajından satırlar…

FETÖ İÇİN BU DAHA BAŞLANGIÇ

17-25 Aralık darbe girişiminin ardından son iki yıldır sonra popülariteniz oldukça arttı, olumlu ya da olumsuz, şu anda en çok konuşulan gazeteci yazarlardan birisiniz? Cem Küçük kimdir?
1978 doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünden mezunum. İstanbul’a geldiğim 1996 yılından itibaren yazar ve yayıncı çevrelerin içinde oldum. Muhafazakar bir dünya görüşüm olduğu için İslami camia içinde yetiştim elbette. Ama diğer kesimlere de antenlerim açık oldu. Ben kitap yayıncılığı, çevirmenlik ve editörlük işi yapıyordum. Bu cemaat meseleleri çıkmaya başladığında, 2011′den itibaren, bir şeylerin ters gittiğini yakın çevreme sürekli olarak söylüyordum. Mesela cemaatin şike kumpası olduğu zaman bizden kitabı çıkan Rasim Ozan Kütahyalı ile bizim yayınevinde kavga ettim. “Cemaat tüm devleti yönetiyor Rasim. TSK’dan daha beter hale geldi. Bunlar yarın Tayyip Erdoğan’ı da hedef alırlar” dedim ta Temmuz 2011′de. Kendisi şahittir.

Rasim ise “Fethullah Gülen’in delirmiş olması lazım böyle bir işe girişmek için. Böyle bir manyaklık yapamazlar. Sen paranoyak olmuşsun Cem” dedi.

RASİM’LE CEMAAT YÜZÜNDEN KAVGA ETTİK, SONRA ARAYIP ÖZÜR DİLEDİ

Fakat ben haklı çıktım. Hiç unutmuyorum 8 Şubat 2012 günü sabahın köründe Rasim beni aradı. “Arkadaş haklı çıktın. Senden özür dilerim, bunlar kafayı yemiş. Dün Hakan Fidan’ı tutuklamaya kalktılar” dedi. Ben de “Günaydın. Siz hepiniz uyuyorsunuz. Yarın Tayyip Erdoğan’ı da tutuklamak isteyecekler” dedim. Herkes zaten o zaman uyanmaya başladı. Sonra 2012 Haziran ayından itibaren Yeni Şafak’ta yazmaya başlayınca bu Fethullahçı çete ile kamuoyu önünde mücadeleye başladım. Benim ikinci yazım ‘Cemaat ayağına kurşun sıkıyor’ başlığını taşıyordu. Cemaati devletle bir kavgaya girmemesi ve devleti ele geçirmeye çalışmaması konusunda uyaran kendime göre bir yazı yazdım ve sonra bu yazılarım tam gaz devam etti.

Gülen Cemaati’nin AK Parti ile kavgaya girişeceğini ve devleti ele geçirmek isteyeceğini öngördün yani?
O dönemde böyle yazıları yazmaya kimse cesaret edemiyordu. Bir sürü bakan ve vekil bile beni uyarıyor, “Aman dikkat et seni de alırlar” diyorlardı. Bazıları cemaatin tüm pisliğini biliyordu ama “diplomasi yoluyla bu işi çözelim” diyordu. Ben ise “diplomasi olmaz bu çete son hücresine kadar devletten ayıklanmalı” diyordum. Tüm ama tüm köşe yazarı sözde ağabeylerim beni yanlış buluyordu. Ben bu işin böyle gitmeyeceğini söylüyorsum. Hele hele 7 Şubat olduktan sonra bunu da herkese söyledim. Mesela İHH’yı itibarsızlaştırmak için operasyon yaptıklarını defalarca yazdım. Benim 2013′ün Aralık ayına kadar yazılarıma bakın, cemaatin darbeciliğini anlatan çok sayıda yazı göreceksiniz. Bir de iyi niyetle yayınlanmayan yazılarım da var. Yani tamamen iyi niyetle gazete yönetiminin bana zarar gelmemesi için yayınlamadığı yazılar…

CEMAAT’İ SERSEMLETEN YAZILARIM…
Cemaatin darbe girişimi yapacağını ilk ben söyledim mi diyorsun?

Cemaat meselesinde tevazu gösteremem, ben bunu ilk öngören ve cemaat vesayetine karşı en çok ve en net mücadele eden gazeteciyim. Zaten dost düşman bunu herkes kabul ediyor artık. “Efendim biz öngördük” diye palavra atan çok kişi var. Kardeşim o zaman yüreklice yazsaydınız. Haa Ali Bayramoğlu entelektüel dünya içinde ilk bu işi öngören ve en erken söyleyen kişidir. Hatta o yüzden Ekrem Dumanlı denen firari, Bayramoğlu’nu tehdit etti. Fakat Ali abi entelektüel açıdan cemaate karşı çıkan yazılar yazdı. Ben ise aktivist olarak, isim isim yazarak bu çetecilerle mücadele ettim. Bu mücadele sürecinde psikoloji çok önemlidir. Bu çetenin psikolojisini dağıtan ve sersemleten bir çizgi izledim. Bu tür çetelere karşı asla korkmayacak ve geri adım atmayacaksınız. Hukuk içinde sonuna kadar mücadele edeceksiniz. Tabii bir de kamuoyunda yazdıklarım çıkınca bana ilgi ve alaka çok arttı. 

İki sene önce “medyalarına el konacak” demiştin…
Evet iki sene evvel söyledim bunu. Terör örgütünün medyası olmaz, devlete kumpasın medyası olmaz, diye yazılar yazdım. Hukuki temeline oturttum bunu. Zaman gazetesine de kayyum atanacak. Fethullahçı Terör Örgütü’nün medyası hukuken olamaz. Yazdıklarımın hepsi teker teker çıkıyor. Bu ortam oluşunca da benim adım ister istemez gündeme geldi. Bir de şu var tabii, bizdeki arkadaşların çoğunun çok cesur olmayışından da kaynaklandı benim ön plana çıkışım. Yoksa ben ekstra bir şey yapmadım fazla. Paralel çeteye karşı dik duran istisnalar var, onları ayırıyorum. Ama genel olarak korkaklık hakimdi. 7 Haziran’dan sonra Tayyip Erdoğan’ı arkadan hançerleyen bazı isimler, 17 Aralık’tan birkaç gün önce beni Ali Fuat Yılmazer’in iyi adam olduğuna inandırmak istiyordu. Sonra zaten nasıl kaypak olduklarını Cumhurbaşkanımız da gördü…

YILMAZ ÖZDİL’İ HİÇ YAZMIYORUM ÇÜNKÜ…
Cemaatle ilgili gelinen nokta nedir, şu anda tasfiye süreci başladı mı?
Şu an cemaat teknik olarak nakavt edildi. Bundan sonra baş aşağıya hızla nasıl gittiklerini göreceğiz. İşte medyalarına el konuldu. 17 tane üniversiteleri var. Hepsine de hukuken YÖK’ün el koyma hakkı var. 17 üniversiteye de el konulacak. Yekta Saraç şu güne kadar FETÖ ile mücadelede sınıfta kaldı. Bu 17 FETÖ üniversitesi hakkında hiçbir şey yapmıyor. Hatta bazı FETÖ üniversitelerine yeni bölüm izinleri vererek rant alanları kazandırdı. Bu 17 üniversite hakkında gerekeni yapmak zorundadır. Sadece üniversiteler değil FETÖ’nün bütün şirketlerine el konulacak. Polislere, savcılara, hakimlere ve MİT mensuplarına hiçbir dış el müdahale etmeye ve birilerini korumaya kalkışmamalı. Soruşturmalara engel olmaya çalışanların hepsi hakkında polislerimiz ve istihbaratçılarımız arşiv kaydı da tutuyor. Soruşturması devam eden FETÖ’cüleri himaye etmeye çalışmak hukuka aykırı. 17 Aralık ya da diyelim 1 Ocak 2014′e kadar uyanamayıp yardım edenleri anladım. Ama bundan sonra 2014-15 yılları boyunca hâlâ Fethullahçı çeteye yardım edenlerin hepsi açıkça devlete ve millete karşı suç işlemiştir. Adı ve makamı ne olursa olsun bu tip FETÖ’cüleri AK Parti çevresinden birileri kurtaramaz. Cumhurbaşkanımız da bu yönde AK Parti camiasını ve çevresindeki işadamlarını sürekli uyarıyor. Benim en yakınım saydığım kişiler dahi FETÖ’cüleri himaye etmeye kalkarsa onları bile siler atarım diyor Cumhurbaşkanımız. Zaten o yüzden Recep Tayyip Erdoğan büyük bir lider ve devlet adamı. Sonuçta cemaat artık teknik olarak nakavttır. Bitmiştir yani bu iş. Bazı insanlar, mesela Ruşen Çakır, bana iki sene önce bu iş başladığı zaman “Cemaat kazanabilir” demişti. Ben “hiç şansları yok” diye cevap vermiştim. O yüzden dediklerim çıktığı için bir gündem oluyor ve bana gıcıklığın biraz sebebi de budur. 

AHMET HAKAN BÖYLE GİDERSE, DOKUNMAM
Cumhuriyet Gazetesi yöneticisi ve yazarı Doğan Satmış, bir yazısında sizin için ‘Türkiye’nin en etkili gazetecisi’ dedi ve hedef gösterdiklerinizin hepsinin işinden olduğunu iddia etti. Gazetecileri, yazarları hedef gösteriyor musun? Size yöneltilen suçlamalarla ilgili ne diyeceksiniz?

Ben şimdi eğer popülerlik derdinde olsam ya da başka bir şey derdinde olsam otururum her gün Ertuğrul Özkök, ya da Yılmaz Özdil, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun gibi popüler tipleri yazarım. Yüz binlerce okunuyor Sözcü’nün yazarları. Ben bunları bir kere kaleme almadım. İstedikleri gibi yazsınlar. Özkök’ü bir iki kere milli güvenlikle ilgili meselede uyardım. Ben hayatımda doğru düzgün CHP yazmadım. MHP de yazmadım. Mesela Kadri Gürsel ya da Eyüp Can kimsenin okumadığı, kimsenin yüzüne bakmadığı adamlar. Niye bu adamları yazayım ben? Çünkü milli güvenliği ihlal ediyorlar. Çok açıkça suç işliyor. ABD ve İngiltere’de de Julian Assange tarzı bu adamları barındırmazlar. Ahmet Hakan’la da kişisel bir derdim yok benim. Tayyip Erdoğan’a hıncından FETÖ’nün suç ortağı oldu ve illegal çete işlerine dahi karıştı. Ahmet Hakan çok yozlaşmış ve Aydın Doğan‘ın da söylediği gibi akçalı pis işlere karışmış bir adam. Ama ben işin o kısmında bile değilim. Bu ülkeye ihanet etmesin. Benim söylediğim o. Bak bu aralar düzeldi kuzu gibi oldu. Böyle giderse, ben dokunmam kendisine. Aferin aferin derim… 

Medya kariyerleri bitmeli böyle adamların diyorsun…
Batıda da öyle olur sen IŞİD’i, El Kaide’yi övdüğün zaman medya kariyerin biter. Bu sadece medyada değil iş akademi dünyasında da böyledir. Şimdi mesela Ankara patlaması için Cumhuriyet Gazetesi “Erdoğan yaptı” diyor. Suruç patlamasını “Erdoğan yaptı” diyor. “IŞiD’i Erdoğan kurdu” diyor, MİT tırlarının ifşa edilmesini savunuyor. Bunlar Batı ülkelerinde de ana akım medyalarda söylenemez. Ya da 12 Mart 2004′te Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan kozmik toplantı, 27 Mart 2014′te Youtube’a verilip, savunuluyor. Sen bunu savundun mu vatana ihanet suçu işlersin. Bunu ifşa ediyorum ben.

CAN DÜNDAR’I FENA KISTIRDILAR 
17-25 Aralık savcılarıyla röportaj yapan Can Dündar, şu anda Cumhuriyet’in başında. Kemalist, ulusalcı olarak bilinen Cumhuriyet’in şu an geldiği nokta ne?
Bir kere Fethullahçı polisler ve savcılar Can Dündar‘ı özel hayatından yakaladılar, kıstırdılar, bu çok net bilinen bir gerçek. Detaylara girmek istemem. Ben bunu çok yazdım, inkar da edemedi. İkincisi Cumhuriyet Gazetesi’ni finanse edenlerden biri şu an cemaat. FETÖ yani. O Atatürkçü geçinenler var ya, onların maaşlarını FETÖ ödüyor. Can Dündar da PKK terör örgütü konusunda mesela “şehit” demiyor “terörist” demiyor “saldırgan” diyor, PKK ağzıyla yayın yapıyor. Bir ara Ahmet Şık vardı Fethullahçıların içeri attığı adam. O da gerçi istifa etti ama istifa etmeden önce de Fethullahçı polislerin Suriye ile ilgili, DAEŞ ile ilgili verdiği bilgileri otomatik yayınlıyordu. Bu iş esir alınmayla alakalı bir şey. Cumhuriyet gazetesini esir almışlar, istedikleri gibi kullanıyorlar. Bunun bir kısmı özel hayatla, bir kısmı tapelerle ilgili, bir kısmı da maddi sebeplerden. Ve büyük Erdoğan nefreti tabii ki… Belki de en belirgini odur.

Erdoğan nefreti mi?
Ama sadece Erdoğan nefreti değil. Erdoğan nefreti olsa bile Atatürkçülerin gazetesi denilen Cumhuriyet gazetesi FETÖ’cülerin elinde oyuncak olmaz. Yani düşünün, bu ülkede Fethullahçı polisler, Atatürkçü komutanları tutukladı. Cumhuriyet Gazetesi dört beş yıl önce en sert FETÖ yayınları yapan yayın organı, şu an FETÖ’yü savunuyor. 17-25 Aralık savcılarını savunuyor, Zekeriya Öz’ü, Ekrem Dumanlı’yı savunuyor.

MEHMET BARANSU’DA ZEKA YOK
Ekrem Dumanlı dahil kahramanlık taslayanların pek çoğunun kaçtıkları söyleniyor, kaçmayan Mehmet Baransu ise hapiste? Bu biraz tuhaf bir durum değil mi?
Baransu aptal bir tetikçi. Analiz yeteneği ve zekası olmayan ve kullanılan bir tetikçiydi. Örgüt üyesidir, çok da masum değildir, onu da söyleyeyim. Çok pis işlere bulaştı Baransu. Kaçmadı tutuklandı o ayrı. Kaçmadı ama onu harcadılar. Kim harcadı Emre Uslu harcadı, Tuncay Opçin harcadı ve diğer Fethullahçı polisler harcadı. Mesela Ekrem Dumanlı… Taşhiye operasyonu yapıldığında “kaçıyor muyuz da gelip bizi canlı yayında gözaltına alıyorsunuz” diyordun. Bak kaçtın. 56 gündür ortada yoksun. Evinde yok, iş yerinde yoksun. Benim iki ihtimalim var; eğer Türkiye’de değilse ya Gürcistan’dan kaçtı ya da Bodrum, Marmaris üzerinden gemiyle kaçtı. Her yerde arıyor polis, iş yerinde, evinde, gidebileceği muhtemel yerlerde, hiçbir yerde bulamadılar.

Türkiye’deki birtakım aydınların son dönemde Erdoğan nefreti özelinde Fethullah Gülen örgütüne ve paralel yapıya bu kadar yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsun?
Bu eski moda aydınlar dünyayı da bilmiyor. İki sene önce Boston’da bir FBI ajanı, bir tişört giydi. Tişörtte Obama’nın resmi var, kafasına 7 tane kurşun isabet etmiş. O polis hakkında soruşturma açtı FBI ve meslekten attı. Ne yaptılar onu biliyor musunuz? Boston’da mezarlık bekçisi.

HİÇBİR ÖNGÖRÜSÜ ÇIKMAYAN GAZETECİLER DE BIRAKSIN
ABD’de ana akım medyada da kurallar çok nettir ama marjinal medya sonuna kadar özgürdür. Bence Türkiye’de de aynı olmalı. Ben marjinal medyada yazılanlara laf etmem. Ama CNN’de Obama’ya terörist diyeceksin yok ederler adamı. Ya da CBS’de “11 Eylül katliamını Bush yaptı” diyeceksin yok olursun. Ya da diyelim en cumhuriyetçi kanal FOX’da “Obama IŞİD’e destek veriyor” diyeceksin, adamın medya hayatını, akademisyenliğini bitirirler. Ha bu marjinal medyada söylenebilir. Türkiye’de de böyle uç, böyle marjinal yayınlar var ve ben onların ifade özgürlüğünden yanayım. Ama ana akımda, CNN’de FOX’te Obama’ya “sen katilsin” denir mi ya? Türkiye’de ise deniyor ve bu artık olmayacak ana akım medyada. Böyle manyakça laflar etmek isteyenler marjinal organlarda toplansın…

Aydın sorunu mu bu?
Aydın maydın değil bunlar, şahsi çıkarlarını, şahsi bekalarını her şeyin üstünde gören insanlar, bunları adamdan saymayacaksın. Babıali dediğimiz dönemden kalan tüm gazetecilerde aynı sorun var. Kürt meselesini çözüyor musun bunlara soracaksın, dış politikayı bunlara soracaksın, ekonomiyi bunlara soracaksın. Geçti o devir. Erdoğan da bunlara sormayınca, kendi bildiği yoldan gidince, NATO’nun de Washington’un da her dediğini yapmayınca, itiraz edince bunlar da başladılar küfretmeye. Tabii bir de millilik sorunu var. Bunlar bir de milli değil. Yani milli olan bir insan kendi cumhurbaşkanına kendi seçilmiş meşru hükümetine kalkıp da “Bunlar IŞİD’i destekliyor” der mi?” Bunlar kan döküyor”, “bunlar masayı devirdi” der mi? İki yıl önce hükümeti milliyetçilik yapmakla itham ediyorlardı. Çözüm süreci başladı PKK’yı savunmakla itham ettiler. Şimdi aynı isimler PKK’yla da köprüleri attı diyor. Yani böyle çok garip, hiçbir dedikleri, hiçbir öngörüleri tutmuyor. Bize her seçim sonunda “kaybeden siyasi görevi bıraksın” denir. Üç yıldır hiçbir dediği çıkmayan aydınlar da görevi bıraksın. Hiçbir öngörüsü tutmayanlar da görevi bıraksın.

ERDOĞAN’IN ZARAR GÖRECEĞİNİ BİLSİN, YARIN IŞİD’İ DE DESTEKLER
1 Kasım’dan sonra bu aydınlar PKK ile yine görüşülsün, çözüm süreci yeniden başlasın demeye başladı. Mesela Hasan Cemal’in “Kürtler demokrasiyi de Türkler’i de sattı” diye bir yazı yazdığını hatırlıyorum. Şimdi aynı insanlar çözüm süreci yeniden başlasın diyorlar… 
İşte bu dediğin ilkesizlik, prensipleri yok. Bak, Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimler sonrasında “Çözüm sürecinin devamı için destek veriyoruz, o zaman Erdoğan için aynı yerdeyiz” dediğini hatırlarsın. Demirtaş bunları söyleyince bazı yazarların “HDP ile yollarımız ayrıldı” diye twitler atığını, yazılar yazdığını gördük. Şimdi o aydınlar yine HDP’yi destekliyor. PKK dese ki “Biz silahı bıraktık” sonra da HDP “Çözüm sürecine kaldığımız yerden devam edelim” açıklaması yapsa, aynı isimler bu kez HDP düşmanı olurlar, bundan zerre kadar şüphen olmasın.

Kan dökülmesinin bunlara ne gibi faydası var?
Şöyle… Erdoğan’ı devirmek tek saplantıları olmuş. 17-25 Aralık olmamış, 6-7 Ekim provokasyonları olmamış, Amerika da bir şey yapmıyor. Ordunun bir şey yapacak hali yok… Nasıl devrilecek Erdoğan? Bir tek şey kalıyor; PKK. Türkiye yanarsa yansın. O yüzden bunlar Erdoğan’ı devirme aracı olarak PKK’ya destek veriyor. Erdoğan’a zarar verme ihtimali olsun yarın hepsi IŞİD’çi olur. Hiç şüphen olmasın. “Türkiye ile İran savaşırsa ben İran’dan yana olurum” deiyen CHP milletvekili var yahu… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı! Bak, bunlar bak CHP’li vekil. Şimdi en Marksist gördüğün adam, solcu gördüğün adam bile yarın IŞİD’in Erdoğan’a zarar verme ihtimali belirsin, hepsi IŞİD’çi olur.

Bunu 7 Haziran sonrası geçen süreçte gördük aslında. Özellikle İngiliz ve Fransız basınında çıkan öngörüler ve Türkiye’nin kaosla yönetilmesini Türkiye’deki birtakım aydınların da desteklediğini gördük. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?
Bu şunla da alakalı… Bir buçuk ay önce Simon Tisdall, The Guardian’da bir şey yazdı. Türkiye niye iki-üç yıldır bunları yaşıyor diye sordu? Ve dedi ki “Washington ve NATO’nun oyunlarını oynamayıp kendi oyununu kuran, kendi planlarını devreye sokan bir Türkiye olduğu için bunlar başına geliyor.” Türkiye, Washington ve NATO’nun her dediğine, Suriye, Mısır falan gibi meselelere “evet” dese, bu aydın takımı da değişir. Yarın diyelim ki New York Times Türkiye’yi övmeye başladı, bu aydın takımı ne yapacak. Hepsi Amerikancı hepsi Erdoğan’ı övmeye başlar. 

KARAAİLOĞLU VE AKİF BEKİ’NİN GERÇEK YÜZÜ 

Daha çok medya düzenini ve FETÖ’yü konu alan yazılar kaleme alıyorsun. Ama geçmişte aynı masada olduğun bazı isimlerle de ters düştün.

Kim onlar…

Mustafa Karaalioğlu ve Akif Beki mesela?
Ben onlarla hiç aynı masaya oturmadım. Onları hep korkak buldum. Şimdi ise gerçek yüzlerini herkes gördü. Cumhurbaşkanımıza açıkça ihanet ettiler. 7 Haziran sonrası tökezlenerek yere kapaklandığını ve asla da ayağa kalkamayacağını düşündüler. Hemen Cumhurbaşkanımız ve özellikle de ailesine saldırıya geçtiler. Ya sen aynı uçakta bulundun. Üst akıl, faiz lobisi, bunlar Erdoğan’ın argümanlarıydı. Akif Beki de o dönem Erdoğan’a yalakalık yapıyordu. Aç bak, 7 Haziran’dan sonra en az dört beş tane yazı yazdı, üst akılla, faiz lobisiyle dalga geçiyor. “Erdoğan gitti gidiyor, gerçek lider Davutoğlu” dediler, oysa Karaalioğlu ve saz arkadaşları Başbakanımız’dan nefret eder. Hele Akif Beki tam olarak düşmandı Davutoğlu’na. 

26 Kasım 2014′te Ethem Sancak tasfiye yapıp bu ekibi gönderdi bizim gazetelerden. Sonra Levent Gültekin diye bunların bile hırsız dediği adam, Serhat Albayrak, Berat Albayrak ve Erdoğan’a ağır hakaret içeren bir yazı yazdı. Bu yazıyı Karaalioğlu’nun ekibinden İbrahim Kiras ve çoğu arkadaşı retweet yaptı, paylaştı. O yazıda Cumhurbaşkanı’na hakaret var, Ethem Sancak’a hakaret var, Berat ve Serhat Albayrak’a hakaret var. Daha sonra bu Karaalioğlu ve saz arkadaşları, beş kişiyi hedef seçtiler kendilerine Berat Albayrak, Serhat Albayrak, Murat Sancak ve Ethem Sancak. Ve her şeyden önemlisi bu medya operasyonuna izin verdiği için Tayyip Erdoğan. Şimdi bakıyorsun 7 Haziran’dan sonra bu yazıları yazdılar. 

KARAALİOĞLU’NUN KİRLİ 1 KASIM PLANI
1 Kasım’dan yine koalisyon çıkar ve Erdoğan da pasifize edilir diye plan yaptılar. Başbakanımız Davutoğlu’nu da bu sinsi planlarına alet etmek istiyorlar. Davutoğlu’nun danışmanları özellikle bu oyuna gelmemeli. Karaalioğlu ve saz arkadaşları 1 Kasım’daki yüzde 50′ye resmen üzüldüler. Çünkü koalisyon bekliyorlardı ki, Erdoğan pasifize edilsin. 

Bakın muhafazakar tabanda herkes, bu adamların sadece grupsal çıkarları yüzünden böyle davrandığını gördü. Zaten gerçekleri konuşmak gerekirse 13 yıl boyunca son derece başarısız oldular. Etkili bir medya üretemediler. Bir tane yıldız adam çıkaramadılar içlerinden. Bilakis birçok genç İslamcı yazarın da önünü kestiler. 13 yılda 200 milyon dolar harcanmış ve bunların yönettiği medya, harcanan 200 milyon dolara rağmen hep zarar etmiş gazeteler satmıyor, televizyonlar izlenmiyor. Bunun karşılığında hiç bu gerçekler söylenmeden tatlı bir ayrılık yaşanmış. Buna rağmen Karaalioğlu ve saz arkadaşları hemen saldırıya geçmiş. Sadece çıkar ve rant hesabıyla Erdoğan’a ve ailesine saldırıyorlar. Çiğ bir davranış bu. Karaalioğlu’nun bir numaralı adamı İbrahim Kiras, FETÖ’yü savunuyor artık twitlerinde. Erdoğan Demirören de Kiras’ı hemen kovdu. Doğru tavır budur çünkü FETÖ konusu en hassas konudur. Bu ekip, çoğunluğun gözünde itibarını yitirmiştir ve 2015-19 döneminde artık bu ekip yok hükmündedir. Ferit Şahenk’in de bu konularda hassas olması gerekir.

Babıali bir klan hareketidir denir… Cem Küçük böyle bir hareketin içinde mi?
Ben Babıali sisteminden nefret eden biriyim ve tek başına bir yazarım. Bu medyada 3 yıldır yazıyorum ve inandığım yolda tek başıma da kalsam giderim. Ben gördüğüm tuhaflıkları yazıyorum. Beni burada görüyorsun, burada otururum. Buradan çıkar eve giderim. Hiçbir gazeteci ile samimi değilim çünkü samimi olursam yarın o kişinin aleyhine yazamam. Yanlış görürsem herkesle ilgili gerçekleri yazabilmeliyim. Yakın arkadaş olunca yazılmıyor. O yüzden bir yazı adamının gazeteci ve siyasetçi yakın arkadaşı olmayacak…

CEM KÜÇÜK’ÜN PİŞMANLIĞI VAR MI?
Kalp kırdığını düşünüyor musun yazılarında?
Hayır. Ayrıca bir yazı adamı gerçekleri yazınca kırılıyorsa, o kalp kırılabilir de. Mühim olan gerçeklerdir…

Pişmanlık yok mu?
Hayır, keşke 17-25 Aralık’ta biraz daha sert olsaymışım. Bak Tuncer o günleri ben çok yoğun yaşadım. Topa çok sert girdiğim için… Ülke elden gidecek, darbe girişimi var, her gün tape yayınlanıyor. Karşı taraf adeta Türkiye’ye saldırıyor. Habertürk de 17 Aralık ile 30 Mart arası paralel örgütün yanındaydı. Hatta 31 Mart’ta bile Mahmut Akpınar denen en azılı FETÖ militanını Habertürk’e çıkardılar. Ben inanamadım. Fatih Saraç olayı hikayedir. Bir de Alo Fatih dediler. Tam yalan. Cemaat ne isterse yaptırdı Habertürk’e. Fatih Saraç da hep Ciner’in en yakınıydı, hâlâ da öyle. Resmen Ciner Medya paralel yapıya hizmet etti o dönem. 

Sence diğer muhafazakar isimler yeterince savaşmadı mı?
Elbette iyi mücadele edenler oldu ama bizim İslami camiada genel olarak bir korku var. Vardı hep böyle tırsmak ve korkmak. Oysa biz Müslümanların en önemli idollerinden biri Halid Bin Velid’dir. Halid Bin Velid büyük bir mücadele adamıdır. Peygamber Efendimizin hep övdüğü bir kişiliktir. Asla yılmaz ve korkmaz. Bence tüm genç Müslüman kardeşlerim Halid Bin Velid’i emsal almalı.

HALİL BERKTAY’LA GÜLAY GÖKTÜRK BENİ AĞIR ELEŞTİRDİ AMA…
Hırçın bir karakter olarak görünüyorsun. Yayıncı, çevirmen, entelektüel yönün pek öne çıkmıyor..
Çok çetin bir mücadele dönemini atlattık, dolayısıyla aktivist tarafım ortaya çıktı. Sonrasında entelektüel yazılar da yazacağım. Ben doğru yerlere temas ettiğimi, o yüzden yazılarımın etkili olduğunu düşünüyorum, kişisel bakmıyorum. Ben kişisel baksam beni eleştireni yazarım. Bak Halil Berktay ve Gülay Göktürk beni ağır eleştirdi. İkisine de saygılıyım, ben ifade özgürlüğüne inanırım.

Ben bunu söylüyorum gereği yapılıyor… Böyle bir kibrin içine girdin mi ?
Hayır, yok, ben dünyanın en mütevazi adamıyımdır. Beni tanıyan herkes bilir, ne para ne pul, hiç böyle derdim yok. Bir de utanmadan Akif Beki ganimet sofrası diyor. Yahu sizin 13 yılda yediklerinizi bana anlattırmayın. Ben halkın içinden bir adamım. Yaşantım halktan bir insan gibi. Yarın bir gün işsiz de kalabilirim. Umurum olmaz…

Güncellenme Tarihi : 18.3.2016 17:32

İLGİLİ HABERLER