Medya
  • 2.12.2018 00:01

Ümmet olmanın nimetleri

ÜMMET OLMANIN NİMETLERİ

Bir kula verilen en büyük şereflerden birisi; Hak teala’nın Habibi’ne ümmet olmaktır. 
Bu şerefyaba kavuşan, her nimete kavuşmuştur.
Hadis-i şeriflerde de buyruluyor ki: Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, “Yâ Rabbî, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet” diye dua etti. 
Allahü teâlâ ise, 
(ne cevap vereceğini bildiği hâlde, cevabını diğer insanların duyması için) “ Yâ Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. 
Âdem aleyhisselam da, “Arşta, La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına, ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün” dedi. 
Allahü teâlâ buyurdu ki: “ Yâ Âdem, doğru söyledin. O, bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım.”) (Taberanî)
“Allahü teâlâ, İbrahim’i halil edindiği gibi beni de halil edindi.” (M. Ledünniyye) 
Demek ki; Resulullah, hem Habib, hem Halil olan bir peygamberdir.
Mirac’da Allahü teâlâ, Resulullah'a, (Senden başka her şeyi, senin için yarattım) buyurunca, Resulullah da, (Ben de, senden başka her şeyi, senin için terk ettim) diye arz etti. (Mir’at-i kâinat)
Levlâke levlak lema halaktül eflak = (Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım) kudsî hadisi, Marifetname’nin ön sözünde yer alır.
Ehl-i sünnet’in büyüklerinden çok kıymetli Hadis-i şerif alimi Ebu Bekir bin Süleyman Cezuli hazretleri, Sahabe-i Kiram’ın nakillerinden topladığı kitabında Miracı çok ayrıntılı olarak nakletti. Aşağıda yazılanlar Cezuli Hazretleri'nden nakildir.
Mirac, merdiven demektir. 
Mirac; 
Resulullah efendimizin göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Recebin 27. gecesidir. 
Resulullahın, Mekke'den Kudüs'e götürüldüğüne inanmayan kâfir olur
Göklere ve bilinmeyen yerlere götürüldüğüne inanmayan sapık olur(Bahr)
Peygamber Efendimiz’in Mirac dönüşü sahabeye anlattığı bir bölümde, ümmetiyle ilgili çok büyük müjdeler verdi.

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Cenab-ı Hak ile görüşme anını şöyle anlattı..
İzzet sahibi Rabbım sordu:
- Ey Resulüm, Cennette dereceleri âli kılan amel nedir?
Şöyle dedim;
Misafire ve halka yemek yedirmek,  rast geldiği mü’mine selam vermek, gece insanlar uyurken kalkıp namaz kılmak. 
Yüce Hak bana tekrar şöyle buyurdu:
- Ya Resulüm, şu duayı oku.
(Allahümme inni es’eluke amelen bil-hasenati ve terken lil münkiratı, ve iza eredte bikavmin fitneten ve ene fihim fakdınî ileyke gayre mevtun)

“  Allah’ım, senden iyiliklere dair amel işlemeyi, kötülükleri terki istiyorum. Bir kavme azab edeceksen, ben de onların arasındaysam azaba uğratmadan beni zatına al”
Hak teala şöyle buyurdu:
- Ya Habibim.. Onlar (Ümmetin) benim kitabımı dinleyip,  emrime itaat ederler. Şimdi ne muradın varsa iste; verilir.

Şöyle dedim;
- Rabbımız, affın ve mağfiretini isteriz.Sonunda senin huzuruna varacağız.Af ve mağfiret ederek huzuruna pak et..(Bakara Suresi 285’nci ayet)
Bunun üzerine Yüce Hak şöyle buyurdu;
- Seni ve ümmetini bağışladım.
Sonra Yüce Hak Azamet ve celali ile şöyle buyurdu;
- Allah, hiçbir nefse gücünden fazlasını teklif etmez, ancak gücü yettiği kadarını ona emreder.Bu meyanda yaptığı bir iyilik olursa ; kendi yararınadır. Yapacağı masiyet (günah)  misilli (Ve benzeri) şeyler ise .. kendi zararınadır.. (Bakara Suresi 286’ncı ayet)
Bundan sonra şöyle buyurdu; 
- Bu gece (mirac gecesi) ata (İhsân – bahşiş) gecesidir. Yâ Resulüm, ne muradın varsa iste, verilsin.

Şöyle dedim;
- Rabbımız; hata, nisyan (Unutarak) olarak bizden vaki şeylerle bizi muahaze etmez. (Mealen: 'Rabbimiz! Eğer unutursak veya hatâ edersek, bizi mes’ûl tutma!)  (Bakara Suresi 286’ncı ayet)
Yüce Hak şöyle dedi;
- Senden ve ümmetinden hata ve nisyan (Unutarak)  olarak vaki günahları bağışladım, af ettim.Kendilerine zorla yaptırılan günahları da affettim.
Sonra şöyle buyurdu; 
- Tekrar iste; verilecektir.
Şöyle dedim;
- Rabbımız; bizden evvel gelen ümmetlere yüklediğin ağır yükleri bize de yükleme.
NOT : Peygamber Efendimizin bahis ettiği geçmiş ümmetlerin amelleri ağırdı..
Bunlar şöyleydi;

- Mallarının dört de birini zekat olarak veriyorlardı.
- Elbiselerine murdar bir şey değdiğinde, orasını yıkamaz keserlerdi.
- İşledikleri suçların cezası o anda veriliyordu.
- Onlar bir günah işledikleri zaman, tayyibattan (Temiz olan şeyler)  bir şey onlara helâl olduğu halde, işledikleri günah nedeniyle, ceza olarak o şey haram olurdu.
- Bazı kavimlerin ümmetleri gazaba uğradığında ; maymun ve hınzır şekline dönerlerdi.
- Geceleri bir günah işlediklerinde, ya alınlarına veya kapılarına o günah yazılırdı şöyle ki; Bu gece bu adam şu günahı işledi. O günahla ilgili cezası açıklanırdı. Herkese rezil ve rüsva edilirdi.
- Onların mescitlerin dışında namaz kılması caiz değildi. Evde, tarlada ve açık havada namaz kılmaları yasaktı.
- Oruç tutanlar akşam namazında iftarlarını açıp, sadece yatsı namazına kadar yeyip içebiliyordu. Yatsıdan sonra yemek yemek ve ehlinin yanına gitmek haramdı..
Peygamber Efendimiz’in  (Sallallahü aleyhi ve Sellem) “Cümle güçlükleri ümmetime de yükleme” diyerek niyaz eylediği güçlükler bunlardı.
Devam edelim..
Cenab-ı Hak bunun üzerine şöyle buyurdu;
- Sana ve ümmetine kolaylık  ihsan eyledim. Bu güçlükleri ümmetine yüklemem. Başka iste; verilsin.
Şöyle dedim;
- Rabbımız, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükleme .. (Bakara .. 286
(Yani : belaları ve ağır işleri)
Şöyle buyurdu;
- Sana ve ümmetine böyle güçleri yetmeyeceği şeyleri ve ağır işleri, meşakkatleri yüklemem. Başka iste, verilecektir.

Şöyle dedim;
- Bizi affet ( Bakara.. 286)
Şöyle buyurdu : 
- Senin ve ümmetinin günahlarını affettim.
- Bizi bağışla ( Bakara .. 286)
Yüce hak şöyle buyurdu;
-Seni ve ümmetini mağfiret ettim.
Sonra şöyle dedim;
- Bize merhametinle muamele et (Bakara .. 286)
Yüce Hak şöyle buyurdu :
Merhamet eyledim.
Daha sonra şöyle dedim;
- Sen velimizsin, yardımcımızsın ( Bakara .. 286)
Allahü teala şöyle buyurdu;
- Cümle müminlerin velisi Allahü Azimüşşandır. Kafirlerin mevlası yoktur.
Sonra şunu dedim;
- Küffar kavme karşı bize yardım eyle. (Bakara...286)
Hak teala şöyle buyurdu :
- Seni ve ümmetini tâ kıyamete kadar küffar kavme karşı galip ve muzaffer eyledim.
Tekrar buyurdu;
- Habibim, bundan başka her ne dileğin varsa söyle verilsin.
Şöyle dedim;
- Yâ Rabbi, 
İbrahim’i kendine halil eyledin.
Musa ile vasıtasız kelam eyledin.
Davud’a büyük mülk verdin.Demiri onun elinde mum gibi erittin, yumuşattın. Dağları, taşları ve kuşları onun emrine müsahhar eyledin.Onunla beraber tesbih eder oldular.
İdris’i yüce makamına yükselttin.
Süleyman’a öyle büyük bir mülk verdin ki, o mülk kendisinden başka kimseye layık münasib olmaz.Ona; insanları, cinleri, şeytanları, vahşi hayvanları, kuşları, rüzgarı müsahkar eyledin. Keza ona kuşların ve diğer hayvanların dillerini bildirdin.
İsa’ya Tevrat ve İncil’i öğrettin. Onun duasıyla gözsüzlere göz, dertlilere derman, hastalara şifa ihsan eyledin.Ölüleri dirilttin. Kendini ve anasını şeytanın mekrinden emin kılıp, korudun.
Bunların ümmetine, çeşit çeşit nimetler verdin.
Şanı Yüce Rabbım,  Bu resullerine ve onların ümmetlerine verdiğine mukabil, benim ümmetime kereminle ve lütfunla ne ihsan edersin?
Yüce Hak bütün azamet ve celaliyle şöyle buyurdu;
- Ey Resulüm, İbrahim’i halil (dost), seni de habib (sevgili) edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için, dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.
- Ya Resulüm, seni kendime Habib ettim. İbrahim’i halil ettiğim gibi. Allah’ın HABİBİ halilinden daha faziletlidir.

-Seni hem cemalimle müşerref ettim, hem de vasıtasız söyleştim, Musa ile söyleştiğim gibi..
-Sana Fâtiha sûresini hem de Bakara sûresinin ahirini (sonunu) verdim.Bu ikisi benim ARŞ’ımın hazinelerindendi.
Senden evvel gelen peygamberlere bunları vermedim, arşımın bu iki hazinesini SANA ve senin ÜMMETİNE verdim.

-Seni yer ehlinin cümlesine; cinnine, insanına, beyazına, siyahına hemen hepsine Resûl peygamber gönderdim. Senden evvel hiçbir peygamberi bu cümleye peygamber olarak olarak göndermedim.
-Yerin cümlesini ümmetine temizleyici kıldım.Su bulduğunuz ve takatiniz yettiği kadar abdest alınız, gusül ediniz. Su bulamazsanız, yahut takatınız yetmezse, guslün ve abdestin yerine teyemmüm ederek temizlenin.
-Senin ümmetine bütün yeri mescit kıldım. Nerede olursanız orada namazını kılın.İbadetinizi yapın.
-Düşmandan aldığınız ganimet malları sana helal kıldım. Bunu senden gelen hiçbir peygambere ve ümmetine helal etmedim.
-Seninle düşmanın arasında bir aylık yol varken, o düşmanların kalbine korku koymak suretiyle sana yardım ettim.
-SANA DİLEDİĞİNE ŞEFAAT İZNİ VERDİM.
-Cümle kitapların seyyidi ve ulusu olan Kur’an-ı azimmüşşan’ı sana inzal eyledim.
-Senin sineni yardım; senden günahı çıkardım.
-Senin zikrini yükselttim.Ben her nerede anılırsam sen de benimle beraber anılırsın.
-Seni yetim bulup korudum ve terbiye etmedim mi?
-Sen yolunu kaybettiğinde, sana yolu buldurmadım mı?
-Seni muhtaç bulduğumda, zengin etmedim mi?
Allahü teala bana öyle buyurdukça ben hep şöyle diyordum;
- Evet Ya Rabbi, bu büyük nimetlerin hepsi ile bana in’am, ihsan, lütuf ve kerem eyledin.
Sonra Yüce Hak şöyle buyurdu;
Ümmetin arasında bir cemaat kıldım. Onların kalpleri Kur’ın mahalli ve karargahıdır.(Yani onun ezber edilmesini kolay ederim. Onlarda Kur’anın cümlesini ezber eder edip ezbere okurlar)
Senden evvel gelen peygamberlerin ümmetleri peygamberlerine gelen kitabı ezber edemezdi.Bu nimeti ancak senin ümmetine ihsan eyledim.
Senin ümmetini cümle ümmetlerden hayırlı kıldım.
Senin ümmetini orta ümmet. Âdil ümmet kıldım.
Seni cümleden evvel yarattım. Peygamber gönderilmekte cümlenin sonuncusu kıldım.
Seni cümle mahluka fatih, cümle enbiyaya hatim kıldım.
Sana Kevser havzını verdim.Sana sehimler (hissedar) ihsan eyledim, ki bu sehimler 8 tanedir.
Bunlar şunlardır; İslam, hicret, cihad, namaz kılmak, zekat vermek, ramazan orucu tutmak, emr-i maruf ve nehy-i münker.

Sonra şöyle dedim;
Ya Rabbi, sen benden evvel gelen ümmetlere türlü azaplar eyledin. Bazısının üzerine taşlar yağdırdın, helak eyledin.
Bazılarını suda boğdun. 
Bazılarını Cebrail’in sayhasıyla helak eyledin. Bazılarını yere geçirdin. Bazılarının üzerine ateşler yağdırıp helak eyledin.Bazılarını şiddetli kasırga ile helak eyledin.Bazılarının vücutlarını hınzır ve maymuna çevirip helak eyledin.
Ya Rabbi benim ümmetime benden sonra ne muamele edeceksin?
Merhametlilerin Merhametlisi, keremlilerin en Keremlisi, alemlerin Rabbı, Şanı büyük Yüce Zât, azamet ve celaliyle buyurdu ki...
- Onların üzerine azab indirdim, ama senin ümmetin üzerine RAHMET indiririm.
Onları hınzır ve maymuna çevirdim (Maide Suresi, 60. Ayet’de geçiyor) ama senin ümmetinin seyyiatını, (günah ve kötülüklerini) hasenatını (iyi işlerle) tebdil (değiştiririm) ederim.
Ümmetinin fasıklarına tövbe ihsan eder, iyi hale çeviririm.
Ümmetini kötü huylardan kurtarır, iyi huylara sahip ederim.
Ümmetini anlayışsızlıktan halas eder, hallerini ilim ve kemale çeviririm.
Ümmetinden her kim bana tazarru ile niyaz edip beni anarak;
- “Ey Rabbim.” Derse.. Şânı Yüce ben;
- “LEBBEYK KULUM, ne istiyorsan söyle, yaratayım” derim.

Ümmetin için sana şefaat izni veririm.
Seni ümmetine şefaat edici kılarım.Cümle şefaatini de kabul ederim.

Şanı Yüce Hak teala daha sonra şöyle buyurdu;
Ya Habibim!..
Senin ümmetinin mallarını çoğaltmadım ki, hesapları uzun olmaya. (Mahşerde hesapları kısa süre cennete erken gireler.Hadis'i şerif'te "fakir zenginden 500 sene önce cennete girer” buyruldu.)
Ümmetinin vücutlarını büyük yaratmadım; Tâ ki dünyada yiyeceğe, içeceğe ve giyeceğe ihtiyaçları az ola. (Eski kavimlerin boyları uzun, cüsseleri iri idi)

Ümmetinin ömürlerini uzun etmedim; Tâ ki uzun ömre aldanıp kalpleri kararmaya, bir de daima ölümü düşünüp ölümden sonrası için hazırlık göreler.
Ümmetine ani ölüm vermedim.Ölüm için hastalıklar sebep eyledim. Tâ ki gaflete dalıp gittikleri sırada, ani ölüme uğramayalar. Hastalık geldiğinde günahlarından tevbe edeler.Borçlarını ödeyeler. Kusurlarını ve eksiklerini tamam edeler. Vasiyetlerini yapalar.
Senin ümmetini bütün ümmetlerden sonra dünyaya getirdim. Tâ ki kabirlerinde tutulup kalmaları az ola. Ancak ümmetler tamam oluncaya kadar duralar, ümmet tamam olunca da salınalar; Cennet nimeti ile kereme nail olalar.

ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ; BİZİ BİZDEN ÇOK DÜŞÜNEN BİR RABBİMIZ VAR.
ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ; BİZİ BİZDEN ÇOK SEVEN BİR PEYGAMBERİMİZ VAR.
ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ; BİZİ SELAMETE ÇIKARTACAK TEK YOL OLAN EHL-İ SÜNNET’İ TANITAN VE O YOLDA YÜRÜTEN BÜYÜKLERİMİZ VAR.
ONLAR SAYESİNDE; SÜBHAN OLAN HAKK’IN HABİBİNE ÜMMET OLMA ŞEREFİNE ERDİK.
RABBIM; İNŞALLAH BU ŞEREFİN KIYMETİNİ BİLENLERDEN EYLER (AMİN)

METİN ÖZER

 

Güncellenme Tarihi : 2.12.2018 02:48

İLGİLİ HABERLER