Medya
  • 19.9.2017 17:24

Zarrab filminin kadın aktristi

CIA’nın yazdığı, FETÖ’nün çektiği, yerli işbirlikçilerinin oynadığı Amerikan yapımı Zarrab filmi; yeni bölümleri ile olanca hızıyla sürüyor.
Son yazımdan sonra bizim istihbarat elemanları nihayet Zarrab’ı incelemeye aldı.
Bu neden ile de Amerika’da bir araştırma yaptılar.
Bir de baktılar ki ne görsünler!..
Zarrab meğerse tahliye edilmiş.
Kaldığı cezaevinin internet sayfasında bunun belgesi var.
Bu belge anında Türk medyasına verildi ve ortalık karıştı.
Cezaevi yönetimi apar topar bir açıklama yaparak Zarrab’ın tahliye edilmediğini, “YANLIŞLIKLA” tahliye edilmiş belgesi düzenlendiğini duyurdu.
Yersen!..
Neyse ardından bir komiklik daha geldi.
CIA ve savcılık; Zarrab ile ilgili yazdıklarımın aksini ispat etmek isterken kargaları bile güldürdü.
Zarrab’ın duruşması, daha doğrusu ifadesi vardı.
Zarrab 10 dakika süren bu ifadeye; Amerikalıların boğazını kesmiş bir IŞİD’li veya Quantanamo tutuklusu El Kaide Lideri gibi zincirlere vurulmuş olarak getirildi.
Zarrab’ı o halde görenlerin ağzı açık kaldı.
Üstünde bizim FETÖ’cülere bile hala giydiremediğimiz turunca bir tulum, elleri ve ayakları zincire vurulmuş halde iki kolunda birer polis, önünde ve arkasında ikişer polis daha...
Sanırsın IŞİD Lideri Bağdadi getiriliyor.
Utanmasalar Zarrab’ı ‘Kuzuların Sessizliği’ndeki Hannibal Lecter gibi hakim karşısına çıkartacaklardı.
Yani demek istiyorlar ki; “ Ey Türkler, Zarrab bizim adamımız falan değil. Bakın ona en ağır mahkum muamelesi yapıyoruz
Kusura bakma CIA kardeş!..
Eskiden bu numaralarını yiyorduk da, artık yemeyiz.
Hayvan terli.
Maymunun gözü açıldı.
Zarrab’ı Amerika’da bırakıp ben yine Türkiye’ye döneyim.
Sonradan olma Türk Zarrab’ı gerçek Türk sanıp, Amerika’nın elinden kurtarmaya çalışan saf Türklerin gözünü açayım en azından.
Bu kez size çok çarpıcı bir başka ayrıntı aktaracağım.
Her Amerikan filminde bilirsiniz mutlaka bir kadın aktris vardır.
CIA senaristleri belki alışkanlıktan Zarrab filmine de bir kadın ilave etmeyi unutmamışlar.
Aklınıza Meral Hanım gelmesin. O bu filmde yer almadı.
Bu filmdeki aktris; Ebru Hanım. Yani Ebru Gündeş.
Çok önemsiz ayrıntı gibi duran bu meselenin ne kadar önemli olduğunu birazdan anlayacaksınız.
Zarrab’ın esas işi şarkı sözü yazarlığıdır.
Reza Zarrab; arabesk / fantezi şarkı sözü yazarak İstanbul müzik piyasasına girdi.  
İçli içli, iç karartıcı şarkı sözleri yazan Zarrab, birden bire denizciliğe merak sardı.
2008 yılında Royal Denizcilik A.Ş
’yi kurdu. Ardından demir çelik ve inşaat işine girdi. 
Birileri “Yallah Ya Zarrab” deyince, bu kez de altın piyasasına daldı. Sonra döviz büroları falan derken Royal Holding’i kurarak karşımıza yatı, katı, uçağı olan çok zengin bir işadamı çıktı.
Bizim şarkı sözü yazarları aç gezerken; acılı şarkı sözü yazarı Zarrab, 2 senede sayılı zengin oluverdi.
Zengin oldu olmasına ama henüz şöhret değildi.
Devlet yönetimine yaklaşması için zenginliğin yanında tanınması da lazımdı.
Bunun da kestirme yolunu buldular.
2009 yılında tanıştığı Ebru Gündeş ile 2010 yılında evlendi.
Zarrab – Gündeş
 düğününde ilginç bir ayrıntı dikkat çekti.
İkili düğünlerini adeta sır etti. İsimlerini devlet sırrı gibi sakladıkları topu topu 6 kişinin bulunduğu sade bir törenle evlendiler. Dışarıya da tek kare fotoğraf çıkartmadılar. Halen de düğün fotoğrafları yok.
Ebru Gündeş ile evlenmesi, sonuç olarak Zarrab’ın tanınırlığını zirve yaptırdı.
Büyük küçük herkes, Azeri asıllı, İran kökenli, taze Türk Zarrab’ı merak ediyordu.
Reza Zarrab bundan sonra; özel uçaklar, yalılar ve pahalı hediyeler ile magazin basınının gündeminden hiç düşmedi.
Bu sayede devletin tepesindekiler ile ahbaplık kurması da çok kolay oldu.
Bizim siyasetçilerde ne hikmet ise içten içe magazincilere bir merak vardır.
Zarrab’ın çekim ekibi de zaten bu merakı kullandı.

Zarrab tutuklandıktan kısa bir süre sonraydı.
Ebru Gündeş medyaya yazılı bir açıklama yaparak Zarrab’tan boşanacağını resmen duyurdu.
Gündeş’in boşanma kararına Zarrab’tan sitemli şu açıklama geldi; "13 Haziran 2016 tarihinde Ebru Gündeş avukatı aracılığıyla tarafıma boşanmak istediğini iletmiş olup akabinde de süreci derhal sonlandırmak üzere yine avukatı aracılığıyla üzerimde baskı uygulamış ve son olarak da 23 Eylül 2016 tarihinde boşanma vekaletnamesini tarafıma göndermiş bulunmaktadır. İçerisinde bulunduğum bu sıkıntılı sürece rağmen eşimin boşanma kararını saygıyla karşıladığımı üzülerek kamuoyuna bildiririm."
Bu karşılıklı açıklamalardan bir süre sonra Ebru Gündeş Amerika’ya gitti.
Amerika dönüşü garip olaylar silsilesi de başladı.
Bir süre sonra Habervitrini’ne noter kanalı ile bir ihtar geldi.
İhtarı Ebru Gündeş yollamıştı.

İhtarda şöyle diyordu; “Haber sitenizde eşim ile boşanacağım şeklinde asılsız bir haberiniz bulunmaktadır. Bu haberi acil olarak kaldırmanız gerekir. Aksi halde yasal işlemlere başlanacağı ihtar olunur
Emin olun önce şaka falan sandım.
Hatta ciddiye de almadım.
Biz boşanma haberi yapmadık ki.. Biz kendisinin “boşanacağım” açıklamasını yayınladık.
Hanımefendi kendi açıklamasını yalanlıyor ve kaldırılmasını istiyor.
Aradan birkaç gün geçmeden başka bir yazı daha geldi.
Bu kez yazı mahkemedendi.
Mahkeme Ebru Gündeş’in ‘boşanıyorum’ haberine yayın yasağı koymuştu.
Allah Allah...
Sordum soruşturdum.
Ebru Gündeş’in medyaya yolladığı son ‘boşanıyorum’ açıklamasını yayınlayan bütün medya kuruluşlarına yayın yasağı getirilmişti.
Halen de bu yayın yasağı sürüyor. Google’deki boşanma haberleri, bu yüzden açılmıyor.
Peki Ebru Gündeş’in bu paniğinin nedeni ne olabilir?
Boşanma açıklaması yaptıktan sonra Amerika’ya giden Ebru Gündeş, orada ne gördü ki bu derece korkup panikledi.

Öylesine büyük bir korku yaşadı ki; kendi açıklamasını bile yalanlayıp yayın yasağı getirtti.
Emin olun böyle bir olay dünyada görülmemiştir.
Şimdi can alıcı soru şu; Ebru Gündeş’e Amerika’da ne oldu?
Neden bu kadar korktu ve panikledi?
Sonuçta eğer bir tehdit varsa, hapisteki bir insandan neden bu kadar korkar?
Bunların cevabını elbette biz bilemeyiz.
Bilmesi gerekenler de maalesef ala dağdan serin yaşıyor.
Allah rızası için artık uyanın.
Bu mesele bir magazin meselesi değildir. Polisiye bir olay da değildir ve politik bir olay hiç değildir.
Bu mesele milli güvenliğimizi ilgilendiren devletin bekasıyla ilgili bir meseledir.
İstihbarat birimlerimiz Ebru Gündeş’i koruma altına alıp, Amerika’da ne olup bittiğini acil olarak sorgulamalıdır.

Zarrab’ın Türkiye’ye gelişi dahil, yedi zürriyeti ve bağlantıları araştırılıp gerçek kimliği ortaya çıkartılmalı.
Amerika’daki davada adı geçenlerin tamamına yurtdışı yasağı konularak Türkiye’de kalmaları sağlanmalıdır.
Hadi bir tüyo daha vereyim.
Ben hükümetin yerinde olsam Zafer Çağlayan’ın da Amerika’ya tatile gitmemesi için kapıları sağlam tutardım.
Bu arada, bir de Erdoğan Bayraktar meselesi var.
17 Aralık darbesinde dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı idi. Oğlu gözaltına alınmıştı.
Bakanlıktan istifa etmeyince de azledilmişti.
Erdoğan Bayraktar oğlunun gözaltına alındığı günün gecesi apar topar İstanbul’a gitmiş, havaalanında meçhul birileri ile bir saat görüşmüş ve görüşme dönüşü Tayyip Erdoğan’ı suçlamıştı.
Şimdi Bayraktar’ın ifadesini almanın tam zamanı.
Havaalanında buluştukları kimdi ve kendinden neyin karşılığı, ne istediler?

Sevgili MİT ve Emniyet, ne zaman harekete geçeceksiniz?
İlla yeni bir darbe mi olması lazım?
Ortada çok büyük bir savaş var.
Amerika’nın içerisindeki bir grup ülkemize resmen savaş açmıştır.
Satılık  FETÖ hainleri ile birlikte Türk milletine karşı topraklarımızda yaptığı savaşı kaybettiler. 

Kaybettikleri bu savaşı, şimdi kendi topraklarında sürdürüyorlar. Hem de Hollywood fimlerini aratmayacak şeytani yöntemlerle...
Bütün amaçları Tayyip Erdoğan’ı yok etmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni teslim almaktır.
Zarrab davası ile Türkiye’yi, ambargoyu delmekten mahkum edecekler ve ülkemize uluslararası ambargo uygulatacaklar.
Türk bankacılık sistemini şaibeli duruma düşürüp, ekonomimizi çökertecek.
Bunu yaparken de Tayyip Erdoğan’ı mahkum edip, Türkiye dışına çıkamaz hale getirecekler.
Bütün hesapları budur.
Elbette Cenab-ı Allah’ın da bir hesabı var.
Enbiya Suresi 47’nci Ayet-i Kerime’de Allah-ü teala ; “Herkesin hesabını görmeye yeteriz.” buyuruyor.
Şüphesiz ki Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
Yeter ki biz onun dinine ve yoluna yapışalım.
Hak bildiğimiz yoldan milim ayrılmayalım.

Metin Özer/ Habervitrini

Güncellenme Tarihi : 19.9.2017 20:20

İLGİLİ HABERLER