Medya
  • 5.3.2005 10:25

"SEMRANIMGİLLER İSTİKRARIN GÜVENCESİDİR.."

Mehmet Barlas'ın Sabah'taki yazısı:

Semranımgiller istikrarın güvencesidir..

Herkes kendini kaptırıp sabahtan akşama kadar bazı kanallardaki "Kim kiminle ne yapacak" içerikli gladyatör programlarını izlerken, bir anda bu programlar toplum ahlakının ve Türk aile yapısının 1 no.lu düşmanı ilan ediliverdi.
Ben şu andaki iktidarın yetkili bir kişisi olsam, RTÜK Başkanı Karaca'yı çağırır ve uyarırdım:
-Fatih Bey.. Dokunmayın bu programlara. Bu programlar olmasa, halk gerçek sorunları tartışmaya başlayacak. Sabahları Kuşum Aydın yönetiminde Semranım'a kızıp, Sinem'i alkışlayan hanımlar, kendi oğullarının işsizliğini ve kocalarının çaresizliğini tartışmaya başlarlarsa ne yaparız sonra?
Gerçekte durum böyle değil mi?
Oturma odalarında, yatak odalarında, mutfaklarda 24 saat süreyle "Kim kimi şapsın" konusunu canla başla oynayan katılımcılar, aslında birer post-modern gladyatör değiller mi?
Hiç tanımadıkları bu insanların durumlarını stüdyolarda birbirlerine girerek tartışan hanımlar da, gerçek hayatın sorunları unutturulan eski Romalılar'a benzemiyorlar mı?
Ben de bu programları bir miktar izledim.
O yaşını başını almış anneler, hayat mücadelesinin eşiğindeki delikanlılar, kızlar ve erkekler, sanki uzaydan gelmiş gibiler.
İnsan 20 yaşında bir erkek olsun da, bir kez bile askerlik süresinin uzunluğundan söz etmesin.. Veya üniversiteden mezun olanların diplomalı işsizler arasına katılması benzeri sorunlar, bunları hiç ilgilendirmesin, olacak şey mi?
Türkiye dramatik bir ekonomik krizden yeni yeni çıkmaya çalışıyor. Bu kadınları ve çocuklarını hiç mi etkilemedi kriz? "Bilmemne Evi"ne girdikleri anda, belleklerindeki bütün bilgiler siliniyor ve "Truman Show" ile "Stepford Wives" arası birer yaratık haline mi dönüşüyorlar bunlar?
Irak'taki savaş, Türkiye'nin AB yolculuğu, kentlerdeki kapkaç ve soygunlar, başı örtülü olanların okula gidememeleri, düşen enflasyona rağmen kamunun her ürün ve hizmete sürekli zam yapması.. Bu kadınlar, delikanlılar birer ET mi?
Aziz Nesin'in bir öyküsü vardı. Türkiye'ye çok partili demokrasi gelince, öğretmen de öğrencilerini demokrasiye hazırlamak için "Sınıfın penceresi açık mı kapalı mı kalsın" konulu tartışma açar. Sonunda ikiye bölünen sınıf, pencere yüzünden birbirine girer.
Madem bu programlar aile yapısını ve ahlak anlayışını böylesine tehdit ediyor, o zaman bu programlara sponsor olan, reklam veren koca koca şirketlerin yöneticileri, ahlak yoksunu mu?
Madem bu programlar kamusal bir hizmet olan medyayı yozlaştırıyor.. O zaman medyada kalite konusunda konuşurken mangalda kül bırakmayan haber kanallarının yöneticileri, neden haber tartışma programlarının yönetimini de magazin yıldızlarının hafifliğine teslim etmeye başladılar?
Kamu kaynakları ile fonlanan ve reklam gelirlerine bağımlı olmayan TRT bile, neden trilyonlar harcayıp incir çekirdeği doldurma dizilerine yöneldi?
Bence RTÜK Başkanı Fatih Karaca ve "İzleme Komitesi" bu programlara müdahale etmek konusunda ölçüyü kaçırmamalı.
"Ayşe Ahmet'i neden bırakıp Hasan'a döndü" benzeri konular tartışılmazsa, sonra Türkiye'nin çözümlenmeyip kriz stokuna atılan konuları tartışılmaya başlanır.
Hangisi daha doğrudur "İstikrarı Korumak" açısından?
"Alo RTÜK" hattına bu programları şikâyet edenlerin ellerinde uzaktan kumanda aletleri yok mu? Beğenmiyorlarsa başka kanala geçsinler. Yine de iyi program bulamadılarsa kitap veya gazete okumayı denesinler.
Okudukları yazıları da bu defa savcılara şikâyet etmeleri ihtimali var ama, yine de okumayı denemeleri iyi olur.
 
 
 

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:13

İLGİLİ HABERLER